16 Şubat 2015

Rentmeester-Nike-Jordan

Nike ve Adidas’ın amansız rekabetinde üç flaş transferin ABD’de mahkemeye uzanan öyküsünün mürekkebi kuramadan bir ilginç telif hakları davası daha ABD’da spor endüstrisini sallamaya başladı. Önce bir kısa hatırlatma. Nike’ın futbol departmanında tasarımcı olarak çalışan Hırvat Denis Dekoviç’in yanı sıra iki efsane ismini daha, Marc Dolce ve Mark Miner’ı ABD pazarında atak yapmak için transfer eden Adidas’ın bu hamlesi mahkeme salonuna taşınmıştı. Üç tasarımcı, gelecek yıllara ait eskizleri ve Nike’ın uzun vadeli planlarını Adidas’a taşımakla suçlanmış ve haklarında 10 milyon dolarlık bir tazminat davası açılmıştı. Bu hikayenin mağdur tarafı olduğunu iddia eden Nike bugünlerde 30 yıllık telifinin hakkını arayan bir fotoğrafçıyla davalık oldu. O zaman gelin davanın aktörlerini tanıyalım:
Jacobus Rentmeester, ABD’de  muteber bir gazeteci ve fotoğrafçı. Amsterdam’da doğan ve spor aşığı olan Rentmeester, 1960 Olimpiyatları’nda Hollanda adına kürek çekti ve ABD’ye göç etti. Los Angeles’ta sanat fakültesinde okuyan ve fotoğrafçılık bölümünden mezun olan Rentmeester, 1965 yılında Life dergisine dışardan iş yapmaya başladı. Dergi onu 1966 yılında Vietnam’a yolladı. Üç yıl Vietnam’da kalan ve 1967’de World Press Photo yarışmasında birinci olan Hollandalı, 70’li yıllarda Life’ın yanı sıra Sport Illustrated, People, Stern ve New York Times Magazine için de deklanşöre bastı. 1984’de ABD’de düzenlenen Olimpiyatlar öncesinde Life dergisi farklı dallarda yarış verecek sporcularla özel çekimler yapmasını istedi. Rentmeester, kendisine ayrılan 18 sayfada harikalar yarattı ve Leica’nın büyük ödülüne layık görüldü. Asıl ödülü için ise Hollandalı’dan topu kısa süreliğine Phil Knight’a atalım.
1971’de spor malzemeleri üreten ufak şirketinden elde ettiği gelir yeterli olmayan ve ek iş olarak Portland State Üniversitesi’nde muhasebe dersleri veren Phil Knight, Meksika’da imal ettirdiği spor ayakkabılarına bir logo tasarlaması için üniversitede eğitimine devam eden Carolyn Davidson ile anlaştı. Knight, Davidson’dan hareketi temsil eden bir logo istedi ve markalar tarihinin en unutulmaz logolarından biri Carolyn Davidson’un elinden çıktı. Ortalıkta daha Nike diye bir şirket yoktu ve Phill Knight, Blue Ribbon Sports adını taşıyan şirketinden genç tasarımcıya 35 dolarlık gider makbuzu kesti tasarımı için. Yunan mitolojisinde zafer tanrıçası olan Nike’ın adını alan şirket, “swosh” olarak bilinen logosuyla 70’lerde atağa kalktı ve 1984 Olimpiyatları sonrasında genç bir yıldızla yaptığı sponsorluk anlaşmasıyla global bir marka olmanın en büyük adımı attı. Logoyu tasarlayan Davidson, şirket büyüyüp reklam ajansıyla çalışmaya başlayınca Nike’dan uzaklaşmıştı. Patron Phil Knight onu 12 yıl sonra şirket merkezine davet etti ve Nike logosunun olduğu taşlarla bezenmiş bir altın yüzük ve miktarı ikili arasında gizli kalan şirket hisselerini hediye etti. 29 yıllık tasarım kariyerinin ardından Nike’ın merkezinin bulunduğu Portland, Oregon’da hayatını devam ettiren iki çocuk annesi Carolyn Davidson, Phil Knight’ın ona olan vefasını hiç unutmadı ama Hollandalı fotoğrafçı Jacobus Rentmeester öyle düşünmüyor.  Gelin o zaman 1984 yazına dönelim.

North Carolina Üniversitesi formasıyla şampiyon olduğu sezonun ardından 1984 Olimpiyatları’nda ABD Milli Takımı’na çağrılan genç bir basketbolcunun fotoğraflarını çekmek için kampüse geldiğinde Rentmeester’a Michael Jordan’ın 20 dakika sonra hazır olacağını söylediler. Evet, Hollandalı bir süperstarın doğuşunun ölümsüzleştiren kareleri çekmeye hazırlanıyordu. Çekimi salonda değil açık havada yapmak istediğini söyledi ve iki asistanıyla defalarca deneme yaptıktan sonra Michael Jordan’a istediği pozu, çektiği polaroidlerle anlattı. Rentmeester, açık havada güneşin yarattığı kontrastı kullanmak istemiş ve Michael Jordan’dan balede “Grand Jete” olarak bilinen sıçrayıp bacaklarını havada açmasını söylemişti. Bu Jordan’ın smaç stili değildi, fotoğraflar çekildi, çok beğenildi, sağ elini kullanan Jordan’ın fotoğraftaki smacı sol eliyle vurmasına da kimse takılmadı o günlerde. O yıl NBA Draft’ında Chicago Bulls tarafından seçilen Michael Jordan ile Nike 5 yıllık bir sponsorluk anlaşması imzaladı. 2.5 milyon dolarlık anlaşma abartılı bulundu ama Nike kısa zamanda haklı çıktı.  Şirketin baş tasarımcısı Peter Moore’un elinden çıkan Air Jordan basketbol ayakkabıları için bir logo arayışında olan Nike yönetimi, Life dergisinde gördükleri Michael Jordan fotoğraflarının iki yıl kullanmak için Rentmeester’a önce sadece 150 dolar ödediler ama fotoğraftan üretilen “Air Jordan” logosu bilboard’lara çıkınca Hollandalı fotoğrafçının hesabına 15 dolar daha havale ettiler. Michael Jordan, NBA’i sallamaya başlayınca her yıl farklı bir Air Jordan modeli tasarlayan ve logosunu ayakkabıdan kaldırıp ve kendi içinde “Jumpman” markasını yaratan Nike’ın patron katına 30 yıl sonra bir mahkeme tebligatı ulaştı.

Nike, Air Jordan logosunun patentini 1989 yılında almıştı. Hollandalı fotoğrafçı Rentmeester ise 1984’de çektiği Michael Jordan fotoğraflarının patentini almak için 2014 yılının sonunda başvuru yapmıştı. ABD’de federal telif yasasına göre telif ihlalinin başlangıcından itibaren hak iddia eden taraf 3 yıl içinde bunu mahkemeye taşımak zorunda. Rentmeester’ın 30 yıl sonra Nike’ın kapısını aşındırmasına sebep olan ise ABD Yüksek Mahkemesi’nin Mayıs 2014’te verdiği bir karar: Telif hakkının zararı için karşı taraf üründen kar ettiği sürece dava yolu açıktır. Nike, 30 yıl sonra Air Jordan modellerini yenileyerek piyasaya sürdüğü bugünlerde Jacobus Rentmeester’a hakimin vereceği cevap ne olur sizce? 

1 yorum:

Spor dedi ki...

Teşekkürler güzel bir makale olmuş