29 Nisan 2011

Hafta Sonu Futbol

29 Nisan Cuma
20:00 Sivasspor–Gençlerbirliği @ Lig TV
21:30 Werder Bremen-Wolfsburg @ TRT 3

30 Nisan Cumartesi
14:00 Adanaspor-Çaykur Rizespor @ TRT 6
15:00 Kasımpaşa-Konyaspor @ Lig TV
15:00 Antalyaspor-Bucaspor @ Digi
16:30 B. Dortmund-Nurnberg @ TRT HD
17:00 Blackburn R.-Bolton @ PL TV
19:00 Real Madrid-Zaragoza @ NTV Spor
19:00 Beşiktaş-Galatasaray @ Lig TV
19:00 Cesena-Inter @ TV8
19:30 Chelsea-Tottenham @ Spormax & PL TV
19:30 B.Münih-Schalke 04 @ TRT HD
20:00 Lille-Arles @ Kanal A
21:00 R.Sociedad-Barcelona @ NTV Spor
21:45 Napoli-Genoa @ TV8
22:00 PSG-Valenciennes @ Kanal A
23:00 Deportivo La Coruna-A. Madrid @ NTV Spor

1 Mayıs Pazar
14:00 Liverpool-Newcastle United @ PL TV
15:00 Manisaspor-Eskişehirspor @ Lig TV
16:00 Milan-Bologna @ TV8
16.05 Arsenal – Man. United @ Spormax
18:10 Man. City-West Ham @ PL TV
19:00 Fenerbahçe-İstanbul BŞB. @ Lig TV
19:00 Trabzonspor-Gaziantepspor @ Digi
19:00 Kayserispor-Bursaspor @ LOCA
22:00 St. Etienne-Monaco @ Kanal A
22:00 Osasuna-Valencia @ NTV Spor

2 Mayıs Pazartesi
20:00 Ankaragücü-K. Karabükspor @ Lig TV
21:45 Lazio-Juventus @ Spormax & TV8

28 Nisan 2011

Real Madrid: 0 Barcelona: 2

Kral Kupası’nda yanımda en delisinden bir Barcelona taraftarı var. Pedro golü atıyor, kendinden geçiyor arkadaş. Kolundan çekiyorum çünkü yardımcının bayrağından haberi yok. Sonrasında sohbet ede ede 90’ı bitiriyoruz. Fena sallıyor Guardiola'ya... “Soyunma odasını iyi idare ediyor ama oyunu okuyamıyor” diyor. Kadro derinliğinin olmadığında konusunda anlaşıyoruz. Sahadaki onbirin çıtası o kadar yüksek ki; kenarda bu adamlara alternatif olacak ve otururken arıza çıkartmayacak adamları bulmak kolay değil, neredeyse imkansız. Uzatmada değişiklik yapmayınca küfür ediyor Guardiola’ya. Ronaldo’nun uzatmanın ilk çeyreğinde attığı deparda “Adios Coppa” diye bağırıyor, olmuyor. Sonra 105 dakika oturduğumuz yerden uzakta oynanan oyunun finali. Di Maria dibimizden kesiyor, Ronaldo kafa ve kupa geliyor...0-5’ın ardından Santiago Bernabeu’daki ilk maç travmayı tedaviydi dedik, Kral Kupası’nda ilk maçta tutan taktiği değiştirmeyi düşünmedi. Rizikoluydu, tek maçta yesen ipin çekilecek, yemeden atmayı başardı. Açıkçası Şampiyonlar Ligi’nde Mourinho’nun devamını getirmeyeceğini düşünüyordum. İlk maçı kazanmak zorundaydı. Onun hesabı ise hep yememek üzerine kuruluydu. Evinde ya da deplasmanda bir tane atarsam finale giderim.. Evdeki hesap, evdeki hesap....
Iniesta’nın sakatlık haberi taktik bir aldatmaca değilmiş, öyle olduğunu iddia ettiler. Sistem elbette ki bozulacaktı. Villa’yı ileriye tek atıp, Messi’yi kanada çekip diğer kanada Afellay’ı monte edebilirdi Guardiola. Eğer evinde oynasaydı! UEFA rejisi bile Busquets’i Pique’nin yanına stoper yazdı maç başlamadan önce. Kral Kupası’ndan sonra yüksek toplar için Mascherano’yu mu ortaya attı derken, rejinin yanıldığını gördük. Guardiola da işleyen düzene dokunmamıştı.Barcelona’ya 3 adamla gol atmak. Ronaldo, Mesut ve Di Maria. Bu stadyum, Capello’yu savunma futbolu oynatıyor diye takım şampiyon olmasına rağmen kovan taraftarla doluyken... İki senedir herkes bu sorunun cevabını arıyor. Arsene Wenger de. Barcelona nasıl durdurulur? Mourinho cevabını verdi ama futbolseverden de küfürü yedi. Yedi savunmacıyla, ki biri geride, bir ortada iki hızar... İkisi de Camp Nou’da forma giyemeyecek. Ramos’un kartı da, Pepe’nin kırmızısı da doğru karar...
İlk yarı 22 futbolcunun değil, 2 teknik adamın oyuna ne kadar etki ettiklerinin ispatıydı. Evet, izleyen için işkenceydi. Ne Mesut vardı sahada, ne de Ronaldo... Diğer tarafta ne Messi top alabildi ne de Villa... Bir de karşılıklı çadır tiyatrosu... Pedro, Busquets, Di Maria bunlar her zaman iyi rol kesen adamlar...
Kağıt üzerinde bir yere kadar... Pepe atıldı (Mourinho'nun maçtan sonraki yorumu: "Ovrebo, Busacca şimdi de bu hakem... Chelsea ile bu yüzden finale gidemedim. Inter'i mucize kurtardı. Ne bu? UNICEF'in UEFA'daki gücü mü?) ve Mourinho’nun taktiği de çöpe gitti. Ortada ilk karşılayan adam düşünce, Barça klasiği başladı... Messi’nin ilk golde attığı deparda, Xabi’nin yaya kalması... İkincisi ise Messi klasiği... Sadece bu gol için 90 değil, 900 dakika futbol izlenir. Bu golün hemen ardından ekrana gelen Mourinho’nun bir bakışı var ki... Bir duble rakı söyle bir de beyaz peynir-kavun... Sonra otur karşısına “Hafız söyle; Pepe atılmasa böyle olur muydu?”Bir gün önceki basın toplantılarında kopan kıyamet, sahanın çimlerinin kesilmemesi ve sulanmaması, devre arasında oyundan atılan Pinto’nun Chendo’ya saldırması... İyi futbolu hiçbir zaman aramadım El Clasico’larda... Bu iş burada bitti... Haftaya Camp Nou’da Barcelona iki eksikli, kenarda hocası olmayan Real Madrid’e yine 5 atmak için çıkacak sahaya... Bunu Mourinho istedi!

27 Nisan 2011

Tribün Hikayeleri

Sevgili kardeşim Emre Atasoy'un da yer aldığı bir futbol kitabı... Asla Yalnız Yürümeyeceksin... Tribün hikayeleri...

Devam

Bir hafta fişi çekmek iyi geldi... Gittim, Real Madrid kupayı aldı. Barça, iki yılda ikinci kez gözlerimin önünde yıkıldı (!) Sonuç: Valencia >Barselona... Balıkçı Sabahattin>El Quim... Döndüm, bloglar da açılmış... Arman Kırım gitmiş buralardan, üzüldüm... Akşam El Clasico #3 var... Bir de dolmayı özlemişim ki...