6 Ağustos 2015

Melo Meselesi


Galatasaray'da son üç sezon başında "Melo"dram yaşanıyor. Kiralık Melo... Bonservisi alınan Melo... Şimdi de "Misyonumu tamamladım" diyen Melo. Inter'den istediği 3 milyon Euro yıllık ücret için "Bonservisini al gel" şartı koşulan Melo devreye menajerini sokmuştu. Deportivo La Coruno'da kiralık oynayan Jose Rodriguez'e kulüp arayan menajer, G.Saray'a "Bedava alın, oynatın" dedi. FFP kıskacındaki Galatasaray için bedava sirke baldan tatlı. Genç İspanyol da Galatasaray'dan daha iyi yer mi bulacak! Bu jestin karşılığında "Melo'yu bırakın" diyen menajere de söz verildi. Peki Melo neden elini kolunu sallayarak Inter'e gidemiyor. Çünkü Galatasaray kendisi gibi UEFA'nın kıskacında olan Inter'in orta sahasında fazlalık olduğunu biliyor ve Medel'e bu yüzden talip oldu. Mesajları açık: "Oynatmayacağınız oyuncunun yıllık ücretini ödemeyin. Biz, bize lazım olanı bedava alıp ücretini üstlenelim." "Bu ne koparırsam kardır" hikayesinden başka bir şey değil. Inter de "Nagatomo" diyor, Medel de zaten gelmek; Melo da kalmak istemiyor. 20 gündür Zlatan İbrahimoviç transferi için ağzını açmayıp, İstanbul'da Inter maçında protestodan çekinip; ertesi gün "İbrahimoviç ile görüşmedik" diyen G.Saray Başkanı Dursun Özbek'in iki ayda taraftarına yaşattıkları da ayrı bir melodram...(6 Ağustos 2015 / SABAH)

3 Ağustos 2015

Egolarınızı Tokuşturdunuz...
Ya Sonra...

Trabzonspor 30 yıldır lig fikstürü çekildiğinde hangi hafta hangi takımla oynadığına bakıp geçiyor, pek de önemi yok, çünkü Trabzonspor'un en büyük rakibi yine Trabzonspor... Kendi içinde birlik beraberliği sağlayamadan, yetiştirdiği futbol değerlerine sahip çıkmadan, özeleştiri yapacağım derken kendini delik deşik eden, kanatan, yaralayan bir camia... Ortada bir fırtına var ama o fırtına hep kendini yıkıp, yakıyor. Halilhodzic gibi eski bir dosttan büyük bir transfer(ler) kazığı yiyen ve onca adamı kadrosuna katıp tek ayağı bir çukura düşen takım, Ersun Yanal ile bu sezon düzlüğe çıkmaya çalışacakken, yaz aylarında kendini güneşten daha fazla yaktı.Süleyman Hurma geldi, Ersun Yanal gitti, Şota geldi, Onur gidecekken taraftar kolundan tuttu, bırakmadı. Şimdi seçime kadar bir sonraki arıza nereden çıkacak diye endişe ediyor taraftar.Mezarlık ziyaretinde minibüse binmeyi reddeden Onur ya da yürüyüşüne dikkat etmeyen Onur! Sıkıntının büyüklüğüne bakar mısınız! Süleyman Hurma o çok bilinen formülü uygulayarak icraata girişti. Takım içinde düzeni değiştirmek istiyorsan eski düzenin başındaki adamın kellesini al ve kendi düzenini kur. Kabul edelim büyük bir sevgi duvarına çarptı. Kamptan uçağa atlayıp gelen Onur, ardından bir sonraki uçağa binen Süleyman Hurma... Sonunda ne oldu? Ayakları titreyen genç bir kaleciye emanet edilen Trabzonspor, adını kimselerin bilmediği bir takıma mağlup oldu. Rövanşı inşallah farklı kazanır, turu da geçer ama mesele bu değil...
Recep Onur Kıvrak sakatlığı öncesinde bu ülkenin en iyi yerli kalecisiydi. Bugün istese yine en iyisi olur. Onur, Trabzonspor'un sadece kaptanı değil, bayrak adamı, Totti gibi Maldini gibi topçusu. Taraftarın da sevmekten öte taptığı adam. Gelin görün ki insanoğlu gün gelir o sevgiyi istismar edebilir de. Her ihtimamın sonunda bir hoyratlık yok mudur zaten bu hayatta!.. Onur, Trabzonspor'un hem kalecisi, hem kaptanı, hem sportif direktörü, hem teknik direktörü olmak istiyor sanki... Bunu forma aşkıyla açıklayamazsınız. Şota'nın teknik adamlık başarısını tartışabiliriz ama "Dönecekse kaleci olarak dönsün" diye ince göndermede bulunan zekasını asla! 
25 yıldır futbol dünyasında olduğunu ve tecrübesinin altını çizen Süleyman Hurma'nın bilmediği değil unuttuğu ya da hatırlamak istemediği şudur: Trabzonspor, Kayserispor değil. Trabzon farklı dinamikleri, heyecanları olan bir camia. Bu kulüpte bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız sadece akılla değil yürekle de hareket edeceksiniz. Takımın beş gruba bölündüğünü söyleyen Süleyman Hurma madem ki bu işin pahalı vizite ücreti alan doktoru, madem ki teşhisi koymuş... Neden bu teşhisi kamuoyuyla paylaşır ki? Siz doktorunuzdan teşhis ve tedavi mi isterseniz yoksa hasta haklarını ihlal edip rahatsızlığınızı çevrenizle paylaşmasını mı? Trabzonspor yönetimi, sportif direktör koltuğuna oturttuğu Süleyman Hurma'dan tedavi isterken, Hurma yüksek ego denilen virüsü Trabzonspor'a bulaştırdı. Onur Kıvrak ve Süleyman Hurma arasında yaşanan bir ego tokuşturma seansından başka bir şey değildir. 


Onur'un kampta idmanlardaki performansından memnun değilseniz, çeker bir odaya uyarıda bulunursunuz. Bunu da eğer Şota sizden rica ettiyse yaparsınız. Bir disiplin problemi varsa, kafasını dinleyeceği yerin yine takımın içi olduğunu kendisine söyler, olmadı bir para cezası keserseniz, o da olmadı sakat olmayan futbolcuya "Senin adalen çekmiş" diye nazikçe bir uyarıda bulunur, maç kadrosuna almazsınız. Takım kaptanı, kamptan gönderilmez, gönderildiyse "Özel uçak yolladık, atla gel" denmez... 

Süleyman Hurma, Trabzonspor'daki görev tanımını gözden geçirmeli. Yıllardır Türk futbolunda kulübüne para kazandıran, bire alan beşe satan kartvizitiyle Trabzonspor'da tutunabilmesi mümkün değil. Bu camia teknik kadrosundan, futbolcusundan, sportif direktöründen kupalar bekliyor. Şota'nın yanında kulübede oturmak yerine, yedek kaleci, stoper ve daha ne lazımsa bunun peşine düşmeli Hurma. Karşılarındaki rakipler Van Persie, Mario Gomez, Podolski ile sezona girerken; Trabzonspor'da sadece Onur Kıvrak değil sezon boyunca herkes 'yürüyüşüne' dikkat etmeli. Kendi kendine yıllardır çelme takarak, nereye kadar!..
Trabzonspor ve Kazanma Kültürü (28 Ocak 2008)

Cruzeiro - Stuttgart

Mario Gomez'e hoş geldin, Felipe Melo'ya güle güle dediğimiz günlerin gölgesinde gelenler gidenler bir şarkı sözü mırıldatıyor insana: "Dünya küçük aşkın büyük." Alman santrforun 10 yıl, Brezilyalı orta sahanın ise 12 yıl önce formasını giyip şampiyonluk yaşadıkları takımlardan İstanbul'a gelen isimlerin hikayesi bu. 2003 yılına dönelim ve Brezilya'ya gidelim... Lig zorlu, 24 takım arasında oynanıyor, 46 maçlık maratonda bir takım diğerlerinden farkı. 100 puanla şampiyon olan Bele Horizonte şehri takımı Cruziero en yakın rakibi Santos'a 13 puan fark atıyor. Dimba'yı Avrupa'da kimse bilmez çünkü Brezilya dışına çıkmayan santrforun 31 gol attığı ligde, sonraki yıllarda İspanya'yı kavuracak olan Luis Fabiano 29 gol atıyor. Ardından gelen bir adam var ki yaptıklarıyla gün geliyor Kadıköy'e heykelini diktiriyor. Parma'daki hayal kırıklığının ardından Brezilya'ya dönen ve Cruziero'yu şampiyon yapan Alex de Souza. Alex'in İstanbul'u gurbet bilip kendi yerleştikten sonra çağırdığı vatandaşlarıyla Cruzeiro- Fenerbahçe hattı işlemeye başlıyor. Stoper Edu hiç de fena topçu değildi. Ya peki Inter filelerine yolladığı voleyle unutulmazlar arasına giren Deivid. Devre arasında geldiği ligin kaderini değiştirip uzun yıllar Süper Lig'den ekmek yiyen, Türk vatandaşı da olan Mert Nobre. Galatasaray'da klas stoper Ujfalusi sakatlanınca apar topar transfer edilen ama taraftara çile çektiren Cris de o şampiyon kadronun 11'inde. Alex'in kefil olduğu "Gördüğüm en iyi ön libero" deyip şaşırttığı Şilili Maldonado o sezon Kolombiyalı Arisatizabal ile birlikte Cruzeiro'nun iki yabancısından biri. Kadronun yolu İstanbul'dan geçen son ismi ise Felipe Melo. 20 yaşındaki genç oyuncu iki yıl sonra ilk kez İspanya'ya gelecek, oradan İtalya'ya geçecek ve dört yıl formasını giydiği Galatasaray öncesinde hiçbir takımda iki sezondan fazla oynamayacaktı. 2003'ün şampiyonu Cruzeiro, Luisao gibi şahane bir stoper ve Maicon gibi sıra dışı bir bek, Gomes gibi yıllarca Premier Lig'de forma giyen bir kaleci de yetiştirdi. 

Dünya küçük hikayesinin ikinci kulübü Almanya'dan. Bu sezon bir kez daha Bundesliga'dan herkes düşer Stuttgart düşmez dedirten kulüp. Bu kez 2006-2007 sezonuna gidiyoruz. Ligin her daim favorisi Bayern Münih'in dördüncü olduğu ve şampiyondan 10 puan fark yediği sezon. Stuttgart ve Schalke 04'ün ligin son haftasına kalan ve nefesleri kesen şampiyonluk yarışı sonrasında genç bir golcünün sürüklediği Stuttgart'ın mutlu sona ulaştığı sezon. O sezon 14 gol atan Mario Gomez artık Beşiktaş'ta. Sttugart-İstanbul hattını açan ilk isim o değil ama. Galatasaray'a gelip saç baş yolduran Portekizli stoper Fernando Meira o şampiyon kadronun kaptanı. Sttugart'ın beş yıl önce Beşiktaş'a sattığı ve üç yıl forma giydikten sonra gittiğinde neden gittiği anlaşılamayan ve ardından bitmek bilmeyen bir sağ bek arayışı bırakan Hilbert de o kadroda. Mario Gomez'den önce Beşiktaş'a imza atan ve sağ beke yerleşecek olan Andreas Beck de Sttutgart'ın 2006-2007 şampiyon kadrosundan. Bugün Rusya'da kariyerine devam eden, Alman Milli Takımı'nı seçmiş gurbetçi Serdar Taşçı da o şampiyon takımın posterinde. Son isim Gomez ile birlikte o Sttutgart'tan ayrıldıktan sonra Real Madrid'de beş sezon forma giyen ve bu yaz bedelsiz olarak Juventus'a imza atan Sami Khedira... Peki Bundesliga'da Mario Gomez'li Sttutgart şampiyon olduğunda gol krallığı koltuğunda oturan isim kim? Üç yıldır Türkiye'de golcülük resitali veren ve o sezon 20 gol atıp Almaya'da kral olan Theofanis Gekas...