21 Haziran 2021

Sevilla'da Yazlar Sıcak Geçer

 

İtalyan hakem Roberto Rosetti, 13 yıl önce bir Haziran akşamı Viyana’da maçın son düdüğünü çaldığında İspanyollar 44 yıl gelen Avrupa Şampiyonluğu’nu kutluyorlardı. Futbol tarihine Real Madrid-Barcelona rekabetini, sayısız iki elin parmaklarından fazla derbiyi hediye eden, onlarca yıldız futbolcu yetiştiren, kulüp düzeyinde rakiplerini dize getiren İspanyollar milli takımlarının başarısı için çok ama çok uzun yıllar beklemişti. 2008 ilkbaharında teknik direktör Luis Aragones, milli takım tarihinde en çok gol atan Real Madrid’li Raul’u finallere götürmeyeceğini açıkladığında ülke yine ikiye bölünmüştü. Bir zamanlar Atletico Madrid’in golcüsü olan Aragones’un santrforu kulübünün alt yapısından yetişen Fernando Torres ve Valencia’nın gol makinesi David Villa idi. Aragones, Viyana’daki finalde haklı çıktı, David Villa sakattı ama Atletico’nun çocuğu Torres, Almanları yıkan golü atmıştı.

13 yıl sonra İspanya Milli Takımı’nın aday kadrosu açıklandığında ülke bir devam filminin ilk sahnesini çekmeye başladı. Luis Enrique futbolculuk günlerinde Real Madrid’den Barcelona’ya transfer olmuş ve her El Clasico’da tansiyonun baş aktörü olmayı başarmış, Madrid’de artık nefret edilen bir figürdü. Barça’ya Şampiyonlar Ligi kupası da kazandıran teknik adam, Euro 2020 kadrosunu açıkladığında yine ortalık karıştı. Milli takımın kaptanı Sergio Ramos kadroda yoktu. Usta stoper sezonun büyük bir bölümünü sakat geçirmiş ama lider karakteriyle kadroda olmasına kesin gözüyle bakılan isimdi. Üstelik sadece Ramos değil milli takımda tek bir Real Madridli futbolcu bile yoktu.

Sergio Ramos yoksa takım kaptanı Barcelonalı Busquets’di. Katalan orta saha, turnuvaya bir hafta kala koronavirüs testi pozitif çıkınca İspanyol milli takımının kampı bir kez daha karıştı. İki ay önce milli oyunculara aşı yapılmasını isteyen federasyona bakanlık olumsuz yanıt vermiş, Euro 2020’de birçok ülke toplu aşı olurken, İspanyollar bu izni alamamıştı. Takımın idmanları iptal edildi, her futbolcu bireysel idman koçuyla çalışmaya başladı, toplu yemek yasaktı ve karantina gruptaki ilk maça kadar sürdü…

 


İspanyollar, Euro 2020’de ev sahibi şehirlerini Bilbao olarak belirlemişti ama milli takımın Bask bölgesindeki bir maçta milli marş çalarken ıslıklanabileceği ihtimalini de ceplerinde tutuyorlardı. UEFA, Bilbao şehri yönetiminden San Mames Stadı’nın kapasitesinin yüzde 25’i kadar seyirci garantisi istediğinde Basklı politikacılar ayağa kalktı. “Bu bir tehditdir” dediler ve İspanyol futbol federasyonu milli takımları için yeni stadum aramaya başladılar. Madrid’de Santiago Bernabeu bir yıldır yenileme çalışmaları nedeniyle kapalıydı. Atletico’nun stadını ve Valencia ile Villarreal’i neden pas geçtiler bilinmez ama ülkenin en büyük stadyumunu adaylar arasına bile alamadılar. Barcelona Başkanı Laporta, “Luis Enrique akıllı adamdır, Camp Nou’da yeterli desteği bulamayacağını bilir” diyerek 98 bin kapasiteli stadın yolunu federasyona kapatmıştı zaten. Katalanlar, İspanyol Milli Takımı’na ev sahipliği yapmak istemiyordu. Camp Nou’da son milli maç 1969 yılında oynanmış, İspanya Barselona şehrindeki son maçına da 1975 yılında çıkmıştı…

Ülkenin güneyinde Sevilla milli takıma en büyük desteği veren ateşli Sevilla ve Real Betis taraftarlarının olduğu şehirdi. Federasyon iki kulübün stadını seçmek yerine şehirde Olimpiyat adaylığı için yapılmış ama iki adaylık oylamasında da kaybetmiş La Cartuja Stadı’nı milli maçları oynamak için seçti. Ortada büyük bir problem vardı. 1999 yılında Dünya Atletizm Şampiyonası ile açılan, Mourinho’nun Porto ile kazandığı UEFA Kupası’na ev sahipliği yapan stadyumda 20 yılda 10 futbol maçı oynanmıştı. Federasyon iki kupa finalini bu stada alarak ülkeye La Cartuja’nın “yıkılmadım ayaktayım” mesajını vermesini sağladı ama işler yine yolunda gitmedi. Mart ayında Kosova ile oynadıkları maçta zemin güzeldi ama Sevilla’da yaz sıcak geçerdi. Olimpiyat Stadı olduğundan bir futbol maçına ev sahipliği yapacak ambiyansa sahip olmayan La Cartuja’nın zemini iki ayda bozulmuştu ve milli takım geride kalan haftada İsveç maçı için şehre gelip son idman için sahaya çıktığında aynı soruyu sordular: “Bu nasıl zemin?” Artık çok geçti, ertesi gün pas delisi İspanyollar, İsveç ile golsüz berabere kaldılar. Böyle maçlarından ardından “Top sevmedi” denir… İspanyollar kendilerini seviyor mu? Takdir sizin…

Hiç yorum yok: