31 Aralık 2013

2013 Son

anımsıyor musun?
bir çetemiz vardı: Vahşi Siyah Atlar
ısmarlama serserilikler yaşardık
kimselere bir şey demeden kaçıp gitmeler gibi
sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak
yabancıları mahalleye sokmamak gibi
Ve bir gün gideceğimiz Amerika vardı
herkesin bir Amerika'sı vardı o zamanlar
herkes gece istasyonlarında
kendi Amerika'sını arardı

kısık ışıklı arkadaş odaları
plağın bir yüzünü kaplayan uzun parçalar eşliğinde
kendi rüyalarımıza dalar, dağılırdık
okyanuslar, gemi yolculukları, kanayan ıslıklar
ve dünyanın bütün limanları
önümüzde sessizce uzardı

BİTERDİ PLAK. DİSK BOŞA DÖNERDİ.
DÜŞLERİMİZ ÇARPIP GERİ DÖNEN SULARDI ŞİMDİ
BÖYLE ZAMANLARDA İLK SÖZÜ SÖYLEMEKTEN
KAÇINIRDI HERKES
SONRA BİRİ USULCA KALKAR, HERKESE ÇAY KOYARDI
ANIMSIYOR MUSUN?

Vahşi, siyah atlardık
kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sığdırdığımız düşlerimiz kadar
aşık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi, herşey kanatır, herşey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
geceleri uyumayan çocuklardık,
otobüs garlarında uzun maceralar umar
apansız yolculuklara çıkardık
uykulu kentlere girerdik gece yarıları
ıssız ağaçlar olurdu yol kenarlarında
gökyüzünde parlak yıldızlar, her yere aynı uzaklıkta
sarhoş bindiğimiz otobüsün penceresinden
sanki bambaşka bir dünyaya bakardık
sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden
yumruklarımızı sıkar, sessizce ağlardık
ışığı açık kalmış pencereler, kepengi örtülü dükkanlara,
yaz bahçelerinden taşan çiçeklere,
adını bile bilmediğimiz bu kente
neye olduğunu bile bilmediğimiz bir hasretle
uzun uzun bakardık
anımsıyor musun?
ahh o gece yolculukları
bir başka kente, bir başka insan olmanın umutları
kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz
kaç yol arkadaşı?
sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde?
ölenler,
terkedenler,
bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler

vahşi siyah atlardık; yılkıya bırakıldık
içimizden kimse gidemedi Amerika'ya
kendi Amerika'sı da olmadı hiçbirimizin
yağmur aldı
rüzgar aldı
zaman aldı
o vahşi siyah atları
herşey o eski rüyada kaldı

çarpıp geri dönen düşlerimizin üstünde
çürümüş cesetleri yüzüyor şimdi vahşi siyah atların
öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar
peki, sen anımsıyor musun? (Murathan Mungan)

29 Aralık 2013

2013'ün F Raporu

Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak ülkede büyük kupadan bir yıl önce düzenlenen Konfederasyon Kupası'nı bir kenara bırakırsak, tekli yıllar öksüzdür futbol dünyasında. Avrupa Şampiyonları ve Dünya Kupası arasına sıkışan bir yılı daha geride bıraktık. Gelin 2013'ün bir 'F raporu'nu alalım. Dünya Kupası'na yine gidemediğimiz, Fatih Terim'in Galatasaray'ı yeniden zirveye taşıdığı, ardından hiçbir başarının cezasız kalmadığı kulübüyle yollarını ayırdığı, Fenerbahçe'nin çeyrek asrı aşkın özlemini çektiği Türkiye Kupası'nı arka arkaya ikinci kez kazandığı, Beşiktaş'ın feda ile geçirdiği sezonu geride bıraktık. Hikmet Karaman yine takım değiştirdi, Yılmaz Vural yine takım arıyor, aslında çok da değişen bir şey yok futbolumuzda. İki harika kaleci Tolga ve Onur, sol bek Caner, santrfor Burak Yılmaz zirve yaptı. Salih Uçan'ın yıldız olabilme ihtimalini sevdik. Drogba, Sneijder, Malouda geldi futbol dünyamıza. Yine Avrupa'ya kimseyi satamadık ama Avrupa'da nisan ayını gördük. Fenerbahçe, Avrupa Ligi'nde finalin kapısından döndü, Galatasaray ise elenirken bile Real Madrid'i yine İstanbul'dan eli boş gönderdi. Selçuk Yula'yı, Doğan Koloğlu'nu, Kadir Özcan'ı uğurladık. İspanyollar'ın bir türlü sevemediği Mourinho, kendisine âşık İngilizler'e yine kalbini verdi. 14 yıldır Real Madrid'i yenemeyen Atletico Madrid, Arda'lı kadrosuyla bunu hem de Kral Kupası'nda başardı. Paris Saint Germain bize futbolda parayla saadet olur; Bayern Münih, Barcelona'dan da daha iyi takım varmış dedirtti. Guardiola bir yıllık inzivadan sonra teknik adamlığa döndü. Tribünler doldu taştı, kramponlar bu yıl biraz daha hafifledi, toplar yine direği yalayıp auta gitti, "Uzaktan çok iyi vurur" denilen adamların bazıları yine dağlara taşlara vurdu, olmayacak goller oldu, kaçmayacak goller kaçtı. Kademesini kaybeden bekler, forveti aralarından kaçıran stoperler, topu doksana yollayan 10 numaralar, çıkmaz denilen topu çıkaran kaleciler, rakibin içinden geçen kanat oyuncuları. 


Bir de bazıları krampon astı, ceketini alıp gitti futbol dünyasından. Jübile çok uzak bir kelime bize ama 2013'te memlekette "Futbolu bıraktı" denildiğinde içimizi cız ettiren biri de olmadı doğrusu. Futbol kültürünün bizdeki gibi kitapçıda bir rafa değil, koca dükkana sığmadığı İngilizler ise bir dönemin kapanışına tanıklık ettiler. Son çeyrek asırda, rakiplerinin kabusu olan ve Class 92 filmiyle ölümsüzleşen Manchester United'ın teknik direktörü Alex Ferguson ile birlikte David Beckham ve Paul Scholes da yeşil sahadan deri koltuklara giden merdivenleri tırmandılar. İki yıl önce ligin son maçında uzatmanın dördüncü dakikasında şampiyonluğu kaptırdığı ezeli rakibi Manchester City için geçen sezon başında taraftarına "Bir tesadüftü. Bunu bu sezon size kanıtlayacağız" sözünü veren Sir Alex Ferguson, mayıs ayında sözünü tuttu ve 26 yıl oturduğu koltuktan 38 kupayla evinin yolunu tuttu. Onun bir zamanlar kafasına krampon fırlattığı evlatlarından biri David Beckham da "Artık yokum" dedi geride kalan sezonda. Futbol endüstrisinin ikon çocuğunun sağ kanattan adrese yolladığı ortaları, destek ayağının üzerine kıvrılan vücuduyla vurduğu nefis frikikleri de öksüz kaldı. Sponsor yağmuru altında dünyanın en çok kazanan futbolcusu olduğu yıllardan, ABD'de lig tatile girdiğinde mevsimlik pamuk işçisi gibi İtalya'nın yolunu tutan ve sevdası meşin yuvarlaktan vazgeçmeyen o çok 'profesyonel' Beckham, Paris Saint Germain formasıyla çıktığı son maçtaki gözyaşlarıyla kariyerinin en amatör karesini de armağan etti bizlere. 


Orta sahada şu oyunun iki yönünü de oynama meseleyse eğer bunu dert etmeyen isimlerden biriydi Paul Scholes. Gözündeki rahatsızlık nedeniyle veda ettiği futbola, yetiştiği kulüp Manchester United'ın ona ihtiyacı var diye geri döndü ve son kazanılan şampiyonlukta işin ucundan tutan abilerden biri oldu. Steven Gerrard'ın kaptan, bayrak adam ve en yetenekli ayaklar olduğu Liverpool'da hep bir adım geride kaldı Anfield Road dışından bakanlar için ama Jamie Carragher sahaya yüreğini koyan adamlar 11'nin vazgeçilmeziydi. "O 11'e Carragher'ın yanına kimi stoper koyarsın?" derseniz, "Bir başka kramponları asan istikrar abidesi Tomas Ujfalusi" derim. Oynadığı her takımda kaptanlığa kadar yükselen ve taraftarın sevgi kadar saygı da duyduğu Çek savunmacı, Galatasaray'da sakatlıklar geçen ikinci sezonunun ardından ülkesine Sparta Prag'a döndü ama futbol, o futbolu bırakmadan onu bırakmış ki çok da fazla ısrarcı olmadı. Ujfalusi artık Galatasaray teknik ekibinde görev yapıyor. Futbolda defansın en kalın romanını yazmış İtalyanlar'ın geride kalan 10 yılda geçilmez duvarı demek Cannavaro-Nesta ikilisiydi. Bayrak adam Lazio'dan Milan'a gittiğinde çok taraftarın kalbini kırdı ama Nesta, yaşadığı tüm sakatlıklara rağmen 2000'li yıllarda dünyanın en iyi beş stoperinden biri olmayı başardı. Sahada bir deli arıyorsanız ondan iyisi gelir mi bilinmez ama ülkesi Hollanda dışında, İspanya, İtalya ve Almanya'da şampiyonluklar yaşayan 'kabadayı' Mark van Bommel'in sarı ve kırmızı kartlarla renklenen kariyeri, PSV'deki son maçında gördüğü kırmızı kartla son buldu. Deco, Louis Saha, Dejan Stankoviç'e de 2013'te el salladı futbol dünyası... Sertab Erener şarkısıyla veda edelim o zaman biz de hem geride kalan yıla hem de gidenlere: Aldırma deli gönlüm/Giden gitsin /Sen şarkılar söyle içinden boşver... Mutlu yıllar... (SABAH PAZAR)

Kayseri Erciyes-Galatasaray


Juventus maçının provası kabul ettiği Elazığspor maçına üçlü savunmayla çıkan ve bu dizilişten Gençlerbirliği deplasmanında işler yolunda gitmeyince dönen Mancini'nin, dün de maça bir saat kala açıklanan onbiri hangi dizilişle sahaya süreceği büyük muammaydı. İtalyan hocanın yarattığı bu kafa karışıklığı, rakip teknik adamların da zihnini bulandırıyor. İtalyan teknik adama, yardımcısı ve eski takım arkadaşı Attilio Lombardo'nun verdiği rakip analiz raporları artık iş yapmaya başladı. Geçen hafta Trabzonspor maçında Yekta tercihi ve sağ içe atılan Melo, dün de lig maçlarında sürekli tribünde oturan Bruma'nın onbirde başlaması gibi... Fatih Terim ile sadece Beşiktaş deplasmanında kazanan bir takım alan ve evinden uzakta sürekli sorun yaşayan Mancini, tek galibiyeti yine bu şehirde almıştı. 2-0 öne geçip, 2-2 ile krize girdiği Kayserispor maçından 4-2 galip ayrılan İtalyan hoca, dün de 45-60 arasında fark ikiye indiğinde suratını astı ama rakip Erciyesspor'un yapıp yapacağı da buydu zaten. Haziran'daki Dünya Kupası'nın yarattığı iştah Sneijder'in oyununa da yansıdı. Hollandalı 10 numaranın oyun zekası ve tecrübesine Bruma biraz olsun ayak uydurabilse sarıkırmızılı takım rakibini ağır bir hezimete de uğratabilirdi. 
Felipe Melo ise oynadığı futbolla adeta "Beni Brezilya Milli Takımı'na almazsanız, şampiyon olamazsınız" dedirtti. Sneijder'in golünde sert ama bilinçli ortası ve açık ofsayt pozisyonunda attığı kafa golüyle Melo, tabelayla bol bol oynarken, "G.Saray, neden F.Bahçe'nin (bir maç eksiğiyle) 5 puan gerisinde?" sorusunun kısa bir cevabı olan Selçuk İnan dün sezonun ilk yarısındaki standartının üzerine çıktı. Sneijder'in hücumdaki varlığının da Selçuk'un savunma görevini arttırdığını ve milli oyuncunun bir rol değişimi içinde olduğunu da unutmamak lazım elbette. Hikmet Karaman kariyerinde birçok kez G.Saray'a sorun çıkartmış bir teknik adam. Dün de doğrusu G.Saray'ın rakibi Erciyes değil Hikmet Karaman'dı.

Fakat görüldü ki geçmiş istatistikler sadece bir hatıra. Mancini ise üç kulvarda da yoluna devam eden takımını devre arasın kampında yeni transferler de gelince "Al Dente" pişirecek gibi duruyor. Bu Galatasaray ağızda kolay dağılmayan, dişe dokunur, lezzetli bir İtalyan makarnası olma yolunda... (SABAH)

27 Aralık 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar



27 Aralık 2013, Cuma
20:00 Kasımpaşa - Akhisar Bld. @LigTV2
20:00 Gençlerbirliği - Beşiktaş @LigTV

28 Aralık 2013, Cumartesi
13:30 Elazığspor - Çaykur Rizespor @LigTV
14:00 İst.Büyükşehir Bld. - Balıkesirspor @TRT 1
16:00 Gaziantepspor - Bursaspor @LigTV
17:00 Manchester City - Crystal Palace @LigTV3
19:00 Kayseri Erciyesspor - Galatasaray @LigTV
19:00 Karşıyaka - Ankaraspor @TRT Spor
19:30 Cardiff - Sunderland @LigTV3

29 Aralık 2013, Pazar
13:30 Orduspor - Şanlıurfaspor @TRT Spor
13:30 Torku Konyaspor - Eskişehirspor @LigTV2
13:30 Sivasspor - Karabükspor @LigTV2
15:30 Newcastle United - Arsenal @LigTV2
16:00 Trabzonspor - MP Antalyaspor @LigTV
18:00 Chelsea - Liverpool @LigTV3
19:00 Mersin İdmanyurdu - Adanaspor @TRT Spor
19:00 Fenerbahçe - Kayserispor @LigTV

24 Aralık 2013

Beşiktaş Formaları Kitabı Kampanyası



Proje Hakkında
Merhabalar,
İsmim Barış İzgördü ve New York’ta yaşayan, futbola karsı büyük bir sevgi besleyen bir Grafik Tasarımcıyım. Futbola olan bu büyük sevgimin çoğunluğu aynı zamanda taraftarı da olduğum klüp olan Beşiktaş’a karşı içimde olan karşılıksız sevgiden gelmektedir. Beşiktaş 1903’de kurulmuş bir Türk spor Klübüdür ve halen ülkenin en büyük spor klüplerinden birisi olmaya devam etmektedir. Klüp aynı zamanda benim de doğup büyüdüğüm şehir olan ülkenin en büyük vilayeti İstanbul menşeilidir. 15 yıldan fazla bir süredir gurbette olduğumdan, aile fertlerim dışında hayattaki en büyük özlemim de Beşiktaş’tır.
Bu sıla hasretini biraz olsun dindirebilmek için son 10 yıllık süre zarfında bu formaları biriktirmeye başlamıştım. En sonunda, bu formaları güzel bir proje ve güzel bir yardım işi için kullanmaya karar verdim. Tüm kolleksiyonumu içine alan ve bende olmayan formaların resimlerini de diğer kolleksiyoncu arkadaş, kardeş ve abilerimden aldığım bir kitap tasarladım. Tarihi formalarımızın resimlerinide kendi imkanlarımla dijital ortamda yeniden ürettim.
Bu kitabin tüm geliri Amerika ve Türkiye’deki ihtiyaç sahibi olan Lösemili çocuklar yararına olacaktır. Kesinlikle kar amacı gütmeyen, kişisel bir projedir ve şimdiden yardımlarınız için çok teşekkür ederim.
Neye ihtiyacımız var ve siz ne alacaksiniz?
Öncelikle bu kitabın baskısı için bir finansman gerekmektedir. Paylaşılan video ve resimlerden de görebileceğiniz gibi ciltli bir baskısı ve kaliteli bir kağıdı olacaktır. Sadece 2000 adet limitli sayıda baskısı yapılacak ve 1903 adedi numaralandırılacaktır. Matbaa olarak global anlamda pek çok araştırmadan sonra en nihayetinde en uygun olan işletmeyi buldum ve kampanyaya en uygun olduğunu düşündüğüm bir matbaa ile anlaştım. Bu kampanyanın ilk amacı matbaa masrafını karşılamak olacaktır. Bu kampanya sayesinde kitabın belli sayıdakı adedi zaten satılmış olacak ve geri kalanının satışı ile de daha çok gelir elde edilmesi için satış yoluyla bağış toplanacaktır.
Bu kampanyadaki rakamları minimum bağış miktarlari olarak görmeyiniz. 1 dolardan başlayıp dilediğiniz miktarda bağışta bulunabilirsiniz.
Etki
Bu kampanya ile eminimki milyar dolarlık şirketlerin bağış kampanyalarıyla boy ölçüşemeyeceğim, ama yinede -ufacık da olsa- bu kampanya benim gibi futbol fanatiklerinin de etrafindakiler için yararlı olabileceklerinin bir delili olacaktır. Dahada önemlisi, her bir dolarlik yardım, Lösemili çocuklar için yemek, barınma ve sağlık hizmetleri olarak kullanılacak ve bir fark yaratacaktır.
Daha başka nasıl yardım edebilirsiniz?
Eğer parasal anlamda yardım edemiyorsaniz, sakın üzülmeyin. Sadece tüm arkadaş ve tanıdıklarınızla bu kampanyayı paylaşırsanız, bu bile yeterli olacaktır. Ne kadar çok paylaşım olursa, o kadar çok projenin gerçekleşmesine yaklaşılacağını umuyorum.
Teşekkürler

22 Aralık 2013

Jimmy Jump Kim Sen Kimsin?

Şampiyonluk sevincini yaşamak için tribünlerdeki taraftarın son düdüğün ardından sahayı istila etmesinin sayısız örneği vardır, bunu Türkiye'de de görürsünüz, dünyanın öbür ucunda Arjantin'de de... Kimi zaman sevinçle başlayan, sonu çimlerde hüzünle biten son haftalar da yok değildir. İngilizler için coşkuyu sahaya taşımak bir gelenek. İki maçı hatırlayalım tarihten. Sene 1994. İngiliz futbolunda küme düşmenin kenarından geçmeyen Everton, o sezon puan tablosunun sonuna demir atar. Mayıs ayına gelindiğinde işin artık şakası yoktur. Ev sahibi oldukları Goodison Park'ta rakip 10 maçtır kaybetmeyen Wimbledon'dır. Bahislerde 'banko' görünen Wimbledon'a bir de başkandan özel prim gelir; "Maçı kaybetmeyin, sizi Las Vegas'a götüreceğim" der başkan. Cazip primin etkisiyle mi artık, yoksa Everton'un küme düşme stresi mi; Wimbledon ilk 20 dakikada 2-0 öne geçer. Sonrası ise Everton taraftarı için bugün bile anlatılan büyülü bir hikayedir. Takım muhteşem bir geri dönüşe imza atar ve maçı 3-2 kazanıp, ligde kalmayı garantiler. Tribünler de Goodison Park'ın çimlerine yuvarlanır. Bugün Galatasaray'ın teknik direktörü olan Roberto Mancini iki sezon önce Manchester City ile ezeli rakibi Manchester United'a deplasmanda altı gol atar. Takımı puan farkını beşe kadar çıkarır ama karşısındaki adam Alex Ferguson'dur. United, şubat ayından itibaren sol şeride geçip gaza basarken, sağa çeken Mancini'nin takımı ligin bitimine altı hafta kala sekiz puan geriye düşer. Herkes şampiyon yine Manchester United derken, İtalyan hocanın takımı derbi dahil, beş maçını kazanır, United bu kez tekler ve son hafta kazananın şampiyon olacağı maçlara çıkılır. Manchester City'e galibiyeti ve şampiyonluğu getiren golü Kun Agüero uzatmaların dördüncü dakikasında attığında, 44 yıldır şampiyon olmayan takımın, şampiyonluk nedir bilmeyen taraftarları Etihad Stadı'nın çimlerinde yuvarlanmaya başlar. Bunlar güzel oyunun güzel hikayeleri. Bir de madalyonun öteki yüzü var elbette. 

10 gün önce "Mustafa Özel kim?" diye sorulsa sokakta, muhtemelen kimsenin verecek bir cevabı yoktu. Google ise bu ismi yazdığımızda çok sayıda esere imza atmış Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir iktisatçı ile tanıştırıyordu bizi. Sonra bir başka Mustafa Özel bir dakikada meşhur oldu memlekette. Kasımpaşa-Beşiktaş maçında ne skor ne de oyun Beşiktaş açısından iyi gitmiyordu. Kasımpaşalı Donk dünyanın en garip ve saçma hareketlerinden birine imza atmış ve elindeki ikinci topu oyundaki topa çarptırıp rakibin gol pozisyonunu kesmişti ilk yarıda. Maçın sonu yaklaşırken, sahaya giren ve Fernandes'i tartaklayan Mustafa Özel hikayeyi kendi penceresinden "Beni sahaya ittiler, Fernandes'e sarıldım" diyerek anlattı ertesi gün Emniyet'ten çıkarken. Fıkra gibi işte, zaten bu satırları da sıcak evinden okuyordur. Evet, Andy Warhol haklıydı, bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacaktı ama bu kadarı da değil... Mustafa Özel ertesi gün bir spor programına çıkıp neredeyse Beşiktaş'a taktik veren yorumcu oldu. 15 dakika kaldı canlı yayında ve kolundan sürüklenip stüdyo dışına atıldı. Bu kadar şöhret ona yeterdi! 

Konu eğer sahaya atlamak ve şöhret olmaksa, bunu 15 dakikadan uzun yıllara yayan Jimmy Jump'ı hatırlatmadan olmaz. Dünya onu Euro 2004'te tanıdı. Kupanın finalinde sahaya atlayan ve kafasında Katalanlar'ın alametifarikası, 'barretina' beresi olan Jaume Marquet'in hedefi dört yıl önce Barcelona kaptanıyken, ezeli rakipleri Real Madrid'e imza atan Portekiz milli takımı kaptanı Luis Figo'ydu. 'İhanet eden' Figo'nun yüzüne Barcelona bayrağını atan Jimmy Jump, finalde golü atan Yunanistan'ın golcüsü Charisteas'tan bile meşhur oldu ertesi gün. Hayat işte; o finalde Jimmy Jump sahaya girdiğinde finali yöneten Markus Merk, Mustafa Özel'in sahaya girdiği maçtaki hakem hatalarını yorumlamak için Lig TV stüdyosundaydı. Hayatını o günlerde emlakçılık yaparak kazanan ve sahaya girip şovunu yapmayı en büyük özgürlük olarak tanımlayan Jimmy Jump, 2005'te El Clasico'da da sahaya daldı. Aynı yıl yolu İstanbul'dan da geçti. Olimpiyat Stadı'ndaki Şampiyonlar Ligi finalinde hedefi yine sahaya girmekti ama başaramadı. İki yıl sonra Atina'da sahaya daldığında şovu ziyan oldu çünkü yayıncı kuruluş reklama gitmişti! 2006 Şampiyonlar Ligi finalinde Arsenal'li Henry'ye sahaya girip Barcelona'nın 14 numaralı formasını verdi, Fransız oyuncu ertesi sezon o formayla kariyerine devam etti. Euro 2008 yarı finalinde biz Almanlar karşısında ter dökerken sahaya dalan ve Tibet'e destek verip, Çin'i protesto eden de Jimmy Jump'tı. 2010 Dünya Kupası'nda İspanya'dan Güney Afrika'ya kadar onca yolu sadece kafasındaki 'barretina'yı finalde saha kenarında duran Dünya Kupası'na takmak için gitti. Sahaya girmeyi başardı ama kupaya bir metre kala güvenliklere yakalandı ve sadece 300 dolar ceza ödedi. Formula 1 pistine girmek, sutopu maçında havuza atlamak kesmedi Jimmy Jump'u. 2010'da Norveç'te Eurovision şarkı yarışmasında İspanya sahnedeyken tüm dünya bir kez daha Jimmy Jump ile hasret giderdi. Sanata ilgisi büyüktü. Sokakta kitap sattığı günlerdi ve soluğu Goya ödül töreninde aldı, bıraksalar kürsüden Javier Bardem'in yerine bir de teşekkür konuşması yapacaktı. Hikayesini bir kitapta topladı, geçinebilmek için bugünlerde sitesinden Jimmy Jump imzalı ürünler satıyor 37 yaşındaki Jaume Marquet. Hedefi elbette 2014 Dünya Kupası finali. Milyonlarca fanı da onun Brezilya'da yapacağı şovu merak ediyor. Yolu bir daha İstanbul'dan geçer mi bilinmez ama Jump'un Türkiye'de tuttuğu takım Beşiktaş; evinde de bir forması var. Tehlikenin farkında mısınız? (!) 

21 Aralık 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar


21 Aralık 2013 Cumartesi

14:00 Ankaraspor - Orduspor @TRT 1
14:45 Liverpool - Cardiff @LigTV3
16:30 Dortmund - Hertha Berlin @TRT Spor
17:00 Villarreal - Sevilla @NTVSpor
17:00 Fulham - Manchester City @LigTV3
18:30 Guangzhou - Atletico Mineiro @Tv Em
19:00 Şanlıurfaspor - Mersin İdmanyurdu @TRT Spor
19:00 Beşiktaş - SB Elazığspor @LigTV
19:00 Real Betis - Almeria @NTVSpor Smart HD
19:30 Nürnberg - Schalke 04 @TRT Haber
20:45 Heracles - Vitesse @FOG TV
21:00 Atletico Madrid - Levante @NTVSpor
21:30 Bayern München - Raja Casablanca @Tv Em
23:00 Granada - Real Sociedad @NTVSpor Smart HD

22 Aralık 2013 Pazar

13:00 Espanyol - Valladolid @NTVSpor Smart HD
13:30 Çankırıspor - Kartalspor @Yaren TV
13:30 Samsunspor - Manisaspor @TRT Spor
13:30 Eskişehirspor - Gaziantepspor @LigTV2
13:30 Kayserispor - Torku Konyaspor @LigTV
13:30 Roda - Ajax @FOG TV
15:30 Gent - Club Brugge @TVNet
16:00 Karabükspor - Fenerbahçe @LigTV
16:00 MP Antalyaspor - Gençlerbirliği @LigTV2
16:30 Borussia Mgladbach - Wolfsburg @TRT Spor
17:30 PSV Eindhoven - ADO Den Haag @FOG TV
18:00 Getafe - Barcelona @NTVSpor Smart HD
18:00 Swansea City - Everton @LigTV3
19:00 Bucaspor - Karşıyaka @TRT Spor
20:00 Galatasaray - Trabzonspor @LigTV
20:00 Athletic Bilbao - Rayo Vallecano @NTVSpor Smart HD
22:00 Valencia - Real Madrid @NTVSpor Smart HD

23 Aralık 2013 Pazartesi

20:00 Akhisar Bld. - Sivasspor @LigTV2
20:00 Bursaspor - Kayseri Erciyesspor @LigTV
20:00 Adana Demirspor - Tekden Denizlispor @TRT Spor
22:00 Arsenal - Chelsea @LigTV3

19 Aralık 2013

Goolllll


Geride kalan haftada futbol dünyamızın en çok konuşulan iki fotoğrafı Fenerbahçe ve Galatasaray'ın amansız ezeli rekabetinden doğdu yine. Galatasaraylı futbolcuların attıkları bir golün ardından taraftarlara verdikleri selamı soyunma odasına taşıyan ve takım fotoğrafı veren Fenerbahçeliler'e cevap gecikmedi ve sarı-kırmızılı takım Juventus zaferinin ardından, "Orijinali budur!" diyerek pozu yeniledi. Galibiyet sevinçlerini son yıllarda kolbastı ile kutlayan Trabzonspor'dan sonra soyunma odasına taşan bu mutluluk tablolarını, futbol tarihimizin duvarlarına özenle asalım. Üç direğin arasından meşin yuvarlak filelerle buluştuğunda duran zamanı, yaşadıkları sevinçlerle ölümsüzleştiren futbolcularla bir tura çıkalım. Türk futbolunda klasikleşen bir gol sevinci arıyorsak, bir numara kesinlikle Bursaspor'un timsah yürüyüşü olmalı. 1995- 1997 yılları arasında yeşil-beyazlı formayı giyen Ugandalı futbolcunun takım arkadaşlarını peşine takıp yaptığı timsah yürüyüşü, o ayrıldıktan sonra da devam etti. Musisi, sekiz yıl önce hayatını genç yaşta kaybetti ama Bursaspor'un yeni stadı Timsah Arena'da hatırası hep yaşayacak. Fenerbahçe'de son dönemde Brezilyalı futbolcuların, David ve Roberto Carlos önderliğinde yaptıkları yengeç dansı, Cristian'ın rakiplere "Ağlamayın" jestini herkes hatırlar ama son 20 yılda iz bırakanların ilk üçünde Serhat Akın, Bülent Uygun ve Tuncay Şanlı yer alır. Kadıköy'ün Boğası lakabıyla anılan Serhat'ın iki elini boynuz yaptığı gol sevinci, Tuncay Şanlı'nın iyi zamanlarında, takımı mağlup bile olsa gol attığında rakip tribünlere yaptığı sus işareti ve Bülent Uygun'un asker selamı... Galatasaray cephesinde ise son dönemde Melo'nun, lakabının hakkını vermek için yaptığı pitbull taklidi, Burak Yılmaz'ın Cristiano Ronaldo'yu hatırlatan dizlerinin üzerinde çimde kayışı ve Drogba'nın her biri poster olacak endamdaki heykel duruşları taraftarın gözdesi. Hakan Şükür'lü kadronun bir zamanlar golü atanın, 'takımın hatıra fotoğrafını çekme' taklidi de hafızalarda. Golü atan futbolcunun kramponlarını dizlerine alıp cilalayan takım arkadaşı ise figüranlı gol sevinçlerinin olmazsa olmazı. 


Ülke sınırları dışına çıkalım, önce romantiklerle başlayalım. Gol sevinçleriyle eşine, sevgilisine olan aşkını tüm dünyaya ilan edenler arasında bir numara elbette ki Real Madrid'in efsane golcüsü Raul. Dört çocuğunun annesine attığı her golden sonra nikah yüzüğünü öperek mesaj yollayan Raul'un bir unutulmaz gol sevinci de, Camp Nou'da Barcelona'ya gol attıktan sonra 100 bin kişiye yaptığı sus işareti. Bu sezonun 100 milyon avroluk adamı Gareth Bale'in gol sevinci ise 10 parmağıyla yaptığı kalp işareti. Galli oyuncunun bu gol sevincinin patentini alması ise doğrusu futbol endüstrisinde zurnanın son deliği. Attıkları gollerin ardından sevgilisinin adının baş harfini parmaklarıyla işaret eden ve magazin sayfalarına da malzeme veren romantiklerden aile babalarına geçelim. Yeni doğan çocuğun ardından yaşanan gol sevinci denildiğinde akla Bebeto gelir. Hayali bir beşiği sallayan Brezilyalı golcünün bu gol sevinci uzun yıllar bir salgın haline gelmiş ve ülkemizde de baba olma sevinci yaşayan futbolcular bol bol beşik sallamıştı yeşil sahalarda. Baba olacağının müjdesini verenler dediğimizde akla ilk gelen isim Totti olmalı. Attığı golün ardından topu alıp formasının altına koyan ve "Eşim hamile" mesajı veren İtalyan usta, bir sonraki çocuğunun müjdesini de gol sevincini 'emzik'le vermişti. Totti'nin bir Roma derbisinde Lazio filelerini havalandırdıktan sonra kale arkasındaki canlı yayın kamerasını ele geçirip kendi tribününün sevincini kayıt etmesi de unutulmazlar arasındadır. 



Nesilden nesle taşınan gol sevinçlerinde bir numara Klinsmann'ın gol sevincidir. Ceza sahasında kendini sürekli yere attığı suçlamalarına karşılık gol sevincini çimlere balıklama atlayarak yaşayan Alman yıldızın bu icadı yıllar sonra Liverpoollu Luis Suarez için de ilham kaynağı oldu. Uruguaylı, derbide attığı golden sonra maç öncesinde kendisini yerden yere vuran Everton'un hocası David Moyes'in ayağının dibine balıklama atlamayı tercih etmişti. Atletico Madrid'in unutulmaz golcüsü Kiko'nun okçu selamını devralan Güiza, Fenerbahçe formasıyla saç baş yoldursa da, bugün bile bu selamıyla hatırlanıyor. Gol sonrası takla atanların atası kesinlikle Real Madrid'in Meksikalı efsane golcüsü Hugo Sanchez'dir. En 'cool' gol sevinci denilince Manchester United formasıyla attığı bir golün ardından yerinden kıpırdamayan Eric Cantona'nın yüz ifadesi gelir akla. Robot dansı yapan, Peter Crouch da unutulmazdır ama dans o kadar kötüdür ki, bugün bile izlemesi kabus etkisi yaratır. 



Sahalara veda eden İtalyan golcü Inzaghi'nin iki kolunu açıp San Siro tribünlerine koşarkenki coşkusu çokça Arjantin futbolunun izlerini aşar. Tangocular için gol sevinci demek, eski stadyumlarda tribünlerin tel örgülerine tırmanıp taraftara sarılmaktır da; bu, Avrupa futbolunda sarı kartla cezalandırılır. "Faşistim, ırkçı değilim" diyen Lazio'lu Di Canio'nun verdiği Hitler selamı; Pele başta olmak üzere, eski yıldızların şaşkın ördek gibi oldukları yerde zıpladıkları gol sevinçleri... Ne goller biter, ne sevinçleri. Bu gollü bu filmin sonunu David Silva ile yapalım. Gol atınca sol bileğindeki dövmeye öpen İspanyol oyuncunun uzun süre kız arkadaşına mesaj yolladığı sanıldı futbol dünyasında. Gerçek ise çok farklıydı. David Silva 15 yaşındayken, beş yaşındaki kuzeni Cynthia'yı kaybetmiş ve küçük kızın hatırasını sol bileğine yaptırdığı 'Cynthia' dövmesiyle yaşatıyordu... Hayat...

Barça vs. City

Şampiyonlar Ligi'nde Manchester City-Barcelona eşleşmesi... Oyuncuların kulüplerine bonservis maliyetlerine. 

13 Aralık 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar



13 Aralık 2013, Cuma
20:00 Fenerbahçe - Akhisar Bld. @LigTV
20:00 Torku Konyaspor - Karabükspor @LigTV2
21:30 Hertha Berlin - Werder Bremen @TRT HD
21:30 Montpellier - Saint-Etienne @Tivibu
22:00 Levante - Elche @NTVSpor Smart HD

14 Aralık 2013, Cumartesi
13:30 Sivasspor - Çaykur Rizespor @LigTV
14:00 Manisaspor - Balıkesirspor @TRT 1
14:45 Manchester City - Arsenal @LigTV3
16:00 Elazığspor - MP Antalyaspor @LigTV
16:30 Bayern München - Hamburger SV @TRT3 Spor
17:00 Osasuna - Real Madrid @NTVSpor Smart HD
17:00 Chelsea - Crystal Palace @LigTV3
18:00 Rennes - Paris SG @Tivibu
19:00 Kayserispor - Eskişehirspor @LigTV2
19:00 Catania - Verona @Tivibu
19:00 Rayo Vallecano - Granada @NTVSpor Smart HD
19:30 Wolfsburg - Stuttgart @TRT Haber
19:30 Hull City - Stoke City @LigTV3
21:00 Guingamp - Monaco @Tivibu
21:00 Barcelona - Villarreal @NTVSpor Smart HD
22:15 SportingCP - Belenenses @Tivibu
23:00 Malaga - Getafe @NTVSpor Smart HD

15 Aralık 2013, Pazar
13:00 Almeria - Espanyol @NTVSpor Smart HD
13:30 Cambuur - Ajax @Fog TV
15:00 Bordeaux - Valenciennes @Tivibu
15:30 Gençlerbirliği - Galatasaray @LigTV
15:30 Standard Liege - Genk @TVNet
15:30 Feyenoord - Groningen @Fog TV
15:30 Aston Villa - Manchester United @LigTV3
16:30 Schalke 04 - Freiburg @TRT Spor
17:30 Utrecht - PSV Eindhoven @Fog TV
18:00 Lille - Bastia @Tivibu
18:00 Real Sociedad - Real Betis @NTVSpor Smart HD
18:00 Tottenham - Liverpool @LigTV3
18:30 Leverkusen - Eintracht Frankfurt @TRT Haber
19:00 Gaziantepspor - Kayseri Erciyesspor @LigTV2
19:00 Kasımpaşa - Beşiktaş @LigTV
19:00 Mersin İdmanyurdu - Ankaraspor @TRT Spor
19:00 Gent - Anderlecht @TVNet
19:30 Juventus - Sassuolo @Tivibu
20:00 Sevilla - Athletic Bilbao @NTVSpor
20:15 Olhanense - Benfica @Tivibu
21:45 Napoli - Inter @Tivibu
22:00 Lyon - Marseille @Tivibu
22:00 Atletico Madrid - Valencia @NTVSpor
22:15 Rio Ave - Porto @Tivibu
23:00 Velez Sarsfield - San Lorenzo @TVNet

16 Aralık 2013, Pazartesi
13:00 UEFA Şampiyonlar Ligi / Kura Çekimi @Eurosport
14:00 UEFA Avrupa Ligi / Kura Çekimi @Eurosport
20:00 Karşıyaka - Samsunspor @TRTSpor
20:00 Trabzonspor - Bursaspor @LigTV
21:45 Milan - Roma @Tivibu
23:00 Valladolid - Celta Vigo @NTVSpor Smart HD

8 Aralık 2013

Ultras Sur'un Sonu


Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi İspanyollar da tribün kültürünü İtalya'dan ithal ettiler. 70'lerin ortasına kadar General Franco döneminde içe kapanık yaşayan ve sosyal hayatı gibi tribünleri de Avrupa'dan izole olan İspanyollar,İtalya'da 80'lerde çıkışa geçen Ultras hareketinin peşinden gittiler. Ülkenin Avrupa arenasında en başarılı kulübü Real Madrid'in Akbaba Beşlisi lakaplı Butragueno, Manola Sanchis, Martin Vazquez, Michel ve Pardeza'lı kadrosuyla fırtına gibi estiği yıllarda doğan Ultras Sur taraftar grubu, Roma ve Torino'daki taraftar gruplarının ritüellerini taklit etmeye başladı. Maça forma giymeden giden, Avrupa'da çıkışa geçen "Casual" giyim modasına uyan ateşli taraftar topluluğu. 80'lerde siyasi duruşları pek fazla tartışılmayan ve fanatik taraftar grubu olarak bilenen Ultras Sur, Madrid'in öteki yakasında kendine sert bir rakip buldu. A.Madrid'in taraftar grubu Frente Atletico. Madrid derbilerinde saha içindeki gergin atmosferi 90'lı yıllarda önce Santiago Bernabeu ve Vicente Calderon Stadı çevresine taşıyan 2 taraftar grubu bununla da yetinmedi ve haftanın 7 günü sosyal hayatın parçası olan cafe ve barlar da 2 taraf arasında ayrılık noktası oldu. El Drakkar, Atletico Madridlilerin girmesinin yasak olduğu bir mekandı ve Real Madrid'in taraftar grubu Ultras Sur'un kontrolü altındaydı. Ezeli rekabetin iki yakasındaki iki Ultras grubu, Barcelona, Madrid'e geldiğinde şehir kardeşliği adına birleşti ve Katalanlar'a Madrid'i dar etti.

İngilizler sert tedbirlerle holiganların son temsilcilerini de tribünlerden yok ederken, İtalya ve İspanya'da Avrupa Birliği'ne girdikten sonra doğan ekonomik kriz ve yabancı işçi sayısı yüzünden yükselişe geçen milliyetçilik kendini sokaklar kadar tribünlerde de hissetirdi. İtalya'da bir zamanlar sol görüşlü insanların, sağ görüşlü Lazio'nun rakibi olarak gördükleri Roma'da tribünler Neo Nazilerle dolarken, İspanya da bundan nasibini aldı. Real Madrid'in bir zamanlar kale arkasında gol sevincinde tel örgülere tırmanan ateşli taraftartarları artık ırkçı tezahüratlarla rakip futbolcuları taciz ediyor ve Endülüs bölgesinden gelen taraftarlarla kavgalara giriyorlardı.

Real Madrid'de Raul ve Roberto Carlos gibi efsane futbolcuların desteğini alan ve Santiago Bernabeu Stadı'nda güney kale arkası tribünün alt katında 250 kombineyi kulüpten 15 yıldır bedava alan Ultras Sur'a dur diyen Real Madrid Başkanı Florentino Perez oldu. 800 taraftarın üye olduğu Ultras Sur grubu artık yoldan çıkmıştı. Deplasman organizasyonu ve Şampiyonlar Ligi maçları için ödenekleri kesildi. Artık 40'lı yaşlarda olan eski liderleri bir işim ve ailem var diye gruptan uzaklaşınca, grubun liderliğini ele geçiren Fırtına lakaplı Antonio'nun Atletico Madrid taraftarı olduğu gerçeği Ultras Sur grubunun sonunu hazırladı. Barcelona eski başkanı Laporta'nın Ultras Sur gibi başa bela bir grup olan Boixos Nois'e verdiği biletleri kesmesinin ardından bir radikal adımı da Valencia kulübü atmış ve Ultras grubunun kombinelerini iptal etmişti. "Bu kulübü, futbolcular ya da Ultras'lar değil, üyelerin seçtiği yönetim yönetir" diyen Real Madrid Başkanı Perez, 30 yıldır Santiago Bernabeu'da olan Ultras Sur grubunun artık toplu olarak maça giremeyeceğini ve kale arkası tribünlerinin gerçek genç taraftarlara açılacağını duyurdu.

7 Aralık 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar



7 Aralık 2013, Cumartesi
14:00 Ankaraspor - Adanaspor @TRT 1
14:45 Manchester United - Newcastle United @LigTV3
16:30 Werder Bremen - Bayern München @TRTSpor
17:00 Southampton - Manchester City @LigTV3
18:00 Paris SG - Sochaux @Tivibu
19:00 MP Antalyaspor - Kasımpaşa @LigTV2
19:00 Samsunspor - Orduspor @TRTSpor
19:00 Çaykur Rizespor - Fenerbahçe @LigTV
19:00 Anderlecht - Waasland-Beveren @TVNet
19:00 Livorno - Milan @Tivibu
19:30 Dortmund - Leverkusen @TRT Haber
19:30 Sunderland - Tottenham @LigTV3
19:45 Ajax - NAC Breda @Fog TV
21:00 Reims - Nice @Tivibu
21:45 Napoli - Udinese @Tivibu
21:45 PSV Eindhoven - Vitesse @Fog TV
22:15 Porto - Sporting Braga @Tivibu
23:00 Sporting Kansas City - Salt Lake @Sports TV
23:30 Nautico - Corinthians @LigTV3
8 Aralık 2013, Pazar
13:30 Balıkesirspor - Karşıyaka @TRTSpor
13:30 Akhisar Bld. - Torku Konyaspor @LigTV
13:30 Roma - Fiorentina @Tivibu
13:30 Heerenveen - Feyenoord @Fog TV
15:00 Bordeaux - Lille @Tivibu
15:30 Oud-Heverlee Leuven - Standard Liege @TVNet
15:30 Fulham - Aston Villa @LigTV3
16:00 Bursaspor - Gençlerbirliği @LigTV
16:00 Karabükspor - Kayserispor @LigTV2
16:00 Torino - Lazio @Tivibu
16:30 Denizlispor - Fethiyespor @TRTSpor Web
16:30 Freiburg - Wolfsburg @TRTSpor
18:00 Bastia - Lyon @Tivibu
18:00 Arsenal - Everton @LigTV3
18:30 Eintracht Braunschweig - Hertha Berlin @TRT Haber
19:00 Gaziantepspor - Trabzonspor @LigTV
19:00 Boluspor - İst.Büyükşehir Bld. @TRTSpor
19:45 Gil Vicente - SportingCP @Tivibu
21:00 Atletico Paranaense - Vasco da Gama @LigTV3
21:45 Inter - Parma @Tivibu
22:00 Monaco - Ajaccio @Tivibu
9 Aralık 2013, Pazartesi
13:30 Göztepe - Tarsus İdman Yurdu @Kanal 35
20:00 Kayseri Erciyesspor - Eskişehirspor @LigTV2
20:00 Beşiktaş - Sivasspor @LigTV
20:00 Bucaspor - Mersin İdmanyurdu @TRTSpor
22:00 Swansea City - Hull City @LigTV2

1 Aralık 2013

Aşkımız Renklere
Sizlere Değil!


Yurtdışına transfer olan Türk futbolcular büyük bir keyifle anlatırlar: "Orada maç bittiğinde taraftar evine gider, kimse skoru sorgulamaz. Futbolun bir oyun olduğunu bilirler. Futbolcunun da üzerinde baskı olmaz." Bizim futbol kültürümüze "Keşke" dedirten bu anılar ne kadar gerçektir bilinmez. "Yenilsen de yensen de taraftarın senle, üzüntünle sevincinle seninle birlikte" insanın yüreğini titreten bir tezahürat ama gelin 'ayın karanlık yüzü'ne birlikte bakalım. 

Tesisi ziyaret (!) etmek: 
Fenerbahçe'de kaleci Rüştü'nün Pendik mağlubiyeti sonrasında Dereağzı tesislerinde darp edilmesi artık arşivlerde ama en taze örneği Galatasaray taraftarının geçen hafta Florya'ya gidip tesislerde futbolcularla yaptıkları '21 gram' toplantısı. Sahaya yüreklerini koymak konusunda uyarılan son iki sezonun şampiyon kadrosu Sivasspor maçını kazanınca "Bakın işe yaradı" diyenler, Real Madrid maçında yenilen dört gole "Ben de bir şey anlamadım" diyen takımın teknik direktörü Mancini gibi bir açıklama getiremediler elbette. İdman sahasına yapılan ziyaretler bize özgü değil tabii, bir Akdeniz geleneği. İtalyan ve İspanyol taraftar grupları da işler yolunda gitmeyince ültimatom vermek için soluğu tesisin kapısında alıyorlar. En ilginci de plazalardan çıkan beyaz yakalı Atletico Madrid taraftarlarının yıllar önce takım elbiseyle tesisleri ziyaret ettiklerinde şirket patronlarına yakalanmamak için taktıkları maskeler. 

Stadyumdan çıkarmamak: 
Son 30 yılının en kötü sezonunu yaşayan Milan geçen hafta sahasında yine kazanamayınca San Siro Stadı'nın dışında biriken taraftarlar takım otobüsünün çıkışına izin vermediler. Taraftar barikatının tek isteği vardı. Takım kaptanları gelecek ve durum değerlendirmesi yapılacaktı. Sevilen adamlar, kaleci Abbiati ve Kaka ile yapılan ayaküstü toplantıda "Düzeleceğiz" sözünü alan taraftarlar evlerinin yolunu tuttu ve Milan, dört gün sonra Celtic deplasmanında üç golle kazandı. Ya rakip Celtic olmasa! Milan gibi Valencia taraftarı da eski günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyor. Onlar da bu sezon Mestalla Stadı'nda takımlarını saatlerce mahsur bıraktılar. 

Havaalanında karşılamak: 
Deplasman mağlubiyetlerinin ardından havaalanı çıkışında takımı protesto etmek de bizde olduğu kadar İtalya ve İspanya'da da yaygın. Gecenin bir yarısı mağlubiyetin üzüntüsüyle uçaktan boynu bükük inen ve dünyayla irtibatlarını kulaklarındaki tek tip pahalı kulaklıklarla kesen futbolcuların ruhunu sorgulama seansına katılan taraftarlar işlerini bitirip evlerine giderken gelecek haftaların fikstürünü sorgular yolda. 

Tribünden kötü tezahürat: 
"Aşkımız renklere, sizlere değil", "Formayı çıkarın, çıplak oynayın", "En büyük taraftar, futbolcular sahtekar" işler yolunda gitmediğinde cefasını çekerken vefasını eksik eden taraftarın dilinden düşmeyen tezahüratlar. Sahaya sırtını dönen tribünlerin, beyaz mendil sallayarak takımı protesto eden İspanyollar'ın yine bir incelikleri vardır da kendi futbolcusunu ağır dille taciz edenin sokağın ağzıyla söylersek yatacak yeri yoktur. Ağır hakaretler yüzünden sahayı ağlayarak terk eden Trabzonsporlu Volkan Şen'i kim unutabildi ki? Daha beter bir örneği ise geçen hafta İspanya'da yaşanan... Derbide Sevilla'ya 4-0 mağlup olan ligin son sırasındaki Real Betis'in Brezilyalı oyuncusu Paulo kırmızı kart görüp takımını 10 kişi bırakınca kendi taraftarının ırkçı tacizine uğradı ve soyunma odasına göz yaşları içinde gitti. 

Taraftarlığın karanlık yüzünde örnekler ver ver bitmez. Tribünün protestosuna el-kol hareketleriyle karşılık veren Cristian Vieri'nin Milano'da sahibi olduğu Baci restoranın saldırıya uğraması, 2000 yılında işler yolunda gitmeyince kendi takımlarının otobüsüne Milano'da molotof kokteyli atan Interliler, deplasman yasağı yüzünden derbiye gidemeyince takımlarının da maça çıkmaması için otel önünde ölüm tehditleri savuran Nocerina taraftarları, futbolcuların eğlendikleri gece kulübünü terk etmelerini salık veren Napolili ağır abiler... Zor zamanların hikayelerini tatlı bir sonla bitireyim yine de ben. Tesise galibiyet sözü almak için bir tepsi baklava götürmek, ilk dilimi takım kaptanının ağzına tıkıştırmak bu toprakların geleneğidir. Futbolcusuna tiramisu ikram eden İtalyan, churros yediren İspanyol taraftar göremezsiniz. O zaman baklavaya da; takımınıza sahip çıkın. İyi günde, kötü günde... (SABAH PAZAR) 

29 Kasım 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar


29 Kasım 2013 Cuma
20:00 Elazığspor - Bursaspor @LigTV
20:00 Sivasspor - Antalyaspor @LigTV2
21:00 Roda - Twente @FogTV
21:30 Wolfsburg - Hamburg @TRT HD
21:30 Marseille - Montpellier @Tivibu
23:00 Villarreal - Malaga @NTVSpor Smart

30 Kasım 2013 Cumartesi
14:00 Mersin İdman Yurdu - Samsunspor @TRT1
14:00 İstanbul BB - Adana Demirspor @TRT WebTV
15:30 Kayserispor - Akhisar Belediye @LigTV
16:30 Mainz - Borussia Dortmund @TRTSpor
17:00 Cardiff City - Arsenal @LigTV3
17:00 Elche - Atletico Madrid @NTVSpor
19:00 Orduspor - Balıkesirspor @TRTSpor
19:00 Gençlerbirliği - Gaziantepspor @LigTV2
19:00 Celta Vigo - Almeira @NTVSpor Smart
19:00 Parma - Bologna @Tivibu
19:30 Schalke 04 - Stuttgart @TRTHaber
20:00 Fenerbahçe - Beşiktaş @LigTV
21:00 Valenciennes - Lille @Tivibu
21:00 Real Madrid - Valladolid @NTVSpor Smart
21:45 Genoa - Torino @Tivibu
22:15 Academica - Porto @Tivibu
23:00 Espanyol - Real Sociedad @NTVSpor Smart
23:30 Fluminense - Atletico Mineiro @LigTV3

1 Aralık 2013 Pazar 
13:00 Real Betis - Rayo Vallecano @NTVSpor Smart
13:30 Ado Den Haag - Ajax @FogTV
13:30 Kahramanmaraşspor - Boluspor @TRT WebTV
13:30 Catania - Milan @Tivibu
14:00 Karşıyaka - 1461 Trabzon @TRTSpor
14:00 Tottenham - Manchester United @LigTV3
15:00 Bordeaux - Ajaccio @Tivibu
15:30 Lierse - Standard Liege @TVNet
15:30 Feyenoord - PSV Eindhoven @FogTV
15:30 Trabzonspor - Kayseri Erciyesspor @LigTV
16:00 Atalanta - Roma @Tivibu
16:00 Inter - Sampdoria Tivibu
16:05 Hull Cİty - Liverpool @LigTV3
16:30 Hannover 96 - Eintracht Frankfurt @TRT Spor
18:00 Bastia - Evian @Tivibu
18:00 Granada - Sevilla @NTVSpor Smart
18:10 Chelsea - Southampton @LigTV3
18:30 Borussia M.Gladbach - Freiburg @TRTHaber
19:00 Anderlecht - Cercle Brugge @TVNet
19:00 Adanaspor - Bucaspor @TRTSpor
19:00 Eskişehirspor - Karabükspor @LigTV2
19:00 Kasımpaşa - Galatasaray @LigTV
19:30 Juventus - Udinese @Tivibu
19:45 Rio Ave - Benfica @Tivibu
20:00 Valencia - Osasuna @NTVSpor Smart
21:00 Cruzeiro - Bahia @LigTV3
22:00 San Lorenzo - Estudiantes @TVNet
22:00 Paris Saint Germain - Olympique Lyonnais @Tivibu
22:00 Athletic Bilbao - Barcelona @NTVSpor Smart

2 Aralık 2013 Pazartesi
15:00 Rostov - CSKA Moskova @LigTV3
20:00 Şanlıurfaspor - Ankaraspor @TRTSpor
20:00 Torku Konyaspor - Çaykur Rizespor @LigTV
20:00 Fiorentina - Verona @Tivibu
22:00 SS Lazio - Napoli @Tivibu

24 Kasım 2013

Futbolda Hangi
Kurallar Değişsin?


Futbolu sevmiyorsanız biliyorum sayfayı çevireceksiniz ama sevip de, kız-erkek fark etmez, çocukluğunda oynamayan var mıdır? Hani ofsayt kuralının olmadığı, taştan kalelerle, belden üstün aut olduğu; üç korner kazananın penaltı noktasına yürüdüğü; tartışmalı pozisyonlar için Ahmet Çakar-Erman Toroğlu'na ihtiyaç duyulmadan "Adamın gol diyor oğlum" ile çözüldüğü mahalle futbolu... Oyunu güzel kılan da bu zaten, basitliği. Kırlık, çimenlik alan da buldun mu ne âlâ... 

Kebapçıdan çıkıp gece saat 02.00'de halı sahaya maça giden mahallenin eski ağabeyleri hiç radarımızda değil, onu bilesiniz. Büyüyünce iş ciddileşiyor tabii, hayata benzer ya futbol; kurallar devreye giriyor... Onlarca kural, detay, zırt pırt değişen ofsayt kuralı mesela, gençlik yıllarının kabusu. Semt sahasındaki amatör maçta da, 100 bin kişilik stadyumda da oynansın, hangi coğrafyada top santra noktasına konulursa konulsun kurallar hep aynı. Kalenin boyutundan sahanın 10 metre eksik 10 metre fazla boyuna, ofsayt kuralından frikikte defansın açıldığı 9.15'e kadar. Tabii her şey kitapta yazdığı gibi okunmuyor sahada. Elinde düdükle sahaya çıkan bir adam milyonların mutluluğunu bir saniyede büyük bir kedere dönüştürecek karara imza attığında, işte biz buna hakem yorumu diyoruz. Verilmeyen penaltılar, çıkmayan sarı, kırmızı kartlar, fauller, kalkmayan ofsayt bayrakları, hakkınca uzatılmayan maçlar... Gelsin sonra o hakem yorumuna yapılan eski hakem yorumları, "As kardeşim düdüğünü" haykırışları... 

Futbolu güzel kılanın değişmeyen kuralları olduğu söylenir. Doğruyla alakası yoktur. 5 metre boyundaki kalelerle başlayan oyunda bugün kale yüksekliği 2.40. Bir zamanlar 180 metre boyundaki sahalarda koşturan futbolcular artık 90 dakikada 10-12 km'yi 110 metre zeminlerde koşuyor. Bir zamanlar ofsayt için üç adam gerekliyken, şimdi aktifi-pasifi, 'vücut ofsayt kollar değil' kargaşası içinde futbolsever kaybolmuş durumda. Futbolun kuralları 150 yıldır değişiyor, hem de çok sık değişiyor ve bunu her ülke kendi kafasına göre yapamıyor. "Oyunu biz bulduk ama hep kaybediyoruz" diyen Britanyalılar, Uluslararası Futbol Birliği Kurulu'nda İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda'nın temsiliyle dört oya sahip. Dünyada futbolun patronu olan FIFA ise değişiklik taleplerini görüşmek için yılda iki kez toplanan kurula dört adamıyla giriyor ve kural değişikliği için altı ve üstünde oy gerekiyor. Yani ne Adalılar bir kuralı tek başına değiştirebilirler; ne de FIFA, dört adamıyla, keşfedenlere söz geçirebilir. İz bırakan değişiklikler deyince hepimizin aklına ilk gelen, geri pasta kalecinin elle topu tutamaması galiba ilk sırayı alır. Artık degaj öncesi topu dört kez sektiren ceylan gibi kaleciler de yok, ofsayt için iki adam da aranmıyor, uzatma dakikalarını hakem kenara bildirmek zorunda, üç olan hakem sayısı dünyanın birçok liginde artık altı. Arkadan yapılan kasıtlı faullere "Kırmızı çıkar" deniyor ama çok seferinde çıkmıyor ve oyunun dürüstlüğü adına sahanın neresinde olursa olsun hakemi aldatana sarı kart çıkıyor, ya da doğrusu pratikte ceza sahası içinde çıkıyor. Gelin bu pazar oyunun kurallarını beraberce değiştirelim. Bakalım ne kadarına katılırsınız? Ceza sahası içinde son adamın yaptığı penaltıda çıkan kırmızı kart çıkmasın artık. Hem golü yiyor, hem de 10 kişi kalıyorsun sahada. Bir suça iki ceza olmaz ise o kırmızı kart da sarı olmalı. Taçtan ofsayt yoksa kornerden de olmasın, olunca takımlar komik duruma düşüyorlar 3 metrekare alanda, ne karizmalar dağılıyor o anda, bilirsiniz. 120 dakika sonunda penaltı vuruşlarına gidilmesin, iki saat ter döken futbolcular biraz daha sıksınlar dişlerini ve oyunu gol atıp hak eden kazansın. 

Madem bu dünya hepimizin, Schengen vizesi de kalksın, iki ayaklı turlarda deplasmanda atılan golün avantajı da... 90 dakikada top maksimum 65-70 dakika oyunda kalıyor, tribündeki, ekran başındaki milyonların 20-25 dakikasına ayıp edilmesin, top sahayı terkettiğinde kronometre de dursun, basketbola selam çakılsın. Kaleciler, ellerinin iki katı büyüklüğünde eldiven giymesinler, çatala giden topları raket kadar ellerle çıkarmasınlar, çığrından çıkan top teknolojisine son nokta konulsun, 80'lerin toplarıyla futbol oynansın, meşin yuvarlak bilelim yine onu... Gol sevinçlerinin katili "Ofsayt kalksın" demek için ise geç kaldık... Malum bir zamanlar iş adamı Besim Tibuk, "İktidar olursam; ofsaytı kaldıracağım" sözü vermişti meydanlarda. Pozisyonu çok açık ofsayttı Besim Bey'in. Oyun da, hayat da kaldığı yerden devam etti... 

Arbitro ve...


İtalyan sineması ve futbol olunca duyurmamak olmaz. Arbitro (hakem) Türkiye'ye geliyor... 

IV. İtalyan Sinemasıyla Buluşma 
İstanbul 2013 
 29 Kasım - 5 Aralık 

Açılış ve ilk gösterim 
Yalnız geziyorum 
Yönetmen Maria Sole Tognazzi’nin 
katılımıyla 
Cuma 29 Kasım 2013, saat 20.30 

CineMajestic, salon 4 
İstiklal Cad. Ayhan Işık Sok. n.10 
Beyoğlu-İstanbul 

29 Kasım-5 Aralık 2013 tarihleri arasında önemli Uluslararası Festivallerden (Venedik, Tokyo, Montréal,  Londra, Villerupt, Rio de Janeiro, Toronto, Grenoble, Annecy, New York, Busan, Locarno) ödüllerle dönen en 
yeni yedi italyan yapımı film ilk kez İstanbullu seyircilerle buluşuyor: 

Yaşasın Özgürlük (2012) 
bir Roberto Andò filmi 
Hakem (2013) 
bir Paolo Zucca filmi 
İnsan Faktörü (2013) 
bir Bruno Oliviero filmi 
Korkusuz (2013) 
bir Gianni Amelio filmi 
Yalnız geziyorum (2013) 
bir Maria Sole Tognazzi filmi 
Sınıfım (2013) 
bir Daniele Gaglianone filmi 
Cambazlar (2012) 
bir Ivano De Matteo filmi 

PROGRAM 

29 KASIM 
saat 20.30 Yalnız geziyorum, açılış filmi 
Yönetmen Maria Sole Tognazzi’nin katılımıyla 
30 KASIM 
 saat 16.00 Yalnız geziyorum 
 saat 18.00 Cambazlar 
Aktris Rosabell Laurenti Sellers’in katılımıyla 
 saat 20.30 Hakem 
Aktör Jacopo Cullin’in katılımıyla 
1 ARALIK 
saat 16.00 Yaşasın özgürlük 
saat 18.00 Korkusuz 
Aktör Gabriele Rendina’nın katılımıyla 
saat 20.30 Sınıfım 
Yönetmen Daniele Gaglianone’nin katılımıyla 
2 ARALIK 
saat 16.00 Hakem 
saat 18.00 Cambazlar 
saat 20.30 İnsan faktörü 
3 ARALIK 
saat 16.00 Sınıfım 
saat 18.00 Korkusuz 
saat 20.30 Yaşasın özgürlük 
Yönetmen Roberto Andò’nun katılımıyla 
4 ARALIK 
saat 16.00 Hakem 
saat 18.00 İnsan faktörü 
saat 20.30 Korkusuz 
5 ARALIK 
saat 16.00 Yaşasın özgürlük 
saat 18.00 Yalnız geziyorum 
saat 20.30 İnsan faktörü 

22 Kasım 2013

Hafta Sonu Naklen Yayınlar


22 Kasim 2013 Cuma
21:30 Stuttgart - Borussia M'Gladbach @TRTHD
22:00 Valladolid - Osasuna @NTVspor Smart HD

23 Kasim 2013 Cumartesi
14:00 1461 Trabzon - Orduspor @TRT1
14:45 Everton - Liverpool @LigTV 3
15:30 Caykur Rizespor - Kayserispor @LigTV
16:30 Eintracht Frankfurt - Schalke 04 @TRT Spor
17:00 Arsenal - Southampton @LigTV 3
17:00 Barcelona - Granada @NTVSpor Smart
19:00 Denizlispor - Istanbul BB @TRT Spor
19:00 Bursaspor - Kasimpasa @LigTV 2
19:00 Galatasaray - Sivasspor @Lig TV
19:00 Real Sociedad - Celta Vigo @NTVSpor
19:30 Borussia Dortmund - Bayern Munih @TRT Haber
19:30 West Ham United - Chelsea @Lig TV 3
19:45 PSV - Heerenveen @Fog TV
21:00 Almeira - Real Madrid @NTVSpor Smart
21:45 Ajax - Heracles @Fog TV
23:00 Atletico Madrid - Getafe @NTVSpor
23:30 Vasco de Gama - Cruzerio @Lig TV 2
02:50 Sporting Kansas - Houston Dynamo @SportsTV

24 Kasim 2013 Pazar
11:30 Lokomotiv Moskova - Dinamo Moskova @Lig TV 3
13:00 Levante - Villarreal @NTVSpor Smart
13:30 Ankaragucu - Alanyaspor @Baskent TV
13:30 Kayseri Erciyesspor - Gençlerbirligi @Lig TV
15:30 Manchester City - Tottenham @Lig TV 3
16:00 Gaziantepspor - SB Elazigspor @LigTV
16:30 Hamburg - Hannover 96 @TRT Spor
17:30 Twente - NAC Breda @Fog TV
18:00 Cardiff City - Manchester United @Lig TV 3
18:00 Rayo Vallecano - Espanyol @NTVSpor Smart
18:30 Werder Bremen - Mainz @TRT Spor
19:00 Antalyaspor - Fenerbahce @Lig TV
19:00 Trabzonspor - Eskisehirspor @Lig TV 2
20:00 Elche - Valencia @NTVSpor Smart
21:00 Flamengo - Corinthians @Lig TV 2
22:00 Sevilla - Real Betis @NTVSpor Smart
04:00 Portland Timbers - Real Salt Lake @SportsTV

21 Kasim 2013 Pazartesi
20:00 Samsunspor - Adanaspor @TRT Spor
20:00 Akhisar Belediye - Karabukspor @Lig TV 2
20:00 Besiktas - Torku Konyaspor @Lig TV
22:00 West Bromwich Albion - Aston Villa @Lig TV 3
23:00 Malaga - Atheltic Bilbao @NTVSpor Smart

10 Kasım 2013

Roberto Mancini


Sinyor Roberto Mancini. 27 Kasım 1964. Iesi İtalya doğumlu. Almanya'ya elinde bir valiz çalışmaya gitmek zorunda kalan gurbetçi mobilya ustası Aldo ve hemşire Marianna'nın oğlu. Koyu Katolik eğitimden geçen ve kilise korosundaki görevini, sekiz yaşındayken oynadığı takımın ona ihtiyacı olunca bir kereliğine aksatan ve o gün maçı kazandıktan sonra geleceğini futbolla inşa eden büyük bir yetenek. Futbol için 13 yaşında ailesinin yanından ayrılan ve 17 yaşında İtalya Serie A'da Bologna formasıyla maça çıkan, 15 yıl formasını giydiği Sampdoria'ya tarihinin tek şampiyonluğunu kazandıran ve kulübün bayrak adamı olan bir futbol romantiği. Alametifarikası maçlarda taktığı ve uğuru kabul edilen atkısı. İngiltere'de, atkıyı nasıl bağladığı grafiklerle erkek dergilerinde anlatılan şık bir İtalyan. İki oğlu, bir kızı var. Oğulları da onun yolundan gitti ve ikisi de futbolcu. Kızı Londra'da eğitimine devam ediyor. Ailesine çok düşkün ve oğullarını izleyebildiği her maçtan sonra kıyasıya eleştiriyor. Sanat tutkusu üst düzeyde. Gittiği şehirlerde müzeleri mutlaka geziyor. Tablo koleksiyonu var. Manchester City'de çalıştığı yıllarda soyunma odasında futbolcularına müzik dinlemeyi ve idmanlara gelirken pembe renkte kıyafet giymeyi yasaklamış bir teknik adam. Batıl inançları var. Masada birinin elinden tuzluk almaz, kadehten şarap döküldüğünde bir damlasını mutlaka kulağının arkasına sürer. İtalyan markalarından vazgeçmez. Saha kenarındaki şıklığı çok seferinde Armani imzalı. 


Tatillerini ailesi ve teknik ekibindeki yakın arkadaşlarıyla yapmayı sever. Sardunya'da sık sık görünür ama kafasını dinlediği yer, doğduğu Iesi yakınlarındaki, Adriyatik Kıyısı'ndaki Senigallia. Plajda mutlaka elinde bir kitap olur. Sinyor Mancini'nin fobisi uçak korkusu. Gece uçuşlarını hiç sevmez, gerekirse takımını gittiği deplasmanda bir gece konaklatır ve gündüz uçmayı tercih eder. Futbol oynadığı yıllardaki takım arkadaşlarına göre doğuştan bir teknik adam. Lazio'daki son sezonunda teknik direktör Eriksson'un olduğu soyunma odasında takıma taktik veren ve hatta kulübün yeni formalarının dizaynını da belirleyen baskın bir karakter. Kendinizi tek kelimeyle nasıl tarif edersiniz sorusuna "Dahi" cevabını verecek kadar yüksek özgüvene sahip ve bulunduğu her grupta liderliği ele alan bir futbol adamı. Manchester City'de çalıştığı yıllarda gittiği İtalyan restoranları, Bella Italia, San Carlo ve Gusto'nun cirolarının artmasına sebep olan bir trend ikonu aynı zamanda. Her İtalyan gibi hamur işi tutkunu. Takım yemeklerine pizza sipariş eden ancak kilo fazlası olan futbolcuya tahammülü olmayan bir teknik adam. İstanbul'u keşfetmeye çalışıyor. Florya Tesisleri'ne çok uzak olmayan deniz manzaralı bir sitede oturuyor. Vefa, onu en iyi anlatan kelime. Lazio'da beraber futbol oynadığı takım arkadaşlarını (Mihajlovic, Stankovic) Inter'e hoca olunca transfer eden, Milano'daki öğrencilerine Manchester City'ye imza attıran, Galatasaray'daki yardımcısı, eski takım arkadaşı Attilio Lombardo'yu çeyrek asırdır yanından ayırmayan bir futbol adamı. Sinyor Roberto Mancini, Galatasaray Teknik Direktörü. Bu akşam Kadıköy'de ve Türkiye'de her evde... 

Ersun Yanal


Bay Ersun Yanal. 17 Aralık 1961 Buca İzmir doğumlu. Yay burcu. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü mezunu. Şöhreti büyük bir futbolcu değil ama komple bir sporcu. Eğitimi nedeniyle birçok spor dalında yarışmış ve teknik adamlığında da akademik eğitimini hep ön planda tutmuş, yenilikleri ve teknolojiyi yakından takip eden bir futbol adamı. Alametifarikası da dizüstü bilgisayarı. Futbolcularının bireysel performanslarını ekranından takip eden, rakip analizlerini klavye başında yapan, futbolcu sağlığı için fuar gezen, yeni olan her şeyi çalıştığı kulübe kazandıran bir teknik adam. Bay Yanal için mutluluğun anlamı ailesiyle geçirdiği saatler ve futbol sahasında takımının kazandığını gördüğü son düdük. Fobisi yok ama güzel oyunda kaybetmeyi sevmiyor. Milyonların beklentisi olan başarı için çaba gösterdiği futbol sezonları bittiğinde soluğu Bodrum'da alır. Denizcilik en büyük hobisi ve hatta tutkusu. Bir yelkenliyle okyanusu tek başına aşacak kadar denizcilik bilgisine sahip ve usta bir kaptan. En zoru elbette bir takımı yönetmek ama Bay Yanal'ın pilotluk brövesi de var. Ufak bir uçağın kokpitinde bir gün onu görebilirsiniz. Bay Yanal, fotoğrafa da meraklı. Boş zamanlarını fotoğraf çekerek de değerlendirir. Bir erkek, bir kız çocuğu babası. İstanbul'da favori restoranı yok, çünkü en sevdiği sofra evinde ailesiyle oturduğu sofra. Sporcu geçmişi ve teknik adamlık yılları hep sağlıklı beslenmeyle geçmiş. Saatinde yenilen öğünler, meyve, salata ve mutlaka deniz ürünleri. Tatil için fırsat bulduğunda Bodrum'dan vazgeçmiyor ama Akdeniz ülkelerinin hepsine aşık. Sinema tutkusu üst düzeyde, favori filmi bir spor adamı için belki de en güzeli: Al Pacino'lu Kazanma Hırsı/Any Given Sunday


Müzikte uzak durduğu bir tür yok. Pop, rock, klasik, ayırmaz. Karakteri birbirinden farklı 25 kişiden oluşan bir futbol takımını yönettiğinden, okumaları ağırlıklı olarak psikoloji, kişisel gelişim ve felsefe. Futbol üzerine yazılmış kitapları eksiksiz kütüphanesinde bulundurur. Bu sonbaharda Tanıl Bora ve Turgut Yüksel imzalı Çizgi Açığı'nı okudu. Otomobilde favori markası Mercedes. Saha kenarındaki şıklığı ağırlıklı olarak Hugo Boss imzalı. Takım elbiseyi sever ama kadrajlardan çıktığında spor giyimi tercih eder. Teknik adamlığı süresince inandığı ekip çalışması. Teknik ekibini çalıştığı takımlara mutlaka beraberinde getirir. Eğitimci özelliği sayesinde çalıştığı antrenörler bir zaman sonra teknik adam kartvizitine sahip olur. Çalıştırdığı takımları 'Ersun Yanal'ın takımı'na dönüştürmeyi her seferinde başaran bir futbol bilgini. Arda Turan, Caner Erkin, Onur Kıvrak, Selçuk İnan, Umut Bulut ve Burak Yılmaz gibi A Milli Takım'ın kilit isimlerinin futbol gelişimlerindeki bir numaralı aktör. Rol biçtiği futbolcuyu rolünü ezberletene kadar çalıştıran ve başkalaştırabilen bir teknik adam. Sahadaki felsefesi: "Hayat hızlı akıyorsa futbolun da hızlı akması gerekir. Hayatın hakkını vermek için her maçtan keyif almak ve keyif vermek gerekir." Bay Ersun Yanal, Fenerbahçe Teknik Direktörü. Bu akşam Kadıköy'de ve Türkiye'de her evde... 

Class of 92

6 Kasım 2013

Spor İletişimi
Sertifika Programı


Spor İletişimi Sertifika Programı
7. eğitim yılımızda 400’e yakın mezun verdiğimiz sertifika programımızın 2013/2014 Burs Sınavı 9 Kasım Cumartesigünü saat 10.00’da Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde yapılacaktır. Sınav sonucuna göre ilk 4’e %100, 5-10 arasına %50 ve 11-20 arasına %20 burs imkanı verilecektir.
30 Kasım’da başlayacak ve 15 hafta (120 saat) saat süren eğitimin ardından Mezuniyet Sınavı’nda başarılı olan katılımcılara spor medyasında iş ve staj imkanları sunulmaktadır.
Sınav kaydı için son tarih 8 Kasım Cuma saat 12.00.

Spor Hukuku ve Yönetimi Sertifika Programı
5. eğitim yılımızda 350’ye yakın mezun verdiğimiz sertifika programımızın 2013/2014 Burs Sınavı 9 Kasım Cumartesigünü saat 10.00’da Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde yapılacaktır. Sınav sonucuna göre ilk 4’e %100, 5-10 arasına %50 ve 11-20 arasına %20 burs imkanı verilecektir.
30 Kasım’da başlayacak ve 15 hafta (120 saat) saat süren eğitimin ardından Mezuniyet Sınavı’nda başarılı olan katılımcılara spor kulüplerinde, federasyonlarda ve hukuk bürolarında iş ve staj imkanları sunulmaktadır.
Sınav kaydı için son tarih 8 Kasım Cuma saat 12.00.

Programlara kayıt ve tüm detaylar için:
Website: http://scm.khas.edu.tr
Twitter: @KhasSCM
Facebook: /groups/KhasSCM

Detaylı bilgi için Spor Çalışmaları Merkezi Müdürü Emir Güney’e 212 533 6532-1483ve 533 399 5177 nolu telefonlardan ulaşabilirsiniz.

3 Kasım 2013

Diego Simeone: Oyunbozan

İspanya'nın Bodrum'u Marbella'nın belediye başkanlığını yaptığı 11 yıl boyunca kenara koyduğu !) paraların canından çok sevdiği Atletico Madrid'in transferlerine gittiğini 90'lı yıllarda sadece Jesus Gil biliyordu ama gün gelecek tüm ülke bunu Gil, sanık kürsüsüne çıktığında öğrenecekti. Jesus Gil terki diyar edeli dokuz yıl oldu ama futbol dünyası onu 17 yılda 39 teknik adamı kovan ve 141 futbolcuyu transfer eden, koltuğuna hiç sığamayan kulüp başkanı olarak tanıdı. O 141 futbolcudan biri de Diego Simeone'ydi. Güneyden, Sevilla'dan başkent Madrid'e getirilen bıçkın delikanlı... Atletico Madrid, son şampiyonluğunu kazanıp, kupayı da aldığında Simeone, orta sahanın hızarıydı. "Top geçer, adam geçmez" derler ya, işte ondan. Ona sorsanız sahada ağzında bıçakla dolaşan bir çete lideri. 'El Cholo' lakabını çok önceleri ülkesi Arjantin'de almıştı ama Avrupa'da forma giydiği kulüplerde sahadaki mafya lideri oldu hep. Atletico gibi 'Kaybedenler Kulübü' İnter ile 1998'de UEFA Kupası'nı da kazandı, Serie A'da şampiyonluğun ne olduğunu taraftarının iki kuşağının bilmediği Lazio ile de mutlu sona ulaştı. Crespo, Almeyda, Sensini ve Seba Veron'lu Arjantin çetesinin lideri Lazio'yu zafere taşırken başkanlık koltuğunda oturan Sergio Cragnotti de gün gelecek Simeone'nin Atletico Madrid'deki başkanı Jesus Gil gibi sahtecilikten yargılanacaktı. Kader işte... Eski kulüplerini hiç unutmadı ama onlardan birine Inter'e en büyük acıyı da tattırdı. Emre'li Okan'lı İnter, şampiyonluğunu ilan etmek için son hafta gittiği Lazio deplasmanında mağlup olup yere serilirken, tabelada gollerden birinin yanında onun adı yazıyordu. Dünya küçük, o gün üzdüğü Emre, yarım sezon da olsa 10 yıl sonra Atletico'da Simeone'nin öğrencisi oldu. 


Maradona imzalı 'Tanrının eli' golünü ve yüzyılın en güzel golünü aynı maçta yemeyi başaran futbolun mucidi İngilizler'in liginin kenarından geçmedi, çünkü Britanya topraklarında en nefret edilen Arjantinli olmayı başarmıştı. 1998 Dünya Kupası'nda İngilizler'in altın çocuğu Beckham'ın toyluğunu affetmeyip kestiği güzel rol sonrasında oyundan attıran Simeone'ye Beckham cevabı, dört yıl sonra 2002 Dünya Kupası'nda verdi. İngilizler'in Beckham'ın golüyle devirdiği Arjantin gruptan çıkamayıp evinin yolunu erken tutarken, Simeone için de bu üçüncü ve son Dünya Kupası oldu. Tatilde plaj voleybolu oynayıp kaybettiğinde hırsını alamayıp karısıyla kavga edip küsen bıçkın Arjantinli için futbol sahasında her 90 dakika, kazanılması gereken bir kavga oldu. Avrupa görmüş her Güney Amerikalı gibi ülke futboluna eski kıtadan futbol felsefesi taşıdı. İtalya demek defans demekti ve Simeone'nin 30'lu yaşların ikinci yarısında başlayan teknik adamlık kariyeri de "Çanakkale geçilmez" ile başladı. Estudiantes ile 2006'da şampiyon olduğunda takım kaptanı kendisi gibi kürkçü dükkanına dönmeyi tercih eden Lazio'dan eski takım arkadaşı Veron'du. İki yıl sonra River Plate ile şampiyon olduğunda takımın golcüsü Falcao ile de yıllar sonra Atletico Madrid'in soyunma odasında buluştu. Bıçkın Arjantinli için Avrupa'da ilk çalışılacak kulübün Sicilya'da Catania olması tesadüf müdür, bilinmez ama maç kaybedilince, sokakların karıştığı topraklarda takımı küme düşme hattından çıkarıp kurtaran da Simeone oldu. 


Vefa demek Diego Simeone demekti ve ilk çalıştığı Racing, ülkesine çağırınca koşa koşa gitti. Altı ay sonra bir başka eski kulübü Atletico Madrid "Gel" dediğinde, yine koştuğu gibi... Çok gol yiyen Atletico Madrid'i iki ay içinde avuçlarında yoğurdu ve Arda'lı kadro, o geldikten altı ay sonra Avrupa Ligi'ni kazandı. Yetmezdi... Üç ay sonra fiyakalı Chelsea'nin üzerinden dört golle silindir gibi geçtiler. Bu da yetmezdi. Atletico Madrid, 14 yıldır tek bir derbi kazanamamıştı. Kral Kupası finalinde Real Madrid'in stadı Santiago Bernabeu'ya çıkarken futbolcuları "Kupayı Real Madrid alacaksa, önce bizi öldürmeleri gerekiyor" diye sahaya yürüdü ve Simeone'nin çetesi 2-1 kazanıp, Madrid'de bir devri kapadı. Sezon başında kampında 10 günde futbolcularına 120 kilometre koşturan bıçkın Arjantinli, bu sezon İspanya La Liga'da bir oyunbozan. Yıllardır Real-Barça arasında gidip gelen şampiyonluğa göz koyan bir çete reisi. Bir ay önce Real Madrid'i deplasmanda bir kez daha yıkan Diego Simeone'yi yılın teknik adam adayları arasına almayan FIFA'ya yeşil sahada vereceği daha çok cevabı var. Sensei-çekirge ilişkisi mühimdir hayatta. Sensei'ler çok şey öğrettikleri çekirgelerini hiç unutmaz. Kendisini Arjantin'de keşfeden ve Avrupa'da (Pisa) ilk kez forma giymesini sağlayan teknik direktörünün hakkını ödeyemez Arjantinli... Gelin görün ki o teknik adam da bir takımı sıfırdan yarattı, gün geldi dünya futboluna Pirlo gibi bir maestroyu hediye etti ama o da en iyiler listesine giremedi.. Kim mi? Elbette ki Mircea Lucescu...