23 Temmuz 2012

Luis Figo-Burak Yılmaz

12 yıl önce 18 Temmuz
Paris’te Şampiyonlar Ligi finalinde iki teknik adam. Del Bosque ve Hector Cuper. İkisi de bir zaman sonra bizim memlekete gelecek ama daha vakit var. Real Madrid o akşam Valencia’yı 3 golle süpürüyor. Euro 2000 yaklaşırken, İspanya’da manşetlerde hep aynı adam var. Real Madrid’in başkan adayı Florentino Perez. Seçim vaadi deli saçması geliyor önce herkese. Başkan olursam Luis Figo’yu alacağım. Figo, Barça’nın kaptanı, en fiyakalı topçusu.. Barça pazarlık masasına bile oturmayacak kadar sahip çıkıyor oyuncusuna. Lakin kural basit. Sözleşmede bir rakam yazıyor. Bugünün parasıyla 60 milyon Euro. O zamanın gelirleri içinde bunu vermek delilik ama adam deli. Parayı vermekle bitmiyor tabii, oyuncuyu ikna etmem lazım, tasmayı takıp götüremiyorsun çeki uzattığında. Figo değişiklik arıyordum diyor o kararı için ama bu hikaye Avrupa Şampiyonası oynanırken bitmek bilmiyor.

Perez’i kızdırıyorlar, Santiago Bernabeu’da bütün kombine sahiplerine parası geri öder, bir sezon bedava maç seyrettirim diyor. Parası var mı var... İspanya’nın sayılı zenginlerden. Gider, gitmez derken Figo gidiyor. Barça kasasına parayı koyuyor ama iflah olmuyor 2005’e kadar. Aldığın bir değil iki Figo, rakibini onsuz bırakıyor, sen onunla oluyorsun. Ciğerini söküyorsun. Barça’nın silik başkanı Gaspart’ın canına okuyorlar Figo’yu tutamadı diye. Katalan medyası önce yönetime saldırıyor ama iş işten geçince Figo’ya. Sonrası malum futbol tarihine geçen maç. Figo, 100 bin Katalan taraftarın ıslıkları altında çıkıyor Camp Nou’ya. Domuz kafası da atılıyor, viski şişesi de.. Hain bir daha sokaklarına çıkamıyor Barselona’nın...
12 yıl sonra 18 Temmuz
Burak Yılmaz’ın sözleşme uzatmak için şartı var Trabzonspor’a geçen sezon. 5 milyon getirirsem giderim. Uzun süre bunun bir Avrupa kulübü için geçerli olduğu söyleniyor. İşin aslı sonra çıkıyor ortaya. Trabzonspor yönetimi 5 milyon rakamını makul görüyor. Sonuçta Gökhan Ünal transferinde 3.2 milyon ile artıda gelen bir futbolcu Burak Yılmaz. Geride kalan sezonda 30 golü geçince de iş işten geçiyor. Şenol Güneş’in elinde yeniden doğuyor Burak. Yıllar önce Beşiktaş’a geldiğinde de Türk futbolcusunun fizik standartlarının dışında bir adamdı. İstanbul’da sıfıra inen özgüvenini Trabzon’da üstüne katarak buldu. Bir zamanlar bunalıma girip saçlarını asker traşı yaptıran adam artık çerceveyi gördü mü vuran bir golcü oldu çıktı. Bir yıl önce Trabzonspor’un yaptığı sözleşme yanlış. Futbol kariyerinin en verimli döneminde üstelik çıkıştaki bir isime fiyat biçilmez. Sadri Şener o tarihte Burak’a kimse 5 milyon vermez rahatlığı içindeydi. Burak gittikten sonra yaşadığı ise taraftar baskısının verdiği huzursuzluktan başka bir şey değil. Yoksa 5 milyon Euro yine kasada!
Lazio ile yapılan pazarlıklarda İtalyan gazeteleri neden Lazio şimdi 5 milyon veriyor kalan 2 milyonu da yıl sonunda verecek diye haberler yaptı bilmiyorum. Bu işin içinden çıkamadık. Klose’ye yakın para teklif etmiş olmalarına rağmen galiba Petkoviç’in yeni ve geldiği günden beri taraftarın burun kıvırdığı bir teknik adam olduğu için ısrarını dikkate almadılar. Ya da Burak gitmek istemedi. Lokomotif Moskova ise kötü bir kariyer tercihi olurdu. Bu yaşta iki sezonda bu kadar gol atıp gidilecek lig değil Rusya ligi.
Galatasaray tercihinde Selçuk İnan önemli bir faktördür Burak Yılmaz için. Yakın arkadaşıyla oynamak, Fatih Terim ile çalışmak kararını etkilemiş. Şimdi bütün sezon Burak’ın 30 golün üstünde atıp atamayacağı tartışılacak ki Galatasaray’ın oyun yapısında takımın maç kazanması için Burak’ın bu kadar gol atmasına gerek yok. Trabzonspor’da bütün takım Burak’a -en büğyük dezavantajı da aktif dinlenme süresinin azlığıydı. Oyun içinde diri kalacak kadar aktif dinlenme süresi alamıyordu topun direk hedefi adam olduğu için- çalışıyordu ki bu da bir takım oyunudur. Sahadaki 9 adamın topu en uçtaki adamın ayağına kafasına atması da bir teknik adam becerisidir. Şenol Güneş bunu başardı. Fatih Terim ise Burak’tan daha fazlasını isteyecek çünkü bir üst kulvarda da en az 6 maçı var.
Figo ve Burak 12 yıl arayla 18 Temmuz günü yeni takımlarına imza attılar. Trabzonspor’un Barcelona gibi bir tünelden geçmemesi için kötü yönetildiğinin farkına varması lazım. Şehiri beğenmiyor futbolcular; koca bir yalandır. Avrupa’da her şehir sanki Madrid, Londra, Paris, Roma, Milano....