25 Kasım 2008

Can Kozanoğlu Röportajı/2002 #2

Can Kozanoğlu Röportajı/2002 #1
Bu çağın getirdiği yeni taraftar tipi mi?
C.K.: Olumsuzluk eskiden de vardı. Didi'nin zamanında Ersoy vardı. Her maçın 20. dakikasında Kapalı'nın ortasından "Ersoy dışarı" diye bağırılırdı, adam iyi de oynasa, kötü de oynasa... Hatta o tezahüratı başlatan bir adam da vardı.
Fenerbahçe'de taraftarın futbolcuya etkisi diğer takımlara göre daha fazlaymış gibi görünüyor.
C.K.: Bence bu tespit o kadar doğru değil. Biraz evvel anlattığım fasit dairenin taraftar tarafından kurulması ve takıma çok zarar vermesi olayı Beşiktaş'ta da yaygın. Fenerbahçe taraftarı gibi onlar da "bir olumsuzluk olsa da tepki göstersem" gibi bir havaya giriyor. Bunun en büyük kurbanı Trabzonspor. Bakıyorum Trabzonspor taraftarına, takımına, yönetimine, öyle bir hava oluşmuş ki, o takım kolay kolay iflah olmaz. Briegel doğru bir tercih ama o havada başarı imkânsız. İkinci takımım Adanaspor, hem Adanaspor hem Adanademirspor taraftan yapıyor bunu. 5. dakikada başlıyorlar takımlarına küfretmeye, Adana gibi potansiyeli yüksek bir şehrin yıllardır 1. Lig'de bir takımını barındıramaması, gelmesi gitmesi biraz da bu sebeplerdendir. Türkiye'de yine de en büyük kurbanı bunun Trabzonspor'dur.
Galatasaray taraftarının tepkisi biraz daha yumuşak mı oluyor?
C.K.: Galatarasay'ın genelde tribün tavrından kaynaklanıyor. Ama ben Galatasaray taraftarının da takımına hiç zarar vermediğini düşünmüyorum, ya da bu olumsuzluğun Galatasaray tribünlerinde de yaşanmadığını söyleyemem.
'80'lerde gruplar oluşmaya başladı mı Fenerbahçe'de?
C.K.: '80'lerde hakim olan '70'lerdeki havaydı. Gruplar vardı ama doğal semt grupları vardı, bir de daha deplasmancı olanlar; Numaralı'nın deplasmancıları, Kapalı'nın deplasmancıları... '80'ler döner bıçaklarının, öldürmek için sabahlamaların yaygınlaştığı bir dönem. Daha eli bıçaklı holiganların ortaya çıktığı ve bununla birlikte ufak ufak rantın ortaya çıkması...
Bu rant nasıl oluştu?
C.K.: Türkiye futbol dışında zaten bu insan tipini üretti. O politizasyonun kırılması sonrasında meydana gelen bir potansiyel, şehirleşme... Çok uzun başka bir kulvarda anlatılacak bir konu bu. Rant bazı insanları çekmeye başladı. O rant nasıl doğdu? Benim bilmediğim zamanlarda da yöneticilerden "harçlık" alan taraftarlar vardı, resmi maaşlı! Hatta başka şehirlerden iyi amigolar getirmeler falan... Rantın bana göre çıkmasında etken, '80'li yılların başında deplasmanlarda "koruma parası" diye bir şey çıktı. Hakikaten ihtiyaç olan bir şey. Zonguldak'a gidiyorsun, Eskişehir'e gidiyorsun... Polis seni bir noktada bırakıyor, rakip taraftar bir taraftan taşlıyor. Koruma parasını verirsen korurum, koruma parasını verirsen taş atmam. Sonra bu koruma paraları üzerinde ufak ufak suiistimaller başladı. Ufak şeyler bunlar, orda çeteleşme yok. O zamanın parasıyla 1 milyon TL atıyor cebe adam. İkinci sebep, '80'lerde Fenerbahçe içindeki çekişmelerden kaynaklanıyor. Yöneticiler tribünden adam tutarak kendilerine tezahürat avantajı ya da karşı tarafa antitezahürat yaptırmak gibi bir olaya girdiler. Rant insanları çekiyor. Zaten şu anda Fenerbahçe içinde böyle bir şikâyet varsa bunu yapan kaç kişidir ki? Ama var... Bunu yiyenin kaç kişi olduğuna değil, o birkaç kişinin yarattığı etkiye bakmak lazım. O her zaman abartıldığı kadar büyük olmuyor ama kuşkusuz bir etkisi de var...
Kavga döneminde tek stat (İnönü) olmasının bir etkisi vardı.
C.K.: '77'deki FenerbahçeBeşiktaş maçında başlayan ve '80'lerde daha artan bir "Kapalı'yı alma" durumu vardı. Rant derken, bu sadece doğrudan kulüpten elde edilen bir rant değildi. '80'lerin sabahlama kavgalarında künye çalmak, zincir çalmak, dövdüğün adamın cebinden parasını almak gibi eşkıyalık düzeyinde gelen işler de oldu. Karaborsayı elinde tutmak... Bir yandan kulüp için kavga etmek, bir yandan da yolunu bulmak...Kavgalar '93'e kadar sürdü. Bu tarihte barış dönemi başladı... '90'larda gruplar çoğalmaya başladı. Bunun sebepleri neler sence?
C.K.: Gruplara gelince... Genel bakınca dünyada çok konuşulan bir şey var: Küçük cemaatleşme, küçük cemaat kimliği arama... Adama yalnız üniversite öğrencisi olmak yetmiyor. Bir grup arıyor. Türkiye'de dünyada da olan bir eğilim bu. Sadece Numaralı'dan, sadece Maraton'dan olmanın ötesinde, ismi konmuş, ayrı bir kültürü olan, son dönemin yeni eğilimleri içerisinde ayrı kıyafetleri olan grup oluşturmak. Bunun getirdiği bazı avantajlar da oluyor insanlar için. Sonuçta Maraton'daki 10 bin kişiden biri değil, 200 kişilik bir gruptan biri olunca o grubun daha önce çıkan insanı oluyorsun. Genelde toplumdaki insan tipleri hep daha yakınını arıyor, daha yaklaşıyor, daha ayrıntılı kimlik üzerinden dostluk kurmaya başlıyor. Bu tribünde de var. Zaten şu andaki internetteki tribün muhabbetlerini iki gün okusan, anlarsın. Herkes birbiriyle birarada olmak istemiyor. Eski Kapalı'da olduğu gibi değil yani... Aynı tabakadan olan insanlar, o tabaka içinde kendi eğilimlerine yakın yapay gruplar oluşturuyorlar. Taraftarın örgütlenmesi, dernekleşmesi güzel bir şey.
Bakıyorum, "Şimdi çok mu fazla dernek var acaba?" diyorum. '70'li yıllarda kâğıt üzerinde taraftar dernekleri vardı biriki tane. Ama fiilen bir etkinlikleri yoktu. Ergun Hiçyılmaz ve arkadaşlarının kurduğu Eski Fenerbahçeliler Derneği'ni Alp Darıcıoğlu'nun alıp canlandırmaya çalışmasıyla taraftar dernekleri canlandı ve çok sayıda arttı. Onların bu derneği canlandırma sebeplerine gelince... O dönemde Fenerbahçe kulübünde kongre üyesi olmak çok zordu' ve "Alternatif bir örgütlenmeyle biz de taraftar olarak biraraya geliriz, derneğimizi kurarız, belli sorunların çözümü için baskı grubu oluştururuz" mantığı bunda rol oynadı. Bu grup kuruyor adam, olmuyor. 15 kişi kalıyor, anlam bulamıyor kendisine. Sanal gruplarımız var, biliyorsunuz. Bu gruplar son iki ay içinde patlama gösterdi. Fenerlist ve Antu'da üye sayısı artınca, insanlar "Biz daha iyi anlaşabileceğimiz taraftarlarla kendi aramızda yeni mail grupları oluşturalım" dediler. "Yeni maillist açıyoruz" diye bir sürü email alıyorum mesela...
Devam edecek...
Can Kozanoğlu Röportajı/2002 #1

4 yorum:

varol döken dedi ki...

türkiye'de profilini çıkarabileceğin kadar gelişmiş taraftarlık kültürü yok... bu sosyolojik tespitler, maç başlayana kadar... sonra arkanda başlar biraz önce güzel güzel konuştuğun adam, 1. dakikadan ana avrat saymaya...

bir fenerbahçe maçını protokolde yöneticilerle beraber izlemiştim vakti zamanında... murat özaydınlı ve o zamanlar hakan bilal kutlualp'ti... o zaman anladım içerden bakışın bizim dışardan masum bakışımızı nasıl katlettiğini... kendi futbolcusuna küfreden, onu bildiğin demirbaşı gibi gören insanlardı gördüklerimin çoğu... allahtan devrim sağıroğlu vardı yanda, onunla sohbet ettim...

türkiye'de taraftarlık olgusu yoktur, vandalizm vardır!

Unknown dedi ki...

can kozanoğlu türkiye'de eşi olmayan birisi. popüler kültür üzerine söyledikleri zaten başlı başına bir eser. buna futbolu da eklediğimizde ağzından çıkan her kelime bir altın değerinde. keşke futbolblog programına konuk olabilse de izlesek.

Unknown dedi ki...

Bir sosyolog ve taraftar gozuyle yapilan bu yorumlar cok ilgimi ve cekti. Dogruluk payi da cok bence.

Su son fotograftaki tirmanan ve ceken kisilerdeki sapkalari da cok hos. Hayal meyal hatirliyorum insanlarin o sapkalarla tribunde oturduklarini, gunes tribune vurmusken sapkalari serinlemek icin salladiklarini.

Baris dedi ki...

"(...)İkinci takımım Adanaspor, hem Adanaspor hem Adanademirspor taraftan yapıyor bunu. 5. dakikada başlıyorlar takımlarına küfretmeye, Adana gibi potansiyeli yüksek bir şehrin yıllardır 1. Lig'de bir takımını barındıramaması, gelmesi gitmesi biraz da bu sebeplerdendir.(...)"
15 yıl öncesi heralde bu röportaj..
Gelsin bir Adana'da maç izlesin..