26 Kasım 2011

Real Madrid: 4 A. Madrid: 1

Ekim 1999’daki Atletico Madrid, Santiago Bernabeu’da 3-1 kazandığında bu akşam sahaya çıkan kadrodan çok daha mı kaliteli bir kadroya sahipti? Hayır. O sezon sadece 8 maç kazanabildiler. Biri de bu derbiydi ve sezon sonunda Real Betis ve Sevilla ile birlikte küme düştüler. Berbat bir sezon geçiren Real Madrid, küme düşen Atletico Madrid’i Vicente Calderon’da da yenemedi ve maç 1-1 berabere bitti.

O günden bu yana Camp Nou’da kazanmayı başaran, Barcelona’ya Vicente Calderon’da defalarca arıza çıkartan Atletico Madrid, İspanya Ligi tarihinde bir derbide en uzun süre kazanamayan takım oldu. Patetik Madrid de bu dönemin bir tezahürüdür. Maçın sonlarına doğru kale arkasında Real Madrid taraftarının açtığı ve derbinin anlamını yitirdiğine dair vurgu bir derbi hatırası olarak kalır. Madrid şehri sahadaki dengeler değişse de bu rekabeti yaşamaya devam eder. Mourinho’nun bir gün önce mütevazi tavrı de bu yüzden.... Bundan sonrası sahadaki gerçekler tabii.

Real Madrid bu sezon hiçbir maçta ilk 15 dakika bu kadar tutuk değildi. Pozisyon geçen çeyrek ve Adrian’ın cezalandırdığı takım, benim her zaman saçma bulduğum kuralla oyuna döndü. Son adam kırmızı kart ve penaltı. İki ceza birden. Kaleci Courtois atılınca, Diego da kenara geldi ve maç orada bitti aslında. Tiago’nun olmadığı bir orta saha sert ama futbol garibi adamlarla dolu olunca yine sırıttılar ve bu sezon tüm büyük maçlarda olduğu gibi yine teslim oldular. Beklendiği gibi...

Real Madrid’de Xabi Alonso’nun 5. sarı kartını görüp El Clasico’da forma giymeyi garantilemesi maçın skoru kadar önemli Real Madrid tarafında. Nuri’nin kulübede, Hamit’in tribünde başladığı derbide Arda Turan geçmiş maçlarda olduğu gibi yine iyi oynadı ama Real Madrid-Barça ölçeğinde takımlara meydan okuyabilmesi için çeyrek sezon elbette ki yeterli değil. Atletico Madrid tarafında oyun 2-1 iken Reyes neden girmez; Falcao olsaydı böyle mi olurdu tartışmaları yürür gider. Manzano bir maç daha kaybetsin yine gidiyor manşetleri atılır... Real Madrid ise 10 Aralık’ı bekler... Barcelona, Getafe deplasmanında 1-0 mağlup... Puan fark 6... Santiago Bernabeu'da Mourinho kazanırsa, +9'dan vermez artık...

Madrid Derbisi 26K2011

İki kez direkten döndü Manzano. Atletico Madrid geleneği bu. Jesus Gil yok ama ruhu kulübün içinde. Teknik direktörlerini ipten aldılar ama büyük maç oynayamıyorlar çünkü hatlar arasındaki kalite uçurumu sert rakipler karşısında sırıtıyor. Barcelona deplasmanında da Bilbao'da orta saha ve defansın yetersizliği sonları hazırladı. Atletico Madrid, geçen iki yıldaki Galatasaray ya da son iki yılın Beşiktaş'ına benziyor. Ön tarafta assolist Falcao, alt kadrosu da iyi ama arkada orkestra dökülüyor bir geride servis rezalet... Derbide Falcao da yok.. Real Madrid, Avrupa'da bu sezon en iyi futbolu oynayan takım... Gevelemeden, dikine en hızlı çıkan takım ve yediğin golü nasıl yediğini idrak edene kadar ikinciyi atıyorlar... Atletico Madrid, son derb galibiyetini Santiago Bernabeu'da aldı 1999'da... Barcelona'ya bile geride kalan 10 yılda bela oldular ama Real Madrid karşısında olmuyor, bu akşam da olması zor. Real Madrid'de Cristiano Ronaldo, D.Zagreb maçını pas geçti. Mourinho, devrede 3 değişiklik yaptı Şampiyonlar Ligi maçında. Şimdi, 1-0, 2-1 olsun bizim olsun diyor. Çakallık tabii. Şehrin havasını iki yıldır soluyan, La Liga'da geçmişi çok eski olan Portekizli, yine "manita" ya da fazlasının peşinde... Atletico Madrid tarafında herkes kazanırsak mucize diye başlıyor söze. Fazla kaybedecekleri bir şey yok. Madrid derbilerinin klasiği ilk 10 dakikada goldür... Barcelona ve Real Madridlileri bir kenara koyarsak, ligin asist kralı olan ve Madrid'in bir yakasında büyük saygı gören Arda Turan için de ilk derbi.. Asıl kıyamet elbette 10 Aralık'ta kopacak. El Clasico'da...31 Ekim 1999/// Real Madrid: 1 Atletico Madrid: 3

25 Kasım 2011

Hafta Sonu Futbol



25 Kasım Cuma
20:00 Gençlerbirliği - Fenerbahçe (Lig TV)
21:30 Köln - B.Mönchengladbach (TRT HD)
21:45 Udinese - Roma (Euro Futbol)

26 Kasım Cumartesi
13:00 Samsunspor - Antalyaspor (Lig TV)
14:45 Stoke City - Blackburn Rovers (Lig TV 2)
16:00 Orduspor - Mersin İY (Lig TV)
16:30 B. Dortmund - Schalke 04 (TRT Haber)
17:00 Manchester United - Newcastle United (Lig TV 2)
17:00 Chelsea - Wolves (Lig TV 3)
19:00 Galatasaray - Sivasspor (Lig TV)
19:00 Vallecano - Valencia (Ntv Spor)
19:30 Arsenal - Fulham (Lig TV 3)
20:00 Adanaspor - Tavşanlı Linyitspor (TRT 3)
21:00 Real Madrid - Atletico Madrid (Ntv Spor)
21:45 Lazio - Juventus (Euro Futbol)
21:45 Atalanta - Napoli (Smart 3D)
22:00 Lille-Brest (Lig Tv 2)
23:00 Getafe - Barcelona (Ntv Spor)

27 Kasım Pazar
13:00 Real Betis - Real Sociedad (Ntv Spor)
13:00 Eskişehirspor - Ankaragücü (Lig TV)
13:00 İstanbul BŞB- Gaziantepspor (Lig TV 2)
13:30 Boluspor - Kartalspor (TRT 3)
13:30 Giresunspor - Denizlispor (TRT 1)
15:30 Swansea City - Aston Villa (Lig TV 2)
16:00 Manisaspor - Kayserispor (Lig TV)
16:00 Sakaryaspor - Çaykur Rizespor (TRT 3)
16:00 Gaziantep BŞB - Bucaspor (TRT 6)
16:00 Siena - İnter (Euro Futbol)
16:00 Palermo - Fiorentina (Smart 3D)
16:30 Werder Bremen - Stuttgart (TRT Haber)
17:00 Levante - Sporting Gijon (Ntv Spor)
18:00 Liverpool - Manchester City (Lig TV 3)
19:00 Trabzonspor - Beşiktaş (Lig TV)
20:00 Göztepe - Kayseri Erciyesspor (TRT 3)
21:45 Milan - Chievo (Euro Futbol)
22:00 Marsilya-Paris Saint Germain (Lig TV 2)
22:30 Zaragoza - Sevilla (Ntv Spor)

28 Kasım Pazartesi
20:00 Karabükspor - Bursaspor (Lig TV)
20:00 Elazığspor - Kasımpaşa (TRT 3)

24 Kasım 2011

Spor İletişimi Sertifika Programı

Kadir Has Üniversitesi bünyesinde bu yıl üçüncü kez düzenlenecek olan Spor Hukuku & Yönetimi Sertifika Programı ve bu yıl beşinci kez düzenlenecek olan Spor İletişimi Sertifika Programı kapılarını yeni dönem öğrencilerine açıyor.

26 Kasım Cumartesi günü Kadir Has Üniversitesi, Cibali Kampüsü’nde yapılacak burs sınavlarının ardından, 10 Aralık günü yapılacak ilk ders ile programlar başlayacak ve 2012 Nisan sonuna kadar devam edecektir. Burs sınavları sonucunda ilk 20 arasına giren öğrencilere de çeşitli burs imkanları tanınacak. Sınava giriş ücreti ise 25 TL. Sınav için online kayıt programın web sitesinden sınav gününe kadar yaptırılabiliyor.

Spor İletişimi Sertifika Programı’nın kontenjanı 50 kişiyle sınırlı. Eğitim bedeli ise 2.750 TL olup, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine 1.750 TL’dir. Yüksek sayıda katılım ve kısıtlı kontenjan sebebiyle, Spor İletişimi Sertifika Programı’na katılmak isteyenlerin Burs Sınavı’na mutlaka girmeleri gerekiyor.

Spor Hukuku ve Yönetimi Sertifika Programı kontenjanı ise 80 kişiyle sınırlı. Eğitim bedeli 2.750 TL olup, lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri, stajyer avukatlar, Spor Genel Müdürlüğü ve spor federasyonları çalışanları, öğretim üyeleri ve lisanslı sporculara %20 indirim imkanı vardır. Spor Hukuku ve Yönetimi Sertifika Programı için Burs Sınavı’na katılmak mecburi değil. Ama yine de programın kapsamı hakkında bilgi sahibi olmak için sınava girmekte fayda var.

Spor Hukuku & Yönetimi ve Spor İletişimi olarak iki ayrı programı bünyesinde barındıran Spor Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi, bu programlar kapsamında FIFA ve UEFA gibi seçkin uluslararası kuruluşlardan konuşmacıları üniversitemize davet etmektedir. Program süresince Levent Bıçakcı, Şenes Erzik, Atilla Gökçe, Adnan Türkkan, Kemal Kapulluoğlu, Tanıl Bora, Fuat Akdağ, Yiğiter Uluğ, Mehmet Demirkol, Okay Karacan, İbrahim Altınsay, Mert Aydın gibi spor dünyasının birçok önemli ismi derslerde yer alacak.

Derslerin Cumartesi ve Pazar günleri saat 10:00 ile 14:00 arasında yapılacağı program 15 hafta devam edecek. Programların ders içerikleri ve katılımcı listelerinin tamamına aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz.

Spor İletişimi Sertifika Programı;
http://shaum.khas.edu.tr/spor-iletisimi-sertifika-programi.html

Spor Hukuku ve Yönetimi Sertifika Programı;
http://shaum.khas.edu.tr/spor-hukuku-ve-yoenetimi-sertifika-programi-2.html

23 Kasım 2011

Anzhi-PSG-Malaga

Siyah Ferrari Enzo, Nice Havaalanı’nın çıkış kapısında onu bekliyordu. İsviçre’den bir avukat arkadaşının gönderdiği otomobilin direksiyonuna geçti ve Promenade des Angles’ye doğru sürdü. Yanında oturan Tinatine Kandelaki, ülkesinde talk-show programlarının aranan yüzüydü. Nice’in lükse boğulmuş caddesi Promenada des Angles’de onun kullandığı otomobil çok da lüks değildi! 600 bin dolar değerindeki Ferrari Enzo, 25 Kasım 2006 günü öğleden sonra alev alev yanmaya başladı. Otomobil alev aldığında önce kaldırıma çarptı, ardından da bir ağaca.. Televizyon yıldızı Kandelaki şanslıydı. Kaldırıldığı hastanede sadece 3 saat ayakta tedavi gördü ve polis sorgusunu beklemeden Fransa sınırları terk etti. Nice polisi yanan Ferrari’den çıkan ikinci kişinin adının Süleyman Kerimov olduğunu öğrenince ayağa kalktı. Kerimov, dünyanın en zenginler listesinde yer alan bir oligarktı ve Rusya’da Putin’e en yakın isimlerden biriydi. Ferrari’ye sabotaj ihtimali yapılan araştırma sonrasında ortadan kalktı ama vücudunun yüzde 70’i yanan ve yapay solunumla hayatta kalan Kerimov, Marsilya’da kaldırıldığı hastanede hayata tutunmaya çalışıyordu. Tutundu da. Yedi milyar dolarlık servetini son 20 yılda elde eden Kerimov’un hayata bakışı da bu kazadan sonra değişti. Ayağa kalktığı gün çocukların yanık tedavisini üstlenen bir vakıfa bir milyon dolar bağışladı. Ardından kurduğu Kerimov Vakfı bugüne kadar 200 milyon doların üzerinde bir parayı yardım amaçlı ihtiyaç duyum kurumlara aktardı. 1993’de Fedprombank ile adını duyuran ve düşük rakamlara aldığı şirketleri ayağa kaldırdıktan sonra satarak servetini katlayan Kerimov, Rusya’nın en iyi girişimcilerinden biri olarak kabul edildi. Petrolden, madene, altından, doğalgaza kadar yatırımlarını genişleten ve son olarak turizm yatırımlarıyla dikkat çeken Kerimov’un tüm dünyada tanınmasını sağlayan ise ne o kaza ne de başarılı girişimciliği oldu. Abramoviç gibi Kerimov da futbol sayesinde tüm dünyanın konuştuğu bir isim olmayı başardı.

Oligarkların futbolu her zaman sevdiler. Moskova kulüplerine büyük paralar harcayanlar, ardından battıklarında geride gözü yaşlı taraftarlar bırakanlar. Aralarında en ünlüsü hiç şüphesiz Roman Abramoviç oldu. Chelsea’ye 7 yılda bir milyar euro para aktaran Rus işadamı aslında kolay olanı seçmişti. Yıldız futbolcuları Londra’ya getirmek kolaydı! Rusya Federasyonu’nda Dağıstan delegesi olan Süleyman Kerimov ise zor olanı seçti. Büyük bir takım kurmak istiyordu ve transfer teklif ettiği futbolcuların paradan önce kabul etmesi gerken bir şart vardı. Moskova’dan iki bin kilometre uzaklıkta olan Makhachkala’nın takımı Anzhi’de forma giymeyi kabul etmek! Şehrin eski adı olan Anzhi inci demekti ve Kerimov adına yakışır bir kadro kurmaya kararlıydı. Sadece 20 yıl önce kurulan ve Dağıstan şampiyonu olduktan sonra Rusya’nın ikinci ligine kabul edilen Anzhi, 2011 yılına kadar kimsenin adını hatırlamadığı bir kulüptü. 1999’da Rusya Premier Ligi’ne yükselen üç yıl sonra küme düşen Anzhi yedi yıl boyunca tekrar büyüklerle kapışmak için bekledi ve geçen sezonu 11. sırada tamamladı. Anzhi taraftarı için peri masalı Ocak 2011’de başladı. Süleyman Kerimov kulübü bir bedel ödemeden yatırım yapacağı sözünü vererek satın aldı. Sözünü de sekiz ay içinde fazlasıyla tuttu. Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra emeklilik günlerini ülkesi Brezilya’da geçiren ve formayı sırtından çıkarmamaya kararlı olan Roberto Carlos’u transfer eden Kerimov, futbolun radarını üstüne çevirdi. Haftalık 65 bin pound’a evet diyen Roberto Carlos’un ardından Dağıstan kulübüne yıldız yağmaya başladı. Stoper Joao Carlos, orta sahaya Brezilya’lı genç yetenek Jucilei, Avrupa’da bir büyüğe gider denilen sambacı Diego Tardelli ve PSV Eindoven’da yıldızı parlayan Balazs Dzsudzsak, 14 milyon Euro karşılığında Anzhi’nin yolunu tuttu. Asıl bombayı sona sakladı Kerimov. Olmaz denilen transferin dedikodusu çıktığında İtalyan medyası önce dudak büktü ama Inter’in golcüsü Eto’o, Anzhi’ye “evet” dediğinde bükülen dudakların yerini açık ağızlara bıraktı Çizme’de. Kamerunlu yıldız için Inter’e 30 milyon ödeyen Kerimov, Eto’o’yu yıllık 20.5 milyon Euro’ya ikna etti. Dünyanın en çok kazanan futbolcusu Cristiano Ronaldo’nun 12 milyon Euro aldığı futbol dünyasında Kerimov deprem etkisi yarattı. Rus yıldız Zhirkov’u da Londra’dan ülkesine döndürten Kerimov’un hedefi Real Madrid, Barcelona ve Manchester United gibi devleri Dağıstan’a getirmek. Bunu hazırlık maçlarıyla da yapabilir ama Kerimov zoru seçen adam. Anzhi’yi Şampiyonlar Ligi’ne taşımak isteyen Kerimov, UEFA standartlarında bir stadyum için de 200 milyon Euro’yu gözden çıkardı. Takımın başına getirmek istediği Jose Mourinho’ya yıllık 25 milyon Euro teklif eden Kerimov, Portekizli’den –şimdilik- “Hayır” cevabını aldı.... Yıldızlarla dolu kadroyu Makhachkala’ya sadece maç günleri gidiyor. Moskova’da yaşayan Roberto Carlos ve Eto’o’lu kadro iç saha maçları için iki bin kilometreyi her seferinde gidip gelmek zorunda... Bu paraya değer, değil mi?

Javier Pastore

SARKOZY’NİN PSG AŞKI VE 
KATAR SERMAYESİ
Premier Lig’deki beş Londra kulübünden biri olan Fulham’ın Mısırlı patronu Mohamed Al Fayed denildiğinde ilk akla gelen oğlu Dodi ve sevgilisi Prenses Diana’nın Paris’te geçirdikleri trafik kazası ve Londra’nın alameti farikalarından Harrods mağazalarıdır. Harrods Group ve Paris şehrini bugün aynı cümlede kullanmamıza izin veren ise Katar Investment Authority (QIA). Süpermarket zinciri Sainsbury ve Volkswagen hisselerinin de çoğunluğunu elinde bulunduran Şeyh Al Thani, bir futbol kulübüne sahip olmak istediğinde yola kimilerine göre Sarkozy’nin aklıyla çıktı, kimilerine göre ise İspanya ve İngiltere’nin büyük kulüpleriyle başedebilecek bir takım yaratmak yerine daha kolay olanı seçti. 15 yıldır büyük paralar harcamasına rağmen bir türlü başarıyı yakalayamayan, tribün teröründen çok çeken ve stadı Parc de Prince’te ancak %60 doluluk oranıyla oynayan Paris Saint Germain’i satın almaya karar veren Al Thani, Fransız kulübünün yüzde 70 hissesini Amerikalı yatırım ortaklığı Colony Capital’den satın aldı. 2022 Dünya Kupası’nın ev sahibi olan Katar, ülkedeki futbol sevgisini artırabilmek için işe Barcelona’ya forma reklamı vererek başlamış ardından Malaga kulübü Katar sermayesinin kontrolünü geçmişti. Sıkı bir Paris Saint Germain taraftarı olan Nicolas Sarkozy’nin Katar sermayesini davet ettiği ve bu satın almanın Paris ile Doha arasındaki sıcak diplomasinin bir tezahürü olduğu uzun süre Fransız medyasının manşetlerinde yer aldı. Satın alma operasyonu yaz aylarında manşetlerde yerini görkemli transferlere bıraktı. Milan’da sembol olmuş ancak teknik adamlık koltuğunda tutunamayan Brezilyalı Leonardo’yu takımın başına geçiren ezeli rakibi Inter, sambacının geçen sezon sonunda verdiği kararla büyük bir şok yaşadı. Leonardo daha bir yıl dolmadan görevinden istifa ettiğini açıkladı. Üstelik artık hocalık yapmayacaktı. Paris Saint Germain’in sportif direktörlüğünü üstlenen Leonardo’nun önüne Şeyh Al Thani, her futbol adamının rüyasını süsleyen sınırsız bütçeyi koydu. Fransız liginin uluslararası yayın haklarını satın alan Katarlı yayın devi El Cezire, Fransız futbolunun eski popülaritesini kazandırmak için projenin bir parçasıydı. Palermo Başkanı’nın “Tek ayağına 50 milyon isterim” dediği Arjantinli genç yıldız Javier Pastore’yi uzun pazarlıklar sonrasında 42 milyon Euro’ya kadrosuna katan PSG, Fransızların yeni gol umudu Kevin Gameiro için 13, Matuidi için 10 milyon ve Roma’dan ülkesine dönen Jeremy Menez için 8 milyon ödedi. İki ayda 15 futbolcu transfer eden ve kasasından 89 milyon Euro çıkan Paris Saint Germain 16 futbolcuyla yollarını ayırdı ve sadece 3.3 milyon Euro gelir elde edebildi. Katar sermayesinden en az nasiplenen ise sözleşmesine “3 milyon Euro karşılığında gider” maddesini koydurtan Lugano’dan piyasa değerinin neredeyse beşte biri para kazanan Fenerbahçe oldu. Anzhi gibi Paris Saint Germain’in de hedefi bu sezon şampiyonluk ve seneye Şampiyonlar Ligi’nde yeni bir fırtına kopartmak!..

Cazorla

ENDÜLÜS’TE RAKS!
2011’in ilk aylarında Manchester United’ın Amerikalı patronu Glazer Ailesi’ne 1.5 milyar Euro teklif ettikleri söylentisi resmi kaynaklardan doğrulanmadı ama 3 yıl önce de Everton’u satın alma girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Katar Yatırım Ortaklığı, İspanya’nın borç içinde yüzen ve 90’larda battıktan sonra küllerinden doğan Malaga kulübünü geçen yıl 36 milyon Euro’ya satın aldı. Real Madrid’de Florentino Perez’in Los Galakticos projesi öncesinde başkanlık koltuğunda oturan Lorenzo Sanz’ın kontrolünde olan ve sadece 14 milyon Euro borcu yüzünden küme düşma hattında dolaşan Malaga’ya Katar piyangosu bir vurdu pir vurdu. Teknik direktörlüğü Manuel Pellegrini’yi getiren kulübün yeni patronları, işe Villarreal’den aldıkları Santi Cazorla için 21 milyon Euro ödeyerek başladılar. Arjantin’den gelen Buonanotte için River Plate’e 4 milyon Euro giderken, Valencia da Joaquin için kasasına 4 milyon Euro’yu koydu. Fransızların en işbilir kulüp başkanı olan O.Lyon’un patronu Jean Michel Aulas, Toulalan için Katar Yatırım Ortaklığı’ndan 10 milyon Euro’luk bir çek alırken, futbol dünyasının süper menajeri Jorge Mendes de paranın kokusunu çabuk aldı. Endülüs kulübü kısa zamanda kadrosuna Van Nistelrooy, Mathijsen, Isco, Demichelis ve Monreal gibi yıldızları kattı ve İspanya’da iki büyük Real Madrid ve Barcelona’nın ardından en çok para harcayan kulüp olan Atletico Madrid ile transfer borsasında neredeyse yarışır hale geldi. Yıllarca küme düşme korkusuyla tribünleri dolduran Malaga taraftarının bu sezonki hayali takımlarının Avrupa Ligi’ne gitmesi... Rüya ise elbette ki dördüncü sırayı alıp Şampiyonlar Ligi’ne gitmek... Katar sermayesinin iştahına bakılırsa, imkansız yoktur, mucizeler ise biraz zaman alacak!... 
(Cnbc-e Business Dergisi Ekim 2011)

Trabzonspor: 1 Inter: 1

Kimse adının hakkını veremedi bu grupta. Tahminlerin de ötesinde düşen bir Inter, geçen sezonun finalinden uzak bir Lille ve bir dönem ligini kavuran CSKA Moskova. Trabzonspor için ise Avni Aker'de maç kazanamamış olmak... Sneijder'siz Inter bir Türkiye deplasmanında daha özellikle maçın ikinci yarısında çaresiz kaldı. Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı 4 maçta elde ettiği istatistikleri, bu gece sildi süpürdü ama yetmedi. 360 dakikada 5 net gol pozisyonuna giren takım bu gece 4 net fırsat yakaladı. Ofsayt hastalığından kurtuldu ve 4 maçta attığı şutun yüzde 70'i kadar girişimde bulundu. Kademinin kaybolduğu pozisyonda yenilen gol ve Halil'in bizim takımların klasiği golü. Rakibe çarpıp giden füzeler...

Son maç öncesinde durum kritik. Gruptan lider çıkmış Inter'in hocası Ranieri, maçın ardından "Bize güvenin" diyor ama Milano'ya ayak bastığında bu sözünü unutur. CSKA Moskova maçı öncesinde Udinese ile, sonrasında ise Fiorentina ile Milano'da oynayacaklar. Ligin dibine çökmüş bir takım için iki kritik 90 dakika. Ranieri'nin de takımdaki geleceğini belirleyecek maçlar. Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin, Trabzonspor'un kader maçıyla aynı akşam olması hoş olmadı. Bunun Avrupa'da bir örneği yok ama bizim Federasyon ne yapsa eline gözüne bulaştırdığından ne desek boş. Trabzonspor, Lille deplasmanında kaybetmemek zorunda. Fransızlar, Moskova'da umduklarından fazlasını buldular ve giden tur artık avuçlarında. Trabzonspor, San Siro'da yaptığından çok daha fazlasını yapması lazım...

21 Kasım 2011

Naklen Yayınlar

22 Kasım Salı
19.00 CSKA Moskova – Lille //Star TV
21.45 Trabzonspor – Inter //Star TV
21.45 Man. United – Benfica //EURO Futbol
21.45 Napoli – Man. City //SMART 3D
23 Kasım Çarşamba
19.00 Zenit – Apoel //EURO Futbol
21.45 Milan – Barcelona //EURO Futbol

Beşiktaş: 0 Galatasaray: 0

Bugün Galatasaraylı, haftaya Beşiktaşlı, sonra Fenerbahçeli ve Trabzonlu. Yönetim topsuz alanda taraftarını sırtından sakatlamış. Kendileri birlik ve beraberlik adına bir minibüse doluşup deplasman deplasman gezebilirler ama iş taraftara gelince “evde oturun”a imza atmak da memleket meselesi!

İki teknik adam için de onbir karmaşası yoktu. Beşiktaş’ta tek soru işareti, “Cenk mi Rüştü mü?” idi. Genç olan kaleyi kaptı. Galatasaray ise kağıt üzerinde en zor deplasmanlarından birinden, Kayseri’de iki cezalısına rağmen iyi futbol oynayan onbirini seçmişti. Ayhan’lı orta sahayla daha fazla direnç, rakibin kanat adamlarına daha fazla kademe... Tabii hepsi kağıt üzerinde...

Geride kalan 10 haftada en fazla 2-3 maçta taraftarını tatmin etmiş iki takımdan Galatasaray iyi başladı. Deplasman derbisinde topa sahip olan ama sezon başından beri çözülemeyen pozisyona girememe hastalığından kurtulamayan bir takım. Ayhan sol çaprazda yakaladığında ağır kaldı. Diğerinde Kazım voleyi tribüne yolladı. 20-45 arasında ev sahibi sahne aldı. Guti’nin ayrılık sebebinin olağan şüphelisi Quaresma kanat değiştirdiğinde Kazım’ın geriye gelmemesiyle Eboue teklemeye başladı. Engin, Ayhan ve Kazım’ın saklambaç oynadığı, Simao ve Quaresma’nın ise yakantopa çevirdiği ilk yarının son çeyreğinde Beşiktaş maçı koparabilirdi. Önce Almeida’nın Semih’ten sekip direğe vuran topu, ardından çaprazdan Simao’nun direği öpücük kondurup auta giden topu...

Kalede Muslera ve defans göbeğindeki ikiliyle direnen Galatasaray’da erken sarı kart Melo’yu oyundan düşürdü. İkinci yarının ilk çeyreği Beşiktaş için önemliydi. Son 30’da düşüyorlardı ve golü bulamazlarsa kendilerine akan oyun dengelenebilirdi. Terim, Sabri hamlesiyle 4-4-2’ye döndü ama plan 8 dakika sonra Sabri’nin sakatlığıyla bozuldu. Maçın kader anı Terim’in "Beni 10 kişi bırakacak" diye düşündüğü Melo’yu oyundan alıp Baros’u soktuğu dakika... Doğrusu büyük kumardı. Rakip orta alanı tazelemişken -ki Necip de Sabri gibi kendini kenarda buldu- Selçuk-Engin ile göbekte yumuşayan Galatasaray’da hesaplar Portekizlilerin oyundan düşeceğiydi. Düştüler de.

İlk yarıdaki Simao ve Quaresma olmayınca, Beşiktaş çoğalamadı. İki takımın da forvet arkasına koyduğu Engin ve Veli, derbiyi sırtlayacak kadar tecrübeye sahip olmadıkları için oyun şans ya da hata golüne bakmaya başladı. Oyuna kenardan gelenlerin bir şey katmadığı derbiden gol çıkmadı.

Galatasaray, ikinci yarıda Hakan Balta ile bulduğu pozisyonu değerlendirse, evinde son 4 maçında sadece bir kez kazanabilen Beşiktaş’a cezayı kesebilirdi. Deplasmanda derbi kazanamama sıkıntısını devam ettirdiler. Almeida-Elmander ile Kazım-Quaresma’ya forma değiştir, kim kazanırdı bilemem ama derbi tabelasında iki tane kocaman sıfır yazmazdı...