30 Ağustos 2013
Hafta Sonu Naklen Yayınlar
30 Ağustos Cuma
19:00 CSKA Moskova - Amkar @ LigTv3
20:00 Torku Konyaspor - Kasımpaşa @ LigTv 2
21:45 Bayern Münihn - Chelsea @ Star
21:45 Eskişehirspor - Galatasaray @ LigTv
00:00 Rayo Vallecano- Levante @ NtvSpor Smart
31 Ağustos Cumartesi
14:45 Manchester City - Hull City @LigTv3
16:00 1461 Trabzon - Adana Demirspor @ Trt1
16:30 M'Gladbach - Werder Bremen @ Trt HD , Trt Haber
17:00 Cardiff - Everton @ LigTv3
19:30 Crystal Palace - Sunderland @ LigTv 2
19:30 Schalke 04 - Leverkusen @ Trt HD ,Trt Haber
20:00 Celta Vigo - Granada @ NtvSpor Smart
20:00 Gaziantep BB - Boluspor @ TrtSpor
20:00 Kayserispor - Elazığspor @ LigTv3
21:45 Fenerbahçe - Sivasspor @ LigTv
21:45 MP Antalyaspor- Bursaspor @ LigTv 2
21:45 PSV Eindhoven- Cambuur @ Fog Tv
22:00 Valladolid- Getafe @ NtvSpor Smart
00:00 Osasuna - Villarreal @ NtvSpor Smart
00:30 Gremio - Ponte Preta @ LigTv 2
1 Eylül Pazar
13:00 Real Madrid - Athletic Bilbao @ NtvSpor Smart
13:30 Groningen - Ajax @ Fog Tv
15:30 Liverpool - Manchester United @ LigTv3
15:30 West Bromwich - Swansea @ LigTv2
16:30 Stuttgart - Hoffenheim @ Trt Haber, Trt HD
17:00 Balıkesirspor - Denizlispor @ TrtSpor
17:30 Feyenoord - Roda @ Fog Tv
18:00 Arsenal - Tottenham @ LigTv 3
18:00 Espanyol - Real Betis @ NtvSpor Smart
18:30 Frankfurt - Dortmund @ Trt Haber , Trt HD
19:30 Beşiktaş - Gaziantepspor @ LigTv
20:00 Adanaspor - Manisaspor @ TrtSpor
20:00 Karabükspor - Gençlerbirliği @ LigTv2
20:00 Real Sociedad - Atletico Madrid @ NtvSpor
20:30 Çaykur Rizespor - Kayseri Erciyesspor @ LigTv3
21:45 Akhisar Belediye - Trabzonspor @ LigTv
22:00 Corinthians - Flamengo @ LigTv2
22:00 Sevilla - Malaga @ NtvSpor
22:00 Valencia - Barcelona @ NtvSpor Smart
29 Ağustos 2013
Luca Orlandi’den
Adalet Hanım’a
Cenova’nın ileri gelenlerinden Luca Orlandi ile ortak bir dostun evinde sohbet ediyorduk. Konuşmanın resmi lisanı İngilizce olunca bu dil konusundaki zayıflığımı hissettirmemek için konuyu çaktırmadan futbola getirdim. Bu sayede fazla bağlaç, yüklem, zaman kullanmadan birkaç oyuncu ve kulüp ismiyle diyaloğu bir süre devam ettirebilmeyi umuyordum. Nitekim yanılmadım. Bu arada Luca, doğduğu kent Cenova’nın futbol takımları hakkında anlayabileceğim tarzda bilgiler veriyordu. Bunlardan biri de Cenova’nın iki büyük kulübünden biri olan Sampdoria’nın, Sampierdarenese ve Andre Doria takımlarının birleşiminden doğmasıydı. Bir an Andre Doria ismiyle konuyu Preveze zaferine getirip yeni ancak riskli bir cephe açma yoluna gitmeyi düşünsem de bu fikrimden vazgeçtim. Bir yandan da Sampdoria isminde gizli özne olarak bulunan Andre Doria kafamda bir yazı konusu doğurdu: “ Şahıs ismi taşıyan futbol kulüpleri”
Bu alanda en
iyi örnek , Andre Doria ile birlikte tarih kitaplarından öğrendiğimiz
Portekizli kaşif Vasco da Gama’nın adını taşıyan ünlü Brezilya kulübü. Hollanda’nın
Tillburg kentinin takımı olan ve ismini Kral Willem II’den alan Willem II
Tillburg da bu kategorinin popüler üyelerinden. Listeyi genişletmek için Sanal
Kaynaklar Uzmanı Ceyla Kütükoğlu’na başvurdum. Kısa süre içinde The Guardian
gazetesinde konuyla ilgili yayınlanan bir makaleyi gönderdi. John Ashdown
imzalı çalışmada ağırlıklı olarak Güney Amerika kulüplerine yer verilmiş.
Bunlardan biri Şili’nin meşhur temsilcisi Colo Colo. Kulübe ismini veren şahıs
16.yüzyılda yaşayan bir Mapuche kabilesi şefiymiş. Colo Colo yerel dilde “Dağ
kedisi” manasına geliyormuş. Arjantin’in Rosario kentinde bulunan bir İngiliz
mektebinin müdürü ve futbol antrenörü olan İngiliz göçmen Isaac Newille,
Arjantin’in en popüler kulüplerinden biri olan Newill’s Old Boys’un yaratıcısı
olurken, adını da tarihe takımın ismiyle kazımış. Isaac Neville’in eşi Almanmış
ve kulübün renkleri İngiliz ve Alman bayraklarından harmanlanarak kırmızı-siyah
olarak belirlenmiş. Bir başka Arjantin kulübü Club Atlético Aldosivi’nin adını
dört kurucusu Allard, Dollfus, Sillard ve Wiriott’un soyadlarının ilk iki
harflerinin birleşimi belirlemiş. Telgraf literatüründe W harfinin olmaması
nedeniyle Wiriott’un W’si V’ye evrilmiş. Arjantin’den bir başka hikaye daha…
1918’de müttefikler 1.Dünya Savaşı’nı kazandıktan sonra, Buenos Aires’in hemen
kuzeyindeki Pergamino şehrinde çalışan İngiliz demiryolu işçileri, bu zaferin
onuruna bir kulüp kurmaya karar vermiş. Demiryolu inşaatının başındaki İngiliz
sorumlu, bu talebe olumlu yanıt vermiş ancak kulübün isminin İngiliz Mareşal
Douglas Haig’in adını taşımasını şart koşmuş. Club Atletico Douglas Haig işte
böyle doğmuş. Sıradaki hikayede birleşen iki kulüp de şahıs ismi taşımakta.
Bunlardan biri Arjantin Bağımsızlık Bildirisi’ne imza atan Tomas Godoy Cruz,
diğeri ise Deportivo Bodega Antonio Tomba kulübünün sporsoru ve isim babası
Antonio Tomba. Bu iki kulübün birleşmesinden doğan kulübün adı ise CD Godoy
Cruz Antonio Tomba.
ABD Başkanı
Rutherford B.Hayes’in ismi 1860 yılında Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Uruguay
arasındaki kanlı çatışmaların sona ermesine yaptığı katkı nedeniyle tarih
kitaplarının yanı sıra Paraguay kulübü Club Presidente Hayes’in adıyla da
yaşıyor.El Salvador’un en eski kulübü Tecun Uman’ın adı, efsane isim Jack
Dempsey’e ringde son raunda kadar direnerek büyük sükse yapan Arjantinli boksör
Luis Angel Firpo’nun ismiyle değiştirilmiş. Şili Bağımsızlık Savaşı’nın
kahramanlarından Bernardo O’Higgins’in adını taşıyan CD O’Higgins kulübü
yazının temasını oluşturan konuya güzel örneklerden biri. Bu kulüp daha sonra
bulunduğu Şili’nin Rancagua kentinin diğer takımıyla birleşip O’Higgins Braden
ismini almış. Renato Curi, İtalyan kulübü Perugia’nın sembol isimlerinden biri.
Takıma Serie B’deyken katılmış, performansıyla Serie A’ya yükselmesinde ve bu
ligde altıncılığı elde etmesinde büyük katkısı olmuş. Curi, 24 yaşındayken
Juventus ile oynanan maçta kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiş. Perugia’nın
bu kahramanın ismi kentte kurulan Renato Curi Angolana kulübüyle yaşıyor.
Chombo lakabıyla tanınan ve trafik kazasında ölen Sandinist kumandan Walter
Ferretti, adını daha önce devletin güvenlik güçlerinin takımı olarak faaliyet
gösteren kulübe vermiş ve Deportivo Walter Ferretti ortaya çıkmış. Bolivya’da
faaliyet gösteren Cochabamba's Club Jorge Wilstermann, adında ülkenin ilk
ticari pilotu Jorge Wilstermann’dan almakta.
Memleketimize
gelince… Bu klasmanda yer alan en tipik örnek Adalet. Süreyya İlmen tarafından
1914’te faaliyete geçirilen Adalet Mensucat Fabrikası’nda doğan bu takım adını
tıpkı fabrika gibi Süreyya Bey’in eşi Adalet Hanım’dan almış. 1946’da kurulan
kırmızı-beyazlı kulüp bir dönem Fenerbahçe’den altı oyuncu transfer ederek
güçlü bir kadro oluşturmuş ancak Adalet’in ömrü çok uzun olmamış. Bir ara
işadamı Aydın Doğan’ın desteğiyle atılım yapan Gümüşhane Doğanspor, Trabzon’da
doğan Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ismini alarak geçen sezon
Trabzon Kanuni adıyla faaliyet gösteren eski adı ise Yalıspor olan kulüp, şahıs
ismi taşıyan kulüplerin Türkiye’deki örneklerinden sayılabilir. / KORAY GÜRTAŞ
Not 1: Yazının
temelini oluşturan araştırmada sayıları hayli fazla olan aziz ismi taşıyan
kulüplere ve şahıs isimli kentlerin kulüplerine (örn: Milton Keynes Dons) yer
verilmemiş.
Not 2:
Katkılarından dolayı Serbülent Şengün'e teşekkürler.
Not 3:
Üşenmeden yazıyı okuduysanız, bildiğiniz örnekler varsa paylaşmanızı
rica ederim.
26 Ağustos 2013
Maradona'nın En Güzel Golü
Maradona'nın en güzel golü deyince akıllara Dünya Kupası'nda İngilizleri ipe dizip attığı gol gelir. Çok yerde de yüzyılın golü diye geçer. Maradona'ya göre en güzel golü ise bu gol. Yıllardır görüntüye ulaşılamamış, şimdi bir arşivden çıkmış ve izlemesi azap. Sene 1980. Argentinos Junior, hazırlık maçı için Kolombiya'da. Deportivo Pereira ile oynuyor. Ayakların ele verildiği, kemik seslerinin yükseldiği yıllar...
25 Ağustos 2013
Mektup Adresi: Raul / Madrid
1994 |
Mehmet Özdilek'in Beşiktaş'a veda ettiği ve kramponlarına
rafa kaldırdığı akşamın üzerinden 11 yıl geçmiş. Fatih Terim yönetimindeki
Milan'ın jübilesi için İnönü Stadı'na geldiği sahalardaki bilinen adıyla Şifo
Mehmet... Helikopterle geldiği jübilesini Kadıköy'de Şükrü Saracoğlu'nda yapan
Fatih Terim'in vedası için ise bir 15 yıl daha geriye gitmek lazım. Ne
gariptir, Vefa diye köklü koskoca bir semti olan ülkenin stadyumlarında artık
kimseye jübile yapılmıyor. Kimse artık duvarlarına posterlerine astığı büyük
futbolcuları son bir kez avuçları patlarcasına alkışlayamıyor. Hakan Şükür,
Bülent Korkmaz, Hagi ile UEFA Kupası'nı alan Galatasaray yıllar sonra yeni
stadında efsanelerini kuru bir plaketle anıyor. Fakat jübile genç kuşakların
anlamını bildiği sahada ise göremediği...
Madrid'de Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon'a
gitmek isterseniz metrodan Pyramides istasyonunda iner ve Melankolikler
Yolu'ndan yürüyerek bu futbol mabedine ulaşırsınız. Bizler Vefa'lı (!) onlar
pek “Melankolik”...
Raul Gonzalez Blanco, 1988'de 11 yaşında alt yapısında
futbola başladığı Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon’a hiç o formayla
çıkamadı. Tüm ailesi Atletico Madridli çocuk iki yıl sonra kulüp başkanı alt
yapı giderleri çok fazla bahanesiyle takımı dağıtınca o yaşta bir yılda 65 gol
atan yeteneği şehrin bir başka efsane kulübü kaptı: Real Madrid.
1996-Madrid Üniversitesi |
Sene 1994'tü. Madrid'in derbiye uyandığı bir Kasım
sabahı. "Akşam 11'desin" dedi hocası. Akşamı zor etti. Atletico
Madrid'in alt yapısını dağıtan başkan Jesus Gil de takımıyla birlikte Santiago
Bernabeu'ya gelmişti. Bir penaltı yaptırdı, Zamorano'ya bir asist yaptı, bir de
kariyerinin ilk golünü attı. Babasını, amcasını ve ona forma değiştiren
Atletico Madrid başkanını çok üzdü. Bu insanların hiçbiri 16 yıl daha
üzüleceğinin farkında değildi.
Bir takımın kaptanı, büyük golcüsü olabilirsiniz. Kupalar
kazandırabilir, tribünleri ayağa kaldırabilirsiniz ama mesele “bayrak adam”
olmayı başarmaksa bunun için kariyerinizin ilk sayfasında tek bir kelime
yazmalı: Sadakat... Raul, Real Madrid ona sadık kaldığı son güne kadar sadık
kaldı. Avrupa'nın en çok gol atan adamı bir gün olsun hava değişimini
düşünmedi. Dünyanın en usta golcülerinin formasını giymeyi hayal ettiği Real
Madrid'de tek bir kırmızı kart görmeden, rakip stoperlerin tekmelerine kafa
uzatarak, çokçalarının yanında çelimsiz kalan vücudunu Allah vergisi son
vuruşlarıyla birleştirdi ve o koskoca kulüp bir zaman sonra 'Raul Madrid' oldu.
Onun oynadığı yıllarda dört jenerasyon geçti Madrid'den. Yakın arkadaşları
Hierro ve Morientes'i takımdan gönderen Başkan Florentino Perez, Zidane, Figo,
Beckham ve Ronaldo'yu getirdiğinde bile kulüpteki kural değişmedi: "En
yüksek ücreti Raul alır. Sonrasına bakarız." Gollerinin son pasını veren
Guti ile kader birliği yaptı... Gün gelecek "Özel biri" Jose Mourinho
takımın başına gelecek ve ikilinin yollarını Real Madrid ile ayıracaktı...
Santiago Bernabeu'ya bir gün dönecekti. Öyle ya da böyle.
Lakin o gün orada onu Real Madrid'den ayıran Jose Mourinho olmamalıydı. 80 bin
Real Madrid taraftarı "Teşekkür Raul" diyebilmek için Perşembe akşamı
Santiago Bernabeu'ya koştu. İspanya Kralı, ona kupaları kaldırdığı şehirdeki
Real Madrid'in kutlama alanı Cibeles Çeşmesi'nin değerli bir maketini vermek
için şeref tribünündeydi.. Yine attı golünü ve yine mutluluğun en güzel
karesini verdi. Tribünlerden "Sonsuza kadar büyük kaptansın"
tezahüratını duyunca ağladı da o gece...
İspanyollar bir futbol efsanesine olması gibi gerektiği
veda ettiler. Madrid'de bir yol var: Melankolikler Yolu. Biz de de bir semt:
Vefa... Rivayet odur ki bir zamanlar zarfın üzerine "Pele/ Brezilya"
yazdığınızda o mektup efsane futbolcuya ulaşırmış. Okur muydu okumaz mıydı?
Bilinmez. Şimdi e-posta devri ama eskisi gibi denemek isteyen varsa lüften
zarfın üzerine "Raul /Madrid" yazsın. O mektup sahibini bulur, kim
bilir bu vefalı güzel adam size cevap bile yazar...
Evlendiği 1999 yılına kadar attığı gollerin sevincini
nasıl yaşadığını kimse hatırlamıyordur ama o günden sonra her golde alyansını
öpen Raul'u kimse unutmadı. Örnek profesyonel, büyük futbolcu, büyük kaptan,
bayrak adam, elektrikçi Pedro Gonzalez'in oğlu Raul, ilk çocuğu doğduğunda
adını Jorge koydu. Onu A takıma çıkartan efsane futbolcu, o günlerin Real
Madrid teknik direktörü Jorge Valdano'ya olan vefasını gösterdi. Onun gibi bir
zamanlar Atletico Madrid forması giymiş Meksikalı golcü Hugo Sanchez de iki yıl
sonra doğan ikinci çocuğuna isim oldu. Ardından ikizler Hector ve Mateo ve
beşinci çocuğu Maria...
Real Madrid ile altı Lig Şampiyonluğu, üç Şampiyonlar
Ligi, bir UEFA Kupası kazandı. Yetmedi. Guti, Beşiktaş'ın yolunu tutarken,
Almanya'da Schalke 04'e imza attı. Orayı da kasıp kavurdu, iki kupa daha
yazdırdı kariyerine ve emekliliğe bir kala Katar'da bir kupa daha.. Futbol
garip oyun. Kulüp formasıyla onca kupa kaldıran "Golün adı Raul" diye
dünyanın bütün spikerlerini bağırtan bu efsane golcü, İspanyol Milli Takımı ile
hiç gülemedi. Onun milli takıma alınmadığı gün İspanya ayağa kalktı.. Doğruydu,
yanlıştı ama onsuz Milli Takım bir daha İspanya'yı oturtmadı ve arka arkaya 3
kupayı da müzesine götürdü...
Carver Lisesi
"Başkanım" Koray Gürtaş yolladı, paylaşmadan olmazdı.
Bizlere basketbolu sevdiren Beyaz Gölge'nin kahramanlarının dizi sonrası neler yaptığı ve bugünkü halleri ile ilgili kısa bir araştırma yaptım. Carver Lisesi basketbol takımının maceralarının anlatıldığı prodüksiyonda yer alan oyuncular genel anlamda sektörden ekmek yemiş ama büyük patlama yapan da olmamış. Kötü haber Reese (Nathan Cook) hayli genç yaşta hayatını kaybetmiş. Coolidge pota altındaki becerilerini oyunculuk kariyerine taşıyamamış. Salami (Timothy Van Patten), Sopranos, Game of Thrones gibi mühim dizilerde yönetmenlik yapmış. Thomas Carter (Hayward)'ın Coach Carter filminin yönetmenliğini üstlenmesi dikkat çekici notlardan biri. Bu arada benim hafızamda Carver takımının ilk beşinin Thorpe, Hayward, Jackson, Reese ve Coolidge'den müteşekkil olduğu kalmış. Var mı farklı görüşü olan?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)