Raul gibi Real Madrid formasıyla
efsane olmuş ve İspanya Ligi’ni kavurmuş bir golcüyü alt yapı günlerinde ezeli
rakibine kaptıran Atletico Madrid bu çocuğun üzerine titriyordu doğal olarak.
90’ların başında Cruyff ve Barcelona fırtınası eserken çocuk mahalle takımının
kalecisiydi ve sadece 5 yaşındaydı. Bir gün onu salonda oynanan maçlarda
forvete koydular ve olan oldu. Kimse onu durduramıyordu, 11 yaşına geldiğinde
Atletico Madrid alt yapısından içeri girdi ve bir sezonda 55 gol attı. 1999’da
profesyonel sözleşmeye imza attığında ise sadece 15 yaşındaydı. Araya sakatlık
girdi ama daha da önemlisi Atletico Madrid, 60 yıl aradan sonra küme düştü.
Takım as oyuncuları formaya veda ederken, çocuğun önü açıldı. Onun da dediği
gibi “A takımda bana adımla değil çocuk diye seslenirlerdi.” Vicente Calderon’a
alt yapı oyuncuları olarak gittiklerinde tezahürat yapmaktan seslerinin
kısıldığı yıllar işte. Atletico, 2.ligdeyken 17 yaşında ilk maçına çıktı. İki
yıl aradan sonra 1. Lige döndüklerinde ise Madrid’in kırmız-beyazlı tarafı yeni
kaptanını bulmuştu. Kurtlar sofrasında 20’lerin başında bir çocuk 50 bin
kapasiteli Calderon’da soyunma odasından en önde çıkıyordu. Atletico Madrid’in
geriye dönüp baktığımızda son yedi yılda yaptıklarından çok uzak yıllar.
Şampiyonluğa hasret, Avrupa Kupaları’nda başarısız, derbilerde yenik ve her
daim talihsiz bir takım.
Fernando Torres zor yılların
kaptanıydı. İki kez Chelsea’nin teklifini geri çevirdi ama 2007 yazında
Liverpool’a imza attığında 40 milyon Euro bonservis iki takım adına da rekordu.
Beyazı eksik kırmızı forma ona çok yakıştı ve İspanyol teknik adam Rafael
Benitez yönetiminde yarı İspanyol takımın bitirici vuruşu yapan adamı oldu.
Anfield Road, çocuğu çok sevdi ve adı İngiliz medyasında da değişmedi. Fernando
Torres hiç büyümüyordu, çocuk Liverpool formasıyla 102 maçta 65 gol attı. Dört
yılın ardından “Satmayacağız” dedikleri Fernando Torres’i 60 milyon Euro’ya
yakın bir teklif geldiğinde ara transferde elden çıkarmak zorunda kaldılar.
Chelsea’nin patronu Abramoviç aradan yıllar geçse de İspanyol santrfora sonunda
kavuşmuştu. Londra günlerinde ardında bırakrığı Liverpool taraftarının hüznü mü
dersininiz, ne halin varsa gör çığlığı mı, o usta santrfor gitti, saç baş
yolduran bir forvet geldi. Torres inanılmaz goller kaçırdı, Torres başı önde
oyundan çıktı. 4 yılda 110 maçta 20 gol, Liverpool günleri hatırlandığında
Chelsea’da ne kadar da büyük hayalkırıklığı yaşadığını anlatır aslında. Dört ay
kiralık formasını giydiği Milan ona Milano havası aldırmaktan başka bir şeye
yaramadı. 2015 yılında artık eve dönme vaktiydi. Bıraktığı “kaybeden” Atletico
Madrid’in yerinde artık “kazanan” bir takım vardı ama mekanın sahibi Fernando
Torres’di. Agüero, Falcao ve Diego Costa’yı parlatıp satan Atletico Madrid’in
kapısından 30’unu geçtikten sonra girebilmek için de mekanın sahibi olmak
lazımdı. Geride kalan dönemde Atletico’nun bir numaralı santrforu olmayı
başaramadı ama takımının 60 yıllık esfane stadyumu Vicente Calderon’a veda
ettiği maçta fileleri havalandırmayı bildi.
Bir yaz tatilinde Costa de Morte’de
tanıştığı kendisinden bir yaş küçük Olalla Dominguez’den hiç ayrılmadı.
Fernando Torres 16 yaşındaydı, Olalla onun peşinden Madrid’e üniversite okumaya
geldi, gün geldi beraber Liverpool’a yerleştiler. Atletico Madrid’in stadının
yakınında spor salonları zinciri “Nine Fitness”ı açtıklarında Atletico
taraftarlarına indirimli üyelik verdiler. Markasının bütün operasyonunu eşine
bırakan ve üç çocuk sahibi olan “El Nino” geçen hafta Madrid derbisinde
Santiago Bernabeu’da ısınırken belki de son kez Real Madrid’e forma giymeyi
hayal ediyordu, olmadı, Simeone almadı onu oyuna. Ağır da gelmiş olabilir, 48
saat sonra Atletico Madrid’in sezon sonunda ayrılacağını açıkladı. 11 yıl önce
evden giden “Çocuk” bir kez daha veda etmeye karar verdi. Belki ABD’ye gider,
belki Çin’e, kimbilir belki de Türkiye’ye gelir ama Fernando Torres bir gün
mutlaka kramponlarına astığında Atletico Madrid’e takım elbisesiyle geri döner.
Bunu o da biliyor. Çocuğun bilmediği ise Edip Cansever’in dediği: “Gökyüzü gibi
bir şey bu çocukluk. Hiçbir yere
gitmiyor.”