30 Temmuz 2011

Agüero

"Bu filmin kötü adamı ben değilim." (Sergio Agüero'dan Atletico Madrid taraftarına...)

Fabregas Kadar....

Solda David Villa kesik yer, İniesta'nın oynamadığı yer değil; ondan boşalan yere de Fabregas gelir, Xavi ile al ver yaparlar. Sanchez de Pedro'yu keser, bir maç sonra Pedro gider Sanchez'i keser. Bir de alt yapıdan fışkıranlar var. Messi yokken esenler... Barcelona-Fabregas hikayesi artık mide bulandırıyor. Fabregas, Pique gibi umduğunu bulamayıp evine dönen bir adam değil. Zamanında inanmamış Barcelona'da onbir çıkacağına... Arka kapıdan kaçmış, Wenger adamı etmiş onu. Kaptanlığa kadar yükselmiş, "o yoksa Arsenal eksik, o yoksa Arsenal zorlanır" noktasına gelmiş. İki yıldır aynı yılan hikayesi... "Döneceksen dön lan artık" diyesi geliyor insanın. Arsenal taraftarının yerinde olsam "Defol git" derdim. Barcelona'nın son 10 yılda alt yapıya harcadığı paranın yarısı kadar bir rakamı firar eden Fabregas'a vermesi de, takım bu seviyeye gelmişken bu kadar kapısında yatması da ayrı bir saçmalık. Sanchez kağıt üzerinde Fabregas'tan daha ucuz bir transfer. Önce kolay olanı bitirler ama Agüero ve Pastore sezonun limitlerini yukarıya çekince Arsenal doğal olarak 50 milyon ister. Sonunda Barcelona kaybettiği eşeği buldu diye sevinecek de faturası ağır olacak...

Javier Pastore

Cazorla, 21 milyon eder mi? Pastore 43? Futbolun ürettiği parayla bu transfer yapılamazdı. İspanya'da iki büyük dışında kalanların hiçbiri Cazorla için bu kadar bonservis ödemezdi. Malaga ödüyor çünkü para dışarıdan geliyor. Aynı hesap geçmişte Chelsea, Manchester City için de geçerliydi. Şimdi Paris Saint Germain yarın Roma için de. Javier Pastore'yi 5 milyona almıştı Palermo. Arjantin'de oynadığı maç sayısı 30'du. Bu iki sezon oynadığı futbolla eski hesapla 20 milyon barajını aşmıştı ama 43 nedir? Leonardo, Milan'dan sonra Inter'i de satıp gitti. Sıfırdan takım kuruyorlar. Melo'yu da almak istediler ama Brezilyalı yeni bir projede yer almak istemediği için Galatasaray'ı tercih ettiğini söyledi. Aslında Galatasaray da yeni bir proje değil mi? Palermo Başkanı Maurizio Zamparini iyi pazarladı adamını. Copa America'da Brezilya gençleri vitrine çıkartıp, transfer için promosyon yaparken, Arjantin'deki takım içi hiyerarşisi Pastore'yi kenarda bıraktı. Fransa Ligi, yayın saatleri açısından her zaman feda ettiğim bir lig. İspanya ve İtalya varken, ancak büyük maçlarda kanalı değiştiriyorsun Fransa için. Pastore'nin Serie A'dan gitmesine üzüldüm. Palermo için 43 milyon büyük para. Cavani'den sonra bir starı daha kaybettiler. Başkanları ya artık nakite dönüyor ya da bu parayla 3-4 adam alacak. Bugün itibariyle 2011-2012 sezonu transfer döneminin top 10 listesi budur:

1. Sergio Aguero, 43 milyon, Atletico Madrid Manchester City
Javier Pastore 43 milyon Palermo Paris Saint Germain
2. Fabio Coentrao, 30 milyon, d Benfica Re Madrid
3. Alexis Sanchez, 26 milyon, 'Udinese Barcellona
4. Zlatan Ibrahimovic, 24 milyon, Barcellona Milan
5. Stewart Downing, 22,8 milyon, 'Aston Villa Liverpool
6. Manuel Neuer, 22 milyon, o Schke 04 Bayern Monaco
7. Santi Cazorla, 21 milyon, d Villarre Maga
8. David de Gea, 20 milyon, 'Atletico Madrid Manchester United
9. Phil Jones, 19,3 milyon, d Blackburn Manchester United
10. Jordan Henderson, 18 milyon, d Sunderland Liverpool
10. Ashley Young, 18 milyon, 'Aston Villa Manchester United

28 Temmuz 2011

Vespa'daki Başkan

Fikstür çekiminde sonra röportajda şu cevabı sinir bozucu bulurum. Teknik adamlar çok kullanır: "Her takımla iki kere oynayacağız. Fikstür avantajı diye bir şey olmaz." Vardır ama öyle bir avantaj... Dün İtalya'da fikstür çekildi. Napoli başkanı yıllardır dertli. Kuzeye karşı Don Kişot hissediyor kendini. Hakem hataları ona göre hep Napoli'yi yakıyor. Serie A fikstürü çekilirken tonla kural var. Aynı stadı kullananlar, ligin son haftasında evinde oynayanlar bir sonraki sezon son haftayı deplasmanda geçirmesi, hafta ortasında oynanan lig maçlarında büyüklerin birbirleriyle oynamaması, Milano ve Roma derbilerinin son hafta olmaması, aynı haftada oynanmaması.... Gider bu böyle. Neyse, Napoli Başkanı De Laurentiis fikstürü beğenmiyor. Şampiyonlar Ligi maçı sonrası fikstürde Inter deplasmanı var diye çıldırmış. "Futbolu da bırakacağım, film de çekmeyeceğim. İtalyan olduğum için utanıyorum" demiş, basmış kalayı, terketmiş stüdyoyu. Kapıda gazeteciler sıkıştırıyor tabii. Ondan sonrası film. De Laurentiis atlamış bir vespanın arkasına ve topuklamış...

26 Temmuz 2011

Dedem Babam ve Ben

Seba Veron, Estudiantes ile Copa Libertadores'i kazandığında babası da manşetlere çıkmıştı. Baba-oğul bu kupayı kazanan aile. Copa America'da Forlan kupayı kaldırdıktan sonra 3 kuşak bu kupayı kazandıklarından dolayı mutlu olduğunu söyledi. Dede-baba-oğul. Baba Pablo Forlan (üstte), Uruguay'ın tarihindeki en iyi defans oyuncularından.
Dede Juan Carlos ise anne tarafından. İki aile birleşmiş bir sonraki kuşakta mükemmel bir futbolcu yaratmış işte. Forlan'ın annesinin babası Juan Carlos ise orta saha oynamış ama zaferleri teknik adamlık döneminde. Aile, defans, orta saha, forvet çıkarmış. 4. kuşakta Forlan'ın oğlu kaleci olarak bu kupayı kaldırır artık...

Cruzeiro'dan İstanbul'a

Son 10 yılda Brezilya'da en iyi kadrolardan bir olarak kabul edilen 2003 Cruzeiro. Kaptan Alex de Souza. Onun referansıyla Fenerbahçe'ye gelen Edu, Nobre ve Maldanoda ve 20 yaşındaki Felipe Melo. Kaleci Gomes, Cris gibi isimler de bizim takımlara çok yazıldı. Biraz zorlasak fotoğraftakilerin alayı Süper Lig'de forma giyecekmiş...

25 Temmuz 2011

Maradona Arşivi

FootbaLLove 'dan Koray Berberoğlu haberdar etti, sağolsun. Paylaşmadan olmaz. Ben kısaca Maradona külliyatı diyeyim. Buyrun adres budur, gidin ve içinde kaybolun...
Archivo 10

24 Temmuz 2011

Fernando Muslera

Yarı finaldeki Peru maçının ikinci yarısında Guerrero topu aşırttığında üç metre önde yakalandı. Uzun boyunun avantajıyla şandeli yemekten kurtuldu, sektirdiği topu da biri tamamlayabilirdi ama rakip ceza sahasına içine zaten adam sokamıyordu. Yese kötü kaleci olmayacaktı. Arjantin maçında Carlos Tevez'in frikiğini çıkartıp ardından penaltısını kurtarınca da iyi kaleci olmadığı gibi. Copa America bu yazın vitrini. Fernando Muslera'yı Serie A gibi çok izlenen bilenen bir ligde üstelik 4 sezondur forma giyerken Arjantin'deki finallerdeki performansıyla ne omuzlara almak lazım ne de bir torba gol yeseydi, yerin dibine batırmak...Muslera iyi kaleci. Bunu Lazio taraftarının da öğrenmesi zaman aldı. Transfer olduğu gün Lazio taraftarının elinde tek referans vardı. Uruguaylı genci Arsenal de istiyordu. "Mus... ne" diye dalgalarını geçtiler. River Plate'den Carrizo çok daha bildik bir isimdi ama İtalyan pasaportu çıkmayınca, piyango Muslera'ya vurdu. Bir kalecinin performansı önündeki dörtlüyle değerlendirilir elbette. Tanımadıkları Muslera, son iki yılda Lazio kalesini teslim aldı ve bu sezon sonuna kadar birinci kaleci olmayı başardı. Roma derbilerinde son yıllarda gülmeyen Lazio'da faturanın ona kesildiği zamanlar da oldu. Her kalecinin bir açığı var. Onun da yan toplarda tereddüt yaşadığı ve çıkmadığı bazı pozisyonlarda rakibin fotoğraf çektirdiği ortada. Lazio yönetimi, adı bilinmeyen genç kaleciyi Buffon 2 olarak lanse etmişlerdi. Olmadığı ortada ama Buffon da eski Buffon değil. Lazio Başkanı, ücretine zam isteyen Muslera'ya yeni kontrat önermedi. Şartlarını kabul etse Muslera kalacaktı. Geçmişte Pandev'e çektirdikleri ortada. Lotito adamın hayatını karartır ve imzalamadığın sürece düz koşu yaparsın. Copa America öncesinde Galatasaray'ın bu transferi bitirmiş olması yönetiminin başarısı. Ortada bir imza olmasa bu kupa sonrasında transfer çok karışırdı. Mevcut haliyle de karışık zaten. Lazio, 5 milyon Euro değer biçtiği Lorik Cana'nın bonservisini aldı ve bir kenara çekildi. Lazio'da yılda 1.6 milyon Euro alan Muslera'nın Galatasaray'da 2 milyonu kabul etmesi ilginç, bu rakamın daha yüksek olmasını bekliyordum. Beklenmeyen, anlaşılamayan ise Uruguay'dan geldiği kulübün elinde tuttuğu federatif hakler. O ne be? diyesi geliyor insanın. Bedeli 6 milyon 750 bin Euro. Geçmişte Rentitas üzerinde Juan Figer de bu transfer modelini izledi ama hiç olmazsa imza bedeli dediğimiz bu rakamlarda oyuncunun kulübüyle sözleşmesi sona ermişti. Lazio ile bir yıllık sözleşmesi kalmış bir oyuncu için 11 milyon 750 bin Euro ciddi bir bonservis rakamı. Akla şu soru geliyor? Lazio'da 4 yıldır federatif hakları Uruguay'dayken forma giyen Muslera, Galatasaray'da da o haklar alınmadan 4 yıl forma giyseydi. Güney Amerika'da transfer işleri karışık, bonservisin ortağı çok demekle de pek net bir cevap verilemiyor buna. Lazio'nun Muslera'yı aldığı sezonda borsaya yolladığı hesap dökümlerinde adı geçen "federatif haklar" dair bir açıklama, dipnot yok. 2.8 milyon Euro'ya bonservisini almışlar.

Galatasaray, yerini dolduramadığı iki Güney Amerikalı kalecinin ardından iki Güney Amerikalı daha kullandı kalesinde. Leo Franco ve Zapata, Taffarel ve Mondragon'un tırnağı olamadılar. Muslera, bu transfer döneminde alınabilecek en iyi isimlerden biriydi. Önündeki defans dörtlüsü sezona iyi başlarsa, Muslera da Türkiye kariyerine iyi başlar.