20 Aralık 2020

Kıştı Adana'da Yağmur Yağıyordu

İstanbul aktarmalı Adana yolculuğuna çıktığında yine kimseye haber vermemişti. Ne Fransız medyası ne de çalıştığı kulüp nereye ne amaçla gittiğinden habersizdi. Fransa’dan başlayan yolculuk Adana’da son bulduğunda 53 yaşındaki Portekizli ertesi gün öğle saatlerinde oynanacak Adana Demirspor-İstanbulspor maçını izlemeden önce otel odasında yine bilgisayarına gömüldü. Onlarca futbolcunun yer aldığı raporların arasından ertesi gün izleyeceği oyuncunun dosyasını açtı. 26 Şubat 2018 günü Adana’da sağnak yağmur vardı. Adana Demirspor, İstanbulspor’u 2-1 mağlup etti. Portekizli maçı tribünde izledi, İstanbulspor’da oynayan Fransa doğumlu Kubilay Aktaş’ın ismini bir kenara not etmişti, hayır peşinde olduğu oyuncu o değildi. Onun aracılığıyla bir takım arkadaşına ulaşmaya çalışıyordu. İşi kendi bitirmeyi severdi. 

Maçtan sonra Lille yöneticisinin kendisiyle görüşmek istediğini Kubilay’dan duyan Zeki Çelik için Luis Campos ismi bir şey ifade etmiyordu: “Onu tanımıyorum, yorgunum, takımla İstanbul’a döneceğim” dedi. Hayatının fırsatı ayağına kadar gelmişti ve Zeki bundan habersizdi. Luis Campos elbette ki çekip gitmedi. Türkiye, Süper Lig’de hiç forma giymemiş bir oyuncunun Fransa Ligi’ne transfer olduğunu öğrendiğinde Luis Campos ismi yine haberlerde yoktu. Campos, gölgede kalmayı severdi. O sezon Lille küme düşme potasına yapışmış, Zeki de büyük bir ihtimalle ertesi sezon bir alt ligde oynayacak takıma gitmek istememişti başta. Lille, ligin bitimine iki hafta kala küme düşme potasındaki Toulouse’u deplasmanda mağlup etti ve ligde kalmayı başardı. Deli dahi Marcelo Bielsa ile başladıkları, çılgın transferlerle girdikleri sezonun sonunu Saint Etienne’in eski hocası Galtier ile getirmişler ve ucuz kurtulmuşlardı. Zeki Çelik teklifi kabul etti. O artık Lille forması giyecekti. Peki kimdi bu Luis Campos?

Önce kötü futbolcuydu, profesyonel futboldan para kazanamayacağını anlayınca tutkuyla bağlı olduğu oyunun içinde kalabilmek için Porto Üniversitesi’nde spor bilimi okudu… Buraya kadar olan hikayesi kendisinden bir yaş büyük olan bir vatandaşını hatırlatıyor elbette: Jose Mourinho… O “özel biri”ydi, peki Campos! Hiçbir zaman büyük bir teknik direktör olamadı. Ne Porto’yu, ne Sporting’i ne de Benfica’yı çalıştırabildi. 27 yaşında Leiria teknik direktörü olmayı başarmıştı ama alt liglerde bir takımdan diğerine giderken adı Portekiz medyasında satır aralarında kalıyordu. 40’larına yaklaştığında Portekiz 1. Ligi’nde takım çalıştırır olmuştu ama ona gazetecilerin taktığı lakap sinirlerini bozuyordu. Çalıştırdığı Vitoria de Setubal, Varzim ve Beira Mar küme düştü. Campa, Portekizce’de mezar demekti ve onun adı artık Luis Campos değil, Luis “Campa”s’dı gazete sayfalarında… Teknik direktörlük döneminin en güzel hatırası 27 maçtır yenilmeyen Porto’yu Gil Vicente’nin başındaki devirmesiydi. Evet, Porto teknik direktörü Jose Mourinho idi. Mourinho olamamıştı ama olsun onu bir kez olsun mat etmişti. Mourinho da bunu yazdı bir kenara elbette..

2005 yılında hep güzel futbol oynatan ama kazanamayan teknik adam rolünü çıkardı hayatından, Esposende kasabasının sahilinde bir restoran açtı ve futbol kariyerinde de başka bir yola saptı.. Americo Magalhaes kendisi gibi eski bir teknik direktördü. Mourinho, İngiltere’de fırtınalar estirirken, bu ikili “Mourinho Tactical Board”u piyasaya sürdüler.. Bilgisayar programı yazdırmışlar, idman ekipmanları geliştirmişler, Avrupa’nın dev kulüplerine bunları pazarlayan bir şirketin sahibi olmuşlardı…

Yedi yıl sonra futbol sahnesine döndüğünde Real Madrid’de rakipleri analiz etmesini isteyen Jose Mourinho idi. Avrupa futbolunun bir numaralı menajeri vatandaşı Jorge Mendes ile zaten hep dirsek temasındaydı. 2013 yazında hayalindeki teklif geldi. Monaco kulübünü satın alan Rus işadamı Dmitry Rybolovlev’in bir futbol aklına ihtiyacı vardı ve evet o adam Luis Campos’tu. Önce Falcao, James Rodriguez  ve Moutinho gibi büyük transferlerle başladılar ama Luis Campos’un projesi bu değildi. O, ucuz ve genç isimleri bulup sahnedeye çıkardıktan sonra rekor fiyata satan adam olmak istiyordu. Oldu da… Lemar, Bernardo Silva ve Bakayoko’dan büyük paralar kazandı Monaco ve en önemlisi alt yapıdaki bir çocuğun ailesini yeni kontrat için ikna etti. Çocuk oynamıyordu ve gitmek istiyordu. Mbappe yeni kontrata imza atmasa, Campos kulüpten ayrıldıktan sonra Monaco onu nasıl 180 milyon Euro’ya PSG’ye satabilirdi ki…

Fransa’da son 10 yılda PSG’nin şampiyonluk serisinin arasına girebilen tek takım onun yaptığı transferlerle şampiyon olan Monaco oldu ama Luis Campos, artık Lille’i satın alan işadamı Gerard Lopez için çalışıyordu…

Pepe ve Osimhen’i tek rakamlı milyonlara alıp, 80 ve 70 milyona satan, Zeki’yi sadece 2 milyona Lille’e getiren, Lazio ile girdiği transfer düellosundan galip çıkan ve Yusuf Yazıcı’ya Fransa kapılarını açan, Burak Yılmaz’ı 35 yaşında Avrupa futboluyla tanıştıran da elbette Luis Campos oldu…

Campos şimdi Lille'de yolun sonuna geldi... Lille’i elden çıkartmak isteyen patron Gerard Lopez pazarlık masasında... Kulübü attıkları gollerle sırtlayan Zeki-Yusuf ve Burak her gün Fransız medyasının manşetlerinde... Zeki’nin bir zamanlar forma giydiği Karacabey ile hafta ortasında kupada karşılaşan Fenerbahçe dün akşam Gaziantep ile karşılaştı… Gaziantep’te kim forma giyiyor? Zeki’ye yağmurlu bir kış günü Adana’da tercümanlık yapan Kubilay Aktaş… Hayat işte…