14 Kasım 2009

Yeni Zelanda'nın Günü

Gün Yeni Zelandalıların günüydü. Sabah saatlerinde Bahreyn'i devirip 2010 Dünya Kupası vizesi aldılar. İlk kare Milano'daki "442" Pub'dan. Futbol maçını izlerken. Dün San Siro'da rugby başlığı vardı blogda. İtalyanlara biraz şov -haka- yapıp; çokça da ders vermişler. Maçın sonucu 20-6.
Herkese iyi pazarlar.

Kulüp Babanın Malı Mı?

Kulübü kötü yöneten başkana bu sorulur aslında: "Babanın malı mı bu kulüp!" Bunu Massimo Moratti'ye sorsanız gönül ferahlığıyla, geniş geniş vereceği cevap "evet"tir. "Evet arkadaş Inter, adamın babasının malı." Angelo Moratti, 1955-1968 yılları arasında Inter'in bir numaralı koltuğunda oturdu. Onun döneminde Inter, "Grande Inter( Büyük Inter) oldu. 3 şampiyonluk, 2 Şampiyon Kulüpler Kupası. Helenio Herrera "hocaların hocası" tanımının içini dolduran teknik adamlardan biri futbol dünyasında. Baba Moratti'nin Inter'ini de Arjantinli hoca yarattı. İtalyanlar onun sayesinde 40 yıl catenaccio'nun ekmeğini yediler. 40 yıl sonra gelenek sürüyor Inter'de. Başkan Massimo Moratti de babası gibi döneminin en iyi teknik direktörlerinden biriyle çalışıyor. Lig şampiyonluğu kimsenin umurunda değil tabii. Massimo Moratti'nin Mourinho'dan istediği; babasının kazandığı Şampiyon Kulüpler'in günümüzdeki muadili Şampiyonlar Ligi. Çocuklar babalarını ve yaptıklarını hiç unutmazlar. Gittiklerinde bile..

13 Kasım 2009

Maradona ve Heinze Kardeşler

"2006 yılında karısından boşandığında beş kuruş parası kalmamıştı. Sebastian'ın futbolcuların pazarlama ve promosyon işlerini yapan Passion adında bir şirketi vardı. Onu Hindistan'a 1 milyon dolar karşılığında götürdü. Arjantin'de beşerli takımlardan turnuva düzenlediler, iyi para kazandılar. O da bunun karşılığında Sebastian'ın ağabeyini her maç milli takıma çağırdı ve oynattı."Maradona'nın Gabriel Heinze'ye onbirde şans tanımasının sebebinin bu olduğunu iddia ediyor El Pais gazetesi. Maradona'nın Heinze'nin kardeşine olan şükran borcunu böyle ödediğini yazmışlar. Heinze milli takımı hakediyor mu? Arjantin'in başına geldiğinden beri aday kadroya 70 futbolcu çağıran Maradona bile buna net bile cevap veremez. 13 maçın 11'inde ilk onbirde başlamış Heinze. Yaşadığı diz sakatlıklarının ardından Real Madrid'e transferi de İspanyol kulübünün transferdeki anlamsız oburluğuydu. Şimdi Marsilya forması giyiyor. Bu ciddi iddiayı ortaya atn El Pais ve Heinze arasında husumet var mıdır, bilemem tabii...

100 Yıllık Kulübü Oyuncak Edenler

Bütün Avrupa'da bu ve buna benzer fotoğrafların altına aynı şeyi yazıyorlar: "Vassell'in oynadığı Ankaragücü kulübünün parası olmadığından oyuncu otelden kovuldu." Tüm bu rezalete katkıda bulunanları tebrik ediyorum(!) Bu saatten sonra yabancı futbolcular bakalım nasıl gelecek bu ülkeye. 100 yıllık kulübü yönetmek yerine 100 TL'ya alabilecekleri bir menajerlik oyununu oynasalardı bunca rezalet yaşanmazdı.
Siz siz olun, çocuklarınıza çocukken oyuncak alın.
Hiç olmazsa kırdıkları hayat değil bir plastik parçası oluyor.

San Siro'da Rugby

İtalya-Yeni Zelanda rugby maçı San Siro'da. Fotoğrafı görünce "hiç yakışıyor mu canım San Siro'ya?" dedim! Kim kazanır. Ben bilmem. Caner (Eler) kardeşim bilir...

Lampard'ı Sakatlayan Koltuk

İngiliz Milli Takımı'nın Katar'a hazırlık maçına gidecek olmasına Alez Ferguson sağlam tepki koymuştu. Adam yılların kurdu, şimdi bir bildiği varsa da bu olanı tahmin edememiştir galiba. Futbolculara uzun uçak yolculuklarında -ki bu seferler çoğu zaman özel olur- yatak olan koltuklar tahsis edilir. Bu kez böyle olmamış. 7 saat süren yolculukta dar koltuk araları yüzünden birçok futbolcu kramp ve adale ağrısı şikayetiyle Capello'ya dert yanmış. Aralarında en kötü olan da Lampard. Önce 6 hafta oynamayacağı açıklandı, Capello müjdeli(!) haberi verdi! 3 hafta yok diyorlar. 29 Kasım'da El Clasico ile aynı gün Arsenal deplasmanına gidecek Chelsea. Sezonun en önemli maçlarından biri. Chelsea haklı olarak federasyonun kapısını çalmış. "Biz bu adama 150 bin sterlin haftalık ödüyoruz. Sizin ihmaliniz yüzünden sakatlandı. Siz ödeyeceksiniz" diye. Rio Ferdinand'ın tv seyrederek sehpaya uzattığı dizinden, David James'i o hep kaybolan uzaktan kumandayı ararken adalesinden sakatlanmasından sonra Lampard'ın uçakta yaşadığı bu sakatlıkta da futbol tarihine geçti.

Fedakar Masör

Hollanda Kupası'nda Nec Nijmegen - De Treffers Groesbeek maçı. Evsahibi takım atakta ve.... De Treffers'in masörü Jan Maas oyuna katkıda bulunuyor!

Hafta Sonu Futbol

13 Kasım Cuma
23:00 Chacarita Juniors-Newell's Old Boys / NTV Spor
14 Kasım Cumartesi
18:00 Rusya-Slovenya / Eurosport (2010 Dünya Kupası Play-Off)
19:00 Brezilya-İngiltere / NTV Spor (Hazırlık Maçı)
20:00 Yunanistan-Ukrayna / Futbol Smart & Eurosport
21:45 İspanya-Arjantin / Kanaltürk (Hazırlık Maçı)
21:50 İtalya-Hollanda / RAI Uno (Hazırlık Maçı)
22:00 İrlanda-Fransa / Eurosport (2010 Dünya Kupası Play-Off)
22:30 Portekiz-B.Hersek / Futbol Smart (2010 D. Kupası Play-Off)
22:30 Sao Paulo-Vitoria / Spormax
15 Kasım Pazar
13:30 Göztepe-Alanyaspor / Yeni Asır TV
17:00 - / Eurosport (-17 Dünya Kupası Üçüncülük Maçı)
20:00 - / Eurosport (-17 Dünya Kupası Final)
21:15 Avai-Corinthians / Spormax
22:00 San Lorenzo-İndependiente / NTV Spor

12 Kasım 2009

Kızının Adı Barcelona

Alttaki posttaki sağdan birinci adamla devam edeyim. Semak, Rubin Kazan forması giyiyor. Barcelona'yı deplasmanda yendiler, kendi sahalarında berabere kaldılar. Okan Bayülgen çocuğuna ismini İstanbul olarak açıklamıştı. Cem Uzan'ın d bir kızı var. Adı Paris. Semak da bir kulüp/şehir ismi koymuş kızına. Barcelona ile oynadığımız ve benim için unutulmaz maçlardan sonra kızımın adını Barcelona koydum diyor. Diğer 3 çocuğuna Maja, Semjon ve Ivan isimlerini veren bir baba için orijinal bir seçim olmuş.

2010 Model Rusya

Haziran 2010'da Güney Afrika'da bu formaları görebilecek miyiz? Bunu bir hafta içinde oynayacakları iki Slovenya karşılaşması belirleyecek. Ruslar yeni formalarını Roman Pavlyuchenko, Berezutsky, Pogrebnyak ve Sergei Semak ile tanıtmışlar. Ben beğendim, güzel formalar.

11 Kasım 2009

Kış Söyleşileri 2:
Mehmet Demirkol

Okay Karacan ile başladığımız Kış Söyleşileri'ne Mehmet Demirkol ile devam ediyoruz. Bu kadar uzun bir Mehmet Demirkol röportajı ben okumamıştım:) Dergicilik tecrübemle söyleyeyim: Bu röportaj bir dergide fotoğraflı kullanıldığında 25-30 sayfa yer kaplar! Soru sahiplerine ve sevgili dostum Mehmet Demirkol'a teşekkürler. Herkes keyfini çıkarsın...
Haftaya konuk Banu Yelkovan

***********

Yusuf Ziya Özdemir: Kendisi dünyada oynanan futbolun eriştiği bu son aşamanın geleceğine dair nasıl bir öngörü içerisinde, futurist bir gözle geleceğin futbolunun diziliş, oyun kurgusu, saha içi ve saha dışı sorumluluka vb konusundaki fikirleri nelerdir? 2-8-0 gibi diziliş görecek miyiz, ya da tam olarak neye gereksinir? yoksa kendi tasarımı ne olabilir?
Zor bir soru. Bence artık mevzu dizilişlerin ötesine geçti. 2-8-0 ya da 4-6-0 zaten uygulanıyor. O yüzden oyunu 3 temel duruma bakarak değerlendirmek lazım: Yapı, tempo, strateji. Kulüpler genel olarak yapı ve strateji anlamında benzer işler yapıyor. Burada herkesin seviyesi yüksek. Ama bazıları bunu iyi oyuncularla ve yüksek tempoyla yapıyor. Onları geçmek çok zor. Onlar başka bir lig… Ama milli takımlarda durum farklı. Çok az takım, Brezilya, İspanya, Zidane’lı Fransa bu 3lüyü tama yakın yapıyordu. Bu yüzden bu alanda 2004’ün Yunanistan’ı gibi bir durum yine olabilir. Dolayısıyla ayrı değerlendirmek lazım sanki. Öte yandan orta uzun vadede fark yaratmak için kuralların daha hızlı değişeceğini düşünüyorum. Misal oyuncu değişkliği sayısının 11’e kadar çıkabilmesi gibi. Oyun akarken oyuncu değiştirmek, ya da devre arasında sınırsız oyuncu değiştirmek, çıkan oyuncunun yeniden girebilmesi gibi durumlar olabilir.

Anial: Ferrari yorumunuz konusunda pişman mısınız veya arkasında duruyor musunuz?
Hayır değilim. Orada anlatmak istediğimin çoğunluk tarafından anlaşıldığını düşünüyorum.

Efess: Söyleyip yazdığınız bir sürü mantıklı şey,spor medyasının anlamsız ve sunni gündeminde kaybolup gidiyor."yeter ya,sizle mi uğraşıcam" demeyi düşündüğünüz oluyor mu?
Yok hayır. Başka iş kollarında da çalıştım. Aynı sıkıntılar orada da vardı. Benim çektiğim zorluk bir onkoloğun kendisini anlatırken çektiği zorluğun yanında ne ki! Ya da gerçek bir edebiyatçının!

dizi-analiz: Şu ana kadarki en iyi fenerbahçe hangisi?

88-89 ve Löw’ün takımı. Zico’nun takımının da hakkını yemeyelim

Ermansire: Hıncal Uluç hakkında bugün ne düşünüyorsunuz?
Pek düşünmüyorum.

Belgarath: Fenerbahçe için geçmişte sadece taraftar olarak deplasmanlara gittiği doğru mu?
Doğru. 88-89’da dağ taş dolaşmıştım.

Ahmet: Yabancı sınırlaması kalkınca fiyatı düşecek olan Türk futbolcuların avrupa'da futbolu öğrenmelerine izin vermiş olmayacak mıyız?

Piyasa entegre ve şeffaf olduğunda, yani bunun bir ihracat kalemi olduğu ortaya çıktığında bu da bir sektor olacak zaten. O zaman biz de burada öğretiriz. Ama önce öğretmen yetiştirmek lazım.

Marat:Spor yazarlığı kariyeriniz nasıl başladı? Medya dışında futbol organizasyonlarında aktif görev almayı düşünüyor musunuz?
1997’deydi sanırım. Melih Şabanoğlu’yla aynı şirkette çalışıyorduk. “Sen bu işten anlıyorsun. Gazete Pazar diye bir dergi çıkıyor, yazsana bir yazı” dedi. Yazdım. Kapak yaptılar. Heyecanlandım. "Her hafta yazar mısın?" dediler. Heyecanlandım. Yine yazdım. Sonra askerden sonra asıl işim olan metin yazarlığını bıraktım. Ne iş yapsam acaba diye düşünürken Altan Tanrıkulu, Yeni Bin Yıl’da yazsana dedi. Yazdım. Sonra sıkıldım, ABD’ye gittim. Dönmeye yakın, ne yapsam acaba diye düşünürken Yiğiter Uluğ Radikal’e çağırdı. Komik bir para veriyordu. Ama iyi gaz verdi. “Çok iyisin vs.” Düşüneyim dedim, “Dünya Kupası’na yollarız seni” dedi. Düşünmekten vazgeçtim.

Slum: Fatih Terim hakkındaki yazınızda onun tek seçenek olduğuna dair bana göre altı yeterince doldurulmamış bir argüman vardı. Terim konusunda onun takımı ülke için bir nefret nesnesine dönüştürmüş olması ile ilgili ne düşünür (bkz isviçre maçı, emre olayı ve diğerleri)?

Argüman şuydu: Şu adamın yerine koyacak bir kişi bile yetiştiremedik bunca senedir. Evet Fatih Terim gerçek hayatta dünyanın en sempatik adamı olmasına karşın sahnede başka bir adam oluyor. Ve doğru çok rezil durumlara düştük.

Twi: Ntvspor'da F. Terim karşısında niye stres altındaydı. Terim'e istediği soruları soramadı. Bunda R.Dilmen'in de Terim'i desteklemesi etkili miydi?

Bilmem ki! Bana sordum gibi geldi. Tekke vs.

CdiS: Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe'nin başında kaptan olarak maçlara çıkmasını nasıl karşılıyorsunuz?

Kaptanlık dediğiniz şey artık kaptanlık değil ki! Ümit Özat Fenerbahçe’ye kaptan olduğunda sanırım sadece 64 kez o formayı giymişti. Kaptanlığın artık o kadar anlamlı bir şey değil! 4 büyük takıma bakın kim kaptan?

andy82: Fatih Terim mi, Lucescu mu ? Catenaccio mu , 70'lerin Hollandasi mi?

Lucescu - İkisi de değil!

Akay:Bildiğim kadarıyla siz kamu yönetimi, Okay Karacan ve Uğur Meleke iktisat mezunu. İdari bilimlerden mezun olanların futbol için daha akılcı yorumlar yaptğını söyleyebilir miyiz?
Bunu söylebilir miyiz bilmiyorum. Ama sanırım üniversitede bir iki iyi hocanızın olması, analitik düşünme yeteneğinize katkı yapıyor.

FIRAT: Mehmet Demirkol,Tanıl Bora,Semih Gümüş,Banu Kılıçoğlu,Ahmet Çiğdem vs.vs...Askerde iken kız arkadaşıma aldırıp arşivleyecek kadar fanatiği idim.Bence Türk basınında büyük boşluğu dolduran bir fenomendi. Radikal Futbol günleri hakkında ne düşünüyorsunuz bugün?
Ah! Ah! Çok güzeldi, heyecan vericiydi! Unutulmaz yıllar! Ne diyebilirim. En başta üç kişi çıkardık o dergiyi. En büyük gururumdur. Ama satmadı!

mondo trasho: 5-5 biten Lyon-Marsilya maçından futbol orgazmı gibi bahsettiniz ama 4-3'lük Galatasaray-Trabzon maçını tam tersi bir minvalde yerdiniz. biraz haksızlık yapmıyor musunuz? onlar bol gol atınca hücum çılgınlığı ve futbol ganimeti, bizim ligde atılınca goller taktik ve disiplin israfı oluyor. neden bu yaklaşım?

Tempo abicim. Tempo! Temponun yarattığı hata kabul edilebilirdir. Hatta güzeldir. Tempo en iyi savunma yapanın kalesini kırmak için şarttır. Durarak oynanan ve iki pasın yapılamadığı maçlarda yüz gol olsa ne yazar! 4-4 lük Fenerbahçe - Galatasaray Kupa maçı. 4-3’lük Beşiktaş-Fenerbahçe maçı. Bunlarda da benzer mutluluklar yaşadık.

Bellamy: Ercan Saatçi olayı hakkında ne düşünüyor, Türkiye'nin en tirajlı gazetelerinden birinde böyle bir olaya rağmen mevkisinde devam etmesini nasıl karşılıyor?

Şimdi! Ne desem yanlış olacak. Çünkü bu işin neresinden tutsan elinde kalıyor. Tam diyorsun ki ‘Ercan yanlış’;başka bir şey çıkıyor! O yüzden ben de nereden bakacağımı şaşırdım. Herşey yanlış!

Asd: 1. Galatasaray Lisesi içinde Fenerbahçeli olmak nasıl bir duygu? 2. Emre Belözoğlu hakkındaki gerçek düşünceleriniz nelerdir?

1- Kolay değil!
2- Hazır olursa en iyisi. Hazır olduğu çok nadir…

Lolindir eledwhen: Fenerbahçe'nin bu kadro yapısı ile Avrupa’da ve ligde başarılı olacağını düşünüyor mu? Takımlarımızın yaptığı transferler hakkında ne düşünüyor? güiza'ya inanıyor mu ve son olarak türk hakemleri ve şike hakkındaki düşünceleri?

Europa Lig Avrupa’nın 2. Ligi. O yüzden bekleyip durumu görmek lazım. Ama ben Daum geldiğinden bu yana aynı şeyi söyledim. Fenerbahçe hedef küçülttü. Bence umurasmıyorlar. Zaten sonradan bu yönde açıklamalar da yapıldı. Ama umarım kendi beklentilerinin de üstüne çıkarlar.
-Guiza’nın Türkiye’yi önemsediğini düşünmüyorum.
-Selçuk Dereli İtalyan olsaydı bu boşlukta Dünya Kupası Finali yönetirdi.
-Kötü bir şey!

Gökhan Dogancan: -Avrupada hangi takımı destekliyorsunuz? -Boca mı River mı? -Özer’in oynamamasının nedeni Daum’un Aykut Kocaman’ın varlığından rahatsız olması olabilir mi? -Milli takımın hangi ekole sahip olmasını isterdiniz?


- Moenchengladbach, Torino, SainEtienne- Tottenham – Celtic - Kızılyıldız- Valencia olmazsa Real –CSKA’lar! Çocukluğumun takımları!
-Kesin Boca
-Hayır! Hazır oyuncu istiyor.Rrisk almıyor
-İberik

Can: Profesyonel futbolculuk kariyeri olmayan insanların teknik direktör olabilmeleri, ve bu insanlara genel bakış hakkında ne düşünüyorsunuz? Akademik bilgisi, analitik düşünme yetisi daha fazla olan kişilerin dezavantajları nelerdir?

Futbolun garip güzelliği, her beden yapsındaki adamın oynayabiliyor olması. Diğer güzel yanı da her zeka seviyesindeki adamın yıldız olabilmesi. Ben konu futbolsa insanları sınıflandıramayacağımızı düşünüyorum!

Aksilaz: Milli takıma hangi antrenörün gelmesini istersiniz?

Bence önemli değil! Ama en uygunu sanki Abdullah Avcı.

Frentzen: George Best mi, Johan Cruyff mu? Fatih Tekke mi, Hakan Şükür mü?

İkisini de seyretmedim. O yüzden Maradona! İkisini de seyrettim o yüzden Feyyaz!

Her Yol Roma: Onu ilk tanıdığımız Radikal Futbol, 90 Dakika ve Milliyet hakkında mukayeseli bir analiz yapabilir misiniz? Milliyet bünyesinden de bir "Radikal Futbol" çıkmaz mı?

Sondan başlayalım. Dışarıdan destekle çıkar. Ama zaten artık o işi bloglar yapıyor. O yüzden çok manalı olmaz. Radikal Futbol bir meydandı. 90 dakika bir café. Milliyet bir üniversite.

Aşkın:Stadyum programında geniş kitlelerin karşısına çıkması söylemlerini etkiledi mi? Ferrari - Gökhan Zan kıyası yaparken kullandığı terminolojinin sebebi bu mudur? Hitap ettiği kitle konusunda hassasiyetleri veya tam tersi rahatlığı var mıdır? Neden Terim eleştirileri birden aksi yönde değişip savunmaya dönüştü?

Din hariç her konuda rahat konuşurum. Ferrari - Gökhan Zan kıyaslamasıyla hedeflediğim amaca ulaştığımı düşünüyorum. Az lafla çok şey anlatılması gereken bir gazete ve programdan bahsediyoruz. Ayrıca bilmenizi isterim ki, Gökhan Zan’ın yurtdışı algılaması bizdekinden çok farklı. Yanlış hatırlamıyorsam Giresse onu için "solide et mangifique" demişti. Biz bazı oyuncularımız değerini bilmiyoruz. Yuırtdışında yüksek piyasası olan ender oyunculardan biri Gökhan. Terim konusunu sanırım cevapladım. Mesele o değil, diğerleri!

Futbol-kolik: Blog yazarları hakkında neler düşünüyorsunuz? Takip ettiğiniz blog yazarları var mı?

10 numara olanlar var. Gerçekten 10 numara olanlar. Rezil olanlar da var. Tıpkı Türk basınında olduğu gibi.

Fabio Luciano: Blogları takip eden biri olduğunu biliyoruz.özellikle Galatasaraylı blog yazarlarından bazılarının kendisi hakkında yazdıklarından haberdar mı? Bu eleştiriler hakkındaki düşünceleri neler?

Bazılarından haberdarım. Yapacak bir şey yok. Burada olduğunuz zaman, hakaret ve iftira içermeyen her türlü eleştiriyi otomatikman kabul etmek zorundasınız. Beni en çok yaralayan zaman zaman anlaşılmamak oluyor. Kendimi anlatamadığımı hissetiğim zamanlar üzülüyorum. Ama tamamen renklerle ilgili bir algı kapanması sözkonusuysa daha çok üzülüyorum.

DJAN: 1- Hıncal Uluç kavganız ve 90 dakikadan ayrılışınızın sebebi, gelişmeleri şu anki duygularınız neler? 2- TRT'deki Stadyum'dan ayrılışınızın nedeni ve şu anki duygularınız? 3- Spor Servisinden olur ya ayrılırsanız ki bence 2-3 yıl içinde olacaktır bu ayrılış, nedeni ne olur? 4- Kişisel yorum olarak beni affedin ama çok günübirlik yorumlar yaptığınızı düşünmekteyim ve bu ayrılışların sebebi de bence bu günlük havanız, düşünceleriniz. Siz kendinizi hiç eleştiriyor musunuz en azından bu düşüncem konusunda fikriniz nedir?

1-Sebep Hıncal Uluç’un benim hakkımda bir yalan söylemesiydi. En azından sezonu tamamlamak için kendimle mücadele ettim ama olmadı. Şu anda her hangi bir pişmanlığım yok.
2-Son derece rahat ve hafiflemiş durumdayım ama sebebini söyleyemem.
3-Umarım dediğiniz gibi olmaz, çünkü artık yapacak bir şey kalmadı dediğim anda, çok mutlu olduğum bir iş yapmaya başladım.
4-Estağfurullah.
Birkaç hatırlatma: Milli takım turkuvaz giydi Hakem sayısı arttı. Naklen yayın gelirleri daha adaletli dağıtlıyor Uefa’nın satüsü değişti Fenerbahçe sahaya bir şeyler atanları yakaladı. Fenerbahçe bir futbol aklı atadı Bunlar ve daha fazlası seneler önce kulunuz tarafından defalarca yazıldı. Atladınız herhalde.

Özment: Acetoblog'u sizin bir yazınızla tanışmıştım, öncelikle teşekkürler. A.Gücü G.Saray maçında TRT'de G.Saray için "Ne olurdu ki 0-0 dönsen İstanbul'a" 1 puan yetmez miydi?” dediniz. Gerçekten bu bütçede bir takımın son 20 dakikada 1 puana yatması sizce taraftarını mutlu etmeli mi?

Yatmak başka şey, tedbiri elden bırakmamak başka şey değil midir?

Komutan: Türkiye'de, istanbul dışında gitmeyi en çok sevdiği stad/şehir

Antep, İzmir ama Alsancak ve tabii ki Trabzon…

Sayerlack: Sabahlara kadar süren canlı yayınlar,Statda izlenen onlarca maçlar,yurtdışı maçları. Eşiniz-aileniz buna nasıl katlanıyor onları nasıl ikna ediyorsunuz?Para mı? Yoksa sözünü geçirme mi?

Biliyordu. Sürpriz olmadı yani. Ve tabii ki eve ekmek geliyorsa erkeğin işi kolaydır.

Cino: Bu denli taraflı olup da herkesi tarafsız olduğunuza nasıl inandırabiliyorsunuz?

Herkesi değil demek ki… Sizi inandırmamışım!

İsim: -İzlediği yerli futbolculardan en iyi 11 -İzlediği yabancı futbolculardan en iyi 11 -İzlediği en kuvvetli kulüp takımı -İzlediği en kuvvetli Milli takım.

Ooooo çok zor yahu!
- Şöyle toparlayalım. 90’da Dünya Kupası’na gidemeyen milli takım ve 2002’deki milli takım. Artı Cemil Turan. Feyyaz ve Aykut Kocaman
- 82 Brezilya kalede de Dasaev ya da Buffon! Santrforda Van Basten, orte sahasından atamıyorum ama bir de tabii ki Maradona. Farkındayım 100 kişi dışarıda kaldı
- Maalesef her zaman ManU… 2000 Real, 2005 ve 2009 Barça. Korkarım ki Chelsea de oraya doğru gidiyor. Hollandalı Milan!
- Bu da zor ama 2000 Fransa ve 2002 Brezilya da total olarak çok iyiydi.

Rıza yaşar:Şu ana kadar kendisini en çok etkileyen Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası hangileridir? 2002 Dünya Kupası sırasında kaleme aldığı "Tae Han Min Guk" kitabından sonra ikinci bir kitap denemesi olacak mı? Kendisi üzerinde 80'li 90'lı ve 2000'li yıllarda en çok iz bırakan futbolcu kimdir?

-Galiba hepsi ama 76, 88, 2004 Avrupa ve 78, 82, 86, 2002 Dünya diyeyim. İlla birini seçeceksek 82… -80’ler Maradona, 90’lar Van Basten- Zidane- Ronaldo, 2000 Cannavaro – Messi. Ve her zaman Raul!

Tarık ziya:Beğendiğiniz spor yazarları kimlerdir ? Türkiye de beğendiğiniz teknik direktörler kimlerdir?

Spor yazarı çok vallahi. Özgün olanı çok severim. Taklitçilerden nefret ederim. Yorumcu pek yok ama. T. direktörler. Yerli herhalde! Bu da zormuş. Terim’in ilk dönemleri efsaneviydi. Şansı da yaver gitti. Ersun Yanal bambaşka bir şey öneriyordu ama kaldıramadı. Zor bu soru kusura bakma!

june.one: Galatasaray’ın bu sezonki defans ve orta alan kurgusuyla rijkard'ın oynatmak istediği futbolu oynaması mümkün müdür?

Linderoth tam olarak dönerse olur. Sol bek bulmak lazım bi de.

L'imperatore: Galatarasaylı ve Fenerbahçeli yorumculardan oluşan stadyum programının objektif olması ne kadar mümkün. Beşiktaş seyircisinin azlığının nedeniyle o programı izlememesi reyting açısından önemli değil biliyorum ama herkese hitap eden bir programda yer almak istemez miydiniz ?
Ben artık orada yokum! Beşiktaşlı olsun mu olsun! Ama kim?

Siraktan: Uğur -Meleke'nin bi röportajında "bir gün bi takımda sportif direktör olarak çalışmak istediğini" okumuştum. sizin böyle bi düşünceniz var mı? gerekli şartlar oluşursa adınızın önüne "x takımı sportif direktörü" sıfatını eklemek ister misiniz?

Asla! Yapabileceğimi düşünmüyorum. Uğur kırılmasın onun da yapabileceğini düşünmüyorum.

Tuncay Tuncer: Herkesin bir şekilde fikir sahibi olduğu (!) bir konuda yorumlar yapmak, fikir belirtmek ve belirttiği fikirlerin milyonlarca çok bilen tarafından tartışılması kendisini zaman zaman ürkütüyor mu? Biz sporsevenlerin bile zaman zaman takip ederken sinirlendiğimiz, kendimize hakim olamadığımız türden gelen yorumları, görüşleri gördüğünde neler hissediyor?
Kolay bir duruım değil tabii. O tip durumlarda kendimi Arda ve Zico’nun yerine koyuyorum.

Emre Gürkan:: 1-bizim tv de izlediğimiz kadarıyla bile son derece yorucu bir tempo ile yaşıyorsunuz kaldı ki işin bizim göremediğimiz boyutu da var (gazete yazıları maçları canlı takip seyahatler gibi). her ne kadar sevdiğiniz bir işi yapıyor olsanız bile sizin da pes deyip sıkıldığınız anlar oluyormu? stres atmak için ne gibi hobileriniz var? mesela genç spor yazarları gibi Football manager PES vs. oyunlarını oynarmısınız?

Artık oynayamıyorum. Bir dönem sabahlara kadar başından kalkmazdım. Yazıyorum dinlenmek için. Misal şu anda kafam boşalıyor. Bir de ellerinizden öper iki velet var; onlarla boğuşuyorum. TV kitap dergi vs. Arada da dışarı çıkıp kafa çekiyorum. Yetiyor işte! Ama gezmeyi özlüyorum. Amaçsızca İspanya’da dolaşmak! Ah ah!

Mre: Tv'de söylediklerine kulak asan, yazdıklarını takip etmeyen çalışan bir Galatasaray taraftarı ama önce sporsever olarak soruyorum. Zaman zaman yazdıklarını ve söyledikleri bir diğer yazdığı ve söylediğiyle çelişiyor. Bu da eğer bir takım lehine veya başkası aleyhine olunca okurun/izleyiciniz gözünde taraflı olduğu izlenimi yaratıyor. Bu çelişkilerin sebebi oyunun gereği yani değişim midir? Yoksa medyada fazla bulunmanın yol açtığı bir yan etki midir? Kendisi bu çelişkilerin farkında mıdır?

Valla insan isteyerek kendisiyle çelişmez. Örnekler daha net olsa belki cevap verebilirim. Belki zaman zaman kendimi iyi anlatamıyorumdur. Ancak şu bir gerçek ki benim iş olarak yaptığım bir şey, karşındakinin keyfi, hırsı. Böyle bir konuda fikir yürütmenin zorluğunu takdir edersiniz. Din gibi; milliyet gibi bir alandan bahsediyoruz. Bir takım taraftarını eleştirmek bir dinin mensuplarını eleştirmek gibi. Anlatabiliyorumdur umarım!

Hamit: Bugün bir çoğumuz spor ile ilgili tüm bilgileri bloglardan takip ediyoruz. Medyada bunun tiraj kaybı anlamında yansıması var mı? Eğer varsa spor basınının olumlu anlamında yenilenmesini bekleyebilir miyiz? Yoksa her şey aynı tas aynı hamam devam mı eder?

Gazeteler ölüyor. İşin nereye gittiğini kestirmek çok zor. Muhtemelen torunuma ne iş yaptığımı anlatamayacağım. Yenilenme değil de; bir şekil değiştirme olacak ama kimsenin ne olacağını bildiğini sanmıyorum. Çünkü aletler belli deği daha! Hiçbir şey aynı olmayacak! Tarım yapın.
Attika: Yazmak ve yorumlamak zorunda olduğu maçları izlemek futbol keyfinden birşeyler götürüyor mu? Mesleği gazetecilik olmasaydı da futbolla bu kadar içli-dışlı olur muydu?
Götürmez mi. Şarabı alıp rengine kokusuna bakıp, bir yudum alıp tasa tükürmek gibi bizim iş. Tabii doğru yapmaya çalışyorsan! Zaten içli dışlı olduğum için bu işi yapıyorum. Ama şunu söyleyeyim deliler gibi maç seyrettiğim bir çok arkadaşım artık ne maça gidiyor ne televizyonda seyrediyor. Dolayısyla ben de düşünüyorum! Haftada 20 maçı niye seyrediyorsun hala diye!

Berk: Hayatının sonuna kadar sadece son bir maç izleme hakkı olsa, hangi takımların maçını hangi stadta canlı olarak izlemek ister?

Güzel soru. Gerçekten mi? Sadece 1 mi? O zaman, Gençlerbirliği bir büyükle oynuyor. Kazanan şampiyon olacak!

Siraktan: Her transfer dönemi ortaya çıkan "fantastik türk spor basını" hakkında basının içinden biri olarak ne düşündüğünü öğrenme şansımız var mı? Bir gün köşesinde "yeter artık kandırmayın insanları" yazmayı düşünür mü?, düşünürse yazar mı?

Spor gazetelerinin en çok gazete sattığı ay, Dünya kupası ve Avrupa Şmpiyonası'nın olmadığı haziranlar!

Canoğlan: Ben ve benim gibi artık azınlıkta olan Fenerbahçe'nin içindeki Aziz Yıldırım ve yalancı kurumsal despotizmi neden daha yüksek sesle eleştiremiyor medya? türkiye'deki bilet fiyatlarıyla ilgili bir standartın getirilmesi için daha çok yazı yazması gerekmez mi?

‘Kurumsal despotizm’ güzel! Ama kim nerede durumdan memnun ki!

Ozan: Fenerbahçeyi yorumlarkenki tonuyla diğer herhangi bir takımı yorumlarkanki tonu neden bu kadar faklı?

Yazıda ton veremediğim için cevap vermeyeyim…

Tuncaua: Sizce Türkiye'de "Spor" yazarı olmak için torpile, eski futbolcu olmaya yada babadan oğula geçen bir kavuğa mı ihtiyaç vardır?

Hayır yok… Yani şöyle söyleyeyim. Durum diğer hiçbir iş kolundana farklı değil!

Çetin Cem: Bir Galatasaraylı olarak Mehmet Demirkol'un "taraflılığı" konusunun fazlasıyla abartıldığını düşünüyorum. Kendisinin televizyonda maalesef çok kısa süren "Futbol Kulübü" dışında TV'de hiçbir zaman tam potansiyelini kullandığı, tam anlamıyla rahat hissettiği bir programda yer almadığını düşünüyorum. Acaba bu gözlemim doğru mu kendisine göre?
Böyle düşünenler olması güzel teşekkür ederim. Günümüz dünyasının genel sıkıntısı ne söylediğinin değil, kimin söylediğinin önemli olması zaten. Programlara gelince kendimi en iyi hisettiğim program “İleri Üçlü”ydü. Spor Servisi ise 4 hayırsız oğlandan sonra gelen şahane bir kız çocuğu gibi. Onu başka türlü seviyorum. Gazete Pazar’daki yazıları yazarken 26 yaşında ve bugünküne oaranla çok az görmüş geçirmiş bir adamdım. Sertlik ondandı, gençlikten. Artık 40 yaşındayım ve hiçbirşeyin o gün gördüğüm gibi olmadığını biliyorum.

Tuncaua dedi ki: Giyim tarzınızı çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Bu konuda yardım veya tavsiye aldığınız kimse var mı acaba?

Teşekkür ederim. 95 kiloluk bünyeme olabilenleri giyiyorum. Alışverişimi kendim yaparım ama eşime sabah evden çıkarken oldu mu diye sorarım.

Payne:Yazılarınızda çok sık bir "yeterli yer kalmadı, burda keselim , belki sonra tekrar döneriz" havası sezinliyorum. Siz de bir blog'da yazmayı, haftada bir iki gün kontenjanına ve vuruş hesabına takılmadan dilediğinizce yazmayı düşünmez misiniz?
Bir sayfa istersen 1 lira. Tek cümle istersen 10 lira demiş üstad. Maalesef asla az kelimeyle derdini anlatacak kadar iyi bir yazar olamayacağım. Ondan yerime sığmıyorum. Ve hergün yazabilecek kadar zengin bir hayatım yok. Blog beni aşar.

Siraktan: Futbol dünyasını çok iyi ve çok yakından takip eden gençler evde tv izlerken "Bilica'ya Romen diyenler"in tv'de yorumcu olarak sahne almasını nasıl değerlendiyor?

Onlar da risk alsınlar uğraşsınlar ve fikirlerini anlatabilsinler istiyorum.

Tuncaua: Sivri diliniz ve ukteli anlatımınızla meslektaşlarınız arasında pozitif bir şekilde göze çarpıyorsunuz. Bu tarzınız başınıza iyi-kötü bir şey gelmesine sebebiyet verdi mi? Verdiyse bizimle paylaşmak ister misiniz? Spor yazarı kimliğinizle herhangi bir adli yargı süreci içerisinde bulundunuz mu? Devam eden bir davanız var mı?

Ufak tefek olaylar oldu. Ama büyük bir şey yaşamadım. Bir kaç tehdit oldu. Yargı ve internet suçları birimi miydi, onlar halletti. Birkaç kez hakkımda dava açacağını söyleyenler oldu ama şu ana kadar elime bir celp gelmedi. Herhalde vazgeçtiler.

Karıncaezmez dedi ki: İstanbulda en çok sevdiğiniz yer neresi? İstanbulda en çok ne yapmaktan mutlu oluyorsunuz?

Ben Beyazıtlı bir ailenin çocuğuyum, gerçek İstanbul’un her yerini severim. Ama Anadolu yakasına geçmekten çok hoşlanmam. Aya Sofya’ya girip tam kubbenin altında sırt üstü yere uzanmaktan.

Doğan Pamuk: Sizce nasıl bir yorumcu profili olmalı? Bunu bize tarif eder misiniz?

Özgün, mizahi yönü ve bir hayat görüşü olan, yazı yazabilen, konuşabilen herhalde! Ben böyle miyim bilmiyorum. Ama böyle biri çıkarsa ben de yeniden program seyretmeye başlayacağım.

tuncaua: - Sinema ile arasınız nasıl acaba? - Ne tarz filmlerden hoşlanırsınız? - Son izlediğiniz film ve okuduğunuz kitap nedir acaba?

Valla fena değil. Bu aralar Sokullu’nun hayatını bir kez daha okuyorum. Alan Parker Wes Anderson’ın hastasıyım. Ama her şeyi seyrederim.

redfox93: 1-)Bu Sene TSL ve diger buyuk liglerde ki sampiyonluk adaylariniz kim
? 2-)2010 dünya kupasini kim alir/kim alsin? 3-)Dunya gozuyle en cok izlemek istediginiz maç hangisi ? 4-turkiye'de ki Spor yayinciligi ile Dünyadaki spor yayinciligini karsilastirsaniz turk tv'lerine 10 uzerinden kaç verirsiniz? 5-) son olarak Kirmizi mi Mavi mi? :)

1- FB – GS
2- Brezilya alır sanki. İngiltere alsın.
3- Gençlerin şampiyonluk maçı
4- 10 alacak olan yok. En yüksek 8. Türkiye 5
5- Mavi.

Tuncaua: -Futbol sizin için bir işten çok hobi diyebilir miyiz? -Evinizde tüm şifreli kanalları(canal+ vs) izleyebildiğiniz bir Tv sistemi var mı? -Özellikle zevk alarak ve sürekli takip ettiğiniz bir lig var mı
?
-İkisi birden. Ya da maçına gore değişiyor.
-Yasal tüm platformlarımız mevcuttur.
-Almanya

GialloRosso: UEFA Euro 2016 organizasyonunu kazandigimizi varsayarsak, 2016 yilinda sahada olacak milli takimin ve ayni zamanda ligimizin kalitesini artirmak icin ne gibi onlemler almamiz lazim?

Bu konuda bir yazı yazayım dersem kızmazsınız umarım. Çünkü geniiiiiiiş bir konu. Kadro bu ülkede tahmin edilemez. Bakınız Gökhan Gönül’ün durumu.

Manny: Emre Belözoğlu hakkindaki dusuncelerinde, Fenerbahce'ye transfer olduktan sonra cok ciddi bir (s)empati gorulmesinin sebebi nedir? Ozellikle Emre'nin "o hareketi"nin kendisine yonelik oldugunu iddia etmisken?
Emre Belözoğlu’yla ilgili görüşlerimde hiçbir değişiklik yok. Galatasaray’da oynarken onun en iyi Türk futbolcusu olduğunu yazdım. Avrupa’da kariyeri sakatlıklar nedeniyle sekteye uğrayınca milli takımın o ve Yıldıray’ı hesaba katarak planlama yapamayacağını… Şimdi Emre’nin sürekliliği var, hesabı ona gore yapmak mümkün. Ben değişmedim değişen Emre. Emre o hareketi bana yapmadığını söyledi. Yine de onu eleştirdim. Ve yapmış olsaydı da yargıda hesaplaşırdık ama bugün hakkını verirdim. Elimden geldiğince tabii!

Alirizaabi: Rijkaard da Daum gibi Türkleşir mi?

Sanmam. Daum türünün tek örneği bence.

Oylum Tanış: Babadan kalma bir Fenerbahçeliliğiniz var, bunu biliyoruz. Lakin yorumlarınızı sunarkenki gösterdiğiniz özen sayesinde, başta Galatasaray olmak üzre birçok takım taraftarlarınca takibe değer görülüyorsunuz. Hatta bunu bir tv röportajınızda "çocukluk figürlerimi artık taşımıyorum" diyerek de özetlemiştiniz. Bu durum halen daha geçerliliğini koruyor mu peki? 2- Spor Servisi programında Galatasaray tribünlerinin şu zamanda bile yönetim tarafından beslendiğini ve Leeds döneminden bu yana bazı şeylerin idame ettirildiğini kabaca söylediniz. Bu söylemin altını şimdi yine çizebilir misiniz? Ayrıca bu durumu diğer kulüplerde görmek de mümkün müdür mesela?
1- Valla ben artık bu mevzuuda konuşmayı çok istemiyorum. Çünkü derdimi anlatamıyorum.
Kısaca evli olanlara sorayım. Kaçınız ilk aşkınızla evlendiniz? Boşanma ve bir daha evlenmeme ihtimalinizin kesinlikle olmadığını söylemeniz mümkün mü? 2- Bu durumun önünü kesmeye çalışan yönetimler her kulüpte zaman zaman oluyor. Başarabilenler var başaramayanlar var. Buna kulüp bazında bakmayın. Yönetimlerin niyetine bakın.

Onur: Son 10 yılda kulüp takımlarımız ve milli takımımız Avrupa ve dünya futbol arenasında birtakım başarılar elde ettiler. Takımlarımızın elde ettiği bu başarıları, süreklilik göstermedikleri için, “tesadüf” olarak nitelendirebilir miyiz?
Bu da karmaşık bir konu. Örnek vereyim. Ben 90’daki milli takımın Terim jenerasyonu kadar iyi olduğunu düşünüyorum. Dezavantajları o zamanki futbol dünyasıydı. Yugoslavya. Doğu Almanya, SSCB, İngiltere’de çok şans bulabilen Ada futbolcularının oluşturduğu İrlanda hatta Kuzay İrlanda milli takımları vs. bizim için geçilmez derecede köklüydü. Milli takım organzayonlarındaki kontenjanlar da azdı. Bu yüzden yukarıda durmak zordu. Biz Yugoslavları asla yenemezdik. Şimdi yenebileciğimiz 7 takım çıktı oradan. Keza SSCB de öyle. Bunlar da etken. Almanya’da üst düzeye çıkan 3 ve 4. jenerasyon gençlerden yararlanabiliyor oluşumuz da. Hereksin oyuncuları dağılırken biz bir arada ligde tutup takımlaşma avantajına da sahibiz.
Tabii biz de bayağı ilerledik ama onlar büyük krizdeydi. Şimdi herkes toparlanıyor ama biz durduk. Bu konuda daha derin bir yazı yazacağım yakında.

Yiğit: İzmir futbolu hakkında ne düşünüyor? bir İzmir takımını süperlig'de olamamasının sebeplerini neler olarak görüyor?

Altay’ı ayrıca severim. Bence bu konuda gerçek tespiti yapabilen henüz yok. Ben de buradan uzaktan konuşmayayım.

Emilio Santos: Kendisinin yemek yapmayı ve yemeyi sevdiğini biliyoruz. En çok hangi yemekleri yapmayı ve yemeyi seviyor? Ve 3 büyüklerin şu anki hallerini bir yemeğe benzetecek olsa bu hangi yemekler olurdu?

Fransız tencere yemeklerini yapmak çok keyifli benim için. Ağır ateşte… Her şeyi yerim. İspanyol mutfağını ayrıca severim. Her türlü pirirnç yemeğini yapmayı severim. Keza bin türlü makarna yapmışlığım da var. Fenerbahçe: Fırın sütlaç ;Galatasaray: Aşure ;Beşiktaş: Kazandibi

Joe kleine: Radikal futbol günlerinden bu yana fikirlerinde, kulüpler ve futbol egemenlerine karşı duruşunda bir değişim yada gelişim olduğunu düşünüyor mu?
Tabii ki fikirlerimde çok değişiklik var. Değişimi ne anlamda soruğunuz önemli. Benim düsturum şu: Doğru mesafade dur. Herkesle ilişki kur ama kimseyle arkadaş olma. Bunda bir değişiklik yok.

SAFÆ: Hiç spikerlik yapma isteğiniz oldu mu? Spirker olsaydınız anlatmak istediğiniz maç ya da sportif olay ne olurdu?

İsterdim. Kosova gibi atletizm, Okay ya da Güntekin gibi futbol anlatabilmek güzel olurdu ama yapamam herhalde. Olimpiyatlarda 800 metre, futbolda İngiltere federasyon kupası finali. Arsenal-Tottenham

gerisi önemli değil: Neredeyse tüm fenerbahçeli spor yazarları gibi yazmamanızın ve davranmamanızın nedeni galatasaray lisesi mezunu olmanız mı?
Vallahi sadece kendim gibi yazmak istiyorum. Çünkü bir yazarın zirvesi budur.

Can: Zamanında lise takımında mıydı? Grand Cour'da futbol oynuyor muydu? Eğer evetse şimdi neden mezunlar turnuvasında oynamıyor?

Hayır istenmeme rağmen oynamadım. Fena değildim halbulki. Mezunlar turnuvasına bir kaç kez katıldım. Sağ bileğimde iflah olmaz bir problem var. Artık oynayamıyorum.

Gala's: Emre Belözoğlu'nun özne olduğu bir cümle kurabilir mi ?

Emre’yi Real, Barça’dan kaçırabilirdi.

Sasha: Milli takım hocası olsaydı sahada nasıl bir ilk 11 görürdük?

Volkan, Gökhan – Gökhan – Servet – Ferhat/ Sabri- Emre - Nuri – Arda – Özer / Tekke.

Ibt:Gününüzün kaç saatini futbola ayırıyorsunuz?
Hımmm. Ortalama 8 saat olabilir.

Brain Damage:Selçuk Yula ile aranızdaki 7 farkı, Uğur Meleke ile aranızdaki 7 ortak noktanızı sayabilir misiniz?
1- Fenerbahçe ve Galatasaray’da oynamadım. 2- Bir kulüple iş ilişkisine girmedim. 3-Hiçbir kulübe üye değilim. 4- Dünyanın en etkileyici driplinglerini yapamadım. 5- Almanya’da oynamadım 6- Penaltı almak konusunda dünyanın sayılı oyuncularından biri değilim. 7- O kadar şık kafa vurşlarım olmadı.
1- Milliyet’te yazıyorum. 2- Habertürk’te çalıştım 3- Evliyim 4- Futbolu seviyorum 5- Dünyayla ilgiliyim. Beş tane yeter mi?

Siraktan: Fatih Terim'in kariyerinde bir tane Şampiyonlar Ligi ikinci turu bile olmamasına rağmen "Terim Avrupa'nın en iyi teknik adamlarından biridir" demek; kendimizi çoğu zaman dev aynasında gördüğümüzün resmi değil midir?
Terim Avrupa’nın en başarılı Türk teknik adamıdır desek.

Tolga: Müptelası olduğum Futbol kulübü programında Robinho için "Beşiktaş'ta bile yedek kalır" yorumuyla beni kahkahalara boğmuştu, bu cümlede cidd imiydi, halen aynı görüşte mi?
Anelka Fenerbahçe’de yedek kaldı mı? Bence cevap yeterli ama. Detaya gelirsek 1- Robinho Türkiye zeminleri hakemleri ve savunmacıları için fizik olarak çok zayıf. Kendisini adama sorunu da var. Bunların onu yetenekleriyle alaksı yok 2- Bir oyuncunun değeri içinde bulunduğu takımla alakalıdır. Ronaldinho PSG’de yedekti… Robinho şahane bir yapı içinde keyif veren bir futbolcudur. Ama Beşiktaş’ta Ernst’in her zaman yeri garantidir. Anelka’nın Fenrbahçe’de değildir. Anlatmak istediğim bu. Yoksa Pep’in bilmediği bir şey biliyor değilim. Pardon memleketi biliyorum.

Chao Grey: Bülent Korkmaz'ın teknik adamlığı hakkında hala olumlu düşünüyor mu?
O şansı hak etmişti. Böyle gitmeyi hak etmedi.

Ceyhun agaoglu: Galatasaray Lisesi'nde Fenerbahçe taraftarı olduğunuz için devre arkadaşlarınız tarafından herhangi bir yaptırımla karşılaşmış mıydınız?
Ben kadayıftım. Yani sınıfta kaldım çok erken. O yüzden sıkı hiyerarşi içinde sorun yaşamadım. O dönem bizde çok Fenerbahçeli vardı. Gerçi sonradan hepsi döndü ama grup olmanın avantajını yaşadık.

Yobby: Elinizde sihirli bir değnek olsa ve size bu değnekle Türk futbolunda "sadece" bir şeyi değiştireceğiniz söylense neyi değiştirirdiniz?
Sadece ekonomisini. Bu her şeyi rayına oturtur zaten.

Emrah:şu ana kadar yaptığınız programlardan en fazla hangisinden keyif aldınız?
İlk 2 yılında Stadyum, Spor servisi ve ileri üçlü.

Quaresma7: Uğur Meleke ile arkadaşlığınız sadece aynı gazetede spor yazarlığı yapmaktan mı ibaret yoksa kahve eşliğinde sohbetleriniz oluyor mu?
Uğur’u severim. İyi bir insandır. Ama özel hayatımızda sıkı fıkı bir ilişkimiz yok.

# Futbol Kulübü Programı'nda Robinho hakkındaki komik açıklamalarını hatırlıyorum. Pep'in Robinho'yu ısrarla istediğinden haberdar mı? Pep hakkındaki düşüncelerini öğrenebilir miyim?
Bunu cevapladım sanırım. Ama eklemek gerekirse, iki isim vereyim. Del Bosque ve Aragones. Pep’i şöyle bir alalım İnönü’ye. Bakın Rijkaard geldi. Ve futbolu bilmiyor. Arkadaşlar burası başka bir gezegen.

# Ferrari'nin mükemmele yakın oynadığı her hafta Üstad Noat Samisa size selam gönderdi. Bu selamları aldınız mı?
Mükemmele yakın! İlginç! Değerli arkadaşlar! Ferrari’yi sanıdığınız gibi dün tanımadım ben. Youla’nın karşısında ne hallere düştüğünü 2003’de gördüğümden bu yana bilirim takip de ederim. Geniş alanda zayıftır. İnsan 30 yaşında hızlanmaz. Ferrari Türkiye’de oynar mı? Oynar tabii. Ama transferi bu şekilde olursa ben itiraz ederim. Hele Gökhan bu kadar kolay elden çıkıyorsa. Bu transfer bu paralara olurken kim ne kazandı ona bakın.

Delioglan: Zamaninda "sampiyonlar ligini kaldiracagiz" diyen Aziz Yıldırım şimdi neden "uefa kupasini alacagiz" diyemiyor ?
Hedef küçüldü. Sebep bu! Baskı var mı? Tabii var. Olmaz mı?

Tuner: Bunda bir sure önce NTv' de evet ben de bir takım tutuyorum ama sizin tahmin ettiğiniz takımı değil, hatta bu ülkeden değil demiştiniz. O takım Liverpool mu?
Bu gezegenden bile değil. Hangi takımı tuttuğum önemli mi gerçekten!

Lleyton: Günümüz Türkiye'sinde spor yorumcusu olmasaydınız hangi meslekle uğraşmak isterdiniz? Çocukken sahip olduğunuz bir meslek hayali var miydi?
Meslek var. Kasap olmak istedim hep. Sonra diplomat olayım dedim. Ama oluru yoktu anladım. İyi bir bestekar olabilmeyi isterdim.

Karamazov: "Takımdan ayrı düz koşu" kitabındaki yazısında Bursa deplasmanında yaşadıklarını anlatmıştı. Bursa şehrini ve Bursaspor'u nasıl değerlendiriyor?
İyi bir stat ve iyi bir yönetimle ülkenin Valencia’sı olmak mümkün.

Selçuk: Şimdiye dek izlediği en iyi veya onu en cok heyecanlandıran maç hangisiydi?
Türkiye’de 4-4 ve 4-3’lük Galatasaray- Fenerbahçe. Aynı skorlarla Fenerbahçe – Antep, Beşiktaş- Fenerbahçe (Pancu). Beşiktaş – Gençler ya da daha doğrusu İlhan – Gökhan maçları. Galatasaray-Milan 3-2. Aynı skorla Galatasaray- Real. Fenerbahçe- Chelsea, Sevilla-Fenerbahçe. Galatasaray- Neuchatel. Dışarıda çok var yahu. Say say bitmez.

Nkuler: Kendisine göre tüm zamanların en iyi GS 11'i ile en iyi FB 11'ini kurmasını ve arada oynanacak tahmini bir maçın yorumunu rica ediyorum kendisinden.
Bu da zor. 2000 Galatasaray’a kimi ekleyebilirim bilmiyorum. Prekazi olabilir. 88-89 Fenerbahçesi’ne de kim eklenir? Selçuk Yula olabilir. Cemil Turan tabii. Alex de fena olmaz.

Komazo: Çeşitli konularda (fatih terim, ferrari, emre, lincoln vs.) söylediklerinin içeriği üzerinden değil de "x takımını karıştırmak istiyo tabi" şeklinde niyet okumalarla tartışma yapılması hakkında ne düşünüyor? Yazdığı söylediği herşeyin hep bu niyet okuma kültürü yüzünden boşa bir çaba olduğu fikrine hiç kapılmıyor mu?
Öyle bir gücüm olduğunu düşünenler varsa sadece bravo derim. Hangi Terim diye sorarım önce? Ferrari’nin Beşiktaş’I nereden nereye getirdiğini sorarım. Emre hazır olmadığı sürece milli takımda olmamalı demenin nesi günah? Lincoln değil, Kewell bu takımın lideri olur demek yanlış mı?

Bülent Uygun gibi Demirkol'un bugüne kadar savunduğu bir sürü şeye tamamen zıt olan bir ismi bu kadar kabullenmesinin gerekçeleri neydi?
Hayat görüşlerimize gore insanları değerlendirirsek benim ülkemde 1000 kişi kalır. Mesele 4 yılda Sivas’ın nereden nereye geldiğidir. Bu az şey değil. Hakkını vermek lazım gelir. Benim hayat görüşüm en çok Denizli’ye uyar ve en çok eleştirdiğim o. Hocayla vakit geçirmek en yakın arkadaşımla vakit geçirmek kadar keyiflidir benim için. Ama konu futbolsa başka galaksilerde yaşıyoruz.

Serkanakkoyun: Gazetecilik okumamış, zerre kadar tekniğinden anlamayan ama hayatını sporun yönlendirdiği artık sporcu olmak için çok geç olan ve idolleri M.Demirkol,U.Meleke olan bir genç için ne tavsiye edebilirsiniz?
Teşekkür ederim once. Her gün yaz. 2 sayfa her gün. 2 saat sonra yazdığını oku. Sil sonra. Ertesi gün yine yaz. Olana kadar. Olduğunu anlarsın merak etme. Yazmak disiplin işidir.

Faruk Alpaslan: Bir maçtan sonra hiç ağladığınız oldu mu ? Barça mı ? Real Madrid mi? Messi mi? Ronaldo mu? Hagi mi? Alex mi ?
Galiba Senegal maçından sonra ağladım. Real, tartışmasız Messi, Kupa farkıyla Hagi…

Canavar: spor (özellikle futbol) sosyoloji ile ilgili akademik çalışmaları da takip ediyor mu? Kendisini gazeteci olarak mı yoksa yorumcu olarak mı görüyor? Yaptığı yorumların eleştirel yaklaşımında marmara kamu'dan mezun olmasının etkisi var mı?
-Bazı çalışmalar geliyor okuyorum.
-Futbol yazarı, hatta yazanı…
-Galatasaray Lisesi’nin garip hiyerarşik, elektrikli, sanata ve spora önem veren ama bir sınıfının kahvehane; diğer sınıfının meyhane olan bir Beyoğlu mektebi olmasının ve en azından o zamanlar yatılı olmasının etkisi daha fazla sanki. Ama Kamu’da da bir iki hocanın etkisi var tabii.

Linguisticsfc: TSL'de bu sene özellikle Anadolu takımları arasında oynanan maçlar çekilmez. Ligimizdeki kalitenin düşüşünün sebebi ona göre ne?Denizlispor,Gençlerbirliği ve Gaziantepspor'un o dönem Avrupa'da yakaladıkları çıkışın arkasında yatan asıl etken neydi?
Dünya futbolunun içinde bulunduğu kriz, daha doğrusu geçiş dönemi ve Galatasaray ve milli takımın Türkiye’ye verdiği gaz önemliydi. Ama bugün durum gerçekten çekilmez bi hal aldı.

Karakalem dedi ki: Futbol ile alakalı bir kitap yazsanız ilk paragrafı nasıl olurdu? “Omuzlarda sahayı terkediyordu. Attığı onca gol, çıktığı onca maç birer hayaldi artık.” Jübileyle başlamak fena olmaz!

MentorDCT: Semih Şentürk, Mehmet Topal ve Gökhan Gönül Ingiltere'de hangi seviyedeki bir klupte ilk 11 oynayabilirler?
Everton - Everton - hepsi!

50 milyon avrosu olsa Liverpool'a hangi oyunculari transfer ederdi?
Torres’i Tottenham’a satardım. 3-5 kuruşa

Alper Ecevit: Spor yazarı olmasında para kazanmak hariç amacı nedir? Spor Servisi programında olmayı kabul ederken, neyi düşünmüştür, programın hedefi nedir? 5 Yıl sonra Fenerbahçe altyapısından A takıma çıkacak isimleri sayabilir mi?
-Bu işe normalde kazandığımın sanırım 7’de birine girdim. Hem de 30 yaşında, evliyken ve kiracıyken. Devam etseydim şu anda bugünkünden çok daha fazla kazanacağıma eminim. Ayrıca bu işte gelir garantisi çok düşüktür. İyi kazanma ihtimali ise çooook daha düşük. Binde bir neredeyse. Ben ‘kurtlu’ olduğum için meslek değiştirdim.
- Gündem, mizah, Türk basınına saygılı ve kendimizce bir ayar vermek
-Onu Aziz Yıldırım bile sayamaz.

Srknblt: Sigara yasağı hakkında ne düşünüyor? Hangi tür müzik dinliyor ve kimleri dinliyor?
20 yıl önce olsa bugün bir tiryaki değildim. İnanılmaz bir şekilde Sanat Müziği’ne kaymaya başladım. Ben bile inanamıyorum. Queen manyağı sayılabilirim. Deep Purple, Led Zeppelin hala heyecan verici. Eskidik işte napalım? Metalciydi abiniz. Saçlar uzundu. 25 kilo zayıftı ama. Yırtık kot, zımbalı bileklik, deri mont. Feci yani! O dönem kim varsa hala dinlerim. Gerçi şimdi en poptan daha yumuşak geliyor ya hepsi. Zamane şarkılarını da dinliyorum canım. Virgin ve Power FM açık oluyor arabada.

Selim Ugur: Internette yayinlanan Blog'lari takip ediyor musunuz? En cok begendiginiz 5 blogun ismini verebilir misiniz?
Vermesem. Gereksiz nefret yaratmayalım. Ama etmeye çalışıyorum.

Dennis Bergkamp: Neden bir Terry, Ferdinand gibi savunma oyuncuu yetişiremiyoruz? fundamental sıfır defans oyuncularımızda, acaba sorunun biraz köküne mi inmek gerekiyor?
Temel eğitim yahu! Bir de üstüne kıtlık olduğu için herkes kendini 22 yaşında oldum sanıyor…
İnanamıyorum… Bitti galiba.
Umarım tatminkar olmuştur.
Herkese sevgiler ve de saygılar!

Guti BİM'de


Kadro dışı kalınca tutumlu olmak, parayı saçmamak lazım:)

Totti@Vodafone

Reklamdan alakasız iki de Totti fıkrası ekleyeyim:
Totti terastadır
Ilary blasi : Francesco içeriye gel yağmur yağıyor
totti: Burda da..

****
Totti bir seyahat acentasına telefon açar ve "Roma-Milano uçakla ne kadar sürüyor?" diye sorar. Acenta görevlisi "Bir saniye efendim" der ve Totti teşekkür edip telefonu kapatır.

10 Kasım 2009

Madrid'in İki Yakası

Futbol tarihinin en unutulmaz geri dönüşleri yapan takım bu: Real Madrid. Günlerdir de bu hikayeler yazılıyordu İspanyol medyasında. İlk maçı 4-0 kazanan Alcorcon'u gole boğacaklardı. Buna inanıp Santiago Bernabeu tribünlerini doldurmuş 70 bin taraftar, bir golü görebilmek için 82 dakika bekledi. Van der Vaart'ın golüyle Real Madrid rövanşı aldı(!) turu verdi. Sahaya çıkan onbir de hiç fena değil aslında: Dudek, Lass, Pepe, Albiol, Arbeloa, Diarra, Gago, Higuain, Kaka, Raul ve Van Nistelrooy. Florentino Perez'in Los Galacticos 2 projesinin ilk fiyaskosu oldu. Derbi galibiyetle dinen teknik adam arayışları bu geceden sonra yine manşetlere çıkar. Gecenin galibiyeti Atletico Madrid'den. Bir zamanlar Marbella'yı soyup Atletico Madrid'e yatıran bir Jesus Gil vardı. Onun hatırasına bu gece Marbella'ya 6 gol attılar! 4 gol derbide yedek bırakılan Maxi'den...

Lara'nın Babası Enke

Yolun bizim buralara düşmeden bir sezon önce Galatasaray'a karşı oynamıştı Barcelona formasıyla. Sırf kısa süren İstanbul macerası bile futbol dünyamızın ne kadar acımasız olduğunun göstergesidir. İstanbulspor'un 3-0 kazandığı maç ilk ve tek maçıydı Fenerbahçe kalesinde. Rijkaard'ın Barcelona'nın başına geçtiği, Rüştü'nün de Katalan kulübüne transfer olduğu sezon. İşin doğrusu, M.Gladbach'da yaptığı çıkışın ardından dünyanın en iyi kalecilerinden biri olacak denilen bu adamın kariyeri düşüşe geçmiş, memleketine dönmüştü. Ait olduğu yerde de toparlamıştı Hannover 96 kalesinde. Yakın zamanda bir enfeksiyon kaptığı haberini okumuştum. 32 yaşındaki bu adam artık yok. İntihar etmiş. Onu bu karara götüren futbol kariyeri mi? Sanmıyorum. Yakalandığı hastalık mı? Emin değilim. Bildiğim Enke artık, doğduğunda kalbi delik olan ve 2 yaşında hayatını kaybeden kızı Lara'nın yanında... Huzur bulsun...

Radyo Günleri

Her Çarşamba saat 17:00-18:30 arasında Lig Radyo'da güzel bir program var: Sporblog. Dostlukları bana büyük gurur ve güç veren iki güzel adam, Yiğiter Uluğ ve Okay Karacan spontane konuşuyorlar.

9 Kasım 2009

Kış Söyleşileri 2:
Mehmet Demirkol'a Sorular

"Kış söyleşileri" koydum bu sohbetlerin adını ama İstanbul'a yeniden bahar geldi. Gitmezse de iyi olur. Okay Karacan ile başladık. Mehmet Demirkol ile devam ediyoruz. Sorularınızı yorum bölümüne bırakıyorsunuz. Mükerrer sorular olmaması için sizden önce bırakılmış soruları da okursanız sevinirim. Söyleşi en geç Cuma günü yayında olur...
****
18:00
4 saatte gelen soru sayısı 130 olunca takdir edersiniz ki durmak lazım. Soru sahiplerine teşekkür ederim. Sıkı bir Mehmet Demirkol röportajı olacağı kesin...

Stade de Gerland'da Dübeş

Kanal A bu maçı tekrar yayınlamalı.
Video: O.Lyon:5 Marsilya:5

8 Kasım 2009

A.Madrid 2 - Real Madrid 3

“Hadi canım ordan” diyor insan 0-1 olduğunda. Olur olur da her sene olur mu? Bu derbi illa ki ilk 5 dakikada golle başlayacak. Atletico Madrid’in kaderi bu. Hafta ortasındaki Chelsea beraberliğiyle biraz hava yakalamışlar, geriye dönüp bakarsan bir hiçler aslında. Real Madrid de Sevilla ve Milan maçlarında karizmayı çizdirmiş, "Milano’dan bir puan çıkardık, sevindik" seviyesinde. Cristiano Ronaldo yokken illa ki Raul oynasın diye manşet üstüne manşet atan bir medyayı karşısına almış Pellegrini.
İlk onbirler geldiğinde anladık ki Sanchez Flores eşekmiş! Korkunun ecele faydası yok ki. Chelsea’ye 2 gol atan Agüero’yu yedek bırak, son golünü Real Madrid formasıyla atmış Reyes ile oyuna başla. Maxi gibi bu derbiyi iyi koklayan adamı da kulübeye mahkum et.
Ne Milano ne de İstanbul derbileri seviyesinde güç dengeleri. Atletico Madrid iki adam üzerine kurulu. Forlan ve Agüero. Bir de ördek Simao’nun gününde olmasını bekleyeceksin. 10 yıldır yenemediği ezeli rakibini tüm eksiklerine rağmen devirebilmesi zordu evsahibinin. Ortada ezildiler. Kaka ile oyunu erken açan Real Madrid, Marcelo’nun sağ ayakla kendini aştığı vuruşuyla iki yaptığında; bu bir derbi olmasaydı maç çoktan tabelada kapanmıştı. Sonrasında uyuttuklarını söyleyebiliriz. Simao devrenin sonunda 2-1 yapsa başka maç olur muydu? Bilinmez. Flores, ikinci yarıyı eli mahkum Agüero ile başladı. Higuain’in golünü boks maçında neler dönüyor derken (XXXL Valuev dayağı yemiş, David Haye şampiyon) kaçırdım. Hakemin düdükleri bol bol Real Madrid için üflediğini söylemek lazım. Ramos’un atılışı elbette ki oyunu döndürdü. O dakika Pellegrini de oyuna müdahale edemedi. Kenarda Metzelder otururken, Pepe’yi beke çekmek varken; anlamsız yere forvetleri birer birer oyundan alıp Atletico Madrid’in üzerine gelmesini bekledi. Tabiri caizse kaşındı. İki dakikada iki gol, insana "yürü be Atletico Madrid" dedirtti. Agüero üçüncü golü atsa ya da Simao’nun volesi kaleyi bulsa; Vicente Calderon Stadı planlanandan yıllar önce bu gece yıkılırdı Madrid’de. "Barcelona’nın yedek kadroyla başladığı ve güle oynaya Mallorca’yı 4-2 mağlup ettiği gecede Real Madrid, teknik adamının tüm basiretsizliğine rağmen kadro kalitesiyle ve çoğu zaman olduğu gibi Aziz İker sayesinde üç puanı cebine koydu" blog tarihinin en boktan cümlelerinden biridir galiba... Derbinin olayı ise Raul'un 15 yıllık Real Madrid kariyerinde 2. kez 3 maç arka arkaya yedek kalması. Buna cesaret eden teknik adam (!) Valdano idi ve 17 yaşındaki Raul, A takımdaki ilk sezonundaydı (1994-1995)A.Madrid son kez kazandığından bugüne:
2009-10 Atlético 2 - R.Madrid 3
2008-09 R. Madrid 1 - Atlético 1
2008-09 Atlético 1 - R. Madrid 2
2007-08 Atlético 0 - R. Madrid 2
2007-08 R. Madrid 2 - Atlético 1
2006-07 Atlético 1 - R. Madrid 1
2006-07 R. Madrid 1 - Atlético 1
2005-06 R. Madrid 2 - Atlético 1
2005-06 Atlético 0 - R. Madrid 3
2004-05 R. Madrid 0 - Atlético 0
2004-05 Atlético 0 - R. Madrid 3
2003-04 Atlético 1 - R. Madrid 2
2003-04 R. Madrid 2 - Atlético 0
2002-03 Atlético 0 - R. Madrid 4
2002-03 R. Madrid 2 - Atlético 2
1999-00 Atlético 1 - R. Madrid 1
1999-00 R.Madrid 1 - Atlético 3