31 Aralık 2010

İyi Bakın Kendinize ve Onlara...

Eskisi kadar yazmıyor, yazamıyorum. 2010 geride kalırken, 2008'in üçte biri kadar post birikmiş blogda. Gazeteye yazacağını yazma, gazeteye yazdığını ertesi gün bloga yazma, ekranda söyleyeceğini yazma, yayında söyledikten sonra yazma... Ne düşünüyorsan düşün, bir mecrada ifade ettikten sonra, tekrarı rahatsız ediyor insanı... Bir de önce profesyonel hayat... Gazetecinin blog yazması kırk ton etik gerektiriyor. Gazeteciler de zaten bu ülkede blog yazmıyor, yazsa da bir zaman sonra kepenkleri indiriyor. Önce iş deyince eskisi gibi olmuyor. İki oğlum var, bu blog da 3. çocuk gibi. Büyük olandan ufak, küçük olandan büyük... Biliyorum 2011'de de bu tempoda gidecek... Gittiği yere kadar zaten...

Bu adresten yolu geçen herkese mutlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum. 2010'da beynime işleyen, yaralayan, bir erkek olarak boynumu büken ve utandıran bir kadının; bir annenin, Ayşe Paşalı'nın bu çaresiz, bu hüzün akan bakışlarıdır. O artık yaşamıyor... Kendinize iyi bakın, ama en çok da annelerinize, kadınlarınıza, sevdiklerinize iyi bakın...

Hafta Sonu Futbol

1 Ocak Cumartesi
14:45 West Brom-Man. United / Spormax
17:00 Stoke City-Everton / Lig TV
17:00 Liverpool-Bolton / PL TV
17:00 Man. City-Blackpool / Spormax
19:30 Birmingham-Arsenal / Spormax (Yorum)
2 Ocak Pazar
15:30 Chelsea-Aston Villa / Spormax
18:00 Wigan-Newcastle / Lig TV
19:00 Barcelona-Levante / NTV Spor
21:00 Sevilla-Osasuna / NTV Spor
23:00 Valencia-Espanyol / NTV Spor
3 Ocak Pazartesi
21:00 A.Madrid-Santander / NTV Spor
23:00 Getafe-Real Madrid / NTV Spor
4 Ocak Salı
22:00 Man. United-Stoke City / Spormax
5 Ocak Çarşamba
20:00 Trabzonspor-W.Bremen / Euro Futbol
21:45 Arsenal-Man. City / Spormax
6 Ocak Perşembe
13:30 Juventus-Parma ?
16:00 Cagliari-Milan ?
21:45 Inter-Napoli (Spormax) (Yorum)

30 Aralık 2010

Mauro Formica

Menajeri Fabian Basualdo kesin konuşuyor: "Biz Galatasaray ile anlaştık. Newell's ile Galatasaray arasında ufak bir pürüz var." Pürüz dediği kulübün istediği artı 200 bin Euro ise bu iş bitmiş demektir. Ole Gazetesi de transferde gelen-giden listesinde transfer bitmiş gibi Formica'yı Newell's dan gitti olarak gösterdi. Geride kalan sezon bizde naklen yayınlanmadığından ben Formica hakkında bir yazı yazılacaksa en iyisini Arjantin'de son 3 yılda tribünlerde tonla maç izleyen Emre Atasoy'un (ich) yazabileceğini düşündüm. O da sağolsun, yazdı, yolladı...

************
Diego Armando Maradona 2010 Dünya Kupası hezimeti için ısınma turları atarken Panama ile oynanacak hazırlık maçına sadece Arjantin'de oynayan futbolcuları davet etmişti. Ezeiza'da bulunan Arjantin Milli takım kampında çoğu kişinin gözü o sezonun en formda futbolcularından
biri olan Mauro Formica'nın üstündeydi. Formica'nın parladığı gibi Dünya Kupasına gitmesini hiç kimse beklemiyordu, ama takımın başındaki isim Maradona gibi ne yapacağı belli olmayan biri olunca ne olacağı da belli olmazdı! Masalı burada keselim, Formica sakatlığı yüzünden ilk
kez giyeceği Arjantin formasını naftalinleyip sandığına kaldırdı ve Dünya Kupasını evinde izledi. Ama ertesi sezon kaldığı yerden oyununa devam etti.
Bu yıl Huracan'da oynayan ağebeyi Lautaro gibi Newell's Old Boy altyapısından çıkan Formica defansta oynayan ağebeyinin aksine iki forvetle oynayan Newell's takımında klasik 10 numara gibi oynuyor. Yaratıcı futboluyla altyapısından çıktığı takımında kısa zamanda 33 numaradan 10 numaraya terfi etti. Genellikle mücadele sevmeyen Arjantin 10 numaralarının aksine ayağını her tarafa sokması ve rakipten çaldığı toplarla dikkat çekiyor. Kafasını sürekli yukarıda tuttuğu için kalecilerin en küçük hatalarını bile gözünden kaçırmıyor. Klasik sadece forvet arkası oynayan bir 10 numara dersek haksızlık olur. Oyun sıkıştığı zaman Arda gibi ters ayağı ile sol tarafa geçebilir. Muhtemelen Galatasaray, Hagi'nin kullanacağı bu özelliği ile Arda, Formica ve Pino'nun dahil olduğu bir çarkla sürekli değiştirebileceği bir opsiyon kazanacak. Lakabı "El Gato" yani Kedi. Topla aniden hızlanıp durabiliyor olması rakip defanslar için de muhtemelen problem yaratacağı bir diğer özelliği.Formica'nın şu an en büyük avantajı ve dezavantajı aynı potada eriyor. İlk yarısını sekizinci bitirdiği ligde taraftarın baskısı nispeten daha az olacaktır. Yeni stada geçişle beraber bir ivme kazanağını tahmin ettiğim Galatasaray ligin geri kalan beş aylık bölümünde pek tanınmayan Formica'ya en az bir sezon kazandıracaktır. Öte yandan Misimovic'i kanunlara kurban veren ve bir şey anlayamayan taraftar Formica'da Carrusca'nın kumaşını dokuyan çocuğun izlerini gördüğü an isyana başlayacaktır ve ülkeleri dışında çok kolay demoralize olan Arjantinlilerde olduğu gibi Formica en kısa sürede kaybedilecektir. Arjantin basını 4 Milyon Avro civarı bir bedelle transferin bittiğini yazıyor. Daha bu yaz başı 4.2 milyon Avro veren River Plate'in
kapısından dönen Formica için Adnan Sezgin kasaya şimdiden +200.000 yazabilir!

İnsafın Yok mu Premier Lig

Tamam biz değil birçok ligde devre arası, sayelerinde futbolsuz kalmıyoruz da. İngilizlerinki de iş değil. 4 günde iki haftayı yediler, hani insan oturup skorları saysa birbirine karıştırıyor. Bu ligin temposunda 48 saat aralıkla maça çıkmak delilik. Noel sonrası Boxing Day ile Manş Tüneli giriyor ve yeni yılın 2. günü çıkıyorlar. Kim öle kim kala! Geride kalan dört günün en karlı takımları Manchester City ve Tottenham oldu zirvede. City, kağıt üzerinde zor görünen Newcastle deplasmanında ilk 5 dakikada iki golle 3 puanı kolayladı, ardından beleşçi Balotelli’nin hat-trick yaptığı maçta Aston Villa’yı dörtlediler. Aston Villa büyük komada. Tottenham karşısında 60 dakika 10 kişi oynayan rakibe bile çaresiz kaldılar aslanlar gibi taraftarı önünde. Hakem, Tottenham’ı kesti ama Aston Villa, Van der Vaart’a yenildi. Hollandalı, Tottenham’ı bir üst seviye takım haline getirdi. Transferin son günü, son saatte ancak bu kadar güzel adam alınır. O gazla da City’e çarpılmış Newcastle’a 2 attılar.Manchester United, Giggs’in bu yaşında yine uçtuğu maçta Sunderland’e 2 atıp, ardından dün gece son dakikada Birmingham’a takıldılar. 48 saatin faturası işte. Chelsea’da Ancelotti gitmeyecek açıklamalarına rağmen bu gece Bolton maçı öncesi nereye kadar diye soruluyordu. Bolton’un Londra’da gol bulacağını tahmin ediyordum. 3 maç arasında git-gel olunca pek de uzun cümleler kurmamak lazım ama golü yakaladım. En son Fulham’ı yenen takım en sonunda kazandı. Haftalardır aynı golü yiyorlardı. Göbekten gelen savunmayı yarıp geçiyordu. Ancelotti de elbette durumun farkında. Ama sol şeritte giderken lastik değiştiremiyorsun. Transferde mutlaka saldıracaklar aksi takdirde daha çok sallanırlar. Arsenal en sonunda büyük maç kazandı ama sonra gitti bir çuval inciri berbat etti. Wigan, Wolverhampton deplasmanında 3 puan almıştı. Yeter artar bile o takıma. Çevirdikleri maçta yine 2 puan yaktılar. Ve son olarak Liverpool. Mazareti de yok. Pazar günü maçları ertelenmiş, yorgun değiller. Rakip Wolwerhampton deplasman garibi. Oldu mu oluyor... Öyle Gerrard yok Torres yok maçı da değil... Kaybettiler. Blackburn’de Big Sam gittiyse, Roy Hodgson için de valizi toplama zamanı... Takım da ondan ümidi kesmiş gibi oynuyor. İki gün solunacaklar ve hafta sonunda yine santra... İnsan izlerken yoruluyor, bu adamlar bir haftada 270 dakika oynayıp, 30 kilometre koşuyorlar...
İspanyollar, Pazar ve Pazartesi maçlarıyla geri dönüyorlar, İtalyanlar da gelecek hafta Perşembe-Pazar sahada ve iki sağlam maç var: Inter Napoli ve 3 gün sonra bugünden biletleri biten Napoli-Juventus...

28 Aralık 2010

İspanyollar'ın 1 Nisan'ı

Bugün İspanya'nın 1 Nisan'ı. (el dia de los Santos Inocentes) Onlar açısından keyifli bir gün ama dünya medyası açısından da tehlikeli. Geçmişte 28 Aralık tarihli birçok haber ertesi gün medyada yer bulmuş, ardından İspanyollar iyi makara yapmıştı. Bu yılın en iyi işi Sport'tan. Guardiola'nın imzasını taşıyan bir parfüm çıkartacağı haberine afiş de yapmışlar, güzel bir isim de bulmuşlar:"Filosof'eau"
Schumacher'in Ferrari'ye döneceğini yazan da var. İbrahimoviç'in Real Madrid'e geleceğini de. Barcelona'nın gelecek sezon beyaz forma giyeceğine elbette kimse inanmaz. Alejandro Amenabar, Javier Bardem ile yeni bir film çekecek diye bir haber okursanız da inanmayın...

Benjamin Aguero

Dede Maradona... Baba Kun Aguero... Benjamin Agüero Şubat ayında 2 yaşında olacak. Büyüğünde ne olacağı şimdiden belli. Benim ufaklık da en az bunun kadar yetenekli ama:) Benjamin sağ ayağıyla vuruyor topa... video budur...

Naklen Yayınlar

28 Aralık Salı
17.00 Tottenham – Newcastle /LİG TV)
17.00 Man. City – Aston Villa / SPORMAX / PL TV
19.30 West Ham – Everton / PL TV
22.00 Birmingham – Man.United / SPORMAX / PL TV
29 Aralık Çarşamba
21.45 Wigan – Arsenal / LİG TV
22.00 Liverpool – Wolverhampton / SPORMAX / PL TV

24 Aralık 2010

Milano İntikam Haftası

Herkes bir intikam peşinde, sıcak ya da soğuk. Leonardo ve Moratti'nin Milan ile bir hesabı var. Biri koltuğundan oldu, diğeri de eski golcüsünü kaptırdı. Aslında ortalıkta pek de hırs yapılacak, ihanet kokan hikayeler yok. Milan için İbrahimoviç, ilk eski İnter'li değil sonuçta. Geçmişte Ronaldo ve Vieri örnekleri de var. Bu kez hedefi 12'den vurdukları kesin. Sezon başında İbra'nın Barcelona'da bileti kesilince onun yıllık ücretini ödeyebilecek Avrupa'da 2 bilemedin 3 kulüp vardı. Mancini, eski adamını almadı Manchester City'e. Manchester United, bir adama yıllık 9 milyon Euro verse o genç takıma ayıp olurdu. Geriye Milan kalmıştı, o da Milano'ya geri döndü, en iyi bildiği şehre.
Leonardo, bir Guardiola projesiydi. 12 yıldır Milano kulübünde olan Brezilyalı zaten profesyonel yöneticilik yapıyordu. Barcelona'da tutan plan Milan'da tutmadı. Milan'ın yaşlı kadrosu ve farklı formasyonlara izin vermeyen yapısı Leonardo'yu yedi. O peki saha kenarında parladı mı? Milan ne kadar kötüyse o da o kadar kötüydü. Bugün İnter'e evet diyorsa sene başında İtalyan medyasına verdiği röportajların da payı var. Başta Berlusconi olmak üzere Milan için öyle laflar etti ki biz buna gemileri yaktı diyoruz.
Mourinho sonrası ne kazanırsan, başarılı kabul edilirsin? Avrupa Süper Kupa'yı en azından kaybetmeliydi Benitez. Bu yüzden kötü başladı. 2010 Dünya Kupası sonrasında Bayern Münih ile birlikte post-kupa sendromuna yakalanan ve yorgunluk yüzünden dibe vuran bir başka büyük oldu İnter. İspanyol, Mourinho'nun taktiğini pek değiştirmeden başladı ama rotasyon İtalya'da pek tutmadı. Mecburdu, kadroyu çok kurculadı, Maicon'u kaybetti. Yeri dolmazdı, dolmadı. Samuel sakatlandı, onun da yeri dolmadı. Lazio mağlubiyetin aslında filmin sonuydu. Ev sahibi olduğu derbiyi kaybettiği gün de filmi geriye sarmaya başladı İnter Başkanı Moratti. Milano'da günde 60 bin Euro kazanmış Benitez. Güle güle harcasın... İtalyan medyası da çok üzerine geldi. İspanyol'a Mourinho'ya yalakalık yapmak için bol bol saldırdılar. Abarttılar da abarttılar. O dünya bilmemne kupasını takan yok. Serie A şampiyonu olacaksın, Şampiyonlar Ligi'ni kaldıracaksın. Benitez bir yerden başlar, yine bir hikaye yazar. Leonardo'nun işi resmiyet kazanmadı ama olacaksa da çok zor. İnter kadrosu yenilenmek zorunda. Bunu da sakatlıklar yüzünden 7 aydır top oynayamayan Kaka'yı transfer ederek başlayamazsın. Milano'daki ezeli rekabette Kaka büyük bir hançer olur Milan tarafına. Berlusconi için mezar taşında "Kaka'yı satan Milan Başkanı" yazacak diyorlardı orada. Milan taraftarının taptığı adam, bu cesareti gösterir mi? Real Madrid'in ondan kolay vazgeçer. Mesut kısa zamanda çok yol aldı ve kimseye "Kaka yok" dedirtmedi. Bütün intikam hikayeleri Noel tatili sonrası son noktasını bulacak.... Gelecek hafta moda değil intikam haftası Milano'da. Olur ya da olmaz...

23:30/ Leonardo, İnter'in yeni teknik direktörü...................

Hafta Sonu Futbol

26 Aralık Pazar
14:00 Fulham-West Ham United / Spormax
17:00 Man. United-Sunderland / Spormax
19:30 Aston Villa-Tottenham / Spormax
27 Aralık Pazartesi
22:00 Arsenal-Chelsea / Spormax

21 Aralık 2010

Engelli

Dün gece izleye izleye gözümüzden yaş getiren performans... Blog, Pazar günü 4 yılı geride bırakmış. Bunu da yeni farkettim. Yarın uzun yol var, hafta sonuna kadar kepenkleri indirme vakti..

Naklen Yayınlar

21 Aralık Salı
18.00 Trabzonspor – Gaziantep Belediye / TRT 1
20.00 Karşıyaka – Bursaspor TRT Anadolu / KANAL 35
20.15 Fenerbahçe – Bucaspor / TRT 1
22 Aralık Çarşamba
18.00 Beşiktaş – Konya T. Şeker / TRT 1
20.15 Gaziantepspor – Galatasaray / TRT 1

20 Aralık 2010

Real Madrid Barça'yı Nasıl Yakalar?

Real Madrid, Barcelona'yı nasıl yakalar? İşte böyle!.. Bundan sonra Santiago Bernabeu'da rakibin iki kalesi olacak. Seç, beğen, at (!)
****
Mourinho'nun icadı bu. Sevilla maçı öncesi sahaya getirilen yedek kalelerde Casillas ve Palop ısındı. Amaç altıpas zemininin ısınma süresi boyunca yıpranmaması...

19 Aralık 2010

Napoli Pes Etmez!

İtalya'da uzatma dakikalarının artık "Napoli dakikaları" ya da "Mazzarri zone" olarak anılıyor. Avrupa Ligi'nde 4 gün önce +92'de Cavani'nin attığı golle kazanan Napoli bugün de +93'de yine Cavani'nin golüyle Lecce'yi devirdi. Cavani en sonunda yıkacak San Paolo Stadı'nı... La Gazzetta, geçen sezondan bu yana Napoli'nin son çeyrek ve uzatmalarda attığı golleri listelemiş. Ne demek lazım. "Asla pes etme" mi?

Serie A 2010-2011
12/09/2010 Napoli-Bari 1-1 Cannavaro 87’ 2-2
19/09/2010 Sampdoria-Napoli 1-0 Hamsik 83’ e Cavani 86’ 1-2
26/09/2010 Cesena-Napoli 1-1 80’ Hamsik, 88’ e 92’ Cavani 1-4
03/10/2010 Napoli-Roma 1-0aut. Juan 81’ 2-0
25/10/2010 Napoli-Milan 0-2 Lavezzi 78’ 1-2
31/10/2010 Brescia-Napoli 0-0 Lavezzi 77’ 0-1
07/11/2010 Napoli-Parma 1-0 Cavani 86’ 2-0
10/11/2010 Cagliari-Napoli 0-0 Lavezzi 94’ 0-1
21/11/2010 Napoli-Bologna 3-1 Cavani 75’ 4-1
06/12/2010 Napoli-Palermo 0-0 Maggio 95’ 1-0
19/12/2010 Napoli-Lecce 0-0 Cavani 93' 1-0
Avrupa Ligi
30/09/2010 Steaua-Napoli 3-2 Cavani 97’ 3-3
15/12/2010 Napoli-Steaua 0-0 Cavani 92' 1-0
Geçen sezon
18/10/2009 Napoli-Bologna 1-1 Maggio 91’ 2-1
25/10/2009 Fiorentina-Napoli 0-0 Maggio 88’ 0-1
28/10/2009 Napoli-Milan 0-2 Cigarini 91’ e Denis 93’ 2-2
31/10/2009 Juventus-Napoli 2-2 Hamsik 83’ 2-3
6/12/2009 Napoli-Bari 2-2 Quagliarella 89’ 3-2
12/12/2009 Cagliari-Napoli 3-2 Bogliacino 96’ 3-3
20/12/2009 Napoli-Chievo 1-0 Quagliarella 87’ 2-0
24/01/2010 Livorno-Napoli 0-1 Cigarini 91’ 0-2
28/02/2010 Napoli-Roma 0-2 Denis 75’ e Hamsik 90’ 2-2
25/03/2010 Napoli-Juventus 2-1 Lavezzi 88’ 3-1
10/04/2010 Napoli-Parma 1-2 Hamsik 78’ 2-3
02/05/2010 Chievo-Napoli 1-1 Lavezzi 86’ 1-2
09/05/2010 Napoli-Atalanta 1-0 Quagliarella 83’ 2-0

18 Aralık 2010

Cannavaro

Napoli memleketi, sevmiyorlar. Parma'da bayrak adamdı, Parmalat skandalı öncesinde Inter'e satıldı. Kariyerinin en iyi dönemiydi. Inter'den Juventus'a transferi öncesinde Calciopoli skandalının baş aktörü Moggi ile yaptığı telefon görüşmeleri, transferden 2 yıl sonra ortaya döküldü. "Inter'de arıza çıkar" emri almıştı, yerine getirdi. Juventus, skandalın ardından küme düşünce Real Madrid'e gitti. Juventus taraftarı farenin arkasından salladı. O yaz Dünya Kupası'nı kaldırdı, en iyi futbolcu ödülünü alan ender defans oyuncularından biri oldu. 2000-2005 yılları arasında dünyanın en iyi onbiri yapanların çokça defansın göbeğine koyduğu adamdı. Real Madrid'de ilk 2 sezon şampiyon oldu. Üçüncüde fena döküldü. Napoli'ye döneceğim dedi, kıvırdı Juventus'a gitti. Juventus taraftarı protesto etti ama yönetim tınlamadı. Geçen sezon dökülen Juventus defansında dibe vurdu ve Avrupa'da son noktayı koydu. Fabio Cannavaro şimdi Dubai'de Al Ahli forması giyiyor. Teknik direktörü de 10 yıl önce, 2000'lere damgasını vuracak denilen Leeds United'ın eski hocası David O'Leary.

17 Aralık 2010

Avrupa Ligi Son 16 ?

Beşiktaş - Dinamo Kiev
Napoli - Villarreal
Glasgow Rangers - Sporting Lizbon
Sparta Prag - Liverpool
Anderlecht - Ajax
Lech Poznan
- Braga
Basel - Spartak Moskova
Young Boys - Zenit
Aris - Manchester City
PAOK - CSKA Moskova
Sevilla - Porto
Rubin Kazan
- Twente
Lille - PSV Eindhoven
Benfica - Stuttgart
BATE Borisov - Paris Saint Germain
Metalist Kharkiv - Bayer Leverkusen

4. Tur
Benfica/Stuttgart - BATE Borisov/Paris Saint Germain
BEŞİKTAŞ/Dinamo Kiev - Aris/Manchester City
Rubin Kazan/Twente - Young Boys/Zenit
PAOK/CSKA Moskova - Sevilla/Porto
Lille/PSV Eindhoven - Glasgow Rangers/Sporting Lizbon
Metalist Kharkiv/Bayer Leverkusen - Napoli/Villarreal
Anderlecht/Ajax - Basel/Spartak Moskova
Sparta Prag/Liverpool - Lech Poznan/Braga


Avrupa Ligi'nde son 16 kim olur?

CL'de Son 8 Kim Olur?

ROMA - SHAKHTAR DONETSK
MILAN - TOTTENHAM
VALENCIA - SCHALKE 04
INTER - BAYERN MÜNİH
O. LYON - REAL MADRİD
ARSENAL - BARCELONA
MARSILYA - MAN. UNITED
KOPENHAG - CHELSEA

Şampiyonlar Ligi'nde son 8 kim olur?

Cassano Milan'a

Arıza, Milan'a geliyor. Inzaghi'nin sezonu kapaması, Pato'nun sakatlıkları ve sezon başında iki forveti satmış olmaları Milan'ın devre arasında bir golcü alması için yeterli sebepti. Cassano, (bkz: Cassano lavuğu) Sampdoria'yı yeteri kadar karıştırmıştı. 3.5 yıllık sözleşme ve yıllık 3 milyon Euro net oyuncu için. Real Madrid, Sampdoria ile anlaşmasında satılması halinde 5 milyon Euro alırım maddesi eklemişti. Bu da Milan ve Real Madrid arasında çözülecek. Milan soyunma odasında arıza çıkartırsa olacağı budur...

16 Aralık 2010

Hafta Sonu Futbol

17 Aralık Cuma
20.00 Trabzonspor – Kardemir Karabük / LİG TV
21.30 Monchengladbach – Hamburg / TRT 3
18 Aralık Cumartesi
14.00 Altay – Adanaspor /TRT 1
14.00 Kayserispor – Bucaspor /DIGI
16.00 G.Birliği – Bursaspor /LİG TV
16.30 E. Frankfurt – B. Dortmund /TRT 3
17.00 Antalyaspor – Ankaragücü /DİGİ 205
17.00 Arsenal – Stoke City /SPORMAX
19.00 Fenerbahçe – Sivasspor /LİG TV
19.00 Gaziantep BŞB – Diyarbakırspor /TRT 6
19.00 Inter – TP Mazembe /NTVSPOR
19.30 Liverpool – Fulham /SPORMAX
19.30 St. Pauli – Mainz /TRT 3
21.00 Espanyol – Barcelona /NTVSPOR
21.45 Milan – Roma / SPORMAX (Yorum) / TV 8
22.00 Paris Saint Germain – Monaco /KANAL A
23.00 Real Sociedad – Valencia /NTVSPOR
19 Aralık Pazar
13.30 Lazio – Udinese /TV 8
13.30 Orduspor – Denizlispor /TRT 1
14.00 Manisaspor – İstanbul Belediye /DİGİ
15.30 Blackpool – Tottenham /SPORMAX
16.00 Chievo – Juventus /TV 8
16.00 Konyaspor – Galatasaray /LİG TV
17.00 Kasımpaşa – Eskişehirspor /DIGI
18.00 Chelsea – Man. United /SPORMAX
18.00 Sochaux – Bordeaux /KANAL A
19.00 Beşiktaş – Gaziantepspor /LİG TV
19.00 Rizespor – Samsunspor /TRT 1
20.00 Malaga – A. Madrid /NTVSPOR
21.45 Sampdoria – Genoa /SPORMAX
22.00 Real Madrid – Sevilla /NTVSPOR
22.00 Marsilya – O. Lyon /KANAL A
20 Aralık Pazartesi
22.00 Man. City – Everton /SPORMAX

Modern Zamanların Boktan Hikayeleri

135 yaşında bir kulüp Blackbun Rovers. Venky’nin Hintli patronları yeni satın aldıkları kulübün taraftarı önüne Ewood Park’a çıktıklarında pek mahcuptular. Çabuk atlattılar! Big Sam’i kapının önüne koydular. Hayır takım kötü gitmiyordu. Zorlu bir fikstürden geçiyor, babalarla oynuyorlardı. Sam Allardyce da tek ayağının üzerinde yakalandı. Mike Ashley’nin Newcastle United’da Chris Hughton adlı güzel adamı kovmasından bir hafta sonra gitti Allardyce. Liverpool ile aynı puanda Newcastle. Son maçında da yeni teknik direktörüyle 3 attılar zaten Liverpool’a. Herkes, Hudgson’un gitmesini beklerken Premier Lig’de iki teknik adam futbolun çanına ot tıkayan adamlar tarafından kovuldu. Hayret, West Ham’da Avram Grant hala koltuğunda oturuyor. Modern futbolun değil modern zamanların, futbol endüstrisinin getirisi bunlar. Premier Lig’de 12 takım artık yabancılar elinde ve Abramovich’in 11 yapma sevdasına kapılıp Mourinho ile papaz olduğu günden bu yana “İşte Premier Lig bu” bir açmaza doğru gidiyor. Artık kim başarılı, kim başarısız belli değil! Futboldan para kazanmaya gelen, futbolu yeni oyuncağı kabul eden adamlar istediklerini asıyor, istediklerini kesiyorlar. Olan teknik adamlara, futbolculara oluyor. Nice yetenekler, yıldız transferi niyetine alınanlar yüzünden forma yüzü göremiyor, bir başkası daha 26 yaşında futbolu bırakmayı düşündüğünü söylüyor...Carlos Tevez’in City’den firar edip Real Madrid’e ya da bir başka büyüğe imza atma ihtimalini yok sayarak yazıyorum sonrasını. “Apaçi” futbol endüstrisinin modern kölesi. Altı yıldır oradan oraya savruluyor. Boca Juniors’dan Corinthians’a götüren Kia Joorabchian bu piyasanın en karanlık adamlarından. Hani ne idüğü belli olmayanlardan. Bu hafta o yokken sahada City, West Ham’a 3 attı. Tevez’in Premier Lig’deki ilk takımına. Mascherano ile birlikte aynı uçakta belki de bir çift kelepçeyi paylaşarak gelmişlerdi. İkisinin de neden West Ham forması giydiğini West Ham taraftarı da anlayamadı. Bir ara sevindirik oldular o kadar. Evet adam arıza, evet Manchester United’da Alex Ferguson haklı çıktı. Şehrin öte yakasına gidip hain olmayı tercih etti. Manchester City son bir yılda onsuz sadece iki maç kazanabildi. Bu haftaki işte ikincisiydi. Yönetime el yazısıyla bir mektup yazmış. Gitmek istiyorum diyor. Nereye gidiyorsun ortada kapı gibi sözleşme varken. İki çocuğu var, biri günlerce kuvezde kalmış, yanlarında olmak istiyor. Neden ailesini Manchester’a getirmemiş, bilinmiyor. Mancini ile papaz olmuş, oyundan aldığında açık açık gider yapıyor hocasına. “Home sick” dedikleri işte. Riquelme’yi ülkesine geri gönderen hastalık. Gidebilir mi? Çok afedersiniz nah gider...


Galatasaray’daki Misimoviç ya da Insua gibi. Biri ne olduğunun farkında değil. Hocası ciddi çalışmıyorsun demiş. Birileri "ağzında sakız, laubali" yazıyor. Dönüp bakıyorsun adam Bundesliga’da asist kralı olurken da ağızı cak cak. Bosnalı ya, acaba kuru et mi çiğniyordu bu adam o zaman! Biri, sol bekte Hakan Balta sallanırken, formayı kapmış, teknik adam değişiyor, hasım ailenin oğlu gibi kulübeye gömülüyor. Neşeli neşeli tweetler atan Insua gün geliyor patlıyor. “Ne olduğunu anlamıyorum. Bir an önce devre arası olsun istiyorum” diyor. Paralarını alıyorlar mı, alıyorlar işte... Bu adamlar futbolcu ama bir şekilde top oynayamıyorlar. Schuster'e, Guti'ye yapılanlar, Ankaragücü'ndeki rezalet... Nereye klavye uzatsan kir tutuyor... Bir zamandır çokça Barcelona yazıyorsam blogda, işte bundandır. Barcelona’da güzel hikayeler var, insanın içini ısıtıyorlar. Bu İstanbul ayazında kim Carlos Tevez, Misimoviç, Sam Allardyce yazmak, okumak ister ki? Modern zamanların boktan hikayeleri bunlar... Hani olmaz ya, olsa... Chris Hughton ile bir ocakbaşına gitsek ve desek ki “Baba anlat; ne oldu?”

15 Aralık 2010

Liverpool'dan Barcelona'ya Forma Reklamları

Leeds United'ın efsane teknik direktörü Don Revie, hasta yatağından kalkıp hayatının en mutlu günlerini yaşadığı Elland Road Stadı'nda taraftarları selamladıktan üç ay sonra bir maç oynandı İzmir'de. İngiliz hocanın futbolda gerçekleştirdiği devrimin üzerine doğan bir kız çocuğu, 80'lerde gençliğin ikonu olmuş, Türkiye'ye konser vermek için geliyordu. 1989 Eylülü'nde İzmir'de sahaya çıkan 11 Fenerbahçeli karşılarında formalarının göğsünde 'Samantha Fox' yazan 11 Altaylı buldu. Konseri duyurmak için eşsiz zekâmız devreye girmişti. Ertesi gün Fenerbahçe'nin 4-0'lık galibiyeti değil, Samantha Fox konuşuldu Türkiye'de. Don Revie, sekiz ay sonra Edinburgh'da hayatını kaybetti. 20 yıl önce formanın göğsüne Samantha Fox yazdıran reklam aklımız, bu sezon Bursaspor'u Şampiyonlar Ligi'ne reklamsız yolladı. Geçen sezon Süper Lig'de 10 takıma forma sponsoru olan Turkcell, amatör sporlarda bireysel sponsorluklara yönelme kararı alınca, ligin son şampiyonu da diğer sekiz takım gibi bu sezona reklam alamadan başladı. Don Revie böyle hayal etmemişti! Revie, futbolda sponsorluğun adı geçmezken 1973 yılında bir devrime imza atmıştı. Kulübe yeni kaynak yaratmak için dönemin devi Admiral ile masaya oturdu. Yeni formalar dizayn edildi, o güne kadar bilinmeyen deplasman forması seçeneğiyle taraftara birden fazla forma satacaktı. Kimsenin taraftara forma satmayı akıl etmediği günlerde Revie, orijinal formalardan daha ucuza satılan ancak üzerinde kocaman bir Admiral logosu olan 'replika'ları satışa sundu. Aynı yıl Almanya'da bugün alt liglerde yaşam mücadelesi veren Eintracht Braunschweig formasına ilk reklamı alan kulüp oldu. Jagermeister logolu formalarıyla sahaya çıkan Almanlardan altı yıl sonra İngiltere'de ilk sponsorluk anlaşmasını 1978'de Derby County, Saab ile yaptı ama anlaşma sadece sezon öncesi çekilen posterlerde kaldı. Tarihi değiştiren ise Liverpool oldu. 1979'da Hitachi'yi göğsüne yazdıran Liverpool, karşısında yayıncı kuruluş BBC'yi buldu. Televizyon kuruluşları naklen yayınlarda sponsor reklamlarına üç yıl direndi. Sonunda kazanan kulüpler oldu. Elektronik devi Sharp, 1982 yılında Manchester United ile beş yıllık anlaşma imzaladığında ödediği rakam yıllık 500 bin pound idi. Manchster United, bu sezon AON'dan yılda 23.6 milyon avro kazanıyor!
Sport+Markt'ın 2010 yılı araştırmasına göre bu sezon 20 İngiliz kulübünün formalarına aldıkları reklamlardan elde ettikleri gelir 128 milyon avro. Almanlar, 18 takımla 118.5 milyon avro'ya erişirken, onları 65.9 milyonla İtalyanlar, 58.8 milyonla Fransızlar takip ediyor. Kulüp bazında ise Manchester United'ı, Standard Chartered ile 23.5 milyona anlaşan Liverpool, Bwin'den 23 milyon alan Real Madrid ve Deutsche Telekom'dan 22 milyonu kasasına koyan Bayern Münih takip ediyor. Bizde Dört Büyükler arasında göğüs, kol ve sırt reklamından en fazla geliri elde eden kulüp Fenerbahçe. Yılda 10 milyon avro kazanan FB'yi, 8.4 milyonla Galatasaray takip ediyor. Beşiktaş'ın geliri ise 5 milyona yakın. Lider Trabzonspor ise 2.1 milyon avro kazanıyor.

Avrupa'da formasına reklam bulamayan tek kulüp elbette ki Bursaspor değil. İtalya'da Lazio ve Fiorentina da marka değerinin karşılığını bulamadıkları gerekçesiyle reklam almadılar. Tarihi boyunca Bask kökenli futbolcularla mücadele eden ve formasını kutsal kabul eden Atletic Bilbao'nun da üç yıl önce Petronor reklamını göğsüne dikmesi sonrasında tek başına kalan Barcelona da, ağır borç yükünün altından kalkabilmek için sponsorlara evet demek zorunda kaldı. Yıllar boyunca ürün tedarikçisi şirketin logosunu göğsünde taşıyan ve bundan büyük gelir elde ettiği için forma reklamına 'hayır' dediği iddia edilen Barcelona, 2006 yılından beri sahaya UNICEF logolu formalarla çıkıyordu. Bırakalım para kazanmayı, UNICEF'e her yıl 1.5 milyon avro bağış yapan Katalanlar için 111 yıllık geçmişe sahip formaya reklam almak kaçınılmaz sondu. Ezeli rakibi Real Madrid'in 23 milyon avro kazandığı göğüs reklamı için Barcelona'nın istediği rakam 25 milyon avro idi. Çok daha fazlasını aldılar. 'Qatar Foundation' beş yıllık göğüs reklamı karşılığında Barcelona'ya 150 milyon avro ödeyecek. 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak olan Katar'a kampanya süresince büyük destek veren Barcelona'nın hocası Guardiola'nın da bu anlaşmanın gerçekleşmesindeki payını unutmamak lazım. Sırada 12 milyon değer biçilen sırt ve 6-12 milyon arasında bir rakama pazarlanması beklenen şort reklamı var. Altay'ın göğüs reklamındaki Samantha Fox, 'Nothing's gonna stop me now'ı (Şimdi beni hiçbir şey durduramayacak) 23 yıl önce Barcelona için yapmış olabilir mi acaba? SABAH PAZAR/ 12 Aralık 2010

14 Aralık 2010

Total Futbol (!)

Geçeceksin 4-3-3'ü... Total futbol, yemek masasında Bojan Krkiç tuzu istediğinde, Puyol'un uzanıp vermesidir.
Sende var mı? Onu söyle...

13 Aralık 2010

Jorge Mendes Dörtlüsü

Son posttaki soru işaretini kaldıralım artık. Atletico Madrid tarafında da Başkan Cerezo transferi doğruladı: Simao, Beşiktaş'ta. Kaptanlığa kadar yükseldiği takımda sözleşmesi bu sezon sona erecek adama yeni kontrat önermeyerek zaten önünü açmışlardı. Madridli gazetecilerin tavrı garip. Genelde Simao'nun gidiyor olmasına olumlu bir hamle olarak bakıyorlar. Taraftar ise ikiye bölünmüş durumda. Simao'nun formasının hakkını her zaman verdiğini söyleyenler de var, çok da önemli değil; kaç para kazanıyoruz bu transferden diyen de. Atletico Madrid'in 3 yıl önce yapmak istediğini Beşiktaş yaptı. Quaresma, Inter'e giderken devreye girmişler, pahalı olduğu için alamamışlardı. Reyes doldurdu o boşluğu. Bu transferlerin hepsinde "Süper menajer" Jorge Mendes'in imzası var. Beşiktaş tarafını ise onunla ortak gibi çalışan Ahmet Bulut temsil ediyor. A.Madrid ile pazarlıkları da zaten yönetim adına Ahmet Bulut yaptı. Rakamlar netliğe kavuşmadığı için üstüne laf edilmez ama Beşiktaş'ın Simao'ya 3 milyon civarında bir rakam ödediği kesin.Fenerbahçe'deki Juan Figer etkisinden sonra bugünün modası Jorge Mendes-Beşiktaş işbirliği. Fernandes için de Valencia taraftarı ikiye bölünmüş. Yerel medyalarındaki ankette, "Şansını kullanamadı, gitsin" diyenlerle "Hayır kalsın, lazım olur" diyenler kafa kafaya. Demirören'in gözden çıkardığı Bobo'nun artık bileti kesilmiş durumda. Bu üçlünün kağıt üzerinde en zayıf halkası gibi görenen Almeida. Şahsen benim hiçbir zaman tuttuğum bir golcü değildir ama her takımın yabancıları arasında ağırlık kazanan pasaport, bu türden transferleri mümkün kılar. Inter&Arjantin, Fenerbahçe&Brezilya ortalıklığında da hayal kırıklığı yaratan, menajer ya da takımdaki ağır abinin isteğiyle gelen isimler oldu. Quaresma ve Simao'nun 4 yıl arayla benzer Barcelona kariyerleri var. İkisi de çok genç yaşta gitmişlerdi Katalan kulübüne. Beşiktaş onbiri şimdi iki parçalı olacak, geride kaleci dahil 5 yerli, ileride 6 yabancı. Simao, Avrupa Ligi'nde oynamayacak. Avrupa Ligi'ne yazdıracakları isimler Sivok ve Almeida olur galiba. Bu transferler sonrasında ligde Hilbert de dışarıda kalmış görünüyor. Ligin ikinci yarısında Beşiktaş için kilit, iki stoperin sağlıklı kalması ve düzenli onbirde oynaması. Ersan ve İbrahim Toraman ikilisi bozuldukça ileride 6 yabancı da rotasyona girmek zorunda kalır... O zaman hem Schuster'in hem de takımın kafası karışır...

Simao Beşiktaş'a (?)

Galatasaray geçen sezon transferde ne yaptıysa Beşiktaş'tan da bu sezon aynı filmi izliyoruz . Devre arasındaki devam filmi de dahil. Manuel Fernandes bugün İstanbul'a geliyor. Asıl bomba Simao. Cumartesi gecesi Atletico Madrid'de ilk 11'deydi. Taraftarın çok sevdiği bir futbolcudur. Sözleşmesi sezon sonunda sona eriyor. Menajeri Quaresma'nın da menajeri olan Jorge Mendes. Onunla Ahmet Bulut arasındaki bağlantıyı herkes biliyor. Beşiktaş, Atletico Madrid ile görüşmek için yönetici göndermek yerine Ahmet Bulut'u gönderiyor. İspanyol medyasına göre geçen Cuma günü Ahmet Bulut, Atletico Madrid ile anlaştı. Bonservis sembolik bir rakam olacaktır. Son 6 ayına giren adam için milyonları saçacak halleri yok. Atletico Madrid, İvan Rakitic'i almayı planlıyor. Lincoln'u Galatasaray'a sattığı sezon Schalke 04'ün aldığı genç arkadaş. Beşiktaş, Hugo Almeida ve Simao ile görüşmelerin başladığını Borsa'ya bildirdi.

ŞL ve AL Gelirleri #2

İsmail Şayan
********
ŞL ve AL yayın havuzunda her ülkenin payı, katkısına göre belirlenir. ŞL’de şu an en büyük pay İngiltere’nin. İngilizler, 2006-09 döneminde İtalya’nın ardından %20 ile ikinciydi. 2009-12 dönemi yayın anlaşmaları sonucunda paylarını %24,5’e çıkarıp ilk sıraya yükseldiler. Türkiye ise 2006-09 döneminde %3 olan payını 2009-12 döneminde %3,8’e çıkardı ve Hollanda’nın paraşütsüz inişi ile yedinciliğe yükseldi. Geçen yıl bu kalemde 338 milyon dağıtılmıştı. UEFA’nın bu yıl 350 milyon dağıtacağını varsayalım. Buradan İngiltere’nin payı 86,75 milyon Türkiye’nin payı da 13,3 milyon euro olur. Tek temsilci Bursaspor bu payın tümünü alır. İki temsilcili ülkelerin payı %52,5 ve %47,5 olarak bölüştürülüyor. Yani Fenerbahçe gruplara kalabilseydi havuzdan 6,3 milyon, Bursaspor da 7 milyon alacaktı. Geçen sezon İngilizler 83, İtalyanlar 50,7 milyon alırken İspanyollar 49, Almanlar 47, Fransızlar 28, Yunanlılar 14,8 milyon euro almışlardı.
Geçen yıl Beşiktaş’a 12,8 milyon gelen havuzdan Bursaspor 13,3 milyon alırsa; toplam rakam, sıfır çekilmesi halinde 20,5 son maçı kazanılırsa 21,3 milyon olur. Beşiktaş toplamda 21116000 euro almıştı.
AL gelir dağılımı da aynı temel mantıkla şekillenir ancak rakamlar daha düşük. Katılım ve maç başı ücretleri toplamı 900000 euro. Galibiyet 120000, beraberlik 60000 euro. Gruptan çıkış 180000, son 16’ya kalış 270000, çeyrek final 360000, yarı final 630000 euro kazandırırken finalist 2, şampiyon 3 milyon euro aldı geçen sezon. Son kalemde ise ufak bir değişiklik var: ŞL’den farklı olarak kulübün ligi geçen sezon kaçıncı sırada bitirdiği önemsiz. Ancak ülkesinde kupayı kazanarak AL yolcusu olanlar, ligdeki derecesi sonucu gelenlerden biraz daha fazla alıyor. Ana rakamda yine ülkelerin yayın havuzundaki ağırlığı birincil etkenken başarı biraz daha önemli. Takımların ilerlediği tur sayısı yayın geliri dağılımında ŞL’ye göre daha belirgin bir rol oynuyor. AL yayın havuzunda en büyük pay, ŞL yayın havuzu dördüncüsü Almanya’nın ve yaklaşık %25. Onları ŞL lideri İngiltere %19 ile takip ediyor. Üçüncü yine İspanya(%15). Dördüncü şaşırtıcı: ŞL’de %3,8 ile yedinci olan Türkiye AL’de %12’nin üzerine çıkmış. Tüm ülkeler arasında AL için ödediği para ŞL için ödediği paranın yarısını geçen tek ülke Türkiye. Örneğin lider Almanya’nın AL için ödediği yayın ücreti ŞL için ödediğinin üçte birinden az ve Romanya ile birlikte AL/ŞL oranı Türkiye’ye en yakın ülke onlar. İngilizlerde oran sekize birin altında. ŞL ikincisi İtalya ise AL’de sekizinci sırada ve ŞL için ödediklerinin yaklaşık yirmi beşte birini ödüyor. ŞL’ye bizim dört katımızı ödeyen İtalyan yayıncılar, AL için Türkiye’ninkinin üçte birinin altında bir değer belirlemişler. Her iki kupada da üçüncü büyük ödemeyi yapan İspanyollarda oran altıya bir civarında. İdeale en yakın olan onlar denebilir çünkü şu anda AL, ŞL’nin dağıttığı gelirin altıda birinden biraz fazlasını dağıtıyor. Türkiye yayıncısının aldığı riski alan bir başkası yok. Oynanan kumarın tutmaması, okuduğumuza göre 100 kadar insanın işine mâloldu. GS ve FB’nin yedikleri goller, onlarla beraber bu ailelerin de kalelerindeydi.
Geçen yıl Fulham, Hamburg ve Werder Bremen’den sonra havuzdan en çok geliri elde eden takımlar, gruplar sonrası ilk turda elenen FB ve GS olmuştu. Bu yıl tek temsilcimiz olan BJK, AL yayın havuzundan en büyük geliri elde eden kulüp olmak için bir numaralı aday. Şu anda gelirler toplamında 8 milyon euro barajına gelindi, Quaresma’nın bonservisi karşılandı. Geçen yılla karşılaştırırsak, Fulham dışındakiler şimdiden geride bırakıldı. “AL para kazandırmaz” ezberi, en azından bizim kulüplerimiz için artık pek geçerli değil. Kulübün toplam AL geliri, performansıyla şekillenecek. Yarı final, yaklaşık 10 milyon euro anlamına geliyor. Geçen yıl bu barajı yalnızca ucu ucuna Fulham(10010114 euro) aşabilmişti. AL şampiyonluğu, süper kupa finalini de garanti edeceğinden gerçekleşmesi durumunda 15 milyon euro barajı rahatlıkla aşılacaktır. İki yılda yenen –şimdilik- yirmi dörder milyon euro farkı da Adnan ve Aziz Beyler düşünecektir elbet…
ŞL ve AL Gelirleri #1

ŞL ve AL Gelirleri #1


Avrupa Parası / İsmail Şayan

*******
Türkiye, UEFA’nın kulüpler düzeyindeki organizasyonlarına, yani “Avrupa Kupaları”na ilk kez 1957’de GS ile katıldı. İki yıl sonra BJK da bu organizasyonla tanıştı. Ertesi yılın katılımcısı FB tur atlayabilen ilk takımımız oldu. 52 sezonluk süreçte 24 farklı kulüple temsil edildik. 1992’de başlayan Şampiyonlar Ligi, Avrupa Futbolu’nun ortasına dev bir göktaşı misali düşüp dengeleri yeniden oluşturdu. Bazı köklü kulüpler iyi olmayan dönemlerinde yakalanıp eski şöhretlerinden uzaklaşırken, bazı kulüpler ele geçirdikleri fırsatı çok iyi kullanarak sınıf atladılar. ŞL’nin sağladığı mali kaynak akıllıca kullanıldığında yararlananları ihya ediyor, kendi liglerindeki rakipleri ile aralarında “sınıf farkı” yaratmalarını bile sağlayabiliyordu. Pasta zamanla öyle büyüdü ki 2009/10 finalistlerine ŞL havuzundan düşen pay, Süper Lig’imizin 2009/10 sezonu yayın gelirini aşmış; Manchester United ve Arsenal dışındaki tüm kulüplerin bir sezonda loca, sezonluk kart ve bilet satışından elde ettikleri gelirleri geride bırakmıştı. Kıtasal rekabetle ilk tanışan üçlü bu kulvarda da ilk olurken onlara bu sezon, Avrupa serüveni 1975 yılında çeyrek finalde Dinamo Kiev’e elendiği Kupa Galipleri Kupası ile başlayan Bursaspor da eklendi.
Bursaspor şu anda eleştirilerin odağında… Ortadaki tablo hiç kuşkusuz onlar için de düş kırıklığı. Öte yandan, diğer takımlarımızın sahneden erken çekilişinin de Bursaspor’a yöneltilen eleştirilerin sertliğini arttırdığı söylenebilir. FB, GS ve TS erken elenip Beşiktaş da iyi performans sergileyince, sahnede kalan tek başarısız takım olan Bursaspor, Avrupa kulvarı eleştirilerinin paratoneri oldu.
Eleştirilerin önemli bir kısmı Bursaspor’un “yapmadığı” transferler üzerine… UEFA’dan 20 Milyon Euro alındığı ve kadronun daha kaliteli yabancılarla güçlendirilmiş olması gerektiğini söylemeyen neredeyse kalmadı. Bu ifade kulağa hoş geliyor ama gerçekler böyle mi? İşte genel eleştirilerin sordurduğu bu soru; Türkiye’nin yeni anlaşmalar döneminde ŞL ve AL içinde değişen payları görülünce yazılmasına karar verilen ancak 4 aydır bekleyen bu yazı için –Noatsamisa’nın ev sahipliğinde yorumlarda süren fikir teatisinin de katkısıyla- katalizör oldu.
UEFA’nın hem ŞL ve AL pastalarını nasıl oluşturup nasıl paylaştırdığını hem de Türkiye’nin bu pastalardaki paylarını basitçe anlatmaya çalışacağım. Bu bilgiler ışığında, Bursaspor’a ve diğer kulüplerimize hem yöneltilen hem yöneltilmeyen eleştirilerdeki doğruluk payına dair biraz zihin jimnastiği yapmayı, daha da önemlisi, yapılmasına teşvik edebilmeyi umuyorum.
Şampiyonlar Ligi, ilk sezonunda katılımcılara yaklaşık 25 milyon euro dağıtmıştı. Giderek büyüyen rakam geçen yıl, ilk sezonun 30 katı olan 746,5 milyon euro oldu.
ŞL gelirleri bir yayın havuzunda toplanır ve 3 kalem halinde dağıtılır. Toplanan gelirin 530 milyonluk kısmının %75’i, aşan miktarın ise %82’si, katılım hakkı kazanan kulüplerin payıdır. UEFA, bu sezona ilişkin bazı rakamları açıkladı. Yukarıda belirtilen payın %6,5’i gruplara kalamayanlara ayrılıyor. Gruplara kalan her takım “ayakbastı parası” olarak 3,9 milyon(geçen yıl 3,8 idi) ve maç başına 550000’den 3,3 milyon alıyor. Yani Bursaspor sıfır çekse dahi UEFA, TFF hesabına Bursaspor’un katılım payı olarak 7,2 milyon euro gönderecek. Bu ilk kalem, tüm kulüpler için eşit. Federasyonlar da, UEFA’dan gelen miktardan kulüplerin borçları gibi bazı kesintileri yaptıktan sonra kalanı kulüplere gönderirler.
İkinci kalem performansa bağlı olarak şekillenir. Gruplarda alınan her galibiyet 800000, her beraberlik 400000 euro demek. Gruptan çıkmak 3, çeyrek finale kalmak 3,3 milyon anlamına gelirken yarı final 4 milyon daha getirir. Wembley’de kaybeden 5,6(geçen sezon 5,2 idi), kazanan 9 milyon alacak. Son olarak, süper kupa finalistine verilen 2 ve şampiyonuna verilen 2,5 milyon euro da bu kalemde yer alır.
Üçüncü kalem olan pazar payları, ülkelerin yayın havuzu içindeki ağırlıklarına ve kulüplerin son sezonda kendi ülke liglerinde elde ettikleri sıralamaya göre hesaplanır. Bu tutar, ikinci kalemi oluşturan performansa bağlı gelire eklenir ve UEFA tarafından ilgili federasyonun hesabına iki taksitte aktarılır. Federasyonlar da –varsa- gereken kesintiyi yapıp kulüplere paylarını aktarırlar. Bu hesapların nasıl yapıldığı, Bursaspor’a düşen yaklaşık tutar, AL gelirleri ve Beşiktaş’ın ne kadar kazanabileceği ikinci bölüme kalsın.

10 Aralık 2010

Barcelona da Katara Katıldı

Mesele göğüs reklamı ise son kale de yıkıldı. Barcelona da artık formasında reklam taşıyacak Katar Foundation, tarihin en yüksek rakamını ödeyecek. Yılda 30 milyon Euro (Real Madrid yılda 22 milyon). 5 yılda 150 milyon Euro. Barça başta Guardiola olmak üzere 2022 kampanyasında büyük destek vermişti Katar'a. Evet forma kutsaldı ama eski başkan Laporta da kulübü borç batağına sokmuştu. Her alanda kazanabilecekleri maksimum parayı kazanmalarına, kupaları toplamalarına rağmen 400 milyon borç yazıyordu kulübün defterlerinde. İspanya'da naklen yayın anlaşmaları da yenilecek ve Barça ile Real Madrid'in yüzdeleri düşecek. Bu kayıba karşılık yılda 30 milyon forma anlaşması iyi oldu. Yıllardır o bedeli Nike'ın ödediği söylenirdi. Dedikodudan öteye gitmedi. Barça, yılda 1.5 milyon ödediği UNICEF'i de taşımaya devam edecek formasında.

Barça'nın yeni başkanı Sandro Rosell
Laporta'nın İcraatları
Laporta döneminde Barcelona vs. Real Madrid
Mes Que Un Club

9 Aralık 2010

Hafta Sonu Futbol

10 Aralık Cuma
20.00 Eskişehirspor – Beşiktaş /LİG TV
21.30 Hannover 96 – Stuttgart /TRT 3
11 Aralık Cumartesi
13.30 Karabük – Antalyaspor /DIGI
14.00 Boluspor – Mersin İdman Yurdu /TRT 1
16.30 Bayern Münih – St.Pauli /TRT 3
17.00 Bucaspor – Manisaspor /DIGI
17.00 West Ham – Manchester City /SPORMAX / PL TV
19.00 Galatasaray – Gençlerbirliği /LİG TV
19.30 Borussia Dortmund – Werder Bremen /TRT 3
19.30 Newcastle United – Liverpool /SPORMAX
21.45 Genoa – Napoli /SPORMAX / TV 8
22.00 Auxerre – Marsilya /KANAL A
23.00 Atletico Madrid – D. La Coruna /NTV Spor
12 Aralık Pazar
13.30 Bologna – Milan /TV 8
14.00 Samsunspor – Gaziantep BŞB /TRT 1
14.00 Sivasspor – Konyaspor /DIGI
15.30 Bolton – Blackburn Rovers /SPORMAX / PL TV
16.00 AS Roma – Bari /TV 8
16.00 İstanbul BŞB – Trabzonspor /LİG TV
16.30 Freiburg – Mönchengladbach /TRT 3
17.00 Gaziantepspor – Kayserispor /DIGI
18.00 Tottenham – Chelsea /SPORMAX
18.00 O. Lyon – Toulouse /KANAL A
18.30 Mainz – Schalke 04 /TRT 3
19.00 Ankaragücü – Fenerbahçe /LİG TV
19.00 Denizlispor – Kayseri Erciyes /TRT 1
20.00 Real Zaragoza – Real Madrid /NTV Spor
21.45 Juventus – Lazio /SPORMAX / TV 8
22.00 Barcelona – Real Sociedad /NTV Spor
22.00 Bordeaux – Rennes /KANAL A
13 Aralık Pazartesi
20.00 Bursaspor – Kasımpaşa /LİG TV
22.00 Man. United – Arsenal /SPORMAX
22.00 Valencia – Osasuna /NTV Spor

8 Aralık 2010

Şimdi Reklamlar

Hublot'un son reklamında Bernie Ecclestone var. 15 gün önce gasp edildiğinde yediği dayak sonrası bu hale gelen F1'ın patronu için ilanın sloganı: "Bakın bir Hublot için insanlar neler yapıyor?

Dükkanın Sahibi

Barcelona-La Masia'dan 3. kare. Sene 1992. Şehirden Olimpiyatlar geçmiş, Guardiola ve takım arkadaşları futbolda altın madalyayı almış. Cruyff onu 2 yıl önce A takıma almış, oynatmaya başlamıştı. Orta sahanın sağında başlamıştı, ön libero ne ise işte onların atalarından biri oldu. La Masia'ya, Barça alt yapısına geldiğinde sene 1984'tü. O yıllarda sorulduğunda "İdolüm Bernd Schuster" dedi. Çeyrek asır sonra Guardiola'nın başında olduğu takım için o idol "Yenemeyiz" dedi ve işini kaybetti. Geçen sezon Barça'ya gelip ona kendince gider yapan İbrahimoviç bu fotoğrafı görmüş müdür? Görse öyle davranır mıydı acaba? 18 yıl önce Guardiola, La Masia'nın önünde dükkanın sahibi esnag gibi atmış iskemleyi...
Guardiola ve Hayat Bilgisi

7 Aralık 2010

Barça'nın Beğenmediği İngiliz Çocuk

Jorge Troiteiro ve Andres İniesta, ilk hikayeydi. Barcelona alt yapısı La Masia'dan biriktirdiklerim var. Bu da ikincisi. Sene 1987. Fotoğraftaki çocuk İngiltere'den Barcelona'ya geliyor. 12 yaşında. Katalanların alt yapısında 15 gün kalıyor. Guardiola ondan 3 yaş büyük, o da alt yapıda. Beğenseler, çocuk kalacak tesislerde. Olmuyor.. Dönemin yıldızları ile fotoğraf çektiriyorlar. Sağdaki karede Schuster ile solda ise Lineker ve Nayim ile. Çocuk memleketini dönüyor. Büyük topçu oluyor. 16 yıl sonra tekrar Barcelona gündeme geliyor. Sene 2003. Başkan Laporta imzayı attıracak. Real Madrid, "Ronaldinho çirkin, forması satmaz" deyip onu peşine düşüyor. Dönemin futbol ilahı. Futbol endüstrisinin ikonu. Barcelona, Ronaldinho'yu alıyor, sonra her şeyi kazanıyor. 16 yıl önce La Masia'da beğenilmeyen David Beckham da Santiago Bernabeu'nun yolunu tutuyor.

6 Aralık 2010

Altın Top Ödülleri?



Xavi-Iniesta-Messi

İtalyanlara dün sızan haber doğru çıktı. FIFA Altın Top ödülü için aday listesinde son üçe kalan Iniesta, Xavi ve Messi oldu. (Barcelona geçen sezon da ilk 5'e 4 adamını sokmuştu) İddianın devamında ödülü İniesta'nın alacağı söyleniyor. Messi, kariyeri boyunca bu sıralamada ilk üçte olur, hiç itiraz olmaz da Sneijder'e ayıp oldu biraz. İtalya'da 3 kupa, Şampiyonlar Ligi ve Dünya Kupası'nda final...
İlk 3'e daha önce 2 kez, üç futbolcusunu sokan tek takım Milan. 1988'de Van Basten, Gullit, Rijkaard, 1989'da ise Van Basten, Baresi ve Rijkaard olarak sıralanmışlardı.

En iyi teknik diretör adayları ise Mourinho, Guardiola ve "Yeniköy Kasabı" Del Bosque. Şahsen Guardiola'ya pek şans tanımıyorum. Kulüp düzeyinde kupaları süpüren Mourinho ve Dünya Kupası'nı kaldıran Del Bosque kapışır. Sonuçlar 10 Ocak'ta açıklanacak, bir sonraki postta kim kazanır anketi yapalım...
Altın Top 2009
Altın Top 2008
Altın Top 2007

Jorge Troiteiro'un Arkadaşı Andres

14 yıl önce Camp Nou manzaralı pencerelerinin kenarında bu fotoğrafı çektirdiklerinde Barcelona altyapısına yeni gelmişlerdi. Jorge Troiteiro'yu tanır mısınız? Ben tanımazdım. Muhtemelen İspanya'da birçok futbolsever de tanımıyordur. Yanındaki çocuk kadar zorluk çekmedi Jorge, ailesi Badalona'lıydı, yol yakındı. 12 yaşındaki Andres'i ise babası önce Real Madrid altyapısına götürmüştü. Sahalar güzeldi de çocukların kaldığı semti görünce, tuttu kolundan oğlunu La Masia'ya getirdi Barselona'ya. Tesis dediğin çiftlik evi. Hemen stadın yanında. Barcelona kulübü, 300 yıllık çiftlik evini Camp Nou'nun inşaatında çalışan mühendislere lojman olsun diye satın almış. Yıllarca kimse bakmamış yüzüne. Cruyff sayesinde de 1979'da altyap binası olmuş La Masia.Andres dursun bir kenarda.. Jorge büyük yetenekmiş, minikler turnuvasında en iyi oyuncu seçilmiş. Sene 1996. Aylardan Eylül. Büyüyecek, Barcelona'da futbol oynayacak. Olmadı. Her seferinde olmaz zaten. Barcelona altyapısından da 30 yılda 450 çocuk gelmiş geçmiş. A takımı çıkanlar arasına girememiş Jorge Troiteiro. Olmayınca, 2001'de almış valizi çıkmış kulüpten. Andres ise o yıl Barcelona B takımında forma giyiyor. İkisinin de fiziği zayıf diye A takım antrenörleri hep mesafeli. Fotoğraftaki çelimsiz ve Jorge'den ufak görünen Andres'in boyu 1.70 olmuş, Jorge Troiteiro ise 1.64'de kalmış. Andres, 2008 yazında Viyana'daydı. Onunla 14 yıl önce kader birliği yaptığı Jorge ise yılda 250 bin Euro kazanacağı bir kontratın peşinde koşturuyordu."Katalan kulübünde, Katalan olmayan" olarak bilinir Andres. Van Gaal onu A takıma çıkardı. Rijkaard, Xavi sakatlandığında ona sarıldı. O güne kadar ideal 11 oyuncusu olmayan Andres, adının hep beraber anıldığı Xavi'nin sakatlandığı 2005-2006 sezonunda sazı eline aldı. Camp Nou manzaralı odada büyüyen, ziyarete gelen ailesi dönüş yolunda La Masia'nın kapısında el sallarken ağlayan çocuk, şimdi büyük ihtimalle Altın Top ödülünü kaldıracak, dünyada yılın en iyi futbolcusu seçilecek.
Jorge mi? İşler yolunda gitmiyor bu sezon. 3. ligde; Extramadura forması giyiyor. 20 takımlı ligde son sıradalar...