10 Haziran 2012

Euro 2012 Gün # 1

Bizim mesleğin büyükleri, tecrübelerini şöyle anlatır bazen: 8 Dünya Kupası, 9 Avrupa Şampiyonası, 5 Olimpiyat gördüm. Bu blog için de ikinci Avrupa Şampiyonası. 2006 Dünya Kupası oynanırken blog daha ortalıkta yoktu. 2008’de biz de orada olduğumuzdan, iş de müsait olduğundan en keyif aldığım yazıları yazmıştım. 2010 da hiç fena değildi. Travmatik bir sezonun ve akıllara ziyan iş yoğunluğunun ardından bitse de huzura ersek dediğimiz Mayıs’ın ayının son 10 günü içinmiş. Yine daldık bir maratona. Bu kez biz yokuz. Hazırlık maçları ölçü müdür, değil midir bilmem ama geneline vurursak, turnuvada bizden çok daha kalitesiz takımlar var, elbette ki bu bize orada olmalıyız sonucu vermiyor, belki de bu son olsun temennisinin altını bir kez daha çizdiriyor. İki ev sahibinin olduğu üçüncü turnuva bu. İlkinde iki futbol ülkesi vardı. 2008’de Avusturya’nın geçmişine saygı duymakla beraber, İsviçre ortaklığının tadı keçiboynuzundan halliceydi. Ukrayna’nın tribünlerini görmedik ama kulüp bazında her zaman esaslı tribünlere sahip Polonyalılar güzel başladılar turnuvaya. Sahada ise sadece 30 dakika. Yunanistan ya da bir başkanının 2004’i tekrar edebilmesinin mümkün olmadığı bir turnuva bu. Oyunun kalitesinin eriştiği nokta artık bu kadar sürprizi kaldırmaz. Topun yuvarlaklığı da bir yere kadar! Tribün coşkusu ve iştahlı oyunla, grupta gözlerine kestirdikleri Yunanistan karşısında iyi başladı oyuna Polonya. Sağ taraftan da iyi yardırdılar. Gol geliyor dakikalarından da golü bularak çıktılar. Komşu’da Zagorakis ve Dellas gibi 2004’ün omurgası olmuş adamlar yok artık. Yediği golle sallanan Yunanistan’ı ilk devrede devirmeliydi Polonya. Üstelik İspanyol hakem Velasco’dan asisti almışken. Sokratis’in kırmızısı tam Kuddusi işiydi. Komedi.. Çıktığı günden bu yana çakma Emre Belözoğlu lakabını taktığım Sotiris Ninis’in yerine oyuna giren Salpingidis ile oyunu döndürdü, ihtiyar Karagounis penaltıyı atsa Atina yine sirtakinin kralını yapardı Cuma gecesi ama olmadı. Polonya eline geçen büyük fırsatı değerlendiremedi.
Ruslar, play-off’un da etkisiyle bu kez daha mı hazırlar acaba? Ya da Çek defansı bu kadar kötü mü olmalıydı? Cech 4 yiyorsa, önündeki 4 adam ne iş yapar? Çok skorlu maçlar olmaz diye beklediğim grubun ikinci maçından 5 gol çıktı. Ruslar, topu rakiple paylaştılar ama 4 atarken Kerzhakov saç baş yolduruyorsa demek ki yolları uzun olacak. Rosicky sakatlıktan dönmüş, Baros her daim sakat ya da güçsüz. 8 yıllık vadede yeni jenerasyonla yetenekli bir kadro yaratamadılar ve bu onbirden de daha fazlasını beklememek lazım. Dzagoev için artık bir Avrupa Ligi vaktidir ama Ruslar da Akinfeev örneği ortadayken başka kafaya sahip adamlar. İlk gün güzel bir akşamdı. Gecenin adamı Dzagoev. Hayal kırıklığı Çek defansı. Günün saksısı ise İspanyol hakem Velasco…

5 yorum:

Devil dedi ki...

Türkiye olmadığı için doğal olarak Rusya'yi destekliyorum. Bizimkiler bu oyun anlayışı ile devam ederlerse en az yarı final görürüz ama umudum final maçı tabi.

varol döken dedi ki...

gecenin kadını rusya tribünündeki zümrüt küpeli... bu blog artık futbol yerine bu konulara eğilmeli!

BT dedi ki...

@varol döken
Sen döndün, bir de Ramon dönerse, tamamdır:)

Necdet dedi ki...

grup maçlarının ardından "fener arshavin'i bitirdi dzagoev'ide yanında getiriyor" haberlerini duyacağımız kesin gibi:)

varol döken dedi ki...

ramonnnnn, come on:)