22 Ocak 2010

Hafta Sonu Futbol

22 Ocak Cuma
20.00 Fenerbahçe-Denizlispor (LİG TV)
21.30 Freiburg – Stuttgart (TRT 3)
23 Ocak Cumartesi
13.30 Kayseri Erciyes – Konyaspor (D SPOR)
14.45 Preston – Chelsea (NTVSPOR)
16.30 Werder Bremen – Bayern Munich (TRT 3)
17.00 Everton – Birmingham (NTVSPOR)
17.00 Man. United – Hull City (SPORMAX)
19.00 Beşiktaş – İstanbul Belediye (LİG TV)
19.15 Tottenham – Leeds Unites (NTVSPOR)
19.30 B. Dortmund – Hamburg (TRT 3)
21.00 Valladolid – Barcelona (NTV)
21.45 Juventus – Roma (NTVSPOR)
24 Ocak Pazar
13.30 Giresunspor – Karabük (D SPOR)
15.00 Trabzonspor – Sivasspor (LİG TV)
15.30 Stoke City – Arsenal (NTVSPOR)
16.30 Wolfsburg – Köln (TRT 3)
17.00 Angola – Gana (EUROSPORT)
18.30 Hoffenheim – Bayer Leverkusen (TRT 3)
19.00 Galatasaray – Gaziantepspor (LİG TV)
20:30 Fildişi Sahilleri – Cezayir (EUROSPORT)
21.45 Inter – Milan (NTV Spoer)
22.00 Real Madrid – Malaga (NTV)

21 Ocak 2010

Jo Galatasaray'da

Geleceği 2-3 gün önceden belli olan bir transfer, sanırım Galatasaraylılara için pek muteber adam kabul edilmiyor (!) Haldun Üstünel'in önceki transferlerdeki gizlilik politikasının yansıması bu. Jo, bu blog açıldığından beri 3 takım değiştirdi, bu adres de ihtiyarlıyor... CSKA'dan, Man. City'ye geldiğinde ( bu transferin hikayesi Kızıl Samba başlıklı yazıya dayanır. CSKA Moskova, Corinthians ve Premier Lig arasındaki transfer üçgenini (Carlos Tevez, Mascherano) kuran oligarklar ve onların vitrindeki adamı Kia Joorabchian, Jo'nun da menajeridir.) 22 M bonservis için asrın kazığı yorumu yapmıştım. Gerçekten de akılalmaz bir para ödemişlerdir piyasa şartlarında. (Jo'nun transfer görüşmelerini başlatan Sven Goran Eriksson'du. Milli takım kotasını da yetenek kontenjanından aşıp çalışma iznini aldı.) Bir yıl öncesinde Elano kapıdan girmişti, ertesi sezon Jo ve Robinho. Onlara kısaca "Brezilya çetesi" yada "3'lü Çete" dediler orada. Başından itibaren de Mark Hughes'a problem oldular. Bugün Galatasaray, ikisini kadrosunda bulunduruyor, Robinho da sezon sonu için valiz topluyorsa sebep Mark Hughes'dür. David Moyes en değer verdiğim hocalardan biridir. Geçen sezonun ortasında kiraladığında da akıllı bir iş yapmıştı. Ayağını yorganına göre uzatıyordu Liverpool'un mavi tarafı. Bu sezon arıza çıkardı Jo; Moyes de biletini kesti. City tarafında Dubai'den gelen sıcak parayla 0-0-10 oynayabilecek kıvama gelen kadronun elbette ki Jo'ya ihtiyacı yok. Mancini transferleri sezon sonunda yapacak ve başta Pazzini ve Mutu olmak üzere farklı bir forvet listesi var. Haldun Üstünel bu açığı iyi yakalamış işte ve 6 sıfırlı olmayan bir rakama, satın alma opsiyonuyla birlikte Jo'yu sezon sonuna kadar kapatmış.
Elbette ki son vukuatları akla gelince "2. Lincoln olur mu?" diye sorgulanacaktır. Geldiği tarihten sezon sonuna kadar bir ara olmadığından Jo firar edecekse zaten dönmez! Kariyerinde, satın alma opsiyonlu sözleşme noktasına gelen adamlar kendilerini kanıtlamak zorundadırlar. Jo da sanırım futbola konsantre olmak zorunda.
Soru elbette, Galatasaray neden Avrupa Ligi'nde oynatamayacağı bir forvet aldı? Ara transferde önlerine gelen alternatifler arasında Jo'dan daha iyi ve aynı zamanda Avrupa'da oynayabilecek bir adam olmadığına inandıklarındandır elbette. Bu dönemde kimse, kimseye, leblebi gibi gol atan golcüsünü teslim etmez. Takım değiştiren, illa ki ya problemdir, ya yedektir... Nonda'nın hafta içinde iki günde bir antrenmanı asması ve yeteri kadar çalışmaması, dolayısıyla da sahada belinin dönmemesi ve güçsüz durması bu transferi doğurdu. Kim gelirse gelsin birinci santrfor olacaktı. Gelenin de Nonda'yı kulübede tutacak biri olması gerekiyordu. Peki Baros dönmeyecek mi? Mart 15'te takımla antrenmana çıkması beklenen Baros'un 5 ay bir tek maç yapmadan sezonun kalan 45 gününde kaldığı yerden devam etmesini beklemek biraz hayalcilik olur. Rijkaard gibi tecrübeli bir adamın gözünde Baros sezonui kapadı. Bu elbette bu sezon forma giymeyecek manasına gelmiyor.
Haldun Üstünel'in başarısı bir hafta içinde Premier Lig'den iki adamı çıkartıp İstanbul'a gönderebilmektir. Evet adam kargoluyor çünkü kendisi hala Londra ya da bir başka şehirde. Sanırım bir de orta saha peşinde. Bu da daha önce yazı konusu olan Rijkaard'ın omurga planına uyuyor. Stoper, orta saha ve santrfor. Kewell&Neill ve Elano&Jo tercihlerinin bir rastlantı olmadığı ortada. Jo, Rijkaard'ın hesap ettiği katkıyı yaparsa (Hollandalının bol paslı oyununda Jo yeteri ayak becerisine sahip adamdır) Galatasaray, 8 milyon Euro civarı ödeyip bonservisi alır. Aşı tutmazsa; Jo da, Galatasaray da başka denizlere yelken açarlar.
Yolu Everton'dan geçmiş ve bir gün Galatasaray gelmiş adamlar listesi ayrı bir yazı konusu olsun... Abel Xavier, Linderoth, Lucas Neill ve Jo...

Piccolo Beckham

Kanal Italia Uno/ Mediaset. Berlusconi'ni kanalı... Kurban Beckham... Test sonucu... Piccolo=küçük...

Mancini Atkısı Nasıl Bağlanır?

İngiltere'ye Avrupa modasını, markalarını getiren 70'lerde Liverpool taraftarıdır. Lacoste, Fila gibi markaların tribüne girdiği yılların hikayesi ilginçtir futbol tarihinde. Bu ayrı bir yazı konusu olsun. Manchester'ın bir tarafında şimdi Mancini modası var. İtalyanın atkı bağlama stilini Sun uygulamalı olarak öğretmiş. İlk çıktığı maçta taktığı atkı biraz kısaydı, böyle bağlayacaksan biraz uzun atkıyı ihtiyaç vardır. Bu kez olmuş ama...

Milano Derbisi?

Guerin Sportivo

İki yıl daha dayanamadı Guerin Sportivo. 1912 yılında kurulan spor dergisi her hafta Salı günleri çıkıyordu İtalya'da. 90'lı yıllarda her hafta peşinden koştururduk İstanbul'un kitapçılarında. Tüm dünyada olduğu gibi o da zamana değil ama internete yenildi. 98 yıllık dergi artık aylık çıkmaya başladı. Üstelik Corriere dello Sport gazetesinin yanında 1 Euro'ya veriyorlar her ayın 10'unda. Türkiye'de de haftalık bir spor ya da futbol dergisi yok. Gazeteler bile internetin hızına yetişemezken haftalık bir dergi çıkarma fikri direkt intihar kabul ediliyor medya dünyasında. Aylık dergiler farklı bir bakış açısıyla yine avantajlı, gündemi kovalamak yerine, doğru fotoğraf, güzel kotarılmış röportaj, emek harcanmış bir araştırm şanslarını yükseltiyor. Onlar da bir yere kadar. İstisnası yok mu? Var. France Football haftada bir de değil iki sayı çıkartıyor. Tirajını bilen, bulan eklerse sevinirim.

Messi'nin 101 Golü

"Messi'nin 101 golünü dağılımını görebilir miydik?" Bir blog okurunun ricasıydı. El Mundo Deportivo'da rastladım, paylaşıyorum. 100 golü geçerken söylenmesi gereken iki şey var sanırım en azından. Birincisi, Rijkaard döneminde attığı gollerin toplamı 42 iken geçen sezon 38 attığı. İkincisi ise bu adamın bir santrfor olmadığı (!) Barcelona'da patronluğu nasıl ele geçirdiğinin de belgesi aynı zamanda bu tablo...

Dentinho

Bir haftadır Dentinho transferi konuşuluyor Fenerbahçe'de. Gökhan Ünal transferi öncesinde Luis Suarez ismini yazdı birkaç arkadaş. "Yapmayın, etmeyin" dedim okuduğumda. Adam Ajax'ta otomatiğe bağlamış. Hollandalıların amacı belli, en yüksek fiyattan çakacaklar. Şimdiden fiyatı 30 milyon bu adamın. Ardından Dentinho daha mantıklı geldi. "Bruno Ferreira Bonfim" dendiğinde galiba bir tek babası "benim oğlum" diyordur. Brezilya'da dişlerinden dolayı Dentinho diye çağırıyorlar. İki kanatta da oynuyor. Çok teknik demenin bir manası yok elbette (!) Andre Santos ve Cristian'ın geldiği Corinthians'ın alt yapısından yetişti ve hala orada. Fenerbahçe'nin bu iki transferden dolayı bildiği bir kulüp Corinthians. Peki Dentinho gelir mi? Napoli de peşinde olduğundan menajeri Mariano Grimaldi bugün İtalya'da radyoya bağlanmış. Oyuncusunun Corinthians'da taraftarın idolü olduğundan bahsediyor. "Brezilya U20 milli takımında oynuyor. Burada 50 bin taraftar önünde oynadığından Avrupa'da oynamaya hazır. Bu yıl Avrupa'ya geleceğini sanmıyorum. Dentinho'nun fiyatının oluşmasını bekliyoruz. Gerçek değerini bulduğu zaman gelecektir" demiş Grimaldi. Bir de pasaport meselesi var. İtalyan akrabası olmadığından Serie A'da yabancı sayılacak. Şubat 2009'da adının geçtiği postta yine İtalyanlar talip olduğunda 10 milyon Euro lafı geçiyordu. Kime giderse büyük transferdir...

20 Ocak 2010

Guardiola +1

Guardiola'nın geleceği belli oldu. Barcelona başkanı sözleşmenin bir yıl daha uzatıldığını açıkladı. Uzun vadeli sözleşme yapılmamasının sebebi bu yaz yapılacak olan başkanlık seçimleri. Laporta başkan seçildiği takdirde sözleşmeyi uzatmak istiyor. Man. United söylentileri çıkmışken bu imzayla olası bir kaosu önlediler.

19 Ocak 2010

Kokkalis'in Gazabı

Çok değil, 3 gün önce Napoli'den Jesus Datolo'yu kiralamışlardı. Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan çıkmışsın, göreceli olarak iyi de kura çekmişsin. Rakibin Bordeaux olmuş. Ligde 3 maçta 7 puan kayıp. Son maç Kavala deplasmanında 0-0. Socratis Kokkalis, Jesus Gil'i de sollayacak. Olympiakos başkanı affetmiyor. Sözlüğünde istikrar kelimesi de yok. Bunu Zico da biliyordu. Fenerbahçe sonrası kariyeri önce para diyen tüccar teknik adam çizgisinde seyrediyor. Biraz da mantığı ön planda olduğu Avrupa'nın içine doğru sokulsa hiç fena olmayacak. Pire'de kural basit. Parayı veren düdüğü çalıyor. Kokkalis de zırt pırt düdük çalıp maçı piç eden hakem gibi. Zico'yu kovdu da ne oldu emanetçi Bandovic'i getirdi. Kokkalis, Olympiakos'un başına 1993 yılında geçmişti. 17 yılda 20 hoca. Geldiğinde hoca Oleg Blokhin idi. Takis Lemonis, Alefantos ve Bajevic ikişer kez göreve geldi (edit). Onun döneminde kellesi giden teknik adamları listelemeden olmazdı:

Kokkalis döneminde Olympiakos Teknik Direktörleri
2009- Bozidar Bandovic
2009 Zico
2009 Temuri Ketsbaia
2008-2009 Ernesto Valverde
2007-2008 José Segura
2006-2008 Takis Lemonis
2005-2006 Trond Sollied
2004-2005 Dušan Bajević
2004-2005 Nikos Alefantos
2004-2005 Siniša Gogić
2003-2004 Oleg Protasov
2002-2003 Srečko Katanec
2000-2002 Takis Lemonis
1999-2000 Ioannis Matzourakis
1999-2000 Alberto Bigon
1996-1999 Dušan Bajević
1995-1996 Kazimierz Górski
1994-1995 Nikos Alefantos
1994-1995 Thijs Libregts
1993-1994 Ljupko Petrović

Neeskens ve Lucas Neill

Hikayeye Eninde Sonunda Benim Olacaksın başlıklı yazıyla giriş yapmak lazım... Tarih 14 Temmuz 2006, Barcelona 1.5 ay önce Şampiyonlar Ligi'ni kazanmış Paris'te. Rijkaard'ın 2. adamı Ten Cate gidiyor. Yerine gelen isim Neeskens. Bütün operasyonu Cruyff'un yaptığını söylemeye gerek yok tabii. Neeskens, Avustralya Milli Takımı'ndan geliyor. Rijkaard'a önerdiği isim Lucas Neill. Avustralyalı o sezon Blackburn Rovers'ta. Liverpool da fena halde peşinde. Kulübü de kolay kolay bırakmaya niyetli değil. İtalya'da şike skandalı yüzünden küme düşürülen Juventus'tan firarlar başlıyor. Defansa adam arayan Barcelona da dört ayak üzerine düşüyor. Thuram ve Zambrotta'yı alıyor. İtalyan ve Fransız'ın Barcelona kariyerleri pek de parlak olmayacak ama kim bilebilir ki! Thuram 4. stoper oluyor takımda. Lucas Neill defteri de kapanıyor Barcelona. Neeskens ve Rijkaard için demek ki kapanmamış ki Avustralyalı bu akşam İstanbul'a geldi.

Naklen Yayınlar

19 Ocak Salı
18.00 Burkina Faso – Gana (EUROSPORT)
21.00 Roda – PSV (FUTBOL SMART)
21.45 Man. City – Man. United (KANAL A)
20 Ocak Çarşamba
18.00 Mısır – Benin (EUROSPORT)
18.00 Nijerya – Mozambik (EUROSPORT 2)
21.45 Aston Villa – Blackburn (KANAL A)
22.00 Liverpool – Tottenham (SPORMAX)
22.00 Fiorentina – Lazio (NTVSPOR)

18 Ocak 2010

Kazım-Kerzhakov-Zaki-Babel

Henüz bitmiş bir transfer değil. Kaynak Fransız L'Equipe. Geçen gün de Uğur Boral için Paris Saint Germain yazmışlardı. Ses çıkmadı. Bu kez özne Kazım Kazım. Toulouse'a sezon sonuna kadar kiralık gideceğini ve satın alma opsiyonunun kulüpte olacağını iddia ediyorlar. Fenerbahçe bu operasyonda Güiza'yı postalayıp yerine artı para verip Andre-Pierre Gignac'ı alsaydı. Zor tabii. (Edit: Toulouse, sezon sonuna kadar kiraladık diyor.)
Aleksandr Kerzhakov'un Zenit'e imzası Fatih Tekke'nin artık Trabzonspor'a dönmesi için yeterli sebep. Amr Zaki de Hull City'e kiralık gitti. Günün yanan adamı ise Babel. Twitter'dan teknik direktör Rafael Benitez'e sallamıştı. Kulüp cezayı kesecek. Benitez onu takasta kullanmak istiyor ve bence biletini kesecek. Platini de gücünü kullandı. FIFA'dan Henry'e ceza çıkmadı...

C.B

Guardiola'nın Geleceği

İngilizlerin transfer dedikodularına aslında pek kulak asmamak lazım. Ne bulurlarsa yazarlar. Şimdi bu transferin öznesi de 6 kupa kazanıp sezon sonunda bitecek olan düşük ücretli kontratını yenilemeyen Pep Guardiola. Yalan da olsa ilgi çekici bir haber. Doğruysa da yılın bombası. Guardiola gelecek sezon Manchester United'a gidecek ve Alex Ferguson'un yanınd bir sezon 2. adam olarak çalışacak. Bir yıl geçiş döneminin ardından da İskoç, bayrağı Guardiola'ya teslim edecek. Kağıt üzerinde elbette ki güzel hatta mükemmel bir proje. Zaten ben Guardiola'nın yerinde olsam 6. kupayı aldığım gün istifa eder, gider kendimi güneşe verir, bir daha da teknik adamlık yapmaz; artık ne haliniz varsa görün derdim. Akdenizliyiz falan hikaye; elinoğlu böyle düşünmüyor elbette. Barcelona ile sözleşmesini hala uzatmaması da büyük muamma. Bir tarafta diğer başkan adayı Sandro Rossell var. Adam sıkı geliyor. Teknolojiye de meraklı. Kıstırsam röportaj yapacağım. İlk soru-cevaplı basın toplantısını da twitter üzerinden yapacak bu çarşamba akşamı. Bir taraftan başkan Laporta bastırıyor yeni sözleşme için. "Paskalya'ya kadar attı, attı" diyor. Guardiola'nın kendini seçim yatırımı yapmamak için bu imzayı atmadığını söyleyenler de var. Neyse yakında da takip etsek; iç dinamiklerinin kenarından geçtiğimiz bir kulüp sonuçta. Yalnız insanoğlunun doğasında var. Kıpraşmadan duramıyor (!) 6 kupa almışlar ama hala içlerinde kavga gırla, devre arasında transfer yapılmaması üzerine onca teori dönüyor. Bir taraftan THY sponsor oluyor, diğer taraftan bir Türk -evet bildiniz- Bayram Tutumlu, "Laporta'dan 10 milyon Euro alacağım var" deyip dava açıyor, Barcelona başkanı için 8 yıl hapis manşetleri atılıyor. Messi var da huzur yok işte...

17 Ocak 2010

Diego Forlan'ın Sakatlığı

Maçın tamamını izlemedim ama Forlan'ın sakatlığı ve ardından Atletico Madrid'in 3. golünü görme şansım oldu. Kupa dahil 3 maç üstüste kazanmış oldular bu geceki galibiyetle ama sevindikleri söylenemez. Forlan rakibiyle çarpıştı ve sol dizinden sakatlanıp oyundan çıktı. Atletico Madrid'in doktorları net bir teşhisi elbette ki yarın MR'den sonra koyacaklar ama soyunma odasındaki kontrolden bağlarla ilgili bir sorun olduğu ve ciddi olabileceği haberi gelmiş. Futbolda dünü bilirsin ama yarını tahmin edemezsin işte. Yarın sağlık raporu geldiğinde bu posta bir ekleme yaparım...

Geri Döndü

Gecenin bir vaktine yazı konusu olsun. Bugün Siena'ya 3 attı ve San Siro'yu salladı.
****
01:00
Maçtan hemen sonra açtım bu başlığı, başka türlü başlayabilirdi bu yazı. Ronaldinho'nun bu akşam verdiği demeç değiştirdi yönümü. "Artık sevildiğimi hissediyorum" diyor Ronaldinho. "Taraftarlar beni seviyor ve saygı duyuyor. Ben de bunun karşılığını vermeye çalışıyorum" diye de devam ediyor. Aslında onun ortadan kaybolduğu ve tekrar geri döndüğü bugün arasında kalan zaman diliminin de kilidi sevgisizlik. Kim sevilmek istemez ki bu hayatta? Barcelona'nın en sevilen adamıyken üstüne gül kokladılar Katalanlar. Doğrusu yeni sevgili de pek alımlı, pek havalıydı. Severken karşındakinin kusurlarını yok sayarsın ya, Ronaldinho'nun kusurları da aşk bitince ortaya çıktı Barcelona'da. Alemci, geçimsiz, arıza, kilolu... Hepsi göze batmaya başladı ve ilişki gün geldi uzadığı yerden koptu. Futbol dünyasının en tepesine tırnaklarıyla çıkmış bir adamın -paraşütle de değil- serbest düşüş yaptığı kariyerinde tüm bu travmaları yaşamış olması doğal. Şöhretin bedeli, şöhretin getirdiği servet ile ödenmiyor ne yazık ki. Adisyonu ödeyip çıkamıyorsun o dünyadan. Açıkçası ben de "bir daha eski günlerine dönemeyecek. Milan ya tutarsa diye göle maya çaldı" diye düşünenlerdendim. Bahsettiğimiz adamı futbolu şov olarak gören, tribünleri ayağa kaldıran, bir kerede geçebileceği bir adamın belinden su almak için türlü numaralar deneyen ama en sonunda El Clasico tarihinde Santiago Bernabeu'da Real Madrid'li baba oğula kendini alkışlatan bir sanatçı. Milan taraftarının, "ellerimle büyüttüğüm solarken direttiğim çiçeğimi ellere verdin" ile sevdiği Kaka bir başka aşka yelken açınca, kollarını açmış bekleyen bu eski kulağı kesikle beyaz bir sayfa açmak kaçınılmaz oldu elbette. Bunu mevsimlik pamuk işçisi gibi gelip giden Beckham başaracak değildi elbette. Biliriz ki, Brezilyalılar zordur, çiçek gibi sulamak zorundasındır onları, pamuklara sarıp sevmek gerekir. İşte sevildiğine ikna olan bu adam yeniden doğdu San Siro'da. Geçen hafta sahada olmayan Juventus'a iki gol atmıştı, bu hafta da Siena'ya 3 kez santra yaptırdı. Biz futbolseverler de az vefasız adamlar değiliz elbette. Onun üzerine çok gül kokladık, çok kramponla kırıştırdık, daha genç olanları aklımızı çeldi. 2000'ler çokça bu adamdır aslında. Hülasa, eski aşkların değerini bilmek lazım çünkü Murathan Mungan'dan emanet alırsak eğer: "Bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir seferinde..."

Messi 101

Barcelona tarihinde 100 gol barajını geçen 15 futbolcu vardı. Dün gece 16 oldu. Messi 22.5 yaşında Barcelona tarihinde 100 golü geçti ve bunu başaran en genç futbolcu oldu. Maça 99 ile başlamıştı. 100. golü basitti ama 101'de yine nefis bitirdi. Barça tarihinde en çok gol atan futbolcu 235 ile Cesar. Kubala'nın 196, Rivaldo'nun 130 golü var. Santrfor olmayan bir oyuncunun 22 yaşında bunu başarmış olması ancak adının Messi olmasıyla açıklanabilir galiba. Kariyeri boyunca Barcelona'da kalırsa bu rekoru kırabilir ama Barça çoğu zaman yıldızlarını yiyen bir kulüptür. Dün gece THY, Camp Nou'da göründü. Yarın da sponsorluk anlaşmasının töreni var. Türkiye'den de birçok gazeteci 3 günlüğüne Barselona'ya gitti. Umarım uzun uzun anlatırlar Barselona anılarını...
Barça ve Kaçan Yıldızlar

Bilbao Panteri Iraizoz

Madrid'in iki büyük gazetesine dün gece maçtan sonra yüzlerce kare fotoğraf gelmiştir ama gazetecilik refleksi biri. Maçı özetleyen kare budur işte. Bilbao Panteri Iraizoz. Bilbao Kasabı Andoni Goikoetxea vardı şimdi panteri de var. San Mames son yıllarda Real Madrid karşısında düşmüş kaleydi. Geçen sezon buradan 5 golle çıkmışlardı. Dün gece yedikleri golü 87 dakika çıkaramadılar. Kötü oynadıkları söylenemez ama takım olamamanın bedelini ödüyorlar. NBA modeli tek yıldız üzerine kurulmuş kadrolar gibi Cristiano Ronaldo herşeyi yapsın kafasıyla bir yere kadar! Sakat Higuain'i çok aradıkları kesin. Iraizoz 3 puanı getiren adam oldu. Puan farkı da 5'e çıktı. AS'ın manşetinde burası San Mames var. Cristiano Ronaldo tanışmış oldu. Marca'da ise "duvarı geçemedi. "