25 Ocak 2014

Hafta Sonu Naklen Yayınlar


25 Ocak Cumartesi
13.30 Gençlerbirliği - Ç.Rizespor @Lig Tv
14.45 Bournemouth - Liverpool @Tivibu Spor 1
16.00 Bursaspor - Eskişehirspor @Lig Tv
16.30 B.Dortmund - Augsburg @TRT Spor
17.00 Real Madrid - Granada @NTV Spor Smart
18.00 Guingamp - PSG @Tivibu Spor 1
19.00 Trabzonspor - Beşiktaş @Lig Tv
19.00 Napoli -Chievo @Tivibu Spor 2
19.00 Karşıyaka - Mersin İdman Yurdu @TRT Spor
19.00 Valladolid - Villarreal @NTV Spor Smart
19.30 Stevenage - Everton @Tivibu Spor 3
19.30 E.Frankfurt - Hertha Berlin @TRT Haber
21.00 Valencia - Espanyol @NTV Spor Smart
21.00 Nantes - Reims @Tivibu Spor 2
21.45 Lazio - Juventus @Tivibu Spor 1
23.00 Sevilla - Levante @NTV Spor

26 Ocak Pazar
13.00 Almeria - Getafe @NTV Spor Smart
13.30 Sivasspor - Kayserispor @Lig Tv
13.30 Verona - Roma @Tivibu Spor 1
15.00 Sheffield United - Fulham @Tivibu Spor 2
15.30 Elazığspor - Akhisar Bld. @Lig Tv 2
15.30 Genk - Gent @tvnet
16.00 Cagliari - Milan @Tivibu Spor 1
19.00 Anderlecht - Club Brugge @tvnet
16.00 K.Erciyesspor - Antalyaspor @Lig Tv
16.30 Werder Bremen - E.Braunschweig @TRT Spor
17.00 Chelsea - Stoke City @Tivibu Spor 2
18.00 Osasuna - Athletic Bilbao @NTV Spor Smart
18.00 Bordeaux - St. Etienne @Tivibu Spor 1
18.30 Hamburg - Schalke 04 @TRT Haber
19.00 Gaziantepspor - Galatasaray @Lig Tv
19.00 Fethiyespor - Samsunspor @TRT Spor
20.00 Rayo Vallecano - Atletico Madrid @NTV Spor
21.45 Fiorentina - Genoa @Tivibu Spor 2,
22.00 Barcelona - Malaga @NTV Spor Smart,
22.00 Monaco - Marseille @Tivibu Spor 1

27 Ocak Pazartesi
20.00 Fenerbahçe - T.Konyaspor @Lig Tv
20.00 Denizlispor - Balıkesirspor @TRT Spor
23.00 Real Sociedad - Elche @NTV Spor Smart

23 Ocak 2014

Deloitte Football Money League Raporu 2014

Deloitte Football Money League Raporu 2014

1 Real Madrid 518,9 milyon Euro 
2 Barcellona 482,6
3  Bayern Münih 431,2
4  Manchester United  423,8
5 PSG  398,8
6 Manchester City 316,2
7  Chelsea 303,4
8 Arsenal  284,3
9 Juventus 272,4
10 Milan  263,5
11 Borussia Dortmund 256,2
12 Liverpool 240,6
13 Shalke04 198,2
14  Tottenham Hotspur 172
15  Internazionale 168,8
16 Galatasaray 157
17  Hamburg 135,4
18 Fenerbahçe 126,4
19 AS Roma 124,4
20 Atlético Madrid 120
21 Stuttgart  116,5
22 Napoli 116,4
23 Valencia 116
24 Corinthians 113,3
25 Newcastle 111,9
26 Benfica 109,2
27 Ajax 107,6
28 Ss Lazio 106,2
29 West Ham 104,8
30 O. Marsilya 104,3

21 Ocak 2014

Mario Balotelli'ye 3 Soru


Mario Balotelli / Barselona/17 Ocak 2014
"İtalyan Milli Takımı'nda oynuyorum. Juventus'ta milli takımdan çok arkadaşım var. Mancini de eski hocam. Ondan çok şey öğrendim. Ona çok şey borçluyum. Maçı izlemeye başlarken 'İyi maç olsun' dedim, tarafsızdım ama Sneijder golü atıp Galatasaray kazanınca doğrusu Juventus için de üzülmedim. Mancini'nin çalıştırdığı takımın gruptan çıkmasına da sevindim" 

Ara transfer döneminde Galatasaray'ın menajeri Mino Raiola ile görüştüğü iddiaları ve diğer transfer teklifleri için ise Mario Balotelli ser verdi sır vermedi ama lider Juventus'un 30 puan gerisinde kalan Milan'da da mutlu olmadığını organizasyon boyunca kurduğu cümlelerle belli etti. Milan'a transferiyle eski takımı Inter'in taraftarının büyük tepkisini çeken İtalyan yıldız "Milan'da teknik adam yeni değişti. Seedorf tecrübesini bize aktaracak. (Bu röportajın ardından Seedorf yönetiminde ilk maçına çıkan Milan'ın Verona'yı 1-0 yendiği maçın tek golünü penaltıdan Balotelli attı) Takım zor durumdayken benim transfer konuşmam doğru olmaz. Menajerim benim adıma görüşüyordur" diye konuştu.

Şampiyonlar Ligi'nde Arda Turan'lı Atletico Madrid ile eşleşen Milan'ın "Tur şansı nedir?" yönündeki sorular karşısında ilk olarak İspanyol ekibinin golcüsü Diego Costa'ya övgüler yağdıran Balotelli "Atletico Madrid bu sezon çok iyi takım oldu ama ben onlardan korkmuyorum. Futbolda rakibinize korktuğunuzu hissettirirseniz kaybedersiniz. Biz de savaşmalıyız. Milan'ın bu kupanın tarihinde yaptıklarını herkes hatırlıyordur" dedi. Organizsyon yapıldığı Barselona şehrinde yayın yapan spor gazetelerinin muhabirlerinin "Manchester City-FC Barcelona eşleşmesi" hakkındaki ısrarlı soruları sonrasında Mario Balotelli'nin sesini yükselterek "Eski takımım Manchester City'nin turu geçmesini istiyorum. Barcelona'nın işi bu kez zor. Aynı soyunma odasını paylaştığım arkadaşlarım kazansın" cevabını verdi. (SABAH) 


20 Ocak 2014

The Juventus Story

Sundance Film Festivali'nde bir futbol filmi. "Black and White Stripes: The Juventus Story". Angelli Ailesi ve Juventus tarihi. 

19 Ocak 2014

Thierry Henry Röportajı


Thierry Henry röportajı /17 Ocak 2014 /Barselona 

DROGBA’NIN GELMESİNİ İSTERİM
Drogba’nın gelecek sezon MLS’e (ABD Futbol Ligi) geleceği yönünde ben de haberler okudum ama ne kadar doğru bilmiyorum çünkü Çin’den Avrupa’ya döndükten sonra Galatasaray’da çok önemli işler yaptı. Benim oynadığım takım New York Red Bulls ya da Los Angeles Galaxy farketmez, Drogba, ABD’ye futbol oynamaya gelirse bu ligin geleceği açısından çok önemli bir fırsat olur. Didier, futbol tarihinin en büyük golcülerinden. Son 15 yılda yaptıkları inanılmaz.  Eğer bu kararı verip ABD’ya futbol oynamaya gelirse kendisi de bundan büyük keyif alacaktır. Buradaki futbolcular Drogba ile ya da ona karşı oynamak isterler. Elbette kararı Drogba verecek ama ben onun MLS’de oynamasını isterim. Xavi için de benzer transfer haberleri var ama ben Xavi’nin kariyerini Barcelona’da bitirmesini isterim. Xavi, Barcelona’da büyüdü ve oradan kopabilmesi çok zor. Drogba’nın alacağı karar daha kolay. Galatasaray’a çok katkı sağladı ama kulüp tarihinde Xavi’nin Barcelona’da olduğu kadar yeri yok.
GALATASARAY’IN JUVENTUS’U ELEMESİ SÜRPRİZ DEĞİL
New York’ta yaşadığım için saat farkı nedeniyle Avrupa’daki lig maçlarını izlemekte zorlanıyorum ama Şampiyonlar Ligi maçlarını kaçırmıyorum. En azından geniş özetleri mutlaka izliyorum. Galatasaray’ın Juventus’u yendiği maçı da izledim. Galatasaray’ın Juventus’u son maçta yenip gruptan çıkmasına sürpriz diyebilirler ama bence değil çünkü Galatasaray’da çok büyük futbolcular var. Pası Drogba’nın verdiği golü Sneijder’in attığı bir takımdan bahsediyoruz. Takımdaki diğer oyuncular da çok kaliteli ve tecrübeli. Geçen sezon da Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmayı başarmışlardı. Chelsea ile de şansları bence eşit. Drogba’nın olduğu takıma hiçbir  zaman zayıf taraf diyemezsiniz.

TAFFAREL İÇİN ÇOK KOLAY BİR KURTARIŞTI
Benim için futbolda dün yok. Bir maç bittiğinde biliyorsunuz ki üç gün sonra yine bir maça çıkacaksınız. Bunu unutursanız başarılı olma şansınız yok. Kazandıklarım kadar kaybettiklerimin de benim için çok önemli. Lig şampiyonlukları, Şampiyonlar Ligi, Dünya Kupası bunlar harika ama kaybettiklerimi de iyi hatırlıyorum. 2006 Dünya Kupası, 2000’de Galatasaray’a kaybettiğimiz UEFA Kupası.  O maçta Taffarel’in kurtardığı kafa vuruşum mesela.  Galatasaraylılar Taffarel’in çok zor bir pozisyonu kurtardığını düşünmüştür hala da öyle düşünüyordur ama bana göre Taffarel için çok kolay bir toptu. O yerini almıştı, onu iyi tanırım ve çok severim, o pozisyonda benim vuruş açım yoktu, zor olan benim içindi ama emin olun Taffarel çok daha zor pozisyonları kurtarmıştır kariyerinde. Kopenhag’da asıl iyi olan Hagi idi.  Çok büyük oynadı. O gün bütün Galatasaray takımı bizden iyi oynadı ve kupayı hakettiler. Bazı günler rakibiniz sizden iyi olur ve sizi yener, bunu kabul etmeniz lazım. O gün de (17 Mayıs 2000) Galatasaray, Arsenal’den daha iyi bir takımdı ve bizi yendiler.

MESUT VE ARSENAL ŞAMPİYON OLABİLİR
Arsenal benim kariyerimde çok önemli bir kulüp, orası her zaman evim olacak. Bu sezon Mesut Özil’in gelmesine çok sevindim. O son yılların en yetenekli futbolcularından biri ve en önemlisi çok genç yaşta Real Madrid’de büyük tecrübe kazandı. İngiltere’de herkes Arsenal’in yıkılmasını bekliyor ama takım her hafta bu dileği boş çıkartıyor. Manchester City ve Chelsea’ye ligin zirvesinde her hafta cevap vermek, kazanmak kolay değildir. Şampiyonluk için ise "Neden olmasın" diyorum. Kadro kaliteli ve ligin zirvesindeler.

KONUŞURKEN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKMALIYIM
Ben eski kafalı adamım. İnternet’e de uzak yaşıyorum. Facebook’ta bir fan sayfam var ama Twitter ve İnstagram kullanmıyorum.  Şimdi genç futbolcular ikisini de yoğun kullanıyor, onlara da saygım var ama ben değişemem. Bana göre ben sohbet ettiğimde konuştuğum insanın gözüne bakmalıyım, onu da o şekilde dinlemeliyim. Şimdi seninle yaptığımız gibi. Bu yüzden Türkiye’deki hayranlarım da bilsin ki Twitter’daki bütün Thierry Henry  hesapları sahte. Gerçek Henry şu anda karşında ve futbol sahasında.

ALTIN TOP’U RİBERY ALMALIYDI
Bence Cristiano Ronaldo, Altın Top ödülünü haketmedi. Bütün samimiyetimle söylüyorum, Fransız olduğum için Ribery kazanmalıydı demiyorum. Ribery bu ödülü haketti. Platini ve Zidane’dan sonra ilk kez bir Fransız futbolcu bu ödülü alacaktı. Frank (Ribery) bütün sezon yaptıklarıyla Bayern Münih’in kupalar kazanmasını sağladı. O takımı için oynayan bir futbolcu. Bu kadar çalışıp bu kadar başarılı olduğunuzda o ödülü alamıyorsanız bence bu futbolun ruhuna ihanettir. Ribery bence pes etmeyecek. Bu sezon Bayern Münih ile yine kupalar kazanabilir, Dünya Kupası’nda da Ribery gibi oynarsa 2014 yılının ödülünü alabilir.
GİDEMEYEN SADECE TÜRKİYE DEĞİL
Dünya Kupası’nı kim alır gerçekten tahmin etmek zor. 1998 ve 2000’de kupayı kazandık. 2002’de Dünya Kupası’ndan gol atamadan döndük. Ben artık Fransa için bir taraftarım. Bu kupayı kazanırlarsa ne ala ama herkesin bilmesi gereken şey bu kadronun Euro 2016’ya hazırlandığı.  Euro 1996’da da öyle olmuştu. O kadro ev sahibi olduğumu Dünya Kupası’nı kazanmak için hazırlanmıştı. Şimdi hedef yine ev sahibi olduğumuz Euro 2016’yı kazanmak ama Brezilya’dan kupayla dönersek de hiç fena olmaz. Evet, Dünya Kupası’nda Türkiye yok. Olmadığı için de herkes çok üzgündür ama unutmayın burası finaller ve birçok ülke sizin gibi finallere gidemedi.

 TÜRKİYE’DE DE ORTASI YOK!

 İtalya’da, İngiltere’de, İspanya’da futbol oynadım ama her zaman amacım oynadığım takımın taraftarlarını mutlu etmekti. Bunu her seferinde başaramadığımı biliyorum.  Baskı üzerimizde her zaman var. Türkiye’yi de biliyorum. Sizde de birşeyin ortası yok. Ya sevinç ya üzüntü.Her şeyi uç noktaları yaşıyor taraftar. Medya benim için her yerde aynı. İşler yolunda gittiğinde sorun yok ama takım kötü olduğunda peşimizi bırakmazlar. Barcelona’da sürekli beni takip eden gazeteciler vardı. Akşam yemekte ne yediğimi, hangi peyniri sipariş ettiğimi, hangi marka soda içtiğimi  ertesi gün gazetede okuyordum.  Kabul edin bu biraz garipti.  



Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?


Futbolseverin bitmeyen tartışmasıdır bu seçimler. Pele mi, Maradona mı? George Best ya da Cruyff diyenler de çıkardı geçmişte. Şimdi soru Messi mi, Cristiano Ronaldo mu? En büyük, en iyi kim? Her zaman FIFA organizasyonlarında en önde olan, sponsorların sevgilisi, kocaman gülümsemesiyle ve doğru çıkmayan onca tahmini ve gereğinden fazla samimiyetiyle samimiyetsiz duran Pele mi yoksa mükemmel olmayan adamların en mükemmeli, hayatta çok yanlış yapan ama yeri geldiğinde de sekiz rakibini ipe dizer gibi çalımlayan Maradona mı? Yetenek denildiğinde akla gelen Messi mi yoksa çalışmak ve kendini geliştirmekle en iyi olunabileceğini kanıtlayan Cristiano Ronaldo mu? Geride kalan yıl için bu sorunun cevabı yine görkemli, bol sponsor şovlu bir gecede cevap buldu. Siyah smokini, güzel sevgilisi ve şirin oğluyla FIFA Yılın Futbolcusu ödül törenine gelen Ronaldo, giymesi karşılığında 1 milyon avro aldığı o garip vişne çürüğü takım elbisesiyle, az ötesinde oturan son üç yılın en iyisi Messi'ye "Bu kez rahatsız olma, ben çıkıyorum podyuma" dedi ve ödülü eline aldığında ağlamaya başladı. Real Madrid'den yılda 16 milyon avro, bir o kadar sponsorlarından kazanan bir futbol yıldızı ağlar mıydı? 

Bayern Münih ile geride kalan sezonda bütün kupaları kazanan Ribery; Messi ve Ronaldo'nun ödül töreninin sabahında Nike-Adidas savaşının kahramanları olarak çıktıkları basın toplantısına beyaz tişörtle katılan tarafsız yıldızdı. Futbol bir takım oyunuysa, geçen sezon onun takımından daha iyisi yoktu, o da o takımın vites koluydu. Olmadı. Işığı olmayan Ribery, Ronaldo podyuma yürürken dudaklarını ısırıyordu. Üç yıl önce Wesley Sneijder de Inter ile üç kupa kazanmış, Hollanda Milli Takım formasıyla Dünya Kupası'nda final oynamış ama iş yılın futbolcusu ödülüne gelince, sahneye çağrılan yine Messi olmuştu. 


1956 yılında France Football dergisinin yayın yönetmeni Gabriel Hanot'un "Avrupa'da yılın futbolcusunu seçelim" fikri ile çıkılan yolda 'Ballon d'or' Altın Top, futbol dünyasının en prestijli ödülü olmayı başardı. France Football'un, Avrupa kıtasından futbolcuların aday gösterildiği oylamada, bu dünyada eski kıta dışında da iyi futbolcular olabileceğini anlaması için 40 yıl geçmesi gerekti. 1995 yılında Milan'ın efsane forveti Liberyalı George Weah, kural değişince aday olduğu ödülü kaldırdı ve Fransız dergisi oylamayı tüm dünyadan 96 gazeteciye yaptırmaya başladı. Cruyff, Platini ve Marco van Basten'in üçer kez kazandığı Altın Top ödülünü, 80'lerin sonunda Napoli'yi tek başına sırtlayan Maradona, Avrupalı olmadığı için hiç kazanamadı. 2010 yılında FIFA ve France Football yılın futbolcusunu ortak seçmek için anlaşınca da devreye yeni kurallar girdi. Artık yılın futbolcusunu, FIFA üyesi ülkelerin milli takım teknik direktörleri ve kaptanları seçecekti. Cristiano Ronaldo'nun kazanabilmesi için Portekiz ve İsveç arasında oynanan Dünya Kupası play-off karşılaşmalarının ardından son oy kullanma tarihinin değiştirilmesi, FIFA tarihine bakıldığında basit bir skandaldı. İspanyol medyasının tek yürek Portekizli yıldızın arkasında durması, Fransızlar'ın milli takımın da medarıiftiharı Ribery'i desteklemeleriyle kızışan oylamada, sakatlık yüzünden bu sezon iki ay sahalardan uzak kalan Messi'nin şansı pek yoktu zaten. Arjantinli yıldız her yıl olduğu gibi bu yıl da rüküş olmayı başardı ve senede bir gün futboluyla değil de ceketiyle konuşulmayı başardı. 


Ronaldo'nun 2013 yılında attığı goller, takımı Real Madrid'e kupa kazandırmadı ama sanırım hiçbir futbolsever, Portekizli'nin müthiş azmi, profesyonelliği ve futbola olan bitmek bilmeyen açlığının karşılığını almış olmasına itiraz etmez. Futbol tarihi ise bu ödülü kazananlar kadar yanına yaklaşamayan onca büyük yıldızla dolu. Futbolda 9 ve 10 numaraların gerek yetenek, gerekse istatistiklerle her zaman yakın olduğu Altın Top ödülünü bir savunma oyuncusu ya da kalecinin alabilmesi her zaman uzak ihtimal olarak kaldı. 1963'te Ruslar'ın efsane kalecisi Lev Yashin'den 43 yıl sonra İtalyanlar'ın 'top geçer adam geçmez'cilerinden Fabio Cannavaro, Dünya Kupası'nı Berlin'de kazandıktan beş ay sonra yılın futbolcusu olmayı başardı. Peki sahada her şeyi yapan, kupalar kaldıran ve bu ödülü kazanamayanlar? Paolo Maldini, çeyrek asırdan fazla giydiği Milan formasıyla beş Şampiyonlar Ligi kazandı, defansın her yerinde oynadı ama ancak iki kez aday olabildi. Real Madrid formasıyla Şampiyonlar Ligi'nde 72 gol atan ve bu kupayı üç kez kazanan Raul, 2001 yılında Michael Owen'ın ardından ikinci olabildi. Bayern Münih kalesinde yıllarca devleşen Oliver Kahn, 2001 ve 2003 yıllarında aday olmayı başardı ama Lev Yashin'den sonra yılın en iyi futbolcusu seçilen kaleci olmayı başaramadı. 

Defans göbeğinde yıllarca resital veren Milan'ın efsane kaptanı Franco Baresi de oynadığı bölgenin kurbanı oldu ve ancak 1989 yılında bir kez aday olabildi. Üç Hollandalı'dan Marco van Basten üç kez, Gullit bir kez ödülü kazanırken, ön liberoların atası kabul edilen Frank Rijkaard 1988 ve 1989 yıllarında podyumda en fazla oyu alan üçüncü isim olabildi. Manchester United ile 1999 yılında üç kupa birden kazanan ve İngilizler'in son 20 yıldaki en yetenekli ismi olan David Beckham tüm dünyada bir futbol ikonu olmayı başardı ama o da 1999 yılında Rivaldo'yu ödülü alırken izlemek zorunda kaldı. Son 10 yılın en iyi takımı Barcelona'nın orta sahasında döktüren Xavi ve Iniesta da çok yaklaştıkları Altın Top'a biraz da takım arkadaşları Messi yüzünden uzaktan baktılar. Barcelona ve Inter'de kazanılabilecek her kupayı kazanan Samuel Eto'o da en iyi zamanında yılın futbolcusu olmayı başaramadı. 


Fransızlar'ın şık golcüsü Thierry Henry, 2000 ve 2006 yılları arasında her sezon en iyi futbolcu arasına girmeyi başardı ama en iyi sezonunda da Juventus'un orta sahasını tek başına parselleyen Pavel Nedved'in gerisinde kaldı. Soru cevapsız kalmasın. Jose Dinis Aveiro, Portekizli bir bahçıvandı. 2005 yılında, 52 yaşında hayatını kaybetti. Oğlu Cristiano, Altın Top ödülü alırken hiç unutmadığı babasını hatırladı ve ağlamaya başladı... Galiba bir Cemal Süreya şiirinde olduğu gibi.... Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum /// ... Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?