21 Mayıs 2010

Bayern Münih vs. Inter: Skor ve Golleri Kim Atar?

Şampiyonlar Ligi finali tahminlerine başlayalım. Bayern Münih-Inter. Maçın skoru ve golleri kim atar? 0-0 tahmin dışıdır. İlk bilen 3 kişiye sürprizler var. Oyun, kitap vs...

20 Mayıs 2010

Bu Marquez Başka Marquez

Fenerbahçe rahmetli Aykut Yiğit ile Aykut Kocaman'ı karıştırmış mıydı? Şehir efsanesidir, bilinmez. Bu hikaye ise gerçek. 1997 senesinde Meksika milli takımının bir maçı için aday kadro açıklanıyor. Kadroda genç bir oyuncu var. 18 yaşında. İlk kez milli olacak. Adı Rafael Marquez. Milli takım kampına geldiğinde hatanın farkına varıyorlar ama genç futbolcuyu geri de yollamıyorlar. Kadroda olması gereken Marquez, bu Marquez değil. Zaten Meksika'da sağın, solun, önün, arkan hep Marquez. O dönem Atlas'da forma giyen Marquez, yanlışlıkla çağrıldığı milli takımda başarılı oluyor ve değişmez oyunculardan biri oluyor. Bununla kalsa! Monaco, 99 senesinde Contreras'ı izlemeye gittiğinde Marquez'i de beğeniyor. Benzer hikayeler çoktur aslında. Real Madrid de Gago'yu izlemeye gittiği Boca-River derbisinde Higuain'i keşfetmişti. Golcünün patladığı maçtı. Marquez 4 sezon Fransa'da oynadıktan sonra Barcelona'ya geliyor. Yok bu kez bir hata yok. Rijkaard döneminin de kilit adamlarından biri olmayı başardı Meksikalı. Guardiola ile inişe geçti. Bu sezon onbir çıktığı maç sayısı 14. Sözleşmesinin bitimine daha çok var ama takımdan ayrılmak istiyor. Henry'nin peşinden ABD'nin yolunu tutacağı söyleniyor. New York Red Bulls ya da Los Angeles Galaxy'den biri olabilir. Marquez valiz toplarken ne oluyor peki? Barcelona, Fabregas'ı Arsenal'den geri alabilmek için Arsene Wenger'in önüne iki adam itiyor nakitin yanında. Biri Toure diğeri Marquez. Kısmetli Marquez seneye Arsenal forması giyer mi?

Oyunu İki Yönlü Oynayanlar

Mesele oyunu iki yönlü oynamaksa bizimkilerin eline kimse su dökemez:) Xavi&Iniesta nedir ki! Hiddink, Ezel-Behlül'ü milli takıma al!

Sofiane Feghouli

Şimdi David Villa gibi adamı sattığının ertesi günü bu transferi açıklarsan, taraftar elbette ki tatmin olmaz. Valencia kabuk değiştirmeye devam ediyor ve görünen o ki herşey planlı programlı yürüyor. Mehmet Topal'ın hikayesi bir post aşağıda. Minik bir not düşeyim. Galatasaray ile masaya oturmadan Valencia nasıl Topal ile anlaşır soruları gelmiş yazdıklarım üzerine. Neden anlaşmasın diyorum ben de. İmzalattıkları resmi sözleşme değil ki, adama ön protokol ile garanti veriyor, karşılığında söz alıyorlar. Mehmet Topal ve Ricardo Costa'dan sonra 3. imzayı Sofiane Feghouli'ye imza attılar. Küme düşen Grenoble'dan bedelsiz gelen Fransız orta saha 2 yıl önce üstüne çok yazılıp çizilen ancak beklenen çıkışı yapamayan "Yeni Zidane"lardan. Sadece 20 yaşında ve Valencia 5 kuruş bonservis ödemedi. Göle bir maya çalacaklar. Bir de tutarsa?

19 Mayıs 2010

Valencia'nın Topal Operasyonu

Valencia kulübüne yakın olan gazetede (Super Deporte) çıkan haberin tarihiyle Mehmet Topal’ın transferinin netlik kazanması arasında geçen süre bir ay. İspanyollar talip oluyorlar, önce oyuncuyla anlaşıyorlar ve ardından Galatasaray ile bonservis rakamını belirliyorlar. Peki gerçekten Valencia bu transferi bir ayda mı bitirdi? Arşiv öyle değil diyor. Euro 2008’in ardından ilk talipli Everton. David Moyes’in listesinde iki adam var. Biri Topal diğeri Moutinho. Feldkamp’ın önce defterden sildiği ardından Linderoth sakatlanınca yılana sarılır gibi sarıldığı Topal Galatasaray’da kalıyor; bu arada sözleşmesi de uzatılıyor. 15 önce, Valencia, İstanbul’a ekibinden birini yolluyor. Mehmet Topal’ı artık tribünden izletiyorlar. (Bkz: foto 1) O maç, Galatasaray-Bordeaux maçı. Kader işte, Topal sakatlanıp çıkıyor ilk 20 dakika dolmadan. Omuzundaki sakatlık yüzünden de ortalıktan kayboluyor. Geçen yaz Everton bir kez daha geliyor. Valencia da kapıda. Bir takım daha var İspanya’dan Villarreal. Everton’dan gelen teklif 8 milyon euro. Linderoth sakat, Galatasaray yine yanaşmıyor transfere. Valencia’da herşey planlı programlı. Yeni sezon başladığında Baraja’nın son sezonu olduğu biliniyor. Emery bir kez daha "Mehmet Topal" diyor. Valencia sezon boyunca takipte. Önce futbolcuyu ikna ediyorlar. Topal, 4 yıllık imzayı atıyor. Valencia’nın eli kuvvetleniyor. Bu kez Galatasaray’ın karşısına çıktıklarında “Adamınız bizde oynamak istiyor” diyorlar. Topal da "büyük takıma gidersem, izin verirsiniz" sözü alarak kontratını uzatmış. Galatasaray bu kez "evet" demek zorunda kalıyor 4.8 milyon Euro’ya. Baraja’yı uğurladıkları gün, Mehmet Topal giriyor o kapıdan. Hani Avrupalı çok önceden başlar izlemeye, transferi şansa bırakmaz, gidecek adamın yerini önceden doldurur hikayeleri var ya!.. İşte biraz ondan…
***
Memleketi Malatya'da seçmelere girdiğinde krampon alacak parası yoktu. 3 numara büyük emanet kramponların içine gazete kağıdı doldurup seçildi. Çanakkale'ye gittiğinde ailesinden ilk kez ayrılmıştı, dayanamadı kendini otogara attı. Takım arkadaşı yoldan çevirmese…. devamı

Milan & Rijkaard & Inter

Berlusconi, ne diyordur acaba bu karede Leonardo'ya? "Bi daha da gelme lan buraya" mı yoksa "Gözüm görmesin seni" mi? Aralarındaki adam da Adriano Galliani... Leonardo'nun teknik direktörlüğe gelmesi için bastıran... Kısaca, "Guardiola modeli"ydi tutmadı. Suçlunun Leonardo olmadığı kesin, Milan'ın bu kadrosuyla daha fazla ne yapabilirdi ki? Üstelik Pato'nun sakatlığı, defans göbeğindeki sorunlarla, vs.. boğuştu. Başarısız bir sezon diyemeyiz ama kendisi takımdan ayrılmayı doğru buldu. Sezona felaket bir giriş yaptıklarında da aynı şey yazılıyordu, Leonardo görevinden ayrıldıktan sonra da: "Rijkaard, Milan'a gidiyor." Ya da "Milan, Rijkaard'ı çağırdı". Bu manşetlerin normal olarak öncelikle İtalya'da atılması lazım. Sonuçta talep eden Milan olduğuna göre o kulübe en yakın kaynaklar İtalyan gazeteleri. Okur da biliyor ki böyle olmadı. Bu manşetlerin hepsi bizim memleketin spor sayfalarında atıldı. Üstelik bıkmadan, usanmadan. Tek tutanacak tarafı, Rijkaard eski Milan'lıydı. Eski yıldızlarına takım teslim eden Milan, Rijkaard'ı da isteyebilirdi. Öyle olmadıysa, spekülasyonların ağababasının yapıldığı İtalya'da neden Rijkaard ve Milan manşetleri atılmadı. Sorulmayan soru buydu aslında. Niye Rijkaard değil? Bıkmıştık bu haberlerden; merak ettik sorduk biz de. İtalya tarafında "Rijkaard, Milan için pahalı hoca" dediler! Leonardo 1 milyon civarında alıyor, yerine düşünülen Galli için 800 bin Euro yazılıp çiziliyordu. (Berlusconi bu gece "yeni hoca Galli olacak" dedi) Hollandalı, yardımcılarıyla beraber Galatasaray'dan 4 milyon Euro net alıyor. Bu türden transfer haberlerinin kaynağı yurt dışı olmalı, öyle değil mi? Bugün İspanyol medyasında sabah saatlerinden itibaren bir haber vardı, nedense memleketin tüm internet gazetecileri görmezden geldi. Erken saatlerde bloga yazınca nasıl olsa anonim oluyor ya ancak bu saate kaldı bu satırlar. Mourinho sonrası kendine teknik adam arayan Inter Başkanı Massimo Moratti'nin hayran olduğu Rijkaard'ı istediğini iddia ediyordu As Gazetesi. Hatta Hollandalı yanında Guti'yi de getirecekti! Inter'in aday listesi kabarık... Benitez, Mihajlovic hatta Capello! Bu spekülasyonun en azından bizdeki garip Milan&Rijkaard manşetlerinden daha fazla inandırıcılığı var. Lakin kırık plakta hala "Rijkaard, Milan'a gidiyor" çalıyor...

18 Mayıs 2010

David Villa Barcelona'da

Mehmet Topal'ın ara pasına David Villa sızacak mı gelecek sezon? Hayır. Valencia borç batağında olmanın faturasını ödedi ve golcüsünü Barcelona'ya kaptırdı. Lideri, üçüncüye 28 puan (99 Barça, 71 Valencia) fark attığı ligde acımasız bir transfer. Barcelona, David Villa için Valencia'ya 50 milyon Euro (Kimi kaynaklarda 45+3 m bonus) ödeyecek. David Villa da brüt 7 milyon Euro olacak. Sezonun ilk bomba transferi. Bu sezon daha büyük ve cuk oturan bir transfer ne olur, bunun için bekleyeceğiz. Bugün Katalan medyasında İbrahimovic'in satışa çıkartılacağı söyleniyordu. David Villa transferi de 3 günlük hikaye değil elbette. Bildiğin yılan hikayesi. Geçen sezon da gündemdeydi. Real Madrid'in 40 milyonluk teklifini kabul etmemişti Valencia. Raul'un transferi önlediği de söylenir. Barcelona da kopartmadı Villa'yı.

İki büyük, iki santrfor aldılar, ikisi de bekleneni veremedi. Real Madrid, Benzema'yı, Barça da İbrahimovic'i satmaya hazır. Zaten Villa transferi sonrasında İsveçli'nin arkasına bile bakmadan kaçması lazım Barselona'dan. Sporting ve Zaragoza'nın ardından Valencia ve son formasıyla 129 gol! Bu kadar golün getirdiği kupa sayısı ise sadece bir! Kral Kupası. Eto'o'nun ardından Ibrahimovic ile ya başka türlü oynamak zorunda kalacaklardı ya da Villa gibi bir adam gelip sistemin devamlılığını sağlayacaktı. İbra tercihi belki de Barça'yı Şampiyonlar Ligi'nden etti. Real Madrid bu transferin ardından kimi almalı ki şampiyon olsun? Birkaç siyah formalı adam belki (!)

La Liga'daki Uçurum #2
La Liga'daki Uçurum #1

Usta vs. Çırak #2

Louis Van Gaal konuşacak, Mourinho özneli cümleler kuracak. Portekizli sessiz kalacak!.. Finale 4 gün kala ortalık kızışıyor. Hollandalı ustası ne demişse aynen iade etmiş çırak. Elbette ki boynuz kulağı geçti bu arada. Van Gaal'ın açıklamalarını kaçıranlar sayfada biraz aşağı doğru yol alsınlar biz Mourinho ile devam edelim: "Van Gaal eğlenmekten mi bahsediyor. Fiorentina'yı elerken ilk maçta bir golü ofsayttan attılar. O galibiyet golü sayesinde de Floransa'ya beraberlik ihtimalini cebine koyup gitti. Ben mi defansif oynatıyorum? Chelsea ve Barcelona'ya karşı evimizde sürekli atak oynadık, hücum etti. İkisini de ilk maçta sahamızda yendiğimizden rövanşları defansif oynamış olabiliriz. Van Gaal mı ne yaptı? Ribery atılınca, Olic'i çıkarıp Tymoschuk'u aldı oyuna. Benim Camp Nou'daki sevincimi de eleştirmiş. Geçen sezon Iniesta gibi biri Chelsea'ye son dakikada gol attığında deli gibi seviniyordu. Ben neden sevinemiyorum, onu anlamadım. "

Fabio Grosso Vurdu Ve...

9 Temmuz 2006. Akşam Dünya Kupası finali var. Bay T. ile birlikte Tilburg'dan Amsterdam'a gidiyoruz öğle vakti. Kendimizce güzel program yapmışız. Akşama kadar gez dur ardından finali izle ve Tilburg'a dön. Amsterdam bayıyor bir saatten sonra, yemek yiyelim 1.5 saat yolumuz var, vakitli çıkalım Tilburg'da seyrederiz maçı diyoruz. İtalyan lokantasına giriyoruz. Garson Rizeli, patronu Mardin'li. Boktan pizzaya ayıp olmasın diye beğendik diyoruz. Saat 18:30. Maça 2.5 saat var. Babayı varmış. Bir pubun kara tahtasında İtalia-France saat 20:00 yazıyor. Bütün maçlar ora saatiyle 21:00 diye hesap yapmışız, final 1 saat önce olunca koşturuyoruz arabaya. Bay T, Amsterdam ringden A1'e çıkana kadar anasının örekesi kadar vakit geçiyor. Yağmur yağıyor, otobanda trafik var. Ulan finali seyredemeyeceğiz. Tilburg'a yetişmemiz mümkün değil. Sabahtan aslanlar gibi Italia tshirtümü giymişim, horoz keseceğiz. Otobanda bir vakit sonra Utrecht gösterdi. Hayatta adım atmadığımız bir şehir. Başka şansımız yok. Klasik center'a git parket illa ki bir yer buluruz ile atıyoruz kendimizi Utrecht'e. Arabayı parkettiğimizde maça 8 dakika var. Karşı sokağa dalıyoruz bir bok biliyor gibi. Sağ kolda bir Türk lokantası. Bay T girelim derken dur diyorum ileride bir kalabalık var. Elinle koysan bu kadar olur.Stairway to heaven yazıyor kapıda. Burada kesin plazma var diye dalıyoruz, fazlası var, babalar projektörleri çakmışlar ben diyeyim 7 sen de 10 metre ekran var iki ayrı salonda. Sağda solda plazmalar var bakanı ziksinler hesabı. Maçın birinci dakikasında barda iki tabure yapmışız, biraları söylemişiz. Elinde baston, retro adidas eşofmanlı şef önderliğinde 7-8 kişilik bir grup dalıyor içeriye, fransa'yı destekleyen teni esmerden öte arkadaşlar. Bana pis pis bakıyorlar tshirtden dolayı. Final malum final. Penaltılarda Grosso topun başına geldiğinde; Bay T'ye lan oğlum herif koyduğu anda topukluyoruz, sokarım kupa törenine diyorum. Retro Adidas'lı çekmiş birayı bizi kesiyor. Grosso koyuyor, vınlıyoruz. Stairway to heaven seviyorum lan seni...
4 yıl geçmiş. Blog yoktu o tarihlerde. Yukardaki hikayenin baş kahramanına bugün o Dünya Kupası'nı beraber kaldırdığı teknik direktörü telefon açmış. 30 kişilik kadroda vardı Fabio Grosso. Lippi "zordu" diyor. Almanya'da şampiyon olan kadrodaki 23 oyuncunun 14'ü önümüzdeki ay Güney Afrika'da olmayacak. Onlardan biri de Fabio Grosso. Yarı finalde ev sahibini haklayan golün ve finalde Barthez'in soluna son penaltıyı çakan adam. Yıldızı geç parlayan adamlardan aslında. Luca Toni gibi. O da bu kupada yok. Dünya Kupası'nı kaldırıp Palermo'dan Inter'e gitmişti. Bugün (edit) sol bekte Zambrotta, sağda bir Palermo'lu Cassani var. İki yıllık O.Lyon kariyerinin ardından Juventus'a gelen Grosso, son 50 yılda ilk kez 15 mağlubiyet gören kadronun mahkumu oldu. Kahramanlardan biri evde kaldı.

3 Tahmin Yarışmasının Sonuçları

Yoğun işlerden dolayı sonucu açıklanmayan 3 tahmin postu vardı. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde finalistlerini son 8 arasından seçmiştiniz. 218 kişi tahminde bulunmuş. 4 finalisti tahmin etmek gerçekten zordu ama 3 kişi başarmış. Blackfish, Joker ve ouxan23. Birer futbol kitabı kazandılar. Posta adreslerine bana yollamalarını rica ediyorum.
***
Barcelona-Inter maçının sonucı ve golleri atanlar? Son tahmin postuydu. 906 kişi tahmin yapmış. Pique'nin golüyle Barça'nın 1-0 kazanacağını tahmin eden 3 kişi sırasıyla km, CEBE, japon konsolosu. 1. doğru bilene Vuvuzela. 2. doğru bilene PES 2010 (PC) ve Messi Tişörtü 3. doğru bilene Messi tişörtü adrese teslimdi. Vuvuzela'yı 13 saat yoldan getirdim. Tebrik ediyorum kazananları. Katılan herkese teşekkür.
***
Gelelim son tahmin postuna. 16 Ağustos 2009 tarihinde açılmıştı blogda. Türkiye, İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa ve Almanya'nın şampiyonları tahmin edilecekti. Bursaspor'un şampiyonluğu tahmin eden isimleri sıralayayım önce: ender tolga, venezia, tugay 41, ertuğrul, şahin. Bursaspor'u bilip 5'te kalan iki kişi var. 6'da 6 yapan ise yarışmanın sonlarında liglerin gidişatını gören ve yine de harika bir tahmin çıkartan Ertuğrul. Bir şişe aceto balsamico ve bir futbol oyunu kazandı. Adresini yollamasını rica ediyorum. Bu sezon iki tahmin daha yaparız. Önce Şampiyonlar Ligi finali, haftaya da Dünya Kupası'nda yarı finalistler kim olur?

2. Red Bull Flugtag 2010

2 .Red Bull Flugtag 2010, 23 Mayıs 2010 Pazar, saat 12.00’da İstanbul Caddebostan sahilinde..

Usta vs. Çırak

Louis Van Gaal: "Inter bir blok halinde hareket ediyor. Her şartta kazanma felsefeleri en önemli kaliteleri. Direkt sonuca gitmek isteyen bir teknik adamın imzası var bu işte. Mourinho için tek hedef kazanmaktır. O her zaman böyleydi; Barcelona'da benim yanımda çalışırken de böyle bir adamdı. Bedeli ne olursa olsun kazanmak istiyor. İşte bu karakter onu yukarıları taşıdı ama itiraf etmek gerekir ki beni de şaşırttı. Onun yetenekli olduğunu biliyordum ama kariyerinde bu kadar hızlı yükseleceğine inanmıyordum. Aramızdaki fark şu; Jose devamlı kazanmak istiyor. Ben ise kazanırken izleyenlerin eğlenmesini de sağlıyorum. Bu, az buz bir fark değildir."

17 Mayıs 2010

Avrupa Gol Krallığı

Messi, sezonu 34 golle tamamladı ligde. 1996-97 sezonunda 34 gol atan Ronaldo'nun rekorunu egale etti. Avrupa Gol Krallığı da Messi'nin.
1. Leo Messi (ARG/Barcelona) 34 2 68
2. Didier Drogba (CIV/Chelsea) 29 2 58
+. Antonio Di Natale (ITA/Udinese) 29 2 58
4. Gonzalo Higuaín (ARG/R. Madrid) 27 2 54
5. Luis Suárez (URU/Ajax Amsterd.) 35 1,5 52,5
6. Wayne Rooney (ING/Manc. United) 26 2 52
+. Cristiano Ronaldo (POR/R. Madrid) 26 2 52
8. Darren Bent (ING/Sunderland) 24 2 48
9. Carlos Tévez (ARG/Manc. City) 23 2 46
10. Edin Dzeko (BIH/Wolfsburgo) 22 2 44
+. Frank Lampard (ING/Chelsea) 22 2 44
+. Diego Milito (ARG/Inter Milán) 22 2 44.

Baraja Gitti Mehmet Geldi

Hayat işte... Biri gelir, biri gider. Mehmet Topal'ın dün ilk adımı attığı Mestella Stadı'ndan bir efsaneyi uğurladılar. Baraja için Valencia kariyeri bitti. Futbola devam eder mi? Bilinmez. 2 Lig Şampiyonluğu, 1 Kral Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 UEFA Süper Kupa... 10 yıllık Valencia kariyerine 35 yaşında nokta koydu 8 numara. Onun bıraktığı yerden 24 yaşında bir Türk aldı bayrağı...
Arşiv: Mehmet Topal

Inter 2010-2011


Inter'in 2010-2011 sezonu deplasman forması.

Tuncay-Deivid-Cristian

Inter şampiyonluk sayısında ezeli rakibi Milan'ı 18-17 solladı dün. Fenerbahçe'nin de Galatasaray'a karşı 18-17 yapmasına iki saat vardı. Ali Sami Yen'de kazandıkları derbi sonrasında, Bursa'nın aynı statta olası 3 puan kaybıyla, Fenerbahçe'nin şampiyon olacağını tahmin etmiştim. Son haftalar da bağıra bağıra bunu işaret ediyordu. Bahar aylarında gol yememişti Fenerbahçe. Dün gece kaleye çekilen 35 şut var. İki direk arasını bulan isabetli şut sayısı 13. Tamam bazıları cılız şuttu ama direkten dönen toplar, Onur'un çıkardıkları, Selçuk'un çizginin dibinden aldığı. Futbol tanrıları istemedi demek dışında bir futbol doğrusu gelmiyor akıla. 2006 bundan farklıydı. Rakibi küme düşmemeye oynayan bir takım, taraftarını da arkasına almıştı. O zordu. Bu kolay olmalıydı. Kupayı aldığı günden bu yana motivasyonunu yitirmiş, kazanmak için bir amacı olmayan bir Trabzonspor ve karşısında 50 bin Fenerbahçe taraftarını arkasına almış 11 futbolcu. Sezon içindeki puan kayıpları, lehine aleyhine hakem hatalarıyla açıklanamaz bu kaçan şampiyonluk. Kupa gelmeden, son düdük çalmadan iz bırakan, çok konuşulan sevinçlerde aramak lazım belki...

2006'da hindi, 2008'de Deivid'in yengeç dansı ve 2010'da Cristian'ın ağlama jesti ve ardından rakibi geren açıklamaları... Geçen hafta 3 puan alınmışken skora artı bir katkı yapan Cristian'ın gol sevinci; belki de dün gece direkten dönen topu, gol olsa ve ardından yaşansa - o zaman bir anlamı olurdu- başka bir Pazartesi olurdu bugün Türkiye'de. Bursaspor, Galatasaray'dan 4, Beşiktaş'tan 6 alıp, Kadıköy'de Fenerbahçe'yi devirerek bu şampiyonluğu sonuna kadar hak etti. 16 Mayıs'ta kupa plakası 16'ya gidiyorsa, hasım belledikleri Beşiktaş'ı devirerek şampiyon oluyorlarsa, hepsi işte bu garip ve güzel oyuna dair...

16 Mayıs 2010

Rivaldo'dan Rodri'ye

Her büyük yıldızın kariyerinde efsane bir maç vardır. Fazlası da vardır da biz birini seçelim. Rivaldo'nun 2000-2001 sezonun son haftasında Valencia'ya yaptığı hat-trick. Üstelik 3 gol de ceza sahası dışından. Üstelik son gol son dakikada ve röveşatayla. Real Madrid'in şampiyon olduğu sezonda son hafta Camp Nou'da yenilmediği takdirde Şampiyonlar Ligi'ne gidecek olan Valencia'yı tek başına yıkmıştı Rivaldo. O gün Valencia'nın iki golünü atan Baraja da bu hafta efsaneleri arasına girdiği kulübüne veda etti. Nerden mi geldik buraya? Dün akşam Şampiyonlar Ligi'ne gidecek 4. takımı belirleyecek maçlar oynandı İspanya'da. Real Madrid, Mallorca'yı devirip Sevilla'nın yolunu açmıştı 2 hafta önce. Dün gece Mallorca, Espanyol'u rahat geçti, 2-0'la. Sevilla'nın Almeria deplasmanında mutlaka kazanmasını gerektiriyordu bu skor. İki kez öne geçtikleri maçın 78. dakikasında Almeria 2-2'ye getirdi maçı. Oyunu bitimine 9 dakika kala 1990 doğumlu alt yapıdan yetişen Rodri girdi oyuna. 5 dakika uzatma kalktı 90'da. +93'te Rodri attı, Sevilla, 9 yıl önce Barcelona'nın yaptığını yaptı 3-2 kazandı maçı. 20 yaşındaki Rodri, tüm takımın kaderini değiştirdi. Sevilla, Şampiyonlar Ligi dışında kalsa satılacaklar listesi kabaracak belki de kendisi çok daha fazla dakika alacaktı gelecek sezon. O, Mallorca'yı yakan adam olmayı tercih etti.