6 Nisan 2014

İhaneti Sende Gördüm



Hayat her zaman ölümsüz aşk hikayeleriyle dolu değil. Sonu ayrılık da olsa; "Ayrılık da sevdaya dahil" der Attila İlhan ama derken futbol sahasından tribünlere taşan aşk hikayelerini aklına getirmemiştir elbette. Bir takımı, iki rengi sevmenin akılla tutulur yanı yok zaten, insan ömür boyu kendisini üzebilme ihtimali olanı sever mi? Sever işte. Bu akşam derbi var İstanbul'da ve derbinin iki tarafını seven milyonlar. Beraberlikler güzeldir; ama masada... Tabeladaki beraberlikler derbilerde kimseyi kesmez, arafıdır rekabetin... Bir de sahada bir zamanlar onların formasını giyerken şimdi bizim formamızı giyen adamlar olunca, iyice akıl tutulması yaşar insan. Galatasaray'da Burak Yılmaz, Fenerbahçe'de Emre Belözoğlu, Caner Erkin ve Mehmet Topal bir zamanlar karşı taraftaydılar, taraf değiştirdiler. Emre dışında hiçbirinin gittiği kalplerde açık yara bırakmadığı derbinin tarihinde yürek burkan, iç sızlatan, kimilerini ağlatan çok 'giden' var. Bazen hayat bir kelimenin kökünde yatar. Latince 'recordar' yani hatırlamak, 'kalpten geçen' demektir. Unutmak, 'dimantare' ise aklından çıkardığın. Yüzyılı aşkın bu rekabetin tarihinde çok futbolcu 'parçalı'yı çıkartıp; 'çubuklu'yu, 'çubuklu'yu çıkartıp, 'parçalı'yı giydi. Gidenler hep unutuldu ama kalplerden silindi mi, o bilinmez. 


Kalanın koskoca bir kulüp sevgisi olduğu yerde aslında gidendir ya terkedilen, bunu idrak etmek için biraz zaman ister. Senin topçun öteki yakaya geçtiğinde bunun adı ihanettir. İstanbul'da da, Madrid'de de, Milano'da da, Buenos Aires'de de... Herkesten Metin Oktay, Can Bartu, Francesco Totti, Paolo Maldini olmasını isteyemezsin. Tarih, bu ezeli rekabette taraf değiştiren ilk ismin Dalaklı Hüseyin olduğunu yazar, dört yıl formasını giydiği Fenerbahçe'den Galatasaray'a gidip iki yıl forma giymiştir. Büyük fırtına ise Mehmet Oğuz'dur. Yıllarca Galatasaray kaptanlığını yaptıktan sonra sözleşmesi yenilenmeyince transferin bitimine yarım saat kala Fenerbahçe efsanesi Cemil Turan'ın ısrarıyla Kadıköy'de imza atan Büyük Mehmet... Rahmetli Coşkun Özarı imzayı duyduğunda "Üzüldük" demiştir, ama fazlasıdır. O günleri konuşmaktan imtina eden Oğuz, jübilesini Fenerbahçe- Beşiktaş derbisiyle yaptı. 70'lerin en şık topçularından Engin Verel, iki yıl sarı-kırmızı formayı giydikten sonra 1975'te Fenerbahçe'ye imza attı ve Fenerbahçeli Engin olarak bilindi hep. Tribünlere yumruk şovuyla gönüllerde yer eden futbolun en güzel delilerinden Güngör Tekin de, memleket 'ihtilali' yaşarken, kendi ihtilalini yaptı ve Fenerbahçe'ye imza attı. 


Bugün öyle sağlam defans oyuncusu zor bulursunuz ama o yıllarda iki ezeli rakip iki değişim yaşadı: Erdoğan Arıca ve Raşit Çetiner. Selçuk Yula bir kuşağın duvardaki posteriydi, Galatasaray'a imza attığında dudaklar bükülmedi değil ama rahmetli Yula, sarı-lacivertli kalplerden hiç düşmedi. Yerli Beckenbauer Erhan Önal, bir yıl Fenerbahçe forması giydikten sonra kariyerinin en parlak yıllarını Galatasaray'da geçirdi. İlyas Tüfekçi, gurbetçilerin en has topçularından biriydi, önce Fenerbahçe sonra Galatasaray dedi, ardından hep Galatasaraylı kaldı. Brezilya'ya böylesi gelmemişti; Arif Kocabıyık bonservisini aldı, "Gaziantep'e gidiyorum" dedi, Harem'den bindiği otobüsten Florya'da indi(!) 

Beyoğlu, Hasnun Galip Sokak'taki transfer pazarlığında istediğini alamayan Semih Yuvakuran, kayarak rakibe müdahaleyi memlekete getiren dönemin en yakışıklısı İstiklal Caddesi'nden hızlı adımlarla geçti ve taksiciye "Kadıköy'e çek" dedi. Hasan Vezir, Fenerbahçe'nin Ali Sami Yen'de 3-0 geriye düşüp 4-3 kazandığı maçın kahramanıydı. Kupa finalini oynamadan Ergun Gürsoy ve Yurdaşen Karahasan tarafından kaçırıldı. Fethiye'de bir tatil köyünde imzayı beklerken, İstanbul karıştı. Galatasaray formasıyla son dakikada Fenerbahçe'ye gol atınca, ona kızan Fenerbahçeli taraftarlar Kozyatağı'nda oturduğu apartamının kapıcısını dövdüler. Kapıcı İrfan, ihanetin suçsuz mağduruydu.

Samsun'dayken hayali BMW, Hülya Avşar ve Galatasaray olan Tanju Çolak, hayalleri gerçek olunca, dönemin yöneticisi Metin Aşık'ın teklifine "Evet" dedi. Tatko Binası'ndaki ikinci görüşmede Galatasaray Başkanı Alp Yalman, birinci görüşmeden daha az para teklif edince ipleri koparan Tanju, gecenin karanlığında Fenerbahçe'nin yolunu tutarken, Galatasaraylı yöneticiler ona ulaşmaya çalışıyordu. Cep telefonu icat edilmemişti, olsaydı, meşgule alır mıydı? Galatasaray'daki genç Boliç, Fenerbahçe formasıyla Galatasaray'ın kabusu oldu. Fenerbahçe'nin genç Emre'si ise Galatasaray'ın Emre Aşık'ı. 

Fatih Akyel, Galatasaraylı iken, Florya'da Fenerbahçeli, Fenerbahçeli iken de Uludağ'da Galatasaraylı taraftarı dövmeye kalktı. Baliç az Türkçesiyle "Kefen giyerim, Galatasaray forması giymem" demiş miydi? Ben sorduğumda "Demedim" demişti. Araya İspanya günleri girdi, sonunda Baliç; Galatasaray formasını giydi. Haim Revivo, Fenerbahçe'den Galatasaray'a gidince "Hain" Revivo oldu, onun formasını getirenler Fenerium'dan Ortega formasını indirimli aldı. Ahmet Yıldırım, Servet Çetin, Tomas, Mehmet Yozgatlı, Saffet Sancaklı, Mustafa Yücedağ, Kazım dipnot olmaktan öteye gidemediler derbi tarihinde. Emre Belözoğlu, Galatasaraylılar'ın evlat dediği alt yapıdan yetişme yetenekti. İtalya, İngiltere derken bir gün Fenerbahçeli olduğunu açıkladı ve Kadıköy'de imzayı attı. Latince haklı mı? Hatırlandıklarında, kalpten geçiyorlar mıdır hâlâ? Nazım Hikmet "Hayır" demişti oysa ki: "Büsbütün unuttum seni eminim / Maziye karıştı şimdi yeminim / Kalbimde senin için yok bile kinim / Bence sen de şimdi herkes gibisin" 

Hiç yorum yok: