25 Aralık 2011

Çakma Milan

"2006 Dünya Kupası'nın kötü adamıydı Vikash Dhorasoo. Elemelerde formasını giydiği Fransız Milli Takım formasını Almanya'da Domenech sadece 16 dakika verdi. Bütün kupa boyunca elinde kamera bir yedek oyuncunun Dünya Kupası macerasını Super8 ile filme aldı Dhorasoo. Takım arkadaşları ve Domenech finaller sonrasında onu ekibi satmakla suçladılar. Milan'da yaşadığı hayalkırıklığı sonrasında PSG de baskılara dayanamadı ve sezonun daha ilk haftalarında yol verdi."
Bu satırlar blog arşivinden. Dhorasso için yeni olan ne? Carlo Ancelotti büyük bir ihtimalle Paris Saint Germain'in başına geçecek. Dhorasso için ikisi de tanıdık. 2005 Şampiyonlar Ligi finaliniİstanbul'da yedek kulübesinde izlemişti, o sezon birçok Milan maçını kulübede ve tribünde izlediği gibi.. O da buna vurgu yapmış?
"Ben Ancelotti uzmanıyım. Onu yedek kulübesinden ve tribünden bol bol inceleme şansım oldu."
Ancelotti, Leonardo, Beckham belki de yakında Kaka... Paris'te AC Milan çakması bir kulüp olma yolunda Paris Saint Germain...

4 Büyükler'de Omurga

Total futbol, 4-3-3, tek pas futbolu.... Gider böyle. Total futbol, Bojan Krkiç, yemek masasında tuzluğu istediğinde Puyol’un uzanıp vermesidir demiştim ki Krkiç de valizi toplayıp gitti. Olsun orada ağabeylerin tuzluğu uzatacakları gençler bitmek bilmiyor...

Oyuna elbette 3 hat üzerinden bakıyoruz. Çokça dörtlü defans, son yıllarda iki defansif orta saha, kreatif bir üçlü ve bir son vuruşu. Ya da sahte 9, kanat adamsız oyun, üçü defans, 4-4-2 vs... Onbirin kalitesi için kriterim omurgası. Kaleciden başlayan, stoper, ön libero, orta sahanın pas atan adamı, forvet arkası ve santrfor.. Bu beşlinin arasındaki kalite dengesi takımın da gücünü ortaya çıkartıyor. Sezonun ilk yarısına böyle bakmak istersek eğer...

Bu sezondan geriye son 3 sezonda hatları arasında kalite farkı olan bir Galatasaray vardı sahada. Manav tezgahında üstte tazeler, altta çürükler hesabı, ön taraf fiyakalı, orta saha ve gerisi ise vasat ve vasatın altı. Bu örneğin bu sezon takipçisi Atletico Madrid, Öndeki Arda, Diego, Falcao, Reyes (Adrian) dörtlüsü kağıt üzerinde rakip defanslar için kabus gibiyken arka tarafta genç bir kaleci önünde beli dönmeyen Miranda ve onun önünde rakibi 3 metre uzaktan kovalayan Gabi vs... Teknik adamını kovan, kupadan elenen, ligde yine hüsran yaşayan fiyakalı ama sorunlu Atletico Madrid...

Geçen sezon aldığı 16 mağlubiyetin ardından Fatih Terim Galatasaray’ın omurgasın söküp attı. O hatta bir tek adamın gözünün yaşına bile bakmadı. Muslera, Ujfalusi, Melo, Selçuk ve Elmander... Beş yeni adamla takımın omurgasını kuran Terim, bek problemini bu sezon 3 yıl sonra oyuna geri dönen Hakan Balta ile ve önceleri çok gezdirdiği Eboue ile çözdü ama iki kanadın verimsizliği sezonun ilk 10 haftasında da beklemediği puan kayıplarını getirdi. 17 maçta 11 gol yiyen savunmanın başarısı da bu omurgadaki adamlar arasındaki kalite dengesi ve beşlinin sürekli olarak forma giymesinde yatıyor...

Fenerbahçe’nin omurgasında değişen tek isim Niang yerine Bienvenu. Fenerbahçe’nin geçmişte santrfor tercihleri şöhreti ve istatistiğiyle gelen adamlardı. Bienvenu ise Niang’ın ayrılık kararı sonrasında belki de bir mecburiyet. Volkan, Yobo ve Emre tüm devre boyunca standartın üzerinde kaldılar ki Emre’nin olmadığı maçlarda da Cristian kendi çizgisinin üzerine çıktı. Alex, çok iyi sezonların ardından sallandığı sezonların ilk yarılarından birini ortaya koydu. Bu omurganın en zayıf halkası Bienvenu’nun yerine bir ismi de Aykut Kocaman zaten bugünlerde arıyor.

Beşiktaş’ta omurgada adı geçmeyen Quaresma’sız bir cümle kurmak kolay değil ama bu hattın üzerinde yeni gelen Egemen, kariyerinin en iyi günlerini geçiriyor. Kalede Cenk ve Rüştü de çokça büyük oynadılar. Ernst bu lig için marka orta saha. Sakatlık sonrasında çabuk toparladı ve bir daha da düşmede. Guti’nin valizi toplana kadar çözülemeyen omurga problemi Fernandes’in dönüşüyle, son haftalarda Simao ve Quaresma’nın yokluğuna rağmen çözüldü ve Beşiktaş kazanmaya devam etti. Fenerbahçe gibi Beşiktaş’ta da omurganın zayıf halkası santrfor. Bir yabancının Mustafa Pektemek’ten kötü olmaya hakkı yok. Almeida bu noktada takım içindeki Portekiz lobisiyle o formayı kaptı ama büyük hedeflerin golcüsü bu kadronun içinde yok.

Trabzonspor’un omurgasında kaleci Tolga harikalar yaratırken, Glowacki vasatı aşamadı. Zokora, Şampiyonlar Ligi’nde yapılan iyi savunmanın belkemiğiydi ama takımdaki yabancıların kalitesi onun yarısı kadar olunca liderden beklemedikleri bir puan farkını yediler. Burak, dörtlünün en iyi santrforu.. Ancak onun arkasında oynayan adam Alanzinho ya da Adrian farketmez, hep soru işareti olarak kaldı...Ara transferde Fenerbahçe ve Trabzonspor, omurgaya mutlaka yeni bir isim ekleyecekler. Beşiktaş’ın Almeida ve Edu -bir de sakat Bebe- varken yeni bir yabancı santrfor peşine düşeceğini söylemek zor. Galatasaray ise omurga problemini çözmüş bir takım olarak iki kanadına bal yapan arı bulmak zorunda.

"Dört büyüklerin omurgasından banane; futbolumuzun omurgası çökmüş" derseniz; siz de haklısınız... Haftada 6 gün, günde 12-15 saat bu çöküntüye kafa patlatmak zorunda olan meslek grubunun omurgalı kalmaya çalışan bir üyesi olarak beş yıldır nefes aldığım bu blog, hep futbola ait olsun istedim...