4 Aralık 2010

Pim Pam Pum

Sahadaki futbolu, skoru boşverin, bugün İspanya'da El Clasico öncesi ve sonrasında olmadığı kadar büyük bir savaş yaşandı, kulüpler ve medya arasında. Filmi başa saralım. Barcelona, Guardiola döneminde deplasmanlara maç günü gidiyor. Uçak dışında kupada helikopterle gittikleri bile olmuştu. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'ne de yola bir gün önceden çıkmak zorunda kalmışlardı İzlanda'daki yanardağ patlaması yüzünden. Milano'ya otobüsle giden takım 3-1 mağlup olmuştu. Dün Osasuna deplasmanı öncesinde gelen haber kar yağışı yüzünden maçın oynanma ihtimalinin olduğu yönündeydi. Üstüne bir de havaalanı kontrolörlerinin grevi eklendi. S. Gijon ve Atletico Madrid otobüsle yola çıktılar. Havaalanındaki grevler yüzünden rötarlar 12 saati bulunca bugün Barça, federasyona başvurdu. Sabahtan treni tercih etseler sorun olmayacaktı. Federasyon önce maçı Pazar 18:00'e ertelediğini açıkladı. Elbette ki kıyamet koptu. İspanya'da medyanın gücü malum, Madrid ayağa kalktı. "Guardiola'ya hediye, rezalet" manşetleri attılar öğle vakti. Ardından Osasuna isyan etti, "Maçın ertelenmesi için gerekli sebep ortalıkta yok, herkes otobüsle gidiyor, Barça da gelsin" dediler. Osasuna'nın tenik direktörü Camacho. Bir Real Madrid efsanesi. O fena salladı, ardından futbolcular "Pazar günü sahaya çıkmayız, skandal bu" dediler ve federasyon geri adım attığında maçın başlama saatini 6 saat vardı. (Guardiola, Federasyon'un kendilerine eğer uçak kalkmazsa maçı erteleriz dediğini söyledi maçtan sonra basında toplantısında.)Barça maç ertelendi diye Camp Nou'da topladığı futbolcularını eve yollamıştı. Hızlı trenle Zaragoza'ya gitmek üzere apar topar istasyonda toplandılar. Tren Zaragoza'ya geldiğinde Barcelona'nın 2 saat vakti vardı. Yol ise 200 km. Pamplona'ya maçın başlama saatinden 30 dakika önce varmaları gerekiyordu. Aksi takdirde hükmen mağlup olacaklardı. Yetiştiler, sahasında kolay kolay maç kaybetmeyen Osasuna'yu 3-0 ile geçtiler. Bu kavganın haklıymış gibi görünen ama haksız tarafı Barcelona. Diğer takımlar yollarda sürünürken işi yokuşa sürdüler. Guardiola'nın maç günü yolculuk prensibi yüzünden maçı kaybedebilirdi.
İşin medya tarafında savaş hala sürüyor. 15 gün önce Jose Mourinho sahadan atılıp, iki maç ceza aldığında Marca gazetesi, herkes Mourinho'ya karşı deyip "Pim pam Pum" manşetiyle bir foto montaj yayınlamıştı. Goya'nın "3 Mayıs 1808'de Madrid" tablosuna gönderme yapmışlardı. O gazete kapağı çok tartışıldı orada. Mourinho haksızdı. El Clasico öncesi ve sonrasında Katalanların, Franco vs. göndermesi yapmadığını, 5-0'ın ardından 1974'deki aynı skor hatırlatıldığında bile referans vermediklerini de söylemek lazım. Katalanlar doğal olarak maça yetişebilmek için tren peşinde koşturan, otobüste sürünen takımlarına haksızlık yapıldığını düşünüyorlar. Kim haklı? Kazanan haklıdır: Osasuna: 0 Barcelona:3

2018 Rusya

Natalia Vodianova'lı Rus delegasyonu, 2018'i almak için Zürih'te.

3 Aralık 2010

Lazio vs Inter

Akşam Lazio-Inter var. 21:45'te Spormax'de Mustafa Muratoğlu anlatacak, top taca, auta gittiğinde de ben konuşurum (!) Geçen sezonun sonunda takımları Inter'e yenilsin, Roma şampiyon olmasın diye Roma Olimpiyat Stadı'na gelen Lazio taraftarı (bkz: foto) bu akşam 3 puan istiyor. Kadrolar da buna müsait. Inter'de Mourinho sonrası Benitez elbette ki tarşılıyor ama aynı Bayern Münih gibi Inter de, Dünya Kupası başına bela olan takımlardan. Sakat listesi kabarık. Julio Cesar, Maicon, Milito, Samuel, Mariga, Obi, Suazo, Chivu, Coutinho, Mancini yok. Eto'o da cezalı..
Muhtemel onbirler:
Lazio: Muslera; Lichtsteiner, Biava, Dias, Radu; Brocchi, Matuzalem, Mauri; Hernanes; Floccari, Zarate
Inter: Castellazzi; Cordoba, Lucio, Materazzi, Zanetti; Stankovic, Cambiasso, Motta; Biabiany, Sneijder, Pandev

Hafta Sonu Futbol

3 Aralık Cuma
20.00 Trabzonspor – Bucaspor LİG TV
21.30 St. Pauli – Kaiserslautern TRT 3
21.45 Lazio – Inter SPORMAX - TV 8
4 Aralık Cumartesi
14.00 Altay – Boluspor TRT 1
14.00 Manisaspor – G.Antepspor DIGI
16.30 E. Frankfurt – Mainz TRT 3
17.00 A.Gücü – Sivasspor DIGI
17.00 Arsenal – Fulham SPORMAX
19.00 Kasımpaşa – Galatasaray LİG TV
19.00 Levante – A. Madrid NTVSPOR
19.30 Blackpool – Man. United SPORMAX
19.30 Schalke 04 – B.Münih TRT 3
21.00 Osasuna – Barcelona NTVSPOR
21.45 Milan – Brescia TV 8 - SPORMAX
22.00 Montpellier – Lyon KANAL A
23.00 Real Madrid – Valencia NTVSPOR
5 Aralık Pazar
14.00 Beşiktaş – Bursaspor LİG TV
15.30 West Bromwich – Newcastle United SPORMAX
16.00 Fiorentina – Cagliari TV 8
16.00 Konyaspor – Gençlerbirliği DIGI
16.30 Leverkusen – Koln TRT 3
18.00 Sunderland – West Ham SPORMAX
18.00 Nice – Marsilya KANAL A
18.30 Nurnberg – B. Dortmund TRT 3
19.00 Antalyaspor – İstanbul BŞB DIGI
19.00 Fenerbahçe – K.Karabük LİG TV
19.00 Çaykur Rize – Adanaspor TRT 1
20.00 Villarreal – Sevilla NTVSPOR
21.45 Catania – Juventus TV 8 - SPORMAX
22.00 St. Etienne – Bordeaux KANAL A
6 Aralık Pazartesi
20.00 Kayserispor – Eskişehirspor LİG TV
22.00 Liverpool – Aston Villa SPORMAX
22.00 D. La Coruna – Hercules NTVSPOR

1 Aralık 2010

El Clasico'nun Ardından

* Blogda her yıl iki El Clasico öncesi bir hafta önceden yazmaya başlarım. 90 dakika kadar öncesi ve sonrası da ayrı birer romandır. Her seferinde benzer bir yorum mutlaka gelir. “Abartmıyor musunuz? Bu bizim derbimiz değil.” Sanırım cevabı iki gündür bizim spor sayfalarında ve tüm dünyadaki gazetelerde saklı. El Clasico her yerde manşetlerde, her gazetede neredeyse tam sayfa. Abartmamışız değil mi…

* Başka bir maç mı izledik bilmiyorum ama Fair-play örneği olduğundan, futbolun asla sadece futbol olmadığını gösteren (önce bir sahadaki futbolun keyfini çıkartın) bir derbi olduğunu yazmışlar tam sayfa bazı gazeteci arkadaşlar. Maçtan bir gün önce Barcelona taraftarının Real Madrid otobüsünün camlarını indirdiğini unuttuk galiba. Mourinho’nun hakeme maçtan önce “Barça’ya yarıyor” diye yüklenmesini... Guardiola’nın topu vermeyerek başlattığı olayda Ronaldo’yu, Messi’nin kestiği rolü, Ramos’un acımasız tekmesini, stadyumda edilen küfürleri, maçtan sonra orgazm dolu manşetleri. Neden bahsediyoruz bilmiyorum ama sırf bizde Fair-play yok diye, El Clasico’yu örnek gösterip, milletin gözüne sokmayın, komik oluyor.
* 5-0, El Clasico tarihinde unutulmaz bir skor. İki sezon önceki 2-6’dan da daha değerli olduğunu ve geçmişi hatırlattığını yazmıştım maçtan sonra. Xavi ve Juande Ramos da benzer açıklamalar yaptı dün. Katalanlar için bu 5-0, 1994 ve 1974’ü hatırlattı. Xavi de, 2-6’dan çok daha önemli bir zafer dedi. Juande Ramos ile ortak fikirlerine ise sanırım kimse itirez etmez. Santiago Bernabeu’da Barcelona 6 atarken, Real Madrid kendi taraftarının önünde bu kadar ezilmemişti. Bu kez tüm istatistikler de“Real Madrid sürklase oldu” diyor.
* Barcelona topa %80 sahipken, Hercules, Camp Nou'dan 3 puanla çıkmıştı. Tesadüf mü? Tesadüf. Peki bu Barcelona nasıl durdurulur? Real Madrid daha kimi almalı? Perez, 10 yıl önce yaptığını bu sezon yapmadığı, yapamadığı ve Barça artık yaptırmadığı için en azından 2-3 yıllık vadede bu üstünlük devam edecek. Figo'yu alıp ciğerini sökmüşlerdi, bu kez alınması gereken adam Iniesta'ydı. Katalan olmayan Barcelonalı... Lakin Barcelona öyle bir kulüp ki Katalan olmayan Luis Enrique'yi, köylüsü David Villa'yı bile Katalan'dan öte bir ruh haline sokabilmeyi başarıyor.

* Maçın ardından İbrahimoviç'ten güzel bir yorum geldi. "Barcelona topa efektif olarak en iyi sahip olan takım ama yenilmez değiller." "Yenilmez" derken ayrılığın etkisiyle biraz sinir yapmış tabii. Barça da yenilir, yeniliyor da asıl önemlisi topa sahip olmanın başına getirdi kelime. "Efektif". Barcelona kadar yüksek yüzdeyle topa sahip olan takımlar yok mu? Bizde de %70-80 topa sahip olan takımlar yok mu ligde? Var. Aradaki fark Barça'nın gevelememesi ve direkt rakip kaleye gitmesi. Mesela topa sahip olmaksa bunu iki stoperi ve ön liberosu arasında top dolandırıp, hazırlık paslarıyla "olgun atak" geliştireceğim diye ( O da neyse!) tribünleri bayarak yapanlar da var...
* Sergio Ramos'a bir maç ceza geldi. Evet, daha fazla olmalıydı ama hakemin raporuna Ramos'un Puyol ve Xavi'yi dövdüğünü yazmadığı söyleniyor. Atletico Madrid'li Ujfalusi de Messi'yi bitirmeye çalışmış, 2 maç ceza almıştı. İspanyolların bu konuda bir ayarı yok...
* Real Madrid tarihinin en fazla kırmızı kart gören oyuncusu Fernando Hierro idi. 439 maçta 10 kırmızı kart! Sergio Ramos onu sadece 175 maçta yakaladı. Hierro kadar maç oynarsa 20'yi geçer.* Real Madrid hafta sonunda Valencia ile oynayacak evinde. Sezon başında Raul'u gönderen Mourinho'nun elindeki tek santrfor Benzema. Higuain de fıtık çıktı. Ameliyat olursa 3 ay oynamaz. Cristiano Ronaldo da sakat, Valencia maçında zor oynar deniyor.

* Ekteki fotoların ikisi El Clasico tarihinde Barça'nın 5-0 kazandığı 2 maçtan. Barça sahasında 4. kez 5-0 kazandı ama bu iki 5-0'dan biri Cruyff'lu kadronun 17 Şubat 1974'de Santiago Bernabeu'da kazandığı derbi İspanyol futbol tarihinin önemli bir dönüm noktası. "Diğeri" ise Cruyff'un patron olduğu 8 Ocak 1994'teki 5-0. İlk foto ise 1974'deki derbinin sabahından. Derbi içinde derbi. Alman Günter Netzer'li Real Madrid, Hollandalı Cruyff'un Barcelona'sına karşı...
* Bir İspanyol gazetecinin cümlesiyle bitireyim: "5-0 mağlup olmak utanç değil. Asıl büyük utanç, 5-0'ın ardından Real Madrid'li futbolculara getirilen konuşma yasağı!" Adam bilse ki bizim memlekette 5-0 kazanan da konuşamıyor.....

Ucuz Roman

Kırmızı kartların bir sonraki resmi maçta geçerli olması kuralı yüzünden bizde de bilerek sarı kart gören futbolcular var geçmişte. İki lig maçı arasında bir kupa maçı varsa ya da iki hafta sonra önemli bir maçı olan sarı kart cezası sınırındayse bilerek kart görür. UEFA'nın daha önce böyle bir ceza verdiğini hatırlamıyorum. Fakat futbolun geleceği açısından haklılar. Mourinho ve Real Madrid bunu tüm dünyanın gözüne sokarak yaptı. Ramos da Xabi Alonso da farkın açıldığı maçta çok daha farklı pozisyonlarda, arkadan bir çelme, hakeme itiraz gibi sebeplerden ikinci sarıyı görebilirdi. Çok amatör davrandılar. İkisi de serbest vuruşları geciktirmekten gördü. Özellikle Alonso'nun oyundan çıkarken rolünün altından kalkmamanın sıkıntısı vardı yüzündü. Utandığı belliydi. Mourinho-Chendo ile başlayan, Dudek, Casillas ve Ramos ile devam eden kulaktan kulağa herkesin Hollywood yıldızı olduğu sahnede amatör kamerayla çekilmiş gibi durdu. Mourinho bir maç tribüne çıkacak. Bir daha hangi nedenle olursa olsun yeni bir ceza aldığında o cezasına bir maç eklenecek. Real Madrid'e çıkan fatura ise 215 bin Euro. Perez öder, kasaya eksi yazarlar. Bir eksi var ki, makyavelizm; onu yazıldığı yerden silemezler...

Elano&Ronaldo&Kaka

Elano derbi öncesinde de gidebilirdi. Santos yöneticileri o kadar yolu tepip geldiklerine göre transfer yakındı. Galatasaray 2.9 milyon Euro'ya sattı. Elbette ki zarar etti. Elano gitmek, istiyordu ve gitti. Transferi duyurduğu dakikadan itibaren de tebrik mesajları yağmaya başladı milli takımdaki arkadaşlarından. Ronaldo, "Bir büyük Brezilyalı futbolcu daha ülkeye dönüyor. Bol şans diliyorum (Sadece bize karşı hariç)" demiş mesela. Kaka da "Hayırlı olsun" diyenlerden, "Çocuklara iyi bak" diye de eklemiş. Elano transferin resmileşmesinden sonra twitter'da bu fotoğrafları da paylaştı. Elano'nun Galatasaray kariyeri hakkında benim kurabileceğim yeni bir cümle yok. 30 Mart tarihindeki Elano&Rijkaard başlıklı yazı sonrasında pek bir şey değişmedi.

30 Kasım 2010

Barcelona: 5 Real Madrid: 0

Bir alttaki postta Barcelona’nın kurulmasına sebep olan gazete ilanı var. Barselona’da bir İsviçreli futbol oynayacak gençleri bulmak için veriyor bu ilanı. O ilan sayesinde 29 Kasım 1899’da Barcelona kulübünü kuruyorlar. 111 yıl sonra, geçen yıl olduğu gibi yine kulübün kuruluş yıldönümünde Mourinho’nun alnının ortasına Manita’yı yapıştırıp yolladılar Madrid’e.Portekizli ve Katalanlar arasındaki husumetin kaynağı elbette Mourinho. Onun bu kulüpten kovanlardan yıllardır intikam almak için savaş veriyor. Kaybettiği de oldu, kazandığı da ancak bu derbiden önce temkinliydi. Tek çıkışı, "Beni orada sevmezler çünkü onların Santiago Bernabeu’da Şampiyonlar Ligi finali hayallerine son verdim” idi. Camp Nou’da kazanmaktan bahsetmedi, aksine tansiyonu düşürmek için “Yarın her türlü Salı” ile kendince takımı rahatlattı. Bu stadyuma kim gelirse gelsin 3 sezondur hezimete uğrama ihtimalinin tavana vurduğu bir takım buluyor karşısında. Mourinho da son gün hakeme çakarak çıktı sahaya. Kariyerinde 464 maçta hiç 5-0 mağlup olmamış bir adam, bu skoru aklından geçirmemiştir elbette. 5-0, iki sezon önce Santiago Bernabeu’daki 2-6’dan çok daha değerli bir skor oldu Katalanlar için. Franco’nun gerçek ölümü dedikleri 5-0 da dahil olmak üzere Cruyff zamanında da bu skoru yakalamışlar, Real Madrid aynı skorla cevap vermişti.Dört olduğunda Camp Nou, “Mourinho tiyatroya git” diye inliyordu. Ardından “Mourinho pabucu yarım çık dışarıya oynayalım” desek yeri olacak tezahürat geldi. “Kulübeyi terk et, Camp Nou şarkı söylüyor.” Ve bir pankart “Sen tercümandın, tercümansın, tercüman kalacaksın.) Guardiola ve futbolcuları maçı Real Madrid ile oynamış olabilirler ama tribünlerdeki 98 bin 255 Katalan, bu kez ezeli rakiplerini değil Jose Mourinho’yu mağlup ettiler. Hani şu Drogba attığında Camp Nou çimlerinde kayan ya da geçen sezon Madrid biletini alan Mourinho’yu...Higuain’in sakatlığı dışında beklenen kadrolardı. En azından Mourinho bir gün önceden açıklamıştı. Guardiola’nınki zaten ezber.. Skoru gördükten sonra söylemesi kolay gelebilir ama bu kadro tercihi Fatih Terim’in 6-0 mağlup olduğu derbiyi hatırlattı bana. Derbilerin %60’ını ev sahiplerinin kazandığı bir ortamda, son 4 maçı Barcelona kazanmışken; Mourinho, (En son mağlubiyetini 26 maç önce Barça'dan almıştı Real Madrid) buraya kazanmaya gelmiş. Barselona’ya kazanmaya gelirsen kaybedersin. Derbilerin değişmez kuralı. Bu orta sahayla baş edebilmek için ya Ronaldo’yu ileride tek bırakıp Di Maria ya da Mesut’tan vazgeçecekti ya da intihar edecekti. 45 dakika sonrası hatasını anladığında atı alan Üsküdar’ı geçmişti zaten...Bu çocukların kulağına La Masia’da “El Clasico” fısıldanıyor. İlk gol de “Real Madrid’i yenmek orgazm gibidir” diyen Xavi’den geldi. Pas, klasik İniesta pası... Pepe-Carvalho madendi. İyi kazdılar. İlk gole kadar ayağına top değmeyen David Villa, Messi’li sağ kanat işlerken unutuldu derken 2. golde çıktı sahneye. Casillas’ın hediyesi demek lazım. Aziz İker de gol hediye ederse Camp Nou’dan çıkamazsın. Geçen sezon burada 1-0 kaybederken iyi oynamıştı Real Madrid. %73’e kadar çıkan topa sahip olma maç sonunda %65 olarak açıklandı. Real Madrid orta sahası adam kovalarken; iş Cristiano Ronaldo’ya kalmıştı ki... Olmazdı, olmadı da! Real Madrid’de defans hattı dışında kalanlar için X;Y;Z kötü oynadı diyebilmek mümkün değil. Bu oyunu oynamak için bir topa ihtiyacınız var ve o topu Barcelona en azından 2.5 yıldır kimseye vermiyor. Bu yüzden Mesut silikti, derbiyi kaldıramadı, Benzema yerine Higuain oynasaydı vs.... Geçmek lazım...Devre arası ne çabuk oldu derken, twitter’a not düştüm, “Bazen 45 dakika sadece 45 dakika değildir” diye. Farkın büyümemesi için hiçbir sebep yoktu. Mesut-Lass değişikliği bile çare olmadı, çünkü Barça ortayı uzun ve yerden geçmeye başladı. Rakibin orta sahasını Messi’nin marifetiyle devre dışı bıraktılar. İki asist ve David Villa’dan iki gol. Luis Enrique’nin köylüsü affetmedi Real Madrid’i. Barça 5-0 kazanacak ve Messi gol atmayacak. Bu da varmış futbolda. Real Madrid’in ikinci yarıda kaleye sadece bir tek şutu var. İlk yarıda Ronaldo’nun çirkefliği öncesinde Guardiola da anlamsız yere oyuna dahil oldu. Sergio Ramos’un (Puyol, her şey sahada kaldı. Bizim Real Madrid'de çok arkadaşımız var dedi maçtan sonra.) oyundan atılması ise Madrid’de büyük alkış alacaktır. Orada böyle adamlar her zaman sevilir. Geçen sezon ilk derbisinde gol atan Pedro yine affetmedi ama asıl tahrip gücü yüksek olan Jeffren’in Bojan’ın asistiyle attığı son gol. Karşısında sadece Casillas’ı alt yapısından yetiştirebilmiş bir takıma 9 alt yapı oyuncusuyla Barcelona “Bizim saha” dan adamı böyle yollarız mahallesine mesajını verdi. Real Madrid yönetimi maçtan sonra futbolculara konuşma yasağı getirdi. Ne diyeceklerdi ki!
Maçı büyük oğlumla izledim. Onun için geç bir saatti. Üzerinde Real Madrid formasıyla Raul, 2-0 olduğunda Barça'ya kaymaya başlayınca götürdüm, yatağına yatırdım. Yatarken sabah masanın üzerinde maçın skorunu yazacağım bir kağıt bulacağına dair de söz verdim.. (Yurt dışında bir takım nasıl sevilir sorusuna cevap arayanlar, işte böyle seviliyor. Butragueno atıyor, Rivaldo atıyor, Raul atıyor, Xavi atıyor ve o senin takımın oluyor) Şimdi gidip o kağıda bu skor yazılır mı? "Bırak futbolu, tenis oyna" desek; onun da 6-0'ı var! Bu arada adam haklı beyler: "Bugün Salı!"

Jose Mourinho: "Sana 5 attılar mı ağlamayacaksın!"

Arşiv

Real Madrid:0 Barcelona: 2
Barcelona: 1 Real Madrid:0

Real Madrid:2 Barcelona:6
Barcelona: 2 Real Madrid: 0
Real Madrid:4 Barcelona:1
El Clasico'da İhanet
Laporta döneminde Barcelona vs. Real Madrid
Barça ve Kaçan Yıldızlar
Ben Luis Figo

29 Kasım 2010

29 Kasım 1899

Her şey bu ilanla başladı. 1899 yılında Barselona'da bir İsviçreli, Joan Gamper, "Maç yapmak için toplanalım" tadındaki bu ilanı verdi ve 111 yıl önce Barcelona kulübü kuruldu.

Messi vs. Ronaldo

Messi ve Cristiano Ronaldo'nun kariyer istatistikleri. Maç/gol/asist/şut/isabetli/isabetli pas/kayıp top sırasıyla gidiyor. Her ikisi de çektiklerinin şutların yarısında kaleyi isabet ettirmişler. Messi'nin pas ortalamasında yüksek çıkan maç başına oranı elbette ki Barça'nın oyun yapısına bağlı. Alttaki tabloda da kupalar var...

El Clasico'da 11'ler

Real Madrid hangi onbirle çıkarsa çıksın karşısında bulacağı Barcelona belli. Guardiola'nın dediği gibi "Real Madrid beni bir gün yenecek." O günün bugün olmasını isteyen adam kafa karıştırmaya devam ediyor. Mourinho, Higuain'i Barselona'ya getirdi. El Prat'ta 2000 Real Madrid taraftarı karşılamış takımı. Boixos Nois, Real Madrid'in otobüsünü taşlamış. O da olur, derbidir. Şimdi son gelen haber, Gonzalo Higuain'in derbiye yetişemeyeceği ve son testi geçemediği yönünde. İki ihtimal var. Ya Benzema oynayacak ya da Lass. Göreceğiz...

El Clasico = 4 Milyar Euro

Sözleşmede yazan satış bedeli. Bu futbol tarihinde en çok Barça'nın canını yakmıştır. Futbolcuyu ikna edersen o kağıttaki rakamı ödeyen adamını kapar. Luis Figo işte. En bilinen örnektir. Barcelonalılar bu yüzden Luis Figo'dan nefret eder ama Deportivo La Coruna'dan Rivaldo'yu da transferin son gününde aynı yöntemle alanlar yine kendileridir. Sport gazetesi, El Clasico'nun ideal onbirinde yer alan futbolcuların satış bedellerini listeledi. Toplam rakam 4 milyar Euro!
Barcelona= 1.440 milyon Euro
Barcelona'da en yüksek satış bedeli elbette ki Messi'ye ait. Arjantinli yıldızın fiyatı 250 milyon. İniesta, David Villa ve Pique için Katalan kulübünün biçtiği değer 200 milyon Euro. Xavi ve Busquets'in bonservisinlerindeki rakam ise 80 milyon Euro. Dani Alves ve Abidal'in fiyatı 90 milyon Euro. Sol kanattaki Abidal için de Barça 90 milyon Euro fiyat biçti. Takımın bayrak adamı Puyol'ın fiyatı ise sembolik olarak 10 milyon Euro.Real Madrid= 2.530 milyon Euro
Cristiano Ronaldo için tarihin en yüksek bedeli olan 1 milyar Euro'yu Portekizli yıldızın kontratına yazan Real Madrid, Mesut Özil ve Xabi Alonso için 250 milyon, Khedira, Sergio Ramos, Di Maria, Casillas ve Higuain için 150 milyon Euro istiyor. Brezilyalı sol bek Marcio'nun fiyatı ise 120 milyon Euro. Kontratlardaki en düşük serbest kalma bedeli ise kariyerinin sonbaharında Real Madrid'e gelen Carvalho'ya ait: 40 milyon Euro.

Barcelona vs Real Madrid

Barcelona vs. Real Madrid29 Kasım 2010 22:00 NTV Spor

28 Kasım 2010

Galatasaray:1 Beşiktaş:2

"Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" demiş Atam. Ali Turan mutlaka ahlaklı bir vatandaşdır ancak zeki ve çevik olmadığı kesin! Çevik olsaydı, Holosko ile attığı deparda rakibini ceza sahasına girmeden yakalar, topu kornere atardı. Akıllı bir futbolcu olsa topu ayağından açmış rakibine de açık bir penaltı kazandırmazdı. Ali Turan'lı Galatasaray ile İbrahim Üzülmez'siz Beşiktaş'ın postmodern derbisiydi bu Ali Sami Yen'deki son derbi.

Beşiktaş onbiri, deplasmana gelmiş azınlıkta kalmış tribünün 90 dakika susmaması gibi oyuna konsantre başladı. İyi mücadele etmeden kazanamayacaklarının farkındaydılar. Üç hatta da bunu başardılar. Hagi, 18'e girecek kadar iyi duruma gelmiş Baros ile başlamayarak en azından ilk 45 dakikayı riske attı. Pino için hafta içinde "santrfor değil" demişti. Rijkaard ve Schuster için "Futbolu bilmiyorlar" sığlığına indirenler bir tarafa, biz bu adamları hak etmedikleri yerden -başarısız olsalar bile bu edepsizliği haketmediler- çıkartmaya çalışırken Pino için sonradan pek de keyif almadığım gidiş noktası çizmiştim. Uslup bir satırda kötüydü ama tüm bunlar Kolombiyalı'nın Galatasaray gibi büyük bir takımın forveti olacak kalibrede olmadığını, son vuruş denilen şeyin sadece teknik değil, aynı zamanda oyun zekası gerektirdiğini unutturmamalı. Pino, Trabzon deplasmanında ıskaladığı topun ardından ilk yarıda takımının sırtını yerden kaldıramadı. İkinci yarıda da geçtiği sağ kanatta tek olumlu hareketi arka direğe bir ortaydı . Hagi'nin Insua/Sabri değil de Ali Turan/Hakan Balta tercihi bir derbiyi kaybetmez için yeterli bir nedendir. Schuster, Şenol Güneş gibi beklemeyi tercih ederek başladı. Buna haddini bilmek de diyebiliriz, Galatasaray'ın rakibin kendi 30'una gömüldüğü dakikalarda topu kaldırma şansı yoktu. O tandemle kafa topuna çıkamazlardı. Ali Turan'ın hediyesi Schuster'in işini kolaylaştırdı. 45-60 arasında Beşiktaş için Schuster de "60'ların futbolu" tanımı yapabilir. Galatasaray orta sahası düşmeye başlayınca da çıkmaya başladılar. Guti 2. gol öncesinde de çok boş top almıştı. Nereye kadar affedebilir ki? Ernst'e attığı yılan pas olmadı ama Nobre'nin de kafasına kondurmayı bildi. Nobre de kariyerinde Galatasaray'a 7. golünü atmış oldu. Beşiktaş'ın onca eksiğine rağmen, 6 yıldır 3 puan alamadığı Ali Sami Yen'den galip çıkmış olmasına evet! Ama puan tablosuna bakarsak, yetmez! Haftaya Bursa'yı da devirmek zorundalar.

Galatasaray için söyleyenecek yeni bir söz yok. Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur. Galatasaray'daki kangren başlıklı yazı Ağustos ayında yazıldı. Aradan geçen üç ay içinde kangren tüm vücudu sarmış ve ortaya -4 averajlı, 1979-80 sezonundan bu yana en dibe vuran bir takım ortaya çıkmış. Şimdi asıl sınavı, son 15 yılın başarılarıyla büyümüş jenerasyonlar ve taraftarlığı İstanbul'un sosyal hayatında bir trend olarak gören Neo Galatasaraylılar verecek. Son bir not da Misimoviç'in disiplinsizliğini (!) ağzındaki cikletle açıklayanlara, üstüne konuşanlara. Bu Bosnalı arkadaş, Bundesliga'da asist kralı olurken kuru et çiğnemiyordu sahada!