10 Mayıs 2012

Başkaları Uyurken

Atletico Madrid çok kral tişört yapmış Avrupa Ligi zaferi için: "Başkaları uyurken biz Avrupa'yı fethediyoruz."

Üç Yıldız

Taraftar yapar, yapsa haber olur mu? Belki. Futbolcu yaparsa? Juventuslu Paolo De Ceglie'nin (bu sezon Conte ile birlikte dibe vurdu) Jeep'i. Üç yıldız her bayrakta, stadyumda, pankartta olacak ama resmi tarih şimdilik 28 yazacak Juventus için...


Atletico Madrid: 3
Athletic Bilbao:0

Üç ay önce şöyle bir tahmine kimsenin çok fazla itirazı olmazdı. Şampiyonlar Ligi finalinde El Clasico, Avrupa Ligi’nde de yarı finalde çakışmazlarsa Manchester derbisi. Kupa 2’de ne aradıklarını kendileri de bilmeyen İngilizler kendi lig yarışlarına döndüler. El Clasico finali de bir sürpriz bir kafa kafaya eşleşmede güme gitti.Bilbao, Bielsa yönetiminde Avrupa’da sezonun en şık takımlarından biriydi. Şili kadar sempatik yapmayı başardı Bielsa, Baskların takımını da. Manchester’ı elerken de, Schalke’yi evine yollarken de büyük sempati ve övgü topladılar. Kulvardan birinde örselenmeleri normaldi, bu da lig oldu. Avrupa dönüşlerinde sallandılar. Kral Kupası finalini de düşünürsek, Bilbao ile harika bir sezon geçirdi Arjantinli hoca...
Atletico Madrid garip kulüp. Son 10 yılda iki sezon arka arkaya 7 yeni transfer yapıp ligi yedinci bitiren de onlar, iki sezon önce Avrupa Ligi’ni kazananlar da aynı forma. “Futbolda istikrar önemlidir”in bir istisnasını yarattılar biraz da zorunluluktan ve yetenek çok şeydir’in de altını çizmiş oldular bu akşam. İki yıl önce Fulham karşısında kazanan onbirden kimse yoktu. Sıfırdan kurulan bir kadro, yeni bir kaleci, yeni bir golcü, bir sezonda iki teknik adam. Manzano’nun da bu takımın kurulmasında emeği büyük ama soyunma odasında Simeone kadar sert olmadığı ya da olamadığı ortada. Arjantinli geldi ve Atletico Madrid’i adam etti. Sezon başında ön tarafı ben işime bakarım, arka taraf ne hali varsa görsün diyen takım, oyunun onbir kişiyle oynandığını ve koşmayanın sahada olmayacağını Simeone ile anladı.Ligde Bilbao, Atletico Madrid’i kolay süpürmüştü 3 golle, rövanşta da Atletico Madrid, Şampiyonlar Ligi biletine konsantre olduğundan 2-1 almayı başarmıştı. Atletico Madrid’in ne oynayacağını kestirmek kolay ama Bielsa’nın inişli-çıkışlı bir grafik çizen onbiri için bugün, o gün değildi. Orta sahada Atletico Madrid’den çok daha sert durmaları gerekiyordu ama bunu başaramdılar. Rahat çıktı, rahat sızdı Atletico Madrid. Simeone’nın adamları iyi başladılar ve işi bitiren adam sahne almakta gecikmedi.Bu kupayı arka arkaya iki farklı takımla kazanmak akıl karı değil bu oyunda. İlkini kazandıktan sonra muhtemelen Şampiyonlar Ligi oynayan bir büyüğe gidersin. Agüero sonrasında cuk oturan ama oyunun acıklı tarafı Şubat ayında Calderon’da yuhalanan Falcao, İnzaghi’den emanet gol sevinçleriyle yine sahnedeydi. İlk golde son vuruş kadar ceza sahası içinde vuruş pozisyonu aldığı saliseler de önemli. Vücut, üç direğe kitlendi, sonrası kolay elbette!İkinci golde Arda Turan’ın asistini de aynı santrfor zekasıyla soktu kaleye Falcao. İlk 20 sonrasında 20 metre geri atan ve ikinciyi geniş alanda arayan Atletico Madrid karşısında bir penaltı tartışması bir de Muniain’in uzaktan şutu dışında pozisyon üretemedi Bilbao. Bielsa devrede neşteri vurdu. Arda’nın karşısında dökülen Arutenetxe ve orta sahayı ileriye taşıyamayan Iturraspe kenara geldi. Oyunun Falcao dışında çözümü de; Atletico Madrid defansında Miranda, Godin göbeği, Juanfran ve Felipe Luis final nasıl oynanırsa öyle oynadılar. Gabi’nin de hakkını vermek lazım. Bilbao orta sahasındaki her adamdan daha iyiydi.İkinci yarıda Simeone ile defans kurgusunu aylardır çok üst seviyeye taşımış Atletico Madrid karşısında Bilbao yakaladılarında da şanssızdı. Voleler ayağa oturmadı, direğin iki karış üstünden gitti. Fark bire inse başka bir oyun oynanırdı elbette. Atletico Madrid için o akşam bu akşamdı ki Diego ile de fişi çektiler.Madrid’de yürüyüş mesafesinde iki kulübün taraftarının kupayı aldığında iki çeşme. Geçen hafta Cibeles’e tırmanan Real Madrid’lilerden sonra bu hece Neptuno’ya Atletico Madridliler çıkacak. Bilbao'nun üzüntüsüne kelimeler kifayetsiz...İki farklı hoca, iki farklı 11. Bir forma, bir arma. İki yıl sonra aynı kupa...
Bir de İnfantino dediğin adam madalyaları uzatan yancı...

9 Mayıs 2012

Vitrinde Yazanlar


Bilek, fibula kırılır,

aşile vurulur,

yan bağ kopartılır,

kafa atılır...

6 Mayıs 2012

Gol Karesi

FA Cup finalinde Ramires'in golü. Adam vizörün arkasında değil ama çekmiş arkadaş. Topa mı bakalım, çok uzaklardaki (!) Reina'nın gözlerine mi? Uzaktan kumanda da olsa nefis kare... Nasıl oluyor? üzerine blog arşivinden: Spor Fotoğrafçılığı

Leblebi

Dün "50'ye kadar yolu var" derken, kalan iki maç için kurulmuş bir cümleydi! Sağolsun Messi, derbide dörtleyip, son haftaya 50 ile girdi. Cristiano Ronaldo, son hafta 5 atsa yakalar da (!) Messi durur mu? 50, şık rakam. 50 , akıllara ziyan bir rakam. Avrupa gol krallığında Burak Yılmaz'ın bir zamanlar Tanu Çolak'ın yaptığını yapabilmesi için demek ki bu sezon 75 gol atması gerekiyormuş! Sıralamada üçüncü sırada bu sezon uçan Van Persie var 30 golle. Bundesliga'nın ilk yabancı (hata yapmışım, ilk Hollandalı olacak) gol kralı Huntelaar 29 gol attı. Rooney ve İbrahimoviç, 26 golle son iki haftaya giriyorlar. Burak Yılmaz ise 8. sırada.
Messi: Lig'de 50 gol, Şampiyonlar Ligi'nde 14 gol, Kral Kupası'nda 2 gol, İspanya Süper Kupa'da 3 gol, UEFA Süper Kupa, 1 gol, Dünya Kulüpler Şampiyonası, 2 gol... Barcelona formasıyla toplam 252 gol, 17 hat-trick, 4 poker!