İkinci yarıda ise her şey sekiz dakikada oldu. Almanlar genç Norveçli ile öne geçtiler. Neymar, sıkışan oyunu açan harika bir verkaç sonrasında neredeyse 'touchdown' yapıp Amerikan futboluna selam yolladı ve sonra bir ABD'li genç çocuğun pasını alan Norveçli, B.Dortmund'u öne geçirdi. Farklı iki ülkeden futbolcunun eseri bir golden hikaye çıkmaz elbette ama bu iki genç, İngiltere'de aralarında 120 km olan Leeds ve Sunderland'de doğmuş iki futbolcunun oğullarıydılar. Babaları hiç aynı takımda oynamadı ama aynı yollarda yürüdüler. Pası veren çocuğun hikayesiyle başlayalım...
Arjantin'de Independiente altyapısında futbola başlayan ve pek de parlak bir kariyeri olmayan Miguel, ABD'ye göç ettiğinde duvarlarda 1968 takvimi asılıydı. Dört yıl sonra dünyaya gelen oğlu Claudio'nun elbette ki futbolcu olmasını istedi, çocuk yetenekliydi. 1994 Dünya Kupası öncesinde genç yetenek manşetlerdeydi ama sakatlığı yüzünden finallerde forma giyemedi. Almanlar onu transfer ettiğinde 21 yaşındaydı.
Claudio Reyna, ilk kulübü Bayer Leverkusen'de tutunamadı ama kiralık gittiği Wolfsburg'da kendini buldu. Fransa 98 ile birlikte artık futbol dünyasının yakından tanıdığı bir futbolcuydu. Bir sonraki durağı İskoçya'ydı. Galatasaray'dan Tugay Kerimoğlu'nu alan G.Rangers, sezon sonunu beklemeden nisan ayında Reyna'ya imza attırdı. O yıl Claudio yıllar sonra dinmeyecek bir acıyla hayatına devam edecekti.
Beyin kanserine yakalanan büyük oğlu Jack, 13 yaşında hayatını kaybetti.
Sunderland'e geldiği sezonun ilk yarısında diz bağları koptu, ikinci oğlu Giovanni o sakatlıktan bir ay sonra dünyaya gelmiş, Claudio oğluna G.Rangers günlerinden çok sevdiği arkadaşı Hollandalı Giovanni Von Bronckhorst'un adını vermişti. İki yıl sonra kapısını çalan ise Manchester City idi. Defanslarında bir oyuncunun futbol kariyeri bitmiş ve savunmalarına onun gibi sert ve karakterli bir oyuncu arıyorlardı... O oyuncu, geride kalan haftada Claudio'nun oğlunun asistiyle golü atan Erling Haaland'ın babası Alf Inge Haaland'dı.
***
Alf Inge Haaland, Leeds United'a geldiği ilk sezonda celladını tanımıyordu.Eylül 1997'de Leeds United'ın ev sahibi olduğu maçta Manchester United'ın kaptanı Haaland'a çelme takmış ve kendini yere bırakmıştı, acılar içinde kıvranıyordu.
Haaland, rakibinin kırmızı karttan yırtmak için numara yaptığını düşünüp Keane'e laf atarken, İrlandalı kopan diz bağının acısıyla kenara geldi. O sezon Keane'nin yokluğunda Manchester United, şampiyonluğu Wenger yönetimindeki Arsenal'e kaptırdı. Bundan iki yıl sonra "2000'lerin takımı" olarak anılan Leeds United, İstanbul'da UEFA Kupası yarı finali ilk maçında Galatasaray'ın rakibiydi. Haaland, G.Saray finale yükselirken iki maçta da yedek kulübesindeydi.
2000 yazında Alf Inge Haaland'ın oğlu Erling dünyaya geldi ve Norveçli oyuncu Manchester City'nin transfer teklifini kabul etti. İrlandalı celladı, o günü bekliyordu. Manchester derbisinde intikam soğuk yenen bir yemektir diyen Roy Keane çıktı sahneye ve futbol tarihinin en acımasız tekmelerinden birini Haaland'ın dizine attı. Haaland'ın futbol kariyeri 29 yaşında bitti...
Claudio Reyna bugün 46 yaşında.
Ülkesinde Austin kulübünde sportif direktörlük yapıyor. Kaybettiği oğlunun ardından üç çocuk sahibi oldu. Giovanni'yi Almanya'da B.Dortmund altyapısına emanet etti. Alf Inge Haaland ise 47'sinde.
Oğlu Erling, sakatlığı sonrası döndüğü ülkesinde yetişti ve babasının kulübü Leeds'i geri çevirip Avusturya ekibi RB Salzburg'a gitti. B. Dortmund onu geçen ay kadrosuna kattı. Sunderland doğumlu 17 yaşındaki Giovanni Reyna pası verdi, Leeds doğumlu 19 yaşındaki Erling Haaland vurdu... Gol oldu...