19 Eylül 2020

8 Yabancı ve Okay Yokuşlu

Bu sezon pandeminin de kırıp geçirdiği transfer bütçeleriyle yapılan transferlere bakıldığında kimsenin gelecek sezon devreye girecek olan sahada 8 yabancı kuralını dikkate almadığını görürsünüz. Haklısınız çünkü ötelenen bu kararın sezon sonunda değişmeyeceğinin de garantisi yok. Beşiktaş ve Galatasaray’ın mevcut kadrolarından ideal 11’inde 3 Türk oyuncunun olduğu bir dizilişi bugün görebilmemiz mümkün değil. Yerli kaleciye dönen Beşiktaş’ın kalan 10 isminden 9’u yabancı olacak gibi. Galatasaray’da ise Emre ve Arda’dan sonra tek iyi haber Taylan’ın gelecek sezon ideal 11’de oynayacak düzeye doğru evrilmesi ve kendini geliştirmesi… Fenerbahçe ise gelecek sezon kaleci Altay, Gökhan, Caner ve Mert Hakan ile bu derdi aşmış görünüyor. İşte tam da bu yüzden Galatasaray, Okay Yokuşlu için Celta Vigo’nun kapısını aşındırıyor. İspanya’da Celta Vigo’yu yakından takip eden muhabirler yeni transfer Renato Tapia’nın gelişiyle Okay’ın ideal 11’deki yerini kaybedeceğini söylüyor ama Okay ve “bitmiş” Emre Mor ligin ilk haftasında sahaya ilk 11’de çıktılar. Okay’ın hedefi elbette ki Euro 2020… Macaristan ve Sırbistan ile oynanan milli maçlarda forma bulamayan Okay, Türkiye’den giderken en iyi 3 yerli futbolcudan biriydi. Bonservisine 6 milyon Euro ödeyen Celta Vigo da 26 yaşındaki Okay’ı elbette ki kiralamak istemiyor. Bir başka genç Türk oyuncu Enes Ünal’a Getafe’nin ödediği 9 milyon Euro ortadayken de haklılar.. Kısaca, Okay Galatasaray’a bu transfer döneminde gelirse Galatasaray hem orta sahada geleceğini kurtarır hem de Okay, milli takımdaki formasını… İspanyolları bu transfer için ikna etmek, Falcao için Monaco’yu ikna etmekten daha zor…

Juventus Sevilla Fenerbahçe

Sil baştan yapılmış bir kadro, kariyerinde hiç kupa kazanmamış bir teknik adamla şampiyon olur mu? Fenerbahçe için sorunun yanıtı sezon sonunda belli olacak ama yakın geçmişte bunu başaran iki kulübün hikayesini hatırlatayım. Juventus, 2009-10 sezonunu 15 mağlubiyetle 7. sırada tamamlamıştı. Ertesi sezon kabus devam etti. 2010-11 sezonunda 10 mağlubiyet aldılar ve Serie A’yı yine 7. sırada tamamladılar. İki sezonda 25 mağlubiyet almış, kaybetme alışkanlığı tavan yapmış bir takım ertesi sezon ne yapabilir? Conte, Juvetnus’un başına geçtiğinde kariyerindeki tek kupa bir alt ligde Bari ile kazandığı kupaydı. Atalanta’da taraftar baskısıyla görevine son verilmiş hocayı dibe vurmuş Juventus’un başına getirdiklerinde kimse o takımın sezonu şampiyon tamamlayacağına inanmıyordu. Conte yönetimindeki Juventus çok fazlasını yaptı ve o iki sezonda 25 yenilgi almış takım o sezon namağlup şampiyon oldu. Değişen oyuncular, diziliş ve teknik adamın soyunma odasına kattıkları. Juventus o günden beri de şampiyon oluyor. 

İkinci örnek çok yakın tarihli. Sevilla geçen sezon başında Real Madrid’de başarısız olduğu için medyanın yerin dibine soktuğu “milli takımı bırakıp gitmiş” Julen Lopetegui’yi göreve getirdi. Kararı veren efsane sportif direktör Monchi olunca şehirde elbette kimse sesini çıkarmadı. Monchi büyük bir değişimin startını verdi ve iki transfer döneminde 17 yeni oyuncuyu takıma kazandırdı. Sezon sonunda Şampiyonlar Ligi biletini alan ve Avrupa Ligi finalinde Inter’i deviren Sevilla 11’inde bir önceki sezondan sadece iki futbolcu vardı… Lopetegui de ilk kupasını kazandı..  Fenerbahçe’nin yeni kadrosu ve Erol Bulut ilişkisine bardağın dolu tarafından bakmak isterseniz, başarılı olmuş projeler bunlar… Bir ezberin peşindeyseniz, sıfırdan kurulmuş kadro ve hiç kupası olmayan hoca ile işi zor dersiniz. 

15 Eylül 2020

2003 Yazını Anımsıyor musun?

Akşam vakti evinizin kapısı çalınıyor, kapıyı açıyorsunuz karşınızda 40’larını ikinci yarısında bir adam, “Merhaba, ben Alex Ferguson sizinle oğlunuz için görüşebilir miyim?” diyor. Ryan Giggs’in annesi için bu isim önce bir şey ifade etmiyor ama Galli yıldızın Manchester United alt yapısına transfer oluşunun ilk hikayesi bu. İskoç teknik adam, yetenekli çocuğu eşinden ayrılmış anneden bizzat istemek için kapısına kadar gidiyor. Arjantin’de futbol delisi bir adamın yetenekli futbolcu var ihbarı aldığı arabasına atlayıp yollara düştüğü gibi. Marcelo Bielsa’nin bir gece kapısını çaldığı ev Pochettino ailesinin. Çocuğun dizlerini kontrol ediyor Bielsa… Bugünlerin sıkı teknik adamlarından Maurico Pochettino böyle başlıyor kariyerine.. Ligler başlarken transfer sonbahara sarkmışken yine tozlu arşivlerde bir tur yapalım…

Lizbon’da 2003 ilkbaharı.. Sporting’deki gencin adını duymayan yok ama Portekiz kulübünün de o günlerde onu satmaya niyeti yok. Barcelona kulübünde transferden sorumlu Tixi Bergstein soluğu Lizbon’da alıyor. Cristiano Ronaldo 18 yaşında, yetenekli ama öğrenecek çok şeyi olan bir genç o günlerde. Katalan medyası Bergstein’nın Lizbon’da olduğunu manşet yapınca Madrid’den de bir haber geliyor. Geçmişte Porto forması giyen, Galatasaray’daki bir sezonun ardından ülkenin bir başka büyüğü Sporting’e giden bir garip golcü Jardel, Atletico Madrid’in transfer listesinde. 

Atletico 2000 yılında küme düşmüş, kadrosu dağılmış, tekrar döndükleri ligde esaslı bir kadro yapmak için çılgın başkan Jesus Gil çıtayı yükseğe koyuyor. Bir futbolcuyu izlemeye/görüşmeye gittiğinizde bir başka futbolcuya gözünüzün takılması bir transfer klasiğidir. Jardel derken –ki Atletico Madrid onu transfer edemiyor- başkana “Ronaldo’yu alalım” mesajı geliyor. “Harbi” Ronaldo o günlerde Real Madrid’de. Transfer operasyonu gizli kalmıyor bir ertesi gün Madrid, “Atletico’ya bir başka Ronaldo” manşetine uyanıyor. İşi bitiren ne Barcelona ne de Atletico Madrid… Ryan Giggs’in ayağına giden Sir Alex Ferguson o günden 16 yıl sonra Lizbon’da ve Sporting’i 19 milyon Euro bonservisine razı ediyor: Cristiano Ronaldo, Manchester uçağına biniyor…

Ronaldo Manchster United’ın kapısında girerken kulübün starı David Beckham yol ayrımında. 2003 yazında çok şey oluyor… Son 3 sezonda dibe vurmuş Barcelona’da yönetim devrilmiş ve yeni başkan Laporta’nın taraftara hediyesi David Beckham. Real Madrid’de Los Galacticos yılları. Başkan Perez, Figo’nun ardından Zidane ve Ronaldo’yu almış Santiago Bernabeu’ya yıldız yağdırıyor… Real Madrid’in yönetim katında Barcelona’ya gol atmak için plan yapılıyor. Paris Saint Germain forması giyen Ronaldinho ile transfer pazarlığı yapan Real Madrid bir günde rotayı Beckham’a kırıyor. 

Başkan Perez’in kupalar kadar başka bir hedefi de var. Deloitte’ın 10 yıl önce başlattığı ve en çok gelir elde eden kulüpler listesinde (Para Ligi) bir numarayı kimselere bırakmayan Manchester United’ı sollamak. İngilizlerin, Uzakdoğu pazarında yüzbinlerce formayı Beckham sayesinde sattığını gören Perez, “çirkin Ronaldinho’nun forması satmaz. Beckham’ı alalım” diyor. Yıllar sonra takımın en yetenekli futbolcularından biri olan Angel di Maria’yı da rivayet odur ki forması satmıyor diye yollayan yine Florentino Perez.. Arjantinli kanat oyuncusunun gittiği kulüp ise Perez’in listenin bir numarasından indirdiği Manchester United…

Beckham kavgasından Real Madrid galip çıkınca Barcelona da Ronaldinho’yu almak “zorunda” kalıyor ama iş futbol sahasına geldiğinde Brezilyalı yıldız bir zamanlar Real Madrid alt yapısına gelmiş ve gönderilmiş Samuel Eto’o ile birlikte Perez’in takımını yıkıp geçiyor… Sonuç, Real Madrid Başkanı Florentino Perez, Barcelona Paris’te Şampiyonlar Ligi’ni kazandıktan sonra sallanan koltuğunda daha fazla oturamıyor ve 2006 yılında istifa ediyor… 2009 yılında döndüğü zaman ise aldığı isim elbette ki Beckham gibi forması çok satan bir Manchester United’lı: Cristiano Ronaldo!...

Ronaldo biri Ancelotti üçü Zinedine Zidane yönetiminde Real Madrid’e 4 Şampiyonlar Ligi Kupası kazandırıyor, Real Madrid, “Para Ligi” nin zirvesinden inmiyor ama onunla aynı sezonda (2009) imza atan bir başka yıldız Florentino Perez’in en büyük hayal kırıklığı oluyor.. Real Madrid başkanının o günlerde akıl hocası olan Zinedine Zidane, futbolculuğu döneminde de transferleri fısıldayan adam. 2005 yılında Serie A’yı sallayan bir Brezilyalı’nın alınmasını istiyor. Dedim ya 2003 yazında transferde çok şey oldu diye.. 

O yaz Milan, Kaka’yı Brezilya’dan getirirken Juventus ile boğuşuyor ve kazanan taraf oluyor. Juventus’u 3 yıl sonra şike skandalına kurban edecek Luciano Moggi “Biz adı Kaka olan futbolcuyu almayız. Kötü oynadığında ne manşetler atacaklarını hayal bile etmek istemiyorum” diyerek kaçırdıkları yıldız için bir bahane uyduruyor. Kaka İtalyanca’da Cacca ve Brezilyalı Kaka’yı Zidane başkanı Perez’e önerdiğinde Real Madrid’in patronu “Daha erken 60 milyon olsun o zaman alırız” diyor.. Sözünü de tutuyor Florentino Perez… 2009 Haziran ayında üç gün arayla önce 67 milyona Kaka’yı sonra 94 milyona Cristiano Ronaldo’yu alıyor… Nedir bu çılgınlık derseniz? Barcelona 10 gün önce biten sezonda Şampiyonlar Ligi, La Liga ve Kral Kupası’nı müzesine götürmüş ama sadece İspanya değil tüm dünya Perez’i ve Real Madrid’i konuşuyor…