Tribünlerde 98 bin taraftar, 180 ülkeden naklen yayınlanan, 700 milyondan fazla insanın izlediği, 36 kamera ile çekilen, 800'e yakın gazeteci ve televizyoncu tarafından takip edilen bir futbol maçı. O maçı Real Madrid ile Barcelona oynuyorsa eğer, elbetteki bir maçtan ötesidir, tüm dünyaya nam salmış adıyla El Clasico'dur. 22 dünya starı, futbolculuk zamanlarında da birbirlerine rakip olmuş Luis Enrique ve Zidane, bir de elbetteki hakem Alejandro Jose Hernandez. Her tarafından tecrübe ve ustalık akan bu dünya derbisini ilk kez yöneten Hernandez sadece 32 yaşındaydı. Böylesine zorlu bir maç için FIFA kokartını daha iki yıl önce takmış ve Avrupa kupalarında sezon başındaki ön elemeler dışında maç yönetmemiş Hernandez, verdiği kararlarla tüm dünyadaki futbolseverleri çileden çıkardı. Barcelona'nın ofsayt olmayan iki gollük pozisyonunu kesip, Sergio Ramos'u oyundan atmayan Hernandez, Bale'in nizami kafa golünü de iptal etti. "Tecrübesiz hakem verirlerse böyle olur" diyebilirsiniz! Ama Hernandez hiç de tecrübesiz bir hakem değil! İnanılmaz gelebilir ama tam 22 yıldır hakemlik yapıyor. Babası Jerardo Hernandez, Alejandro'nun doğduğu Lanzarote'de halen hakem komitesi başkanlığını yapan eski bir hakem.
11 yaşında elinde bayrak, yardımcı hakemliğe soyunan Alejandro 13 yaşında kendi yaşıtlarının oynadığı finali yönetmişti. O günden bu yana da ömrünü hakemliğe adadı, 2012'de İspanya'da birinci lig hakemi olan Hernandez son dört sezonda 75 maçta düdük çaldı. Hakemlik kariyerinin son hikayesinin gençlere bir ilham kaynağı olmadığının farkındayım. Ama Hernandez'in her çocuğun futbolcu olmak istediği yaşlarda, o tek tip siyah hakem formasını sırtına geçirmiş olması bizim gençlerimize de bir örnek olabilir. Peki Türkiye'de bir çocuk İspanyol Hernandez gibi, hakem olmak istese bu mümkün mü? 10 yaşında değil ama 15 yaşında "Evet". Türkiye'de hakemlik, birçok başarılı hakeme bakarsak babadan oğula geçen bir meslek gibi. Bunun en parlak örnekleri ise elbetteki Ahmet Çakar ve Cüneyt Çakır . İyi futbolcu olmak için tek şartın yetenek olmadığı malumunuz. Tek haneli yaşlarda altyapılarda futbolcu olmadan önce sporcu olmayı öğrenen ve sonra oyunun gerektirdiği taktik disiplini hafızasına kazıyan çocukların yanına, neden ortaöğretim çağında hakemliğe başlamış çocuklarımızı da eklemeyelim ki? Bugünlerde altyapılarda yetişen her çocuğun hayali Arda Turan gibi Barcelona'da top koşturmak ama kimbilir bazı çocuklarımız da Cüneyt Çakır gibi Şampiyonlar Ligi finali yönetmek istiyordur. Bir de hayatın garip cilvesi: El Clasico'yu yöneten HernandezTürkiye'de olsa klasman hakemi bile olamaz, 1.75 m boy barajına takılırdı. Çünkü İspanyol hakemin boyu 1.74 m!
Hakem olabilmek için Türkiye Futbol Federasyonu'nun resmi web sitesinde yer alan Herkes İçin Futbol yani HİF Hakemliği'ne başvuru yapıyorsunuz. Başvuru tarihinde 15 yaşından gün almak gerekli. HIF Hakemliği e-öğrenme dersine girebilmeniz için kullanıcı adı ve şifresi yolluyor. Online eğitimde futbol oyun kuralları öğretiliyor. Eğitimlerin tamamlanması ile birlikte sınavda başarılı olursanız ilinizde TFF HİF Hakemi oluyorsunuz. En fazla 30 yaşında olan, en az iki yıl süre ile HİF hakemliği yapmış ve bu sürede en az 20 defa müsabaka yönetmiş HİF'lerin klasman hakemi olabilmesi için erkeklerde; 1.75 m, kadınlar için 1.65 m boy şartı var. Klasman hakemliği, üst klasman hakemliği derken eğer iyi İngilizce de biliyorsanız ve üst klasmanda 38 yaşını geçmemişseniz yolun sonunda FIFA hakemi oluyorsunuz.
10 Nisan 2016
Aylardan Mayıstı Şampiyonduk
Geçen sezon, kümede kalmalarına imkansız gözüyle bakılıyordu, bu sezon şampiyonluğa koşarken, imkansız yerini mucizeye bıraktı. İngiliz futbol tarihinde bırakın Premier Lig'i, geçmişinde de birinci ligde şampiyonlukları yok, FA Cup finaline dört kez çıktılar, dördünü de kaybettiler, sekiz yıl önce 3. Lig'deydiler, iki yıl önce de Premier Lig'e yükseldiler. Sezon başında İngiltere'nin anlı şanlı yorumcularının küme düşme adayları arasındaydılar. Topa en fazla sahip olan takımlar listesinde yoklar, en çok pas yapan takımlardan biri de değiller, son yıllarda futbolu esir alan gerekli gereksiz tüm istatistiklere bir tepki gibi doğdular bu sezon. Yıldız oyuncuları yoktu, kendi içlerinden yarattılar. İngiliz Milli Takımı'nın bile kaderini değiştirdiler, düşünün ki Almanlar, 2-0 önde oldukları maçta 3-2 ile teslim oldular. Teknik direktörleri, takımları gibi birinci ligde şampiyonluk kupası kazanmamış bir isim. Bir insan; Napoli, Fiorentina, Juventus, Roma, Inter, Atletico Madrid, Valencia ve Chelsea gibi takımları çalıştırır da; bir kez olsun şampiyon olmaz mı? Üstelik Yunanistan'ı dört ayda dibe vurdurup Faroe Adaları'na kaybettikten sonra valizini toplayıp gittiğinde ona kucak açar mısınız? Bu sezon Premier Lig'de garip işler oluyor ve bunların altında Claudio Ranieri ve takımı Leicester City'nin imzası var. Bir zamanlar Chelsea'de projesi yarım kalan ve koltuğunu Mourinho'ya bırakan Ranieri yıllar sonra son şampiyon takımın hocası Portekizli'yi mat edip onu koltuğundan ediyor, Manchester City, Manchester United ve Liverpool gibi pahalı kadroları dize getirip, yıllardır dördüncü olursa büyük başarıyla ömür tüketen Tottenham ile büyüklere tepeden bakıyorlar. Leicester City bunu nasıl başarıyor peki? Bu köşeye sığmayacak kadar uzun belki de bir futbol tezi olacak kadar çok cevabı var bu sorunun. Çok koşuyorlar, dikine oynuyorlar ve her maça çıkarken soyunma odasında "Hayatınızda bir daha böyle bir sezon olmayacak, bunu biliyor musunuz" diyen teknik direktörlerine inanıyorlar. Sonunu getirirler mi, bunu bilmek için belki de mayıs ayının sonunu beklememiz gerekmeyecek ama kimselerin aklından geçmeyen ilk şampiyon elbette ki onlar değiller. İşte imkansızı başaranları hatırlamanın vaktidir.
İlk örnek bizden olsun elbette. Trabzonspor'un 1983-84 sezonunda kazandığı şampiyonluktan 26 yıl sonra bir Anadolu takımı, İstanbul'un üç büyüklerine bu sevinci yaşatmadı. Şampiyon kadrosu ve hocası Mustafa Denizli ile Beşiktaş, Alex'li Daum yönetimindeki Fenerbahçe ve Arda'lı Rijkaard yönetimindeki Galatasaray, Bursaspor'un şampiyonluk yangınını söndüremedi. Ivankov, Ömer Erdoğan, Ali Tandoğan, Volkan Şen, Batalla, Ergic, Ozan İpek, Sercan, Turgay'lı kadro, Ertuğrul Sağlam yönetiminde liderlik koltuğuna oturmak için 24 hafta bekledi. 31. haftada kaptırdıkları liderlik koltuğunu o dramatik son haftayla teslim aldıklarında Türkiye futbol tarihi beşinci şampiyonuyla tanıştı.
İtalya Serie A'da 1984-85 sezonu başlarken şampiyonluk adayları Platini'nin sırtladığı Juventus, Maradona'lı Napoli ve Rummenige'li Inter'di. Osvaldo Bagnoli yönetimindeki Verona imkansızı başardı, iki puanlı sistemde 30 haftalık ligde dört puan farkla şampiyon olurken, Platini'nin takımına da yedi puan fark atmışlardı.
90'lı yıllar İngiliz futbolu için Manchester United ve Alex Ferguson demektir ama bir takım 1994-95 sezonunda olmaz denileni yaptı. Son kupasını 1927-28 sezonunda FA Cup'ı alarak kazanan Blackburn Rovers, 67 yıl sonra Premier Lig şampiyonluğunu kazanırken son hafta unutulmadı. Kenny Dalglish yönetiminde takım son hafta Liverpool'a 2-1 mağlup olurken, Manchster United, West Ham'ı devirebilse, Sutton, Le Saux'lu kadroda Alan Shearer'ın attığı 34 gol istatistik olmaktan öteye gitmeyecekti. West Ham'ın 1-1 ile durdurduğu Manchester United'ın bir puan önünde şampiyon olan Blackburn Rovers, son birinci lig şampiyonluğunu kazandığı sezonda 1. Dünya Savaşı başlamıştı!
1990-1991 sezonu, Federal Almanya kulüpleri arasında oynanan son sezondu. Bir zaman sonra Galatasaray'ı çalıştıracak Karl Heinz Feldkamp ve Beşiktaş'ın golcüsü olacak Stefan Kuntz'lu Kaiserslautern bütün ülkeyi ters köşeye yatırdı. Ligin ağabeyi Bayern Münih, 2-1 kaybettiği maça kadar pek de umursamadığı Kaiserslautern'in üç puan gerisinde kaldı sezon sonunda. 34 maçta 72 gol atan Feldkamp'ın takımı tarihinin ilk şampiyonluk kupasını müzerine götürdü.
1999-2000 sezonuna girilirken İspanya'da herkes yarışın yine Real Madrid ve Barcelona arasında geçeceğine inanıyordu. Şampiyonlar Ligi mesaisi bir Galiçya takımının önünü açtı. Figo, Guardiola, Rivaldo'lu Barcelona'yı eleyen Valencia, finalde Real Madrid'e kaybetti. Üç takım da gözünü lige çevirdiklerinde şampiyon Valencia ve Barcelona'ya beş puan fark atan Javier Irureta yönetimindeki Deportivo La Coruna idi. Garip sezondu, Atletico Madrid ve Sevilla küme düşüp ikinci ligin yolunu tuttular.
İmkansızı sevenlerin hikayesinde son durak Fransa. 2010-2011 sezonunda yeni patronuyla transferde coşan Paris Saint Germain, son iki şampiyon Lille ve Marsilya, Rene Girard yönetimindeki Montpellier'e diş geçiremediler. 38 haftalık ligin 37 haftasında ilk iki sıradan düşmeyen ve Belhanda ile Giroud'nun sırtında zafere koşan Montpellier, sezona ligde tutunmak için girmişti.
İlk örnek bizden olsun elbette. Trabzonspor'un 1983-84 sezonunda kazandığı şampiyonluktan 26 yıl sonra bir Anadolu takımı, İstanbul'un üç büyüklerine bu sevinci yaşatmadı. Şampiyon kadrosu ve hocası Mustafa Denizli ile Beşiktaş, Alex'li Daum yönetimindeki Fenerbahçe ve Arda'lı Rijkaard yönetimindeki Galatasaray, Bursaspor'un şampiyonluk yangınını söndüremedi. Ivankov, Ömer Erdoğan, Ali Tandoğan, Volkan Şen, Batalla, Ergic, Ozan İpek, Sercan, Turgay'lı kadro, Ertuğrul Sağlam yönetiminde liderlik koltuğuna oturmak için 24 hafta bekledi. 31. haftada kaptırdıkları liderlik koltuğunu o dramatik son haftayla teslim aldıklarında Türkiye futbol tarihi beşinci şampiyonuyla tanıştı.
İtalya Serie A'da 1984-85 sezonu başlarken şampiyonluk adayları Platini'nin sırtladığı Juventus, Maradona'lı Napoli ve Rummenige'li Inter'di. Osvaldo Bagnoli yönetimindeki Verona imkansızı başardı, iki puanlı sistemde 30 haftalık ligde dört puan farkla şampiyon olurken, Platini'nin takımına da yedi puan fark atmışlardı.
90'lı yıllar İngiliz futbolu için Manchester United ve Alex Ferguson demektir ama bir takım 1994-95 sezonunda olmaz denileni yaptı. Son kupasını 1927-28 sezonunda FA Cup'ı alarak kazanan Blackburn Rovers, 67 yıl sonra Premier Lig şampiyonluğunu kazanırken son hafta unutulmadı. Kenny Dalglish yönetiminde takım son hafta Liverpool'a 2-1 mağlup olurken, Manchster United, West Ham'ı devirebilse, Sutton, Le Saux'lu kadroda Alan Shearer'ın attığı 34 gol istatistik olmaktan öteye gitmeyecekti. West Ham'ın 1-1 ile durdurduğu Manchester United'ın bir puan önünde şampiyon olan Blackburn Rovers, son birinci lig şampiyonluğunu kazandığı sezonda 1. Dünya Savaşı başlamıştı!
1990-1991 sezonu, Federal Almanya kulüpleri arasında oynanan son sezondu. Bir zaman sonra Galatasaray'ı çalıştıracak Karl Heinz Feldkamp ve Beşiktaş'ın golcüsü olacak Stefan Kuntz'lu Kaiserslautern bütün ülkeyi ters köşeye yatırdı. Ligin ağabeyi Bayern Münih, 2-1 kaybettiği maça kadar pek de umursamadığı Kaiserslautern'in üç puan gerisinde kaldı sezon sonunda. 34 maçta 72 gol atan Feldkamp'ın takımı tarihinin ilk şampiyonluk kupasını müzerine götürdü.
1999-2000 sezonuna girilirken İspanya'da herkes yarışın yine Real Madrid ve Barcelona arasında geçeceğine inanıyordu. Şampiyonlar Ligi mesaisi bir Galiçya takımının önünü açtı. Figo, Guardiola, Rivaldo'lu Barcelona'yı eleyen Valencia, finalde Real Madrid'e kaybetti. Üç takım da gözünü lige çevirdiklerinde şampiyon Valencia ve Barcelona'ya beş puan fark atan Javier Irureta yönetimindeki Deportivo La Coruna idi. Garip sezondu, Atletico Madrid ve Sevilla küme düşüp ikinci ligin yolunu tuttular.
İmkansızı sevenlerin hikayesinde son durak Fransa. 2010-2011 sezonunda yeni patronuyla transferde coşan Paris Saint Germain, son iki şampiyon Lille ve Marsilya, Rene Girard yönetimindeki Montpellier'e diş geçiremediler. 38 haftalık ligin 37 haftasında ilk iki sıradan düşmeyen ve Belhanda ile Giroud'nun sırtında zafere koşan Montpellier, sezona ligde tutunmak için girmişti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)