23 Mart 2014

Manita yapmışsın El Clasico!


Alfredo Di Stefano "Real Madrid'in ezeli rakibi Atletico Madrid'dir. 600 kilometre uzaktaki takımdan ezeli rakip olmaz" der, zaten her kaynakta da "Derbi aynı şehrin iki takımı arasında oynanan spor müsabakasıdır" yazar. Ama İspanya'nın futbol tarihinde hiçbir şehir derbisi El Clasico'dan daha mühim değildir. Real Madrid-Barcelona denildiğinde akan sular durur. El Clasico haftasına girildiğinde spor gazeteleri dev maça her gün 10 sayfa ayırır ve geri sayım başlar. Bugün de günlerden El Clasico... Barcelona, ligin ilk yarısında can sıkıcı bir futbolun oynandığı ve 2-1 kazandığı 90 dakikanın rövanşına Santiago Bernabeu'ya gelecek. Şampiyon olmak istiyorsa da dört puan önündeki Real Madrid'i devirmek zorunda. 

 İspanya'da deplasman taraftarına yasak yok ancak 80 bin kapasiteli stadyuma gelebilecek olan Barcelona taraftarının sayısı da 500 ile sınırlı. Her El Clasico'nun vazgeçilmezi turistler ise en fazla 500 avroya alınmış sezonluk kombineleri 90 dakika için en az 300 avroya kiralayacaklar. Japonlar ise yine birinci katların ön sıralarında maç izleyebilmek için bin avroyu gözden çıkaracak ve topa bakmak yerine Ronaldo ile Messi'yi süzecekler elde fotoğraf makineleriyle... Barcelona yine bir gün önceden gelmeyecek Madrid'e. Öğle yemeği sonrasında beş-altı saati geçirebilecekleri bir otele gidecekler, iki başkan ise geleneksel El Clasico yemeğinde buluşacak ve bizim gibi deplasman derbilerine ne taraftarını götürebilen ne de kendisi gidebilen kulüp başkanlarına medeniyet dersi verecekler Santiago Bernabeu'nun şeref tribününde... El Clasico tarihinde Real Madrid'in Barcelona'yı, Barcelona'nın Real Madrid'i hezimete uğrattığı çok maç var elbette. Yüzyılı aşan bir rekabet sonuçta. Ne Real Madrid'in 11-0 kazandığı maç ne de yakın geçmişte Barcelona'nın Madrid'de 80 bin Real Madridli'nin önünde 6-2 ile kendini alkışlattığı 90 dakika... El Clasico'nun kısa tarihini yazmak isterseniz -ki benim de niyetim budur- tabelada 5-0 yazan maçlar İspanyol futbolunun bu amansız rekabetinin alametifarikasıdır... 2-0 kazanıldığında "Duble yaptı" derler; 3-0 kazanıldığında bizim dolmuş kültürümüz gibi "Üçlediler" denir, 4-0'da yollarımız ayrılır onlarla, İspanyollar ve İtalyanlar için 4 gollü galibiyet 'poker yapmak'tır, dört as çıkarmıştır kazanan... Ya peki 5-0 olduğunda? 'Chiranthodendron pentadactyllon' takdir edersiniz ki yazarken tashih yapmamak için dikkat edilmesi gereken iki kelime. Çiçekleri bir insan eli gibi olan bu ağaca 'manita' der İspanyollar, 'mano' yani elin ufak olanına manita dedikleri gibi... El Clasico'da bir taraf 5-0 kazandığında 'manita' yapmış olur, uzaklarda bizim sokak dilimize 'sevgili' olarak geçen manita, Madrid ve Barselona sokaklarında beş gollü galibiyetin simgesidir... 


Sene 1974, aylardan şubat. Avrupa'ya kapattığı ülkesinden dışarıya tek açık pencere olarak Real Madrid'i bırakan General Franco'nun ölümünden bir yıl önce Santiago Bernabeu'daki El Clasico. Bir İsviçreli'nin kurduğu, bir Hollandalı'nın (Rinus Michels) total futbolu öğrettiği, bir başka Hollandalı'nın (Johan Cruyff) sahada döktürdüğü Barcelona'nın Santiago Bernabeu'da manita yaptığı ve Katalanlar'ın, "Franco aslında o gece öldü" dedikleri El Clasico... İlk yarıda iki, ikinci yarıda üç golle Madrid'de tabelaya 5-0 yazdıran Barcelona, bir sonraki manita için tam 20 yıl bekledi. Değişen ya da değişmeyen isim ise Johan Cruyff. O artık sahada değil Barcelona'nın kulübedeki patronuydu. Tenerife'nin iki sezon arka arkaya Real Madrid'i yıkıp Barcelona'nın Cruyff yönetiminde dört yıl arka arkaya şampiyon olduğu yıllar. 

1993-1994 sezonu. Real Madrid'de yıllar sonra kulüp tarihinin en çok gol atan oyuncusu olacak olan Raul'un ise ilk sezonu. Ev sahibi takım Buyo-Quique, Hierro, Sanchis, Lasa-Luis Enrique, Milla Laudrup, Amavisca-Raul, Zamorano 11'iyle çıkıyor. Barcelona'nın kadrosu çok daha şık: Zubizarreta- Ferrer, Koeman, Nadal, Sergi-Goikoechea, Guardiola, Amor, Bakero- Stoichkov ve Romario. Anasının karnından golcü doğmuş adam Romario. O, hat-trick yaparken, Hollanda'nın sert çocuğu Koeman ve Ivan da tabelayı 5-0'a bağlıyor. İntikam sıcak yenen bir yemek midir, yoksa soğuk mu? Real Madrid sıcak olanını tercih ediyor. Ertesi sezon bu kez Santiago Bernabeu'daki randevu... O zamanlar UEFA'nın stad güvenlik kriterleri de yok. Gazete arşivleri "105 bin taraftar vardı" diyor tribünlerde. Eski bir Real Madrid'li olan ve Cruyff'un ısrarıyla takıma kazandırılan Hagi var o yıl Barcelona'da. Barcelona; Busquets-Ferrer, Abelardo, Koeman, Sergi-Guardiola, Bakero, Amor Eskurza ve Stoichkov onbiriyle sahaya çıkıyor. Doğrusu bırakın 'manita'yı o günlerde Real Madrid taraftarı 1-0'a razı. Santiago Bernabeu, Buyo; Quique, Hierro, Sanchis, Lasa; Luis Enrique, Milla Laudrup, Amavisca; Raul, Zamorano 11'ini selamlıyor. Romario hat-trick yapar da Zamorano yapmaz mı? Şilili'nin üç golüne sonraları Barcelona'ya gidecek olan ve Real Madridliler'in nefret edeceği Luis Enrique ve Amavisca'nın golleri ekleniyor ve Barcelona 'manita' ile 600 km ötedeki evine dönüyor. Son manita, 2010 yılında. Barcelona'nın tercümanı Jose Mourinho, Real Madrid teknik direktörü olarak Camp Nou'da. Barcelona'nın 111. kuruluş yıldönümünde tabela 4-0'a geldiğinde Camp Nou tribünleri "Mourinho pabucu yarım çık dışarıya oynayalım" mealindeki "Kulübeyi terk et, Camp Nou şarkı söylüyor" tezahüratıyla inliyor ve bir pankart açılıyor "Sen tercümandın, tercümansın, tercüman kalacaksın." Portekizli, manita için kısa konuşuyor: "Sana 5 attılar mı ağlamayacaksın." Bugün yine günlerden El Clasico... 2-1'in rövanşında Real Madridliler için "İntikam almayı sevmem ama ödeşmek adettendir" günü... Messi'nin bir diyeceği var mı? Göreceğiz...

1 yorum:

frankiegar dedi ki...

abi post-match yazısı yazmadın, el clasico yarım kaldı benim için =)