3 Ocak 2009

Schweinsteiger ve Olic

Bir ay öncesine kadar Juventus bir adım önündeydi Bayern Münih'in. Sözleşmesi sezon sonunda bitecek iki yıldızın, Schweinsteiger ve Olic 'in transferini bitirmek için bastırıyorlardı. Bayern Münih'den iki gol birden yediler. Almanlar önce Schweinsteiger ile sözleşme yenilediler, şimdi de Olic'i bağladılar. Hamburg için büyük kayıp. Olic bonservisi elinde sezon sonunda Bayern Münih'e gidiyor, girdiği kapıdan da Podolski çıkacak o günlerde...

Fidel

Anti-Boca Juniors

Bu afişler Arjantin futbolunun bir geleneği. Derbiler ve şampiyonluk sonrası kazanan karşı tarafla dalgasını geçmek için yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Blog arşivinde örnekleri mevcut. Bu ikisi de San Lorenzo tarafından geldi. Boca Juniors'un şampiyonluğu sonrasındakiler ise burada

2 Ocak 2009

Tutti i colori del calcio

"Tutti i colori del calcio".
Futbolun bütün renkleri. İtalya'da yeni piyasaya çıkan bir kitap.
222 sayfa, 19 euro.
İletişim Yayınları takvimine alsa keşke...

2 Stoper Vereyim 1 Santrfor Ver

Transfer dönemindeyiz ama yaprak kıpırdamıyor. Real Madrid'in Huntelaar ve Diarra gibi mecburi iki takviyesi dışında ses getiren bir transfer yok. Bizim ligde de tık yok. Liste Sport gazetesinden. Sezon sonunda La Liga'da sözleşmesi sona erecek futbolcular. Haziran 2009'da büyük liglerin benzer listeleri her kulüp başkanının masasında olacak. Bol sıfırlı sözleşmeler yerine; takasın moda olduğu bir yaz transfer dönemi bekliyor bizi.. Kim; kime ihtiyacı varsa, kimin ne fazlası varsa ortalığa dökülecek...
Barcelona: Albert Jorquera y Sylvinho.
Atlético Madrid: Leo Franco y Maniche.
Valencia: Fernando Morientes y Curro Torres.
Real Madrid: Fabio Cannavaro y Jerzy Dudek.
Villarreal: Javi Venta, Pascal Cygan, Fabricio Fuentes, Robert Pires, Sebastián Viera.
Deportivo La Coruña: Pablo Amo, Pablo Álvarez, Julien De Guzmán, Sergio, Manuel Pablo y Joan Verdú.
Valladolid: Marcos, Óscar Sánchez, Vivar Dorado, Víctor, García Calvo, Alberto e Iñaki Bea.
Málaga: Manolo Gaspar, Rossatto, Javier Calleja, Salva Ballesta, Íñaki Goitia.
Getafe: 'Pato' Abbondanzieri, Cosmin Contra y David Belenguer.
Sporting de Gijón: Pablo De Lucas, Jorge, Jurgen Colin, Diego Camacho, Sergio Sánchez, Omar, Neru, Raúl Camara.
Athletic Bilbao: Ander Murillo.
Betis: Juanito, Edu, Arzu, Alberto Rivera.
Racing de Santander: Luis Fernández, César Navas.
Numancia: Domingo Cisma, Juanra, Quero, Felipe, Palacios, Jaio.
Almería: Bruno, Esteban, Iriney y José Ortiz.
Espanyol: Iván de la Peña, Carlos Kameni, Jonathan Soriano, Chica, Rufete, David García y Lacruz.
Recreativo: Ersen Martin, Zahinos, Quique Álvarez, Joselito y Javi Guerrero.
Osasuna: Font, Cruchaga, Ricardo, Javier Flaño y Patxi Puñal.

Günaydın Aragones

Yılın sözü Luis Aragones'ten. La Gazzetta dello Sport'tan okur anketinin (20 bin oy) sonucu bu. Huysuz ihtiyar dobra dobra konuşmuş: "Günaydından çok; s... git diyorum"
Digo mas veces vete a tomar por culo que buenos dias
Io dico piu spesso vaffanculo di buongiorno.
Yılın pankartı da Eurpo 2008'de İspanyollardan:
"Baba, fahişeler ve bira için para yolla"

Dexter&Prison Break

Hassas meseleler bunlar. Ne söylesek spoiler oluyor. Prison Break 4x16'da ara verdi sezona. Sadece "Lincoln Burrows adam değilsin" demek istiyorum(!) Dexter de 3x12 ile kapadı sezonu. 4 ve 5. sezonları da yolda. Bu ay Lost dönüyor. Ben, Kitchen Confidential arıyorum.

Maraba Mehmet Yıldız

Mehmet Yıldız, Sivasspor ile Antalya'da kampta. Galatasaray tarafı ara transferi kapattığını açıkladı. Açılmadan kapandı demek daha doğru olur. 15 gün oldu lige verilen ara ve spor medyasında manşetleri Mehmet Yıldız kurtardı. Hikayenin sonunu görmeden de yazmanın manası yoktu. Filmi geri saralım. Bir ay öncesine kadar Mehmet Yıldız için ilk adres Fenerbahçe görünüyordu. Semih sakat, Güiza bekleneni verememiş, Fenerbahçe devre arasında bir forvet transferi yapacak-gibiydi-, üstelik yabancı kontenjanı da dolu. İlk akla gelen elbette ki Mehmet Yıldız'dı. Galatasaray ile Sivas arasındaki transfer pazarlıklarına hiç dahil olmadı Fenerbahçe. Şaşırtıcıydı. 3 büyükler yıllardır birbirlerinin kasasından biraz daha para çıksın diye; ilgilenirmiş gibi yaparlardı. Teklifi Sivasspor teknik direktörü Bülent Uygun açıklamasa pek de inandırıcı bulmayacaktık. Necati ve Mehmet Güven bonservisiyle, Aydın kiralık ve üstüne 3 milyon euro. Sivasspor'da her daim konuşan Bülent Uygun, iki sezondur futbolcular ısrarla arka planda. Devre arasına girilir girilmez Uygun'dan demeç bombardımanı başladı. Ajans muhabirine de Allah sabır versin. Bir konuştu mu 4-5 sayfa metin çıkıyor ortaya. "Galatasaray bize bunu teklif etti" ile manşetleri belirledi Bülent Uygun. Türkiye'de kulüplerin yönetim şekline ters tabii bu açıklama. Teknik direktör satılacak futbolcu için direkt sözcü, hatta pazarlık yapan konumunda. Geçen sezon da devre arasında "Mehmet'i alan şampiyon olur "diyordu zaten Uygun. Mehmet Yıldız için federasyon kayıtları sözleşmesinin sezon sonunda bittiğini belgeliyor. Yani Mehmet Yıldız 1 Ocak 2009 itibariyle bir kulüple, Sivasspor'dan izin almadan direkt transfer görüşmesi yapabilir, hatta imza atabilir. Sözleşmesi sezon sonunda bitecek bir futbolcu için; üstelik elinde Baros, Nonda, Ümit Karan olan Galatasaray neden adı geçen teklifi yapar? Teklifi açıklayan Bülent Uygun'a inanıp paketi açalım. Önce Necati. Real Sociedad'da kiralık oynuyor ve ancak gelecek sezon başında gelebilir. Peki Necati'nin sözleşmesi ne zaman sona eriyor Galatasaray ile? Gelecek sezonun sonunda. Yani Necati'nin bonservisi eşittir; Galatasaray'dan aldığı yıllık ücreti. Sözleşmesi bir sezon sonra bitecek olan futbolcu kendi rızası olmadan başka bir kulübe gider mi? Gitmez. Mehmet Güven'in Galatasaray'ın bu sezon kadrosunda olma nedeni altyapıdan yetişmiş ve sezon başında yaşadığı sakatlık yüzünden elden çıkartılamamış olması. Ülkenin herhangi bir kulübünde yetişseydi; Galatasaray'ın 100 kişilik transfer listesine bile giremezdi kanımca. Devre arasında apar topar nikah yapması ise Anadolu yollarına düşeceğinin göstergesiydi. Bu transfer yatınca şimdilik yuvada kaldı. Ve son olarak Aydın Yılmaz. "Çok yetenekli" diye başlayacaksak; cümleye o zaman "Hakan Tecimer de gelmiş geçmiş en büyük Türk futbolcusudur" deyip noktayı koyalım. Burnu sürtülmesi lazım derler ya, Aydın'a gerekli olan budur. Hırs olmadan, çalışmadan ancak takım posterinde bir yer işgal edeceğinin, o posterlerin her yıl sil baştan çekildiğinin artık farkına varmalı. Ve son olarak 3 milyon euro. İşte bunu hiç anlamadım. 6 ay sonra bedava alınacak bir futbolcu için; hadi eldeki futbolcular para etmiyor, 3 milyon euro vermek, ne demektir? İşte bu noktada feodal düzenle yönetilen Anadolu futboluna bir dikiz atmak lazım. Mehmet Yıldız, Sivasspor'a para kazandırmak zorunda. Emin olun, 2009'un ilk yarısında da imzayı atacak kulübüne. Bonservisi cebinde bir yere gidemeyecek. O özgürlük ancak İstanbul'un 3 büyüğünde (Emre, Tuncay, İ.Kaş) var! Mehmet Yıldız, futbolumuzun marabasıdır. Bu, "küçük takımın büyük golcüsü mü; Baros ile beraber oynarlar mı, İstanbul ona da büyük gelir mi?"den daha önemlidir. Şimdilik...

1 Ocak 2009

Haftasonu Futbol

02.01.2009 CUMA
22:00 TOTTENHAM-WİGAN NTV SPOR
22:30 ACADEMİCA-LEİXOES SPORMAX
03.01.2009 CUMARTESİ
17:00 HULL-NEWCASTLE NTV SPOR
17:00 CELTİC-DUNDEE FUTBOL SMART
19:25 PRESTON-LİVERPOOL NTV SPOR
20:15 RİO AVE-GUİMARES SPORMAX
21:00 BARCELONA-MALLORCA NTV
22:45 SETUBAL-LİZBON RTP
23:00 VALENCİA-ATLETİCO MADRİD NTV SPOR
04.01.2009 PAZAR
14:30 INVERNESS-RANGERS FUTBOL SMART
18:00 SOUTHAMPTON-MANCHESTER UNITED NTV SPOR
18:00 REAL MADRİD-VİLLAREAL NTV
20:30 NACIONAL-PORTO SPORMAX
22:30 TROFONSE-BENFİCA SPORMAX
Credit:Tribündergi

River Plate


Fotolar Emre Atasoy'dan. Ekim 2008/Buenos Aires

DK

31 Aralık 2008

İyi Seneler

Futbol sadece futboldur. Güzel oyunu aldatmayın. Sağlık ve huzur diliyorum. Mutlu yıllar...

Yılın Son Bomba Transferi

Ara transferde ses getiren bir imza yok. Bence senenin son bombasını bir kulüp değil Adidas patlattı. Roberto Carlos gibi Nike Football'u yıllarca sırtında taşıyan bir yıldızı transfer ettiler. Bu geçmişteki tüm Nike&Roberto Carlos görsellerinin üzerine atılan bir çizik aynı zamanda. Brezilya mili takımı Nike giyiyor. Adidas, Kaka ile Truva atını yollamıştı soyunma odasına. Bu da bir efsaneyi bağlayan imza olmuş. Beyaz "adipure" giyecek Roberto Carlos.

30 Aralık 2008

This Is From Mathilda

Arşivden "Aragones aşağı Aragones yukarı" başlıklı yazıdan bir cümle çekip aldım. Oradan devam edeceğim: "Aragones operasyonu Alex'i tasfiye operasyonudur". Aragones öncesi Zico dönemi, Alex ve Brezilyalılar hakkındaydı bu yazı. Aragones geldi ve ligin ilk yarısı sona erdi. "Josico dışında kimseyi ben transfer etmedim" diyen Aragones için şartlar 25 Ağustos tarihli Ferran Adria vs. Aragones başlığı altında yazılanlardan farklı değil. Ne kadar ekmek o kadar köfte gerçeği değişmemiş. Dönelim Alex'i tasfiye operasyonuna. Geride kalan 4 ay içinde Alex, sakatlıklar kadar Aragones'in oyun planından da çekti. Rakip kaleye en fazla 30 metre uzaklıkta oynayan Brezilyalı için Aragones, "20 metre daha geriye alayım seni" deyince, üstüne bir de 4-1'lik derbi onsuz kazanılıp, Arsenal deplasmanında o aldatan beraberlik alınınca Alex'siz de oluyormuş manşetleri ortalığı kapladı. Sezon başından farklı düşünmüyorum. Yıldırım, geçen sezon kaçan şampiyonluğun faturasını Zico'dan çok Alex'e -ve eşrafına- kesti ama tek başına göndermeyi de göze alamadı. Cihan, Orhan Ak ve Necati'yi göndermek(!) için getirilen Kalli gibi bir kurt lazımdı takımın başına. Bugün geldiğimiz noktada, Alex'in iletişim politikası da herşeyi anlatıyor. Türkiye'de 5. sezonunu geçiren, rakipleri hakkında kötü, küçük düşürücü tek söz etmeyen, efendi, örnek profesyonel, düşük profil çizen, medyayla olan ilişkisini kendi internet sitesinden verdiği "yapmalıyız, etmeliyiz" mesajlarıyla sınırlayan Alex, son dönemde manşetlerin efendisi, üstelik saha dışında verdiği karelerle. Önce uefa.com'daki röportajında "Kalırsam Türkçe öğreneceğim" dedi. (5 yılı boşa harcamış demek ki). Ardından promosyon bir Kapadokya gezisi ve balon turu sonrası açıklamalar. "Türk vatandaşı olabilirim" mesajı ve değişen kuralı bilmeyen kimi gazetecilerin Türk kontenjanında oynayabileceğini iddia ettikleri Alex. En son Ferruh Tanay'ın Harley Davidson'larının gönüllü mankeniydi bir fuarda. İş, Kemal Özkan'da sünnete kadar gidecek gibiydi... Bir taraftan da aslında çok talibim var haberleri. Ülkesinden Palmeiras, Aurelio'nun takımı Real Betis ve yıllık 6 milyon verdiği iddia(!) edilen Panathinaikos (doğru olsa bir dakika durmaz). İşin gerçeği Alex'e, Fenerbahçe'de kazandığı 3 milyon euro'yu verecek kulüp yok. Karşı cephede ise sessizliği koruyan ve en sonunda "Brezilyalı oyuncularımızla yeni sözleşme için Ocak'ta masaya oturacağız" açıklaması yapan Aziz Yıldırım ve Alex'in kalmak istiyorum açıklaması üzerine -ne zamanlama ama- atılan "Aragones, Alex'i istemiyor" manşetleri. Tuncay Şanlı -hatta Aurelio- gitmek istediğini net ifade ettiğinden, Aziz Yıldırım o "firarda" suçlanan taraf olmamıştı. Alex'in 5 yıllık tecrübesi boşa değil elbette. Oyunu kuralına göre oynuyor. İmzayı atar, kalırsa 3 milyonu almaya devam edecek. Ki bu sezonun ikinci yarısında takımdaki yabancıların performansına direkt etki edecek. Giderse bu kez el bombasının pimini çekip Yıldırım'ın avucunun içine bırakmış olacak. Havada "Leon: 'This is from Mathilda' kokusu" var!

Arjantin Havaları

Arjantin futboluna dünyanın öbür ucundaki bir lig diye uzaktan bakardım. Bir gün derbiler üzerine araştırma yapıp bunları dosya olarak yayınlamaya karar verdim çalıştığım dergide. Boca-River rekabetine üzerine Türkçe yazılmış 2 paragraftan öteye geçmeyen kaynaklar vardı. Futbol asla sadece futbol değildir kadar ciklet olmuştu bu derbinin tarifi. Zengin River, gariban Boca'ya karşı. Hayır sanırsın River Plate taraftarı tribüne Ermenegildo Zegna, Armani takımları, Lacoste montları çekip geliyor, Boca'nın da alayı baldırı çıplak (!) Barça-Real Madrid rekabetini Franco üzerinden anlatmak kadar güdüktü bu tanım da. Elbette bir ön tanım olabilirdi de, bu kadar değildi elbet. Daha çok tribün kültürü tarafıyla ilgilendim. Stadlar, bilet fiyatları, taraftar grupları, çıkan olaylar,tribün ritüelleri. Ole gazetesini takip etmeye başladım. Türkiye'de Boca-River derbisi hiç naklen yayınlamıştı. Blogda ufak çaplı bir kampanya yaptık. NTV sağolsun bu işe el attı ve yayın haklarını satın aldı. Saat farkı nedeniyle bu ligin maçlarını naklen izlemek ya da İspanya-İtalya ile çakıştığında tercih etmek pek akıl karı değil. Avrupa düzeyinde futbol oynanmıyor elbette.Üstelik bir de garip lig formatı var. Açılış ve kapanış ligi, bizim ligin açılış şampiyonu Sivasspor mesela. Yılda bir kere çekilen fikstür yüzünden ligde güçlü takımları kendi sahasında ağırlayan takım avantajlı başlıyor açılış ya da kapanış ligine zaten. Neden yılda iki şampiyon çıkartır bir ülke? Sanırım zayıf takımların sayısının çok olmasından. 20 takımlı, 38 haftalık ligde zirve yarışındakiler arayı erken açıp, sezonun kalanına anlamsız kıldığından dolayı belki de bu formatı tercih ettiler 18 yıl boyunca.
Arjantin garip ülke. Zamanında berabere biten maçlardan sonra penaltı atışı yaptırır, kazanan iki puan, kaybeden bir puan alırdı. Lig formatını gelecek yıl değiştirip, Avrupa örneğine dönmeyi planlıyorlar. Şubatta başlayacak olan Clausura muhtemelen son kez oynanacak ve 38 maçlı tek sezona geçecekler 2009'ın sonbaharında. Arjantin'i 2. vatanı ilan eden kadim dostum Emre Atasoy'un bizzat şahit olduğu tribün performanslarından -90 dakika kulağa hoş gelen ritm eşliğinde bitmek bilmeyen destek- ekran başında çok fazla da etkilenmediğimi not düşeyim. Her daim bir karnaval havası var ki, işin gerilimi eksik. Emre elbette bu post altına gelip en büyük Independiente diyecektir. Buenos Aires'e gidip gözlerimle görmeden daha fazla da haksızlık etmem istemem tabii. Emre Reis Arjantin'e uçak kaldır...
Foto: Emre Atasoy/Ekim 2008