Bugüne kadar Portekiz futbolu dediğimizde, üç büyük kulüp Porto, Sporting ve Benfica'nın sportif başarıları kadar transferdeki güzel esnaflıklarını da konuştuk. 10 milyon nüfusa sahip ülkenin kendi içinden yetiştirdikleri kadar Güney Amerika kıtasından gelen gençleri parlatıp vitirine koyma becerisi üzerine çok yazıldı çizildi. Bir euro'luk sardalyayı, sanat eseri gibi ambalajlara sahip konserveler içinde 10 euro'ya satma becerisine sahip Avrupa'nın en batısındaki bu ufak ülke futbolun bir başka ezberini de bozuyor son dönemde. Teknik direktör deyince ilk akla gelen, bizim futbolumuzun gelişimine de Derwall ile büyük katkı veren Almanya. Liverpool'da Klopp, Paris Saint Germain'de Tuchel ülkelerinde başarılı olup Avrupa'yı ülkeleri dışında sallayan teknik adamlar. Altyapı dediğimizde Hollanda ve İspanya'nın parmağı "Burada" deyip kalkıyorsa bunda elbette Cruyff'un payı büyük. Hollandalı futbol efsanesinin Barcelona'nın altyapısı La Masia'da gerçekleştirdiği futbol devriminin bir benzerini kulübede bugün belki eski günlerini arayan, artık çok daha huysuz olan ve saçıyla başıyla uğraşan Portekizli bir teknik adam gerçekleştirdi. Jose Mourinho'nun Porto ile UEFA Kupası ve Şampiyonlar Ligi kazandıktan sonra futbolun doğduğu topraklara "Ben özel biriyim" diyerek üst perdeden giriş yapmasının üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. Mourinho, Chelsea, Inter, Real Madrid ile çok şey kazandı, kulüplerin müzelerine çok kupa hediye etti ama bu dönemde herkes onun Portekiz futboluna bir gün yapacağı katkının geciktiğinden bahsetti. Mourinho, Porto'ya dönebilir, Portekiz Milli Takımı'nı çalıştırabilirdi, bir gün döneceği kesin ama gurbetteki başarısının açtığı kapıdan giren ülkesinin teknik adamlarının sayısını görünce, bu adamın emeği ödenmez diyor insan. Peki nasıl? Önümüze bakalım.
Bu hafta Avrupa Ligi'nde son 32 turunun ilk maçları oynanacak ve bizim Başakşehir dışında temsilcimizin olmadığı kupada dört Portekiz takımı kupanın hayalini kurmaya devam ediyor. Porto, Sporting, Benfica ve Braga, Avrupa Ligi'nde ne yaparlar sorusunun bizi ilgilendiren tarafı Sporting'in Başakşehir'in rakibi olması, bunun cevabını da spor sayfalarına bırakıp bu pazar sabahı bir başka sorunun peşine düşelim diyorum. Son 32'de kaç Portekizli teknik adam var? Dört Portekiz takımının da yerli teknik adamla çalıştığını düşünüp cevabın dört olduğunu söylemek kolay elbette ama Avrupa Ligi'nde yola devam eden 32 takımın sekizinde Portekizli teknik adamlar çalışıyorsa işte burada Mourinho'ya şapka çıkartmak lazım. Onun yarattığı büyüden ve referansından faydalanan Portekizli hocalar bugün bir zamanlar İtalyan teknik adamların yaptığı gibi Avrupa futbolunda ipleri ellerinde tutuyorlar. Elbette onların yabancı kulüplerde çalışıyor olması Portekiz'in futbolcu ihracatına tavan yaptırıyor. Porto'da Sergio Conceiçao, Benfica'da Bruno Lage, Sporting'de Jorge Silas ve Braga'da önce Ricardo Sa Pinto ve şimdi de Ruben Amorim görev yapıyor. Ülke dışında Avrupa Ligi peşinde koşanlar ise Roma'da Paulo Fonseca, Wolverhampton'da Nunu Espirito Santo, Olympiakos'da Pedro Martins ve Shakhtar Donetsk'de Luis Castro...
Türk futbolunda yabancı futbolcu sayısını her gün tartışıyoruz ama ıskaladığımız Avrupa'daki Türk teknik adam sayısıdır... Jose Mourinho'nun bugün bu sekiz adamın yolunu açtığına sanırım kimse itiraz etmez, o zaman bir gerçeğin altını çizmemiz lazım. Fatih Terim'in önce Fiorentina ardından Milan ile açtığı kapıdan kaç Türk teknik adam girebildi Avrupa'nın beş büyük ligine? Kaç teknik adam doğru menajerlerle çalışıp başarılı oldukları dönemlerden ufak büyük fark etmez bir Avrupa takımının liderliğine soyundu? Kaç Türk teknik direktör yabancı dil biliyor ve kaçının hedefi bir gün Avrupa'da bir takım çalıştırmak? Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı denemediler ama inanıyorum bugün Avrupa'daki tek Türk takımının hocası Okan Buruk, Türkiye Kupası'nda Alanya'yı yarı finale taşıyan ligde de zirveye oynayan Erol Bulut ve Göztepe'de çıkışına devam eden İlhan Palut deneyecekler... İşte o gün futbolumuzda büyük değişim başlayacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder