23 Temmuz 2011

Formül

Kesim Mi Lan Topunuzu #2

Bizim meslekte tatilde fişi çekip dönüşte "Nerede kalmıştık?" demek imkansız ama en azından yazmak ve konuşmak yerine gölgede bir yerde kitap okumak bile insana iyi geliyor. Beceremedim, mümkün olmadı. Tatilin tamımında bütün gazeteleri okudum, fırsat buldukça spor kanallarında haber bültenlerini izledim. Bugün üzerinden 20 gün geçmiş. Yazmak istesen "İlk cümle ne olur?" diye düşünüyor insan... Neresinden tutmak lazım? Nereden başlamak lazım. Yazı dediğinin bir temel dayanağı olmalı. Bir hafta önce çıkan bir haber üzerinden yürüsen haber öznesi bir hafta sonra "O sözler bana ait değil" dediğinde yazı da çöp oluyor yazmanın manası ne? Gazeteciliğin görevi kefil olmak mı? Yapmıştır, yapmamıştır mıdır yani yorum? İş ilk günden spor medyasından çıktı. Doğal olarak adliye muhabirleri girdi devreye. Yorumlar da ön sayfalardaki köşe yazarlarına kaldı. Önemli bir Avrupa Kupası maçında deplasmana gidildiğinde de koltukları spor medyasından kapanlar, futbolun kenarından geçmezken işin uzmanı (!) kesildiler. İddianame ortaya çıkana ya da etik kurulu kendilerine gönderilen kanıtları inceleyip yönetim kuruluna sunana kadar üretilen her fikrin ömrü gün ya da saatlerle sınırlı. Bildiğim bu ortamda lig oynamaz. Bayram sonrasına ertelenmeli.

Asıl travma bundan sonra başlayacak. 2006 Calciopoli şike skandalı değildi! Bir tek futbolcu teknik adam ceza almadı. Moggi ve diğer kulüp yöneticilerinin hakem manipülasyonuydu orada yaşanan. Savcılığın kanıtları eğer federasyonun etik kurulunu ikna ederse; biz sporcu ahlakını konuşacağız bu ülkede ve bundan sonra da bu şüphecilik yıllarca kalkmayacak futbolumuzun üzerinden. Yarın bir gün lig başlayacak, X haftada Y takımının Z adlı futbolcusunun geri pası kısa düşecek, stoper topa kısa vuracak, bir kaleci uzaktan yumurtlayacak, birileri tüm bunların bu oyuna ait olmadığını iddia edecek. Türk futbolunda artık futbolcuların formsuz olma şansları yok, hata yapma şansları yok.

Unutmadan; yıllardır bu ülkenin futbolunda suçu bırakın hakkında delil olmayan onca futbolcuya, takıma, şike yaptı, maç satın aldı, şampiyonluğu kirli diye bağıranlar masumiyet karinesinin ne olduğunu bu yaz mı öğrendi?

21 Kasım 2008'de blogda yazdığım bir yazıyla bitireyim. Oralardan buraya geldik. Birileri "Kesim mi lan topunuzu" dedi ve kesti, o kadar...


Deivid döndü, Fenerbahçe'de hangi yabancı kesik yer? Delgado'nun deplasmanlarda derdi ne? Beşiktaş üçlü defansla intihar mı ediyor? Arda mı Kewell mı solda oynasın? Skibbe mi kuruyor takımı; Adnan Sezgin mi? Umut Bulut'a 10 numarayı kim verdi? 4-2-3-1 mi daha iyi; 4-1-3-2 mi? Bu hafta kimler cezalı, kimler sakat? Kimlerin hafta ortasında maçı var? Kimler yorgun?

Bütün bunların ne önemi var. Türkiye'de futbolu, futbolcular oynamıyor ki! Hakem açıklanmadan hakemi öğrenenler, hakemi cebinden arayanlar, diafondan diğer bir başkana görüşme dinletenler, evden aldıranlar, eve bırakanlar, saat soranlar, saati söyleyenler, teknik direktörün arkasında duranlar, teknik direktöre gider yapanlar...
Türkiye'de futbolu başkanlar, yöneticiler ve menajerler oynuyor. Hangi futbolcu sakat, cezalı? Bunun önemi yok. Hangi başkanın şekeri yükseldi, tansiyonu çıktı, grip oldu, midesi ağrıyor, romatizması azdı, ülseri çıktı. Bunların haber olması lazım. Onlar olmazsa takımlar ne yapsın(!)
Bizde iki gündür yaşananlara İtalyanlar 2 yıl önce futbol skandalı dedi. Hakemleri arayan Moggi'nin suçu neydi peki? Adriano-Crespo'ya ne gerek var ki? Luciano Moggi'yi transfer edeceksin, kafan rahat olacak...

Her mahallenin "kesim mi lan topunuzu amcası" vardı bir zamanlar. Kaldıysa eğer onlardan geriye; bir tane de Türk futbolunun başına lazım...