10 Aralık 2017

Igor Tudor'un Derdi Ne?


Tarihi boyunca her sezona şampiyonluk parolasıyla giren ama son üç sezonda ilk iki içinde yer alamayan bir futbol takımının kadrosunu sil baştan yapıp 14 haftada ezeli rakiplerinin üç puan önünde ilk yarının son virajına sokmak başarıysa, Galatasaray’da Igor Tudor neden tartışılıyor? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin alınabilecek 42 puanın 16’sını kaybettiği bir sezonda Tudor’un başarısı, ezeli rakiplerinin başarısızlığı üzerinden anlatılırsa, evet Hırvat teknik adam başarısız, çünkü “başarısız” ezeli rakipleriyle oynadığı maçların hiçbirini kazanamadı.

Sahada işler yolunda gitmeyince dünyanın her yerinde teknik adam medya ilişkileri gerginleşir. 2008’de Barcelona Rijkaard sonrası yeni hocasını ararken Lizbon’da “Özel biri”nin kapısını çalmış ve “Seninle çalışmak istiyoruz ama medyayla kavga etmeyecek ve rakiplerle polemik yaratmayacaksın. Bizim kulüp etiğimizde kavgaya gürültüye yer yok” demişlerdi. Jose Mourinho teklife “Hayır” derken kestirip atmıştı: “Ben değişmem, ben buyum.”
Galatasaray’da son 10 yılda Rijkaard, Mancini ve Prandelli gibi muteber teknik adamlar görev yaptı. Rijkaard’ın İngilizcesi iyiydi, tercümanın kötü. Mancini sinirlendiğinde İtalyanca konuşur, kendini doğru dürüst ifade edemezdi. Prandelli’nin tercümanının İtalyancası mükemmel ama Türkçesi 150 kelimeydi. İnsan sinirlendiğinde kendini en iyi anadilinde ifade eder. Tudor da kırık İngilizce ile kendisinden önce görev yapan şöhretli teknik adamlar gibi yarım anlatıyor, yarım anlaşılıyor...

Karabük'e iyi futbol oynatmak, kısıtlı bir kadroyla başarılı olmak… Avrupa’da her teknik adam, Zidane gibi Real Madrid’de ilk deneyimini yaşamıyor. Tudor da basamakları tek tek çıkan, futbol oynadığı Juventus’ta çok şey öğrenmiş bugün Galatasaray’da çalışırken bir gün İtalya Serie A’da, İspanya La Liga’da çalışmayı hayal eden bir hoca…

Ne futbol bilgisini ne de zekasını sorgulayabiliriz Tudor’un ama bir gerçek var ki duygusal zeka en çok o sıcak 90 dakikaların içinde verilen kararlarla ortaya çıkar. Bunu ben demiyorum, Jose Mourinho diyor.. Oyunu okuyabilmek, yolunda gitmeyeni düzeltmek, tabelada geri düştüğünde sahadaki futbolcudan önce pes etmemek teknik adamlığın en zor tarafı… Bir pilotun, bir cerrahın ihtiyaç duyduğu o soğukkanlılık Tudor’da yok…

Üst futbol aklı diye Bükreş’e gidip Lucescu ile görüşen Galatasaray yönetimi  Tudor’u o gün zaten çırak ilan etmişti. Ustalığına çok var ama kalfalık günlerinde Tudor “Ben ustayım” diye bağırabilmek adına takımının rulmanlarıyla, vidalarıyla oynuyor. Söküyor ama tekrar toplayamıyor…


Dünyanın her liginde şampiyonluk yarışı verdiğin rakiplerle oynadığın maçlar üç puandan fazlasıdır.  “Ben derbileri kaybederim ama diğer maçları alırım” demek o takımların yarıştaki rakiplerin Başakşehir, Beşiktaş ve Fenerbahçe’den puan almalarını gerektirir. Igor Tudor, “Yazgını başkalarının ıstakasına bırakıyorsun” diyen Murathan Mungan’ı tanımaz ama bir İspanyol edebiyatı klasiği Cervantes’in Don Kişot’unu mutlaka bilir… Tudor’un, Don Kişot’luk yapıp –özellikle medyadan- hayali düşmanlar yaratmasına gerek yok çünkü yeterli kadar yarışabileceği, çarpışabileceği rakibi var. Hayatta yel değirmenlerini yenebilmiş insan var mı, işte o yok… (SABAH PAZAR eki)

Guadiola vs. Mourinho