24 Ocak 2009
Barcelona'nın 5000. Golü
Barcelona tarihindeki 5000. golü kim atacak? Bu gece Numancia ile oynuyorlar. Gazeteler de bu soruya cevap arıyor. Bu maça kadar attığı gol sayısı 4999; hadi olmadı 4998 olsa sorarsın değil mi? Barça'nın attığı gol sayısı 4.994. 6 gol lazım ama Barça'nın bu sezonki performansı; "5000. gol bu gece de atılabilir" dedirtiyor işte. Numancia da bu ligde Barcelona'yı yenebilen tek takım. Canavarı onlar yarattılar. Sezon başından beri 5 maçta 6 gol attılar. Hibernian ve Red Bull New York ile oynadıkları hazırlık maçlarında ve Gijon, Atletico Madrid ve Valladolid lig maçlarında. 6 maçı ise 5 golle tamamladılar. Barcelona tarihinin ilk golü Parera'dan. 1000. gol Marco Aurelio'dan (hayır dedesi değil). 2000, Zaballa; 3000 Quini'den gelmiş. Bana tanıdık gelen tek isim 4000. golü atan Amor. 5000'i de Messi atsın elbette. Ya da Puyol'a mı daha çok yakışır?
Baba Oğul ve Top
Baba-oğul, gördüğüm ilk kareleri. Leo Messi ve babası Jorge Messi. Bir haftadır Real Madrid bonservisine 150 milyon ödeyecek spekülasyonlarına aynı zamanda menajeri olan babası son noktayı koydu: Leo, Real Madrid'e gitmez.
23 Ocak 2009
Aceto'ya Mektup
Sevgili Aceto
Medyayı uzaktan seyretmek aşkların en güzeliymiş;
düşünüp tahrik oluyor, duramıyor insan yine de..
İki hafta önce sayfanda yer açtığın için teşekkür ederek başlamalıyım, sayende birçok insandan geri dönüşler aldım.
Bir sürü yorum vardı, hepsini okudum ve herkese teşekkür ederim.
Şunu farkettim ki Aceto, bir zamanlar gazetelerin arka sayfaları okur için ne kadar popülerse, şimdi de internet dünyasında blogspot uzantılı siteler o kadar popüler.
İnterneti kullanmak için neden yaratıyor.
Yani kuru kuru haber kesmiyor insanı.
Makarnaya hayat veren Parmesan gibi diyebiliriz.
Dur dur ya da şöyle diyelim; Messi’li Barcelona, Kaka’lı Milan vs...
Yüzlercesini okuyorum..
Hepiniz harikasınız çocuklar.
mahalletakimi.blogspot.com’da eski Kayseri stadının yıkımdan sonraki fotoğrafını görünce içim acıdı vallahi...
TRT yıllarımda defalarca maç anlatmaya gittiğim ve anılarımın dolu olduğu bir futbol limanıydı.
Örneğin Engin İpekoğlu’nun ayağının kırılıp, Rüştü Rençber’in Fener kalesini bırakmamak üzere devraldığı gün oradaydım..
Fenerbahçe’nin askeri uçaktan bozma takım uçağında Engin ile röportaj yapan tek medya TRT olmuştu mesala.
Şimdi Fener otobüsüne kamera doğrultmak bile mesele..
Neyse bu başka bir yazı konusu..
Yine de Kayseri Stadı'nın yıkılışı aslında bizim görüntülü medya için neden haber değildi onu anlamadım.
Türk futbol tarihi belgeseli için iki kare görüntü çekilmiştir herhalde...
"Türk futbol tarihi belgeseli mi ?" diye sorduğunu duyar gibi oluyorum..
Haklısın öyle birşey yok..
Kim yapacak Allahaşkına.. TFF!?
Neyse bunu da boşverelim, asıl niye buradayım..
Kaka’nın Komşusu ve Timur Akmurzin başlıklı yazılarını okuyunca, ilk paragraftaki "... duramıyor insan tahrik oluyor.." ruh haline teslim oldum..
***
Kaka hikayesi çok enteresan.. Bu çocuğun 6 yıl önce Gaziantepspor tarafından pahalı bulunup alınmadığına dair hikaye ne kadar doğru bilmiyorum ama iyi ki alınmamış: Bu bizim acayip ülkemizde adamın futbolu, isminin tarif ettiği anlamdan öteye gidemezdi.
Kimse başka almasın konuyu, geliştiremezdi kendini diyorum..
Aurelio mu dedin?
Aslında fena örnek değil, haklısın..
Bir de bizim medyayı düşün Aceto, atıyorum Fener-Trabzon oynuyor berabere kalıyor.
Ertesi gün manşet “Trabzon’un Taka’sı varsa Fener’in de Kaka’sı var...”
Yendikmilan’lı Kaka geçen hafta Dünya medyasının manşetlerini çalarken, biz de onların manşetlerini çalıyorduk.
Her zaman olduğu gibi, başka medyalar haberdar ediyor bizleri..
Biliyosun konuşmuştuk yaz aylarında hepimiz Marca’nın haberlerini ‘haber’ yapıyorduk.
Bu Kaka olayı, acayip farklı bir kere, dünya çapında bir ticari teklif.
Wenger deyimiyle reel olmayan bir parayı futbolun içine enjekte etme girişimi, güç gösterisi, şımarıklık falan filan.. İşe toplumsal baskı, siyasi hesap, medeniyetler savaşı gibi durumlar dahil oluyor.
Araplar alıyor diye satmıyorlar yorumu yapanlara katılmıyorum.
Adam zaten önce satmış, 150 milyon hayaliyle birkaç gün yatmış bile...
Sevgili Aceto, İtalyan tarihinden okuduğumuz tüm deniz aşırı ticaret hikayelerinden görüyoruz ki, bu abilerin dedeleri malın değerini görünce geminin yükünü limana yıkarlarmış..
Öyle Arap, Fars, Türk, Mısır’lı ayırmadan..
Milano sokakları, Yunanistan’daki eylemlerden farksız gösterilere sahne oluyor.
Berlusconi kapalı kapılar ardında stratejistleriyle toplantı üstüne toplantı yapıyor.
Manchester şehri kalabalığı olasılığa inanmamış olacak sus pus..
Sonunda bağıran taraftar kazanıyor..
Bir parantez açayım, sokağa dökülmeyen City taraftarı iyi tribün yapar bilesin..
Böylesine büyük bir olay Türk TV’leri tarafından yerinde muhabirlerle izlense müthiş olmaz mıydı?
Bırak spor servislerini, bu haber merkezlerinin peşinden koşacağı bir iş değil mi?
Ülkede bir milyon adet haber kanalı var..
Gazete ile arasındaki farkı ortaya koymak için nefis bir hareket alanı yakalayan TV, neden deplase olmadı ?
Ekonomik kriz.... ?
Olmasa ne ki
Emin ol izlenirdi...!
İlla Acun’un firar etmesi mi lazım?..
Tam Acun’luk hikaye aslında..
Barcelona, Mes que un club ise;
Acun da bir televizyondan fazlasına çıkıyor korkarım...
Gerçi artık Acun gitmiyor; ayağına getiriyor o ayrı mesele..
Bir Manchester City sempatizanı olarak Kaka’yı kaçırdıklarına üzüldüm.
Maradona’nın Napoli efsanesini yaratacak yürek mi yoktu acaba Kaka’da?
Yoksa bunu yapacağına inanıyordu da, gerçekten dur bekle biraz; veremeyiz seni onlara şimdi mi dediler bilinmez..
Çocuğun arkasından konuşmak ve sallamış olmak istemem ama Milan’la kazanacağı bir düzine kupayla, Manchester City’i Premier Lig şampiyonu yaparak elde edeceği tatmini yakalayamazdı bile..
İngiltere’de çıkacak şamata öyle böyle olmazdı.
Bu Avrupa kupalarında zaten artık İngiliz üstünlüğü yok mu hem..
Aceto inan, Kaka yanına toplayacağı birkaç iyi adam ile bunu başarırdı.
Düşün Ferguson imparatorluğuna Kaka ve arkadaşları son veriyor..
Yani para değil, kupalar mupalar önemli muhabbetini geçiniz görüşündeyim..
O yüzden bugün Kadıköy’de lafladığım ve senin blogunun sıkı bir takipçisi olan ve aynı zamanda kendi blogu olan kardeşime verdiğim cevabı yinelemek isterim..
Maradona ile Kaka’yı kıyaslamam bile...
Perez gelip onu Madrid’e götürecekmiş..!
Yani şimdi gidip Real Madrid ile şampiyon olsa ne vaka?
Naçizane görüşlerimi belirtmeme aracı olduğun için teşekkürler..
Aslında Timur’un Barça transferini de sıkıştıracaktım, çok uzadı..
Kim okur bu kadar uzun yazıyı..
Bu arada bol bol 15 yaş altı maçlarını izliyorum bir gün gel beraber gidelim.
Müthiş Messi’ler, Kaka’lar var bilgine..
Ama birkaç gün içinde, mesela salı günü sana yine yazayım.
Hem 17. hafta hakemlerini tartışacağımız gündem de zayıflamış olur..
Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene bi aralar Ajax altyapısını sorgulayan birşeyler karalamıştın.
Oradan başlayarak.."BARCELONA B" hikayesiyle girelim konuya hatta..
Hikayenin içinde Daniel Guiza da var..
Sevgiyle kal..
Okay Karacan
Medyayı uzaktan seyretmek aşkların en güzeliymiş;
düşünüp tahrik oluyor, duramıyor insan yine de..
İki hafta önce sayfanda yer açtığın için teşekkür ederek başlamalıyım, sayende birçok insandan geri dönüşler aldım.
Bir sürü yorum vardı, hepsini okudum ve herkese teşekkür ederim.
Şunu farkettim ki Aceto, bir zamanlar gazetelerin arka sayfaları okur için ne kadar popülerse, şimdi de internet dünyasında blogspot uzantılı siteler o kadar popüler.
İnterneti kullanmak için neden yaratıyor.
Yani kuru kuru haber kesmiyor insanı.
Makarnaya hayat veren Parmesan gibi diyebiliriz.
Dur dur ya da şöyle diyelim; Messi’li Barcelona, Kaka’lı Milan vs...
Yüzlercesini okuyorum..
Hepiniz harikasınız çocuklar.
mahalletakimi.blogspot.com’da eski Kayseri stadının yıkımdan sonraki fotoğrafını görünce içim acıdı vallahi...
TRT yıllarımda defalarca maç anlatmaya gittiğim ve anılarımın dolu olduğu bir futbol limanıydı.
Örneğin Engin İpekoğlu’nun ayağının kırılıp, Rüştü Rençber’in Fener kalesini bırakmamak üzere devraldığı gün oradaydım..
Fenerbahçe’nin askeri uçaktan bozma takım uçağında Engin ile röportaj yapan tek medya TRT olmuştu mesala.
Şimdi Fener otobüsüne kamera doğrultmak bile mesele..
Neyse bu başka bir yazı konusu..
Yine de Kayseri Stadı'nın yıkılışı aslında bizim görüntülü medya için neden haber değildi onu anlamadım.
Türk futbol tarihi belgeseli için iki kare görüntü çekilmiştir herhalde...
"Türk futbol tarihi belgeseli mi ?" diye sorduğunu duyar gibi oluyorum..
Haklısın öyle birşey yok..
Kim yapacak Allahaşkına.. TFF!?
Neyse bunu da boşverelim, asıl niye buradayım..
Kaka’nın Komşusu ve Timur Akmurzin başlıklı yazılarını okuyunca, ilk paragraftaki "... duramıyor insan tahrik oluyor.." ruh haline teslim oldum..
***
Kaka hikayesi çok enteresan.. Bu çocuğun 6 yıl önce Gaziantepspor tarafından pahalı bulunup alınmadığına dair hikaye ne kadar doğru bilmiyorum ama iyi ki alınmamış: Bu bizim acayip ülkemizde adamın futbolu, isminin tarif ettiği anlamdan öteye gidemezdi.
Kimse başka almasın konuyu, geliştiremezdi kendini diyorum..
Aurelio mu dedin?
Aslında fena örnek değil, haklısın..
Bir de bizim medyayı düşün Aceto, atıyorum Fener-Trabzon oynuyor berabere kalıyor.
Ertesi gün manşet “Trabzon’un Taka’sı varsa Fener’in de Kaka’sı var...”
Yendikmilan’lı Kaka geçen hafta Dünya medyasının manşetlerini çalarken, biz de onların manşetlerini çalıyorduk.
Her zaman olduğu gibi, başka medyalar haberdar ediyor bizleri..
Biliyosun konuşmuştuk yaz aylarında hepimiz Marca’nın haberlerini ‘haber’ yapıyorduk.
Bu Kaka olayı, acayip farklı bir kere, dünya çapında bir ticari teklif.
Wenger deyimiyle reel olmayan bir parayı futbolun içine enjekte etme girişimi, güç gösterisi, şımarıklık falan filan.. İşe toplumsal baskı, siyasi hesap, medeniyetler savaşı gibi durumlar dahil oluyor.
Araplar alıyor diye satmıyorlar yorumu yapanlara katılmıyorum.
Adam zaten önce satmış, 150 milyon hayaliyle birkaç gün yatmış bile...
Sevgili Aceto, İtalyan tarihinden okuduğumuz tüm deniz aşırı ticaret hikayelerinden görüyoruz ki, bu abilerin dedeleri malın değerini görünce geminin yükünü limana yıkarlarmış..
Öyle Arap, Fars, Türk, Mısır’lı ayırmadan..
Milano sokakları, Yunanistan’daki eylemlerden farksız gösterilere sahne oluyor.
Berlusconi kapalı kapılar ardında stratejistleriyle toplantı üstüne toplantı yapıyor.
Manchester şehri kalabalığı olasılığa inanmamış olacak sus pus..
Sonunda bağıran taraftar kazanıyor..
Bir parantez açayım, sokağa dökülmeyen City taraftarı iyi tribün yapar bilesin..
Böylesine büyük bir olay Türk TV’leri tarafından yerinde muhabirlerle izlense müthiş olmaz mıydı?
Bırak spor servislerini, bu haber merkezlerinin peşinden koşacağı bir iş değil mi?
Ülkede bir milyon adet haber kanalı var..
Gazete ile arasındaki farkı ortaya koymak için nefis bir hareket alanı yakalayan TV, neden deplase olmadı ?
Ekonomik kriz.... ?
Olmasa ne ki
Emin ol izlenirdi...!
İlla Acun’un firar etmesi mi lazım?..
Tam Acun’luk hikaye aslında..
Barcelona, Mes que un club ise;
Acun da bir televizyondan fazlasına çıkıyor korkarım...
Gerçi artık Acun gitmiyor; ayağına getiriyor o ayrı mesele..
Bir Manchester City sempatizanı olarak Kaka’yı kaçırdıklarına üzüldüm.
Maradona’nın Napoli efsanesini yaratacak yürek mi yoktu acaba Kaka’da?
Yoksa bunu yapacağına inanıyordu da, gerçekten dur bekle biraz; veremeyiz seni onlara şimdi mi dediler bilinmez..
Çocuğun arkasından konuşmak ve sallamış olmak istemem ama Milan’la kazanacağı bir düzine kupayla, Manchester City’i Premier Lig şampiyonu yaparak elde edeceği tatmini yakalayamazdı bile..
İngiltere’de çıkacak şamata öyle böyle olmazdı.
Bu Avrupa kupalarında zaten artık İngiliz üstünlüğü yok mu hem..
Aceto inan, Kaka yanına toplayacağı birkaç iyi adam ile bunu başarırdı.
Düşün Ferguson imparatorluğuna Kaka ve arkadaşları son veriyor..
Yani para değil, kupalar mupalar önemli muhabbetini geçiniz görüşündeyim..
O yüzden bugün Kadıköy’de lafladığım ve senin blogunun sıkı bir takipçisi olan ve aynı zamanda kendi blogu olan kardeşime verdiğim cevabı yinelemek isterim..
Maradona ile Kaka’yı kıyaslamam bile...
Perez gelip onu Madrid’e götürecekmiş..!
Yani şimdi gidip Real Madrid ile şampiyon olsa ne vaka?
Naçizane görüşlerimi belirtmeme aracı olduğun için teşekkürler..
Aslında Timur’un Barça transferini de sıkıştıracaktım, çok uzadı..
Kim okur bu kadar uzun yazıyı..
Bu arada bol bol 15 yaş altı maçlarını izliyorum bir gün gel beraber gidelim.
Müthiş Messi’ler, Kaka’lar var bilgine..
Ama birkaç gün içinde, mesela salı günü sana yine yazayım.
Hem 17. hafta hakemlerini tartışacağımız gündem de zayıflamış olur..
Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene bi aralar Ajax altyapısını sorgulayan birşeyler karalamıştın.
Oradan başlayarak.."BARCELONA B" hikayesiyle girelim konuya hatta..
Hikayenin içinde Daniel Guiza da var..
Sevgiyle kal..
Okay Karacan
L'Equipe Vakası
L'Equipe Fransızların efsane spor gazetesi. 60 yılı 1996 yılında devirdi. Fransa, 98'de Dünya Kupası'nın aldığında 1.6 milyon sattı. Bugünlerde tirajı 300-350 bin arasında gidiyor. Bizdeki iki spor gazetesi Fanatik ve Fotomaç 200-300 bin arasında gider, gelir. L'Equipe prestijli bir yayın, birinci sayfasının manşetini yüzmeye de ayırır, tenise de, bisiklete. Bizde neden olmaz demenin manası yok. Fransızlar bu sporları severler, takip ederler, yüzerler, tenis oynarlar ve bisiklete binerler. Bu efsane gazete bir manşetiyle dün 60 yıllık adına leke düşürdü. İtalyan medyası mesela dalgasını geçiyor.
Hikayeye gelelim. Laure Manaudou, Fransızların en popüler yüzücüsü, Olimpiyat şampiyonu, dünya şampiyonu. İtalyan yüzücü Luca Marin ile nişanlanıp Çizme'de yenge diye hitap edildiği dönem de vardır, sonrasında İtalyanın onu terkedip en sıkı rakibiyle aşk yaşamıştır o ayrı. L'Equipe dün birinci sayfasında 9 sütuna açılmış bir foto yayınlıyor. Manaudou'yu da konuşturuyorlar manşette. Sonrası bir medya skandalı. Manaudou çıkıp fotoğraftaki kızın kendisi olmadığını söylüyor. Hatta dalgasını da geçiyor. Hadi kız bana benziyor benim köpeğimin başka cins olduğunu biliyorlardı diyor. Fotoğraftaki kim peki? Soyadı açıklanmayan Claire adında bir kız, söylediğine göre L'Equipe muhabiri üç aydır kendisini takip ediyormuş. Özel hayatımı mahvettiniz diye bütün televizyon kanallarını toplayıp L'Equipe'in bir güzel ağzına sıçıyor bu Laure'dan güzel Claire. L'Equipe de ne yapsın özür diliyor. Gazetenin genel yayın yönetmeni bu haberde imzası olan muhabirin etinden steak tartare yapmış, yemiştir kesin...
Ligin Zirvesi
Haftasonun iki önemli maçının anket sonuçları. Sivasspor %29 beraberlik %25, Galatasaray %45. Lincoln, Servet ve Nonda İstanbul'da kaldı. Riske etmemeleri çok mantıklı. Galatasaray 32 kişilik kadrosundan ancak 17 kişi çıkartabildi Sivas'a giderken. Sivas'ta kar yağışı yok, zemini kontrol eden arkadaşım beton gibi diyor. Maç öğle saatinde olduğundan yarına kadar biraz daha yumaşama ihtimali var. Sivasspor'da Hayrettin önemli eksik. Sabri bu kanatta iş yapar. Galatasaray tandemini, oyun kurucusunu evde bırakıp deplasmanda liderden 3 puan alırsa büyük iş başarmış olur. Sivas kupa maçlarında tekliyordu. Pazar günü Fenerbahçe, %51 kazanır çıktı. %21 beraberlik ve %27 Trabzonspor anketin sonucudur. İki takım da transferde beni yanılttı. İş yapmayan adamları yollayıp, onbire banko girecek ikişer takviye yapacaklarını tahmin etmiştim. Olmadı. Yattara-Carlos; Alex-Hüseyin, Gökhan-Cale eşleşmelerinden bakalım ne çıkacak...
Kaka'nın Komşusu
Bu bir medya rekabetinin fotosu. Marca ve As arasında. Marca, Calderon'u istifaya sürükleyince büyük sükse yaptı tabii. AS'ın karşılık vermesi lazım. Kaka ile röportaj kovalıyorlar günlerdir. Kaka'nın gitmemesi için evinin önünde taraftar gösteri yapınca, gazeteler açık adresi yazmıştı. Kaka ile aynı apartmanda Eros Ramazzotti'nin oturduğu da bu protestolar sonrasında açığa çıkmış. İki ünlünün de güvenliğini tehdite sokan özel bilgiler bunlar. As muhabiri de Milan tesisleri yerine Kaka'nın evinin önünde bekliyor. Dünya medyasında ortak bir klişe. Futbolcu gazete ile poz verecek. Kaka zıvanadan çıkıyor. "Evime değil tesise gelin" diye tersliyor bu muhabiri. Muhabir ısrarlı, 15 gün sonra özel röportaj sözüyle ayrılıyor Kaka'nın evinin önünden.
Timur Akmurzin
Platini küçük yaştaki çocukların transferine karşı, önlem alacağız diyor ama dinleyen yok. Chelsea geçen ay Barcelona'nın minik takımındaki iki kaleciye transfer teklif etmişti. Bu da Barça'nın hamlesi. Timur Akmurzin 11 yaşında. Lokomotif Moskova'nın altyapısında oynuyorlar. Çocuğa Yeni Yashin diyorlar(mış). Barcelona, Timur'u transfer etti. O meşhur altyapıda yoğrulacak bir çocuk. Valdes(foto), çocuğun yaşını duyunca derin bir nefes almıştır. Beşiktaş altyapısındaki Muhammed Demirci ne halde acaba? Çocuk Barselona'ya kadar gitmiş, sonra yok baba, yok menajer, yok hamisi, yok velisi, yok kirvesi derken gerisin geriye dönmüşlerdi.
En Büyük Taraftar Kimde(!)
Yıllardır sorulan bir soru varmış Hürriyet'in spor ekine göre(!) En büyük taraftar kimde? Bunu bulacaklar. Neyle; taraftarın yollayacağı sms'le! Hürriyet'in kurumsal kimliğini kim korumakla mükellefse bu kampanya başlarken demek ki yıllık izine çıkmış. Ne demektir en büyük taraftar? Bunu bir açıklasa bu fikrin sahibi. Bu anket sonucunda taraftarı en büyük olan kulüp ortaya çıkacakmış(!) Bir mesaj kaç sms, bunu da belirtmemişler. Bu sms'lerin gelirini x vakıfa bağışlıyoruz deseler bile; anlamsız, mantıksız bir anket. Bu kadar uğraşmaya gerek yok ki; ben buldum bir iki en büyük taraftar...
Pinokyo
22 Ocak 2009
Barcelona Topu Eve Götürdü
50 rekor puan, 59 gol, 46 everaj ve 12 puan fark. La Liga'da Barcelona'nın hafta itibariyle ezberlenen performansı. 11 adamın ayaklarının yerden kesildiği bu takımın diğer istatistiklerine de bakmak lazım ama önce 1. Van Gaal dönemi. Van Gaal, Barça'yı çalıştırırken ben Camp Nou'nun ölçülerinin 105x68 olduğuna inanmazdım. Biraz da naklen yayınlardaki kamera açısıyla her zaman büyük görünmüştür o saha bana. İnanılmaz iyi yayılırdı sahaya Hollandalı'nın takımı. Ölçülerin hakkını verirlerdi. Kendilerinden çok, top koşardı. Bugünün teknik adamı Guardiola da o zamanın topçusu, ön liberoların atası...
***
Tribünde maç seyreden taraftar, çoğu zaman eve dönüp maçın özetini seyrettiğinde "Aa Ahmet mi oynuyordu rakipte" diye sorar kendine. Rakip umurunda değildir. Stad atmosferinde her taraftar, top kendi oyuncusunun ayağında olsun ister. Top kaptırıldığında oyundan kopulur, saniyeler sonra tekrar seninkilere geldiğinde hayata dönersin. İşte Barcelona'yı bu sezon diğerlerinden ayıran budur. Barcelona 19 maçta topu 590 dakika ayağında tuttu. Real Madrid'e attıkları fark 93 dakika. Barcelona bu sezon 9.104 isabetli pas yaptı. 20 takımlı ligde, onlardan sonra en fazla isabetli pas yapan takım Valencia: 7.122. Real Madrid'den 2000 pas fazlası var bu takımın. Ligin en fazla korner atan takımı 139 ile Barcelona. İkinci Real Madrid ise 90 korner attı. Kalesinde en az korner gören takım da 59 ile Barcelona. Ligin en az gol kurtaran kalecisi 36 ile Valdes. Casillas'ın 60 kurtarışı bile 12 puan farkı önleyemedi. Ligin en fazla top çalan takımı yine Barcelona (1.069). Ligin en az top kaybeden takımı da (1300). Ligin en az sarı kart gören takımı da (38)
***
Ligin en iyi isabetli pas atan sıralamasında bir numarada Xavi, 2 numarada Alves, 4 ve 5. sıralarda Puyol ve Abidal var Barcelona'dan. Kısacası, topu evine götüren bir takımdır bu sezon Barcelona. Bitirirken, bizim futbolumuza bir parantez açayım: İki vaka vardır geçmişte: Johnson ve Batista. Antep'te çok koşan iki yabancı. Oyunu çift taraflı oynamanın bu kadar da tartışılmadığı yıllar. Bu ikili Antep'te oynarken rakibi bozar, top kaparlardı. Onları İstanbul'a getiren de bu performansları oldu. Sonrası ayın karanlık yüzü! Antep forması altında ezeli rakibinin maçını seyreden taraftar, Johnson ve Batista topu kaptığında ekran başında keyifleniyordu. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin top yapmasına engel oluyorlardı. Peki sonrası? Topu oyuna sokamadıkları İstanbul'a geldikleri zaman belli oldu(!) Attıkları pas değil; iftiraydı(!) Johnson da; Batista da böyle silindi iki büyükten. Evet hala rakibi bozuyorlardı; ama orta sahada bir elin parmakları kadar bile asist yapamadan sezonu bitiriyorlardı. Batista örneğin; Galatasaray'dan 2 gol bir asistle ayrıldı. Aurelio ve Ayhan Akman'ı Türk futbolunda büyüten; vazgeçilmez kılan; birine 'neredesin?' dedirten; diğerine bugün 32 yaşında 3 yıllık yeni sözleşme imzalatan da budur. Xavi'yi, Iniesta'yı sevme, hayran olma sebebi gibi...
***
Tribünde maç seyreden taraftar, çoğu zaman eve dönüp maçın özetini seyrettiğinde "Aa Ahmet mi oynuyordu rakipte" diye sorar kendine. Rakip umurunda değildir. Stad atmosferinde her taraftar, top kendi oyuncusunun ayağında olsun ister. Top kaptırıldığında oyundan kopulur, saniyeler sonra tekrar seninkilere geldiğinde hayata dönersin. İşte Barcelona'yı bu sezon diğerlerinden ayıran budur. Barcelona 19 maçta topu 590 dakika ayağında tuttu. Real Madrid'e attıkları fark 93 dakika. Barcelona bu sezon 9.104 isabetli pas yaptı. 20 takımlı ligde, onlardan sonra en fazla isabetli pas yapan takım Valencia: 7.122. Real Madrid'den 2000 pas fazlası var bu takımın. Ligin en fazla korner atan takımı 139 ile Barcelona. İkinci Real Madrid ise 90 korner attı. Kalesinde en az korner gören takım da 59 ile Barcelona. Ligin en az gol kurtaran kalecisi 36 ile Valdes. Casillas'ın 60 kurtarışı bile 12 puan farkı önleyemedi. Ligin en fazla top çalan takımı yine Barcelona (1.069). Ligin en az top kaybeden takımı da (1300). Ligin en az sarı kart gören takımı da (38)
***
Ligin en iyi isabetli pas atan sıralamasında bir numarada Xavi, 2 numarada Alves, 4 ve 5. sıralarda Puyol ve Abidal var Barcelona'dan. Kısacası, topu evine götüren bir takımdır bu sezon Barcelona. Bitirirken, bizim futbolumuza bir parantez açayım: İki vaka vardır geçmişte: Johnson ve Batista. Antep'te çok koşan iki yabancı. Oyunu çift taraflı oynamanın bu kadar da tartışılmadığı yıllar. Bu ikili Antep'te oynarken rakibi bozar, top kaparlardı. Onları İstanbul'a getiren de bu performansları oldu. Sonrası ayın karanlık yüzü! Antep forması altında ezeli rakibinin maçını seyreden taraftar, Johnson ve Batista topu kaptığında ekran başında keyifleniyordu. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin top yapmasına engel oluyorlardı. Peki sonrası? Topu oyuna sokamadıkları İstanbul'a geldikleri zaman belli oldu(!) Attıkları pas değil; iftiraydı(!) Johnson da; Batista da böyle silindi iki büyükten. Evet hala rakibi bozuyorlardı; ama orta sahada bir elin parmakları kadar bile asist yapamadan sezonu bitiriyorlardı. Batista örneğin; Galatasaray'dan 2 gol bir asistle ayrıldı. Aurelio ve Ayhan Akman'ı Türk futbolunda büyüten; vazgeçilmez kılan; birine 'neredesin?' dedirten; diğerine bugün 32 yaşında 3 yıllık yeni sözleşme imzalatan da budur. Xavi'yi, Iniesta'yı sevme, hayran olma sebebi gibi...
İspanya&Portekiz 2018
2018 Dünya Kupası için İspanya ve Portekiz ortak adaylıklarını açıkladı. Bu gördüğüm en iyi ortaklık bugüne kadar. Futbol topunu karakola götüren ülkeler değil bunlar. Finalin Madrid'de, yarı finallerden birini Lizbon'da oynamak üzere anlaştılar. Sert rakipleri olacak ama 2014 Brezilya'dan sonra finaller Avrupa'dan başka kıtaya gitmez kanımca. 2030'un yeri ise belli gibi. 100. yılda finalleri Uruguay'a verecekler ancak imkansızlıktan Arjantin ortak olacak...
Haftasonu Futbol
23 Ocak Cuma
20:00 Ankaraspor - Konyaspor > Lig TV
21:45 Derby County - Notigham Forest > NTV Spor
22.45 Belenenses-Benfica > Spormax
21:45 Derby County - Notigham Forest > NTV Spor
22.45 Belenenses-Benfica > Spormax
24 Ocak Cumartesi
13:30 Samsunspor - Kartalspor > D Spor
14:00 Sivasspor - Galatasaray > Lig TV
14:30 Abeerden - Rangers > Futbol Smart
17:00 Celtic - Hibernian > Futbol Smart
19:00 Beşiktaş - Denizlispor > Lig TV
19:15 Manchester United - Tottenham > NTV Spor
20:45 PSV - NAC Breda > Futbol Smart
21:30 Juventus - Fiorentina > NTV Spor
22.45 Braga-Porto > Spormax - HD
23:00 Barcelona - Numancia > NTV
25 Ocak Pazar
13:30 Samsunspor - Kartalspor > D Spor
14:00 Sivasspor - Galatasaray > Lig TV
14:30 Abeerden - Rangers > Futbol Smart
17:00 Celtic - Hibernian > Futbol Smart
19:00 Beşiktaş - Denizlispor > Lig TV
19:15 Manchester United - Tottenham > NTV Spor
20:45 PSV - NAC Breda > Futbol Smart
21:30 Juventus - Fiorentina > NTV Spor
22.45 Braga-Porto > Spormax - HD
23:00 Barcelona - Numancia > NTV
25 Ocak Pazar
13:00 Kasımpaşa - K.Erciyesspor > D Spor
15:30 Groningen - Ajax > Futbol Smart
16:00 Bologna - Milan > NTV Spor
18:00 Liverpool - Everton > NTV Spor
19:00 Fenerbahçe - Trabzonspor > Lig Tv
15:30 Groningen - Ajax > Futbol Smart
16:00 Bologna - Milan > NTV Spor
18:00 Liverpool - Everton > NTV Spor
19:00 Fenerbahçe - Trabzonspor > Lig Tv
22:00 Real Madrid - Deportivo > NTV Spor
Çakma Barcelona
İdeal onbirleriyle çıksalardı ne olurdu derbi; bilinmez. Tabelada yazan ise 0-0. Önüne gelen 4-5 atan Barcelona'da, kulübe sahaya çıkınca asların kıymeti bir kez daha anlaşıldı. Lig Tv'de Avrupa'dan Futbol'da bu konuyu konuşmuştuk Mehmet Özkan ile. Barcelona'nın takır takır top oynayan ideal onbirinde tartışma yaratacak tek tercih Iniesta mı Toure mi oynasın şeklinde. Messi olmazsa Barça da olmaz demek değil elbette bu. Aslar o kadar birbirine yakın kalitede ki; kulübeden gelenler anında sırıtıyor bu takımda. Ligin ilk yarısında arıza çıkartan, rakip tribünlere meşale atan Barça'nın kötü çocukları Boixos Nois'u "basıcaz lan stadınızı" tehditlerine rağmen tribünlere almamışlar. Bu sezon Barcelona'nın gol atamaması önemli bir haber. Bunu hangi kadroyla başardıklarını görmek açısından maçın künyesini ekledim:
Espanyol: Kameni; Sergio Sánchez, Jarque, Pareja, Beranger; Valdo, Moisés Hurtado, Román Martínez (Lola, m.77), Nené (Jonathan Soriano, m.84); Luis García , Callejón.
Barcelona: Pinto; Puyol, Márquez (Víctor Sánchez, m.10), Cáceres, Sylvinho; Sergio Busquets, Gudjohnsen (Xavi, m.68), Keita; Hleb, Iniesta , Bojan (Messi, m.74).
Barcelona: Pinto; Puyol, Márquez (Víctor Sánchez, m.10), Cáceres, Sylvinho; Sergio Busquets, Gudjohnsen (Xavi, m.68), Keita; Hleb, Iniesta , Bojan (Messi, m.74).
Pepe-Yasin-Perez-Sacchi-Messi
Real Madrid'li Pepe ile Fenerbahçeli Yasin'in ortak bir tarafı var. Stoper olmalarından öte... Yasin tek başına haber olmayı başarabilen bir futbolcu değil. Galatasaray derbisi sonrası not düşmüştüm. Sahada kazanan arkadaşları konuşması gerekirken, kulübün sitesinde demeç veren Yasin'di. Pepe de bu sezon ne zaman Marca ve As'ın manşetine çıksa hep aynı hikaye. Canı sıkıldıkça Pepe "Cristiano Ronaldo, Real Madrid'de oynamak istiyor" diyor, hoop manşeti kapıyor. Bazen kıyak yapıp haberde Ronaldo yerine Pepe fotoğrafı kullanıyorlar. Demeçleri de kopyala-yapıştır. "Biz Ronaldo ile ölümüne kankayız. Milli takım kamplarında bana hep Real Madrid'de oynamak istediğini söylüyor...". Cem Yılmaz'ın markette alışveriş yapanın yanındaki "biz beraberiz" tiplemesi bu Pepe. İki teknik adam dedikodusu ve bir transfer spekülasyonu ile bitireyim. Real Madrid'de başkanlığı Florentino Perez kazanırsa Liverpool'un sözleşmesini yenilemeyen teknik direktörü Rafael Benitez'i memleketine döndürüceği konuşuluyor. Bir de Arsene Wenger ve Fabregas'ın paket halinde geleceği. Juande Ramos okuyup okuyup dertleniyordur bu haberleri. Transfer bombası ise kulüpten yolu geçmiş ve galiba şarabı çekmiş (!) Sacchi'den: "Perez, Figo gibi Messi'nin de bonservisini ödeyip alacak" diyor İtalyan. Messi'nin bonservisi 150 milyon euro. Perez, Portekizli'yi kafalayıp sonra bonservisi ödemişti. Bu kez işi zordan öte. Tut ki oldu, Di Stefano efsanesi çiftlik levreği olur...
Şampiyonlar Ligi Ziyafetleri
Şampiyonlar Ligi'nin ekranlara yansımayan bir tarafı var. Maç öncesi ve sonrasında VIP salonundaki ziyafet. İngilizleri bilmem ama İtalyan ve İspanyollarda buna şahit oldum, menüyü abartıyorlar. Bizde Şükrü Saracoğlu dışında zaten bu türden bir davet vermek, konuk yöneticileri ağırlamak, rakip takıma maçtan sonra yemek vermek mümkün değil. Yüksek fiyata satılan bu biletleri alanlar aynı zamanda iki takımın futbolcularıyla da bir arada olma şansını yakalıyor. Del Piero ile salata sırasında tanışıp; "hastayız abi sana" demek pekala mümkün. Taze bir örnek vereyim. 25 Şubat'taki Real Madrid-Liverpool maçına VIP salonundaki davete katılıp locada seyretmenin bedeli 860 euro. Kokteyle takılırım, vip koltuktan izlerim diyenler için ise 580 euro. Avrupa'da kulüpler bu davetlerden büyük para kazanıyor. Evet sonuna kadar futbol endüstrisi kokan bir post oldu... Karşıyız diyen kimdi ki...
Mütemadiyen Inter-Roma
Son 4 yılda oynanan Roma-Inter maçı sayısı bu geceyle birlikte 20 oldu. Ekim 2004'den Ocak 2009'a kadar 1572 günde 19 kez karşı karşıya geldiler bu iki takım, lig, kupa, süper kupada. 78 günde bir Inter-Roma maçı. Fenerbahçe-Galatasaray bu dönemde yanlış hesaplamadıysam 14 kez karşılaştı. Inter tek maç oynayan çeyrek finalde 2-1 kazandı ve yarı finale çıktı. 20 maçta atılan gol sayısı 69 oldu. 39 Inter'in, 30 Roma'nın golü var. Inter 11 galibiyet, Roma 5 galibiyet ve 4 de beraberlik. 30 ayrı futbolcu gol attı bu maçlarda. 6 gol Nonda da aralarında. Güzel maç oldu. Sadece Stankovic'in direkte patlayan volesi ve Taddei'nin golü için bile izlenmeye değerdi. ibrahimovic galibiyet golünde yine fena esnedi. Fransız kabadayısı Mexes'e e bebek yüzüyle bu dayılanmaları bir türlü yakıştıramıyorum. Çarşamba gecesi San Siro'da bu kadar Roma taraftarı! Milano'da ne kadarının yaşadığı hakkında bir fikrim yok ama hafta ortasında Roma'dan gelip deplasman kovalamak da ne demektir. Tribündeki seyirci sayısı 26 binmiş bu arada. Hararetli bir sohbetin içinde seyredince oyun hakkında fazla sözü olmuyor insanın. Roma maçtan sonra hakeme yüklendi fena halde. Inter altyapısından çıkan Santon'u öve öve bitiremiyorlardı, onu da görmüş olduk bu akşam... Kupa kalecisi Toldo da ne yapmış saçlara öyle... Perma mıdır, saç mı ektirmiş anlamadım ama Kıldo olmuş...
INTER-ROMA 2-1 (primo tempo 1-0)
MARCATORE: Adriano (I) al 10’ p.t., Taddei (R) al 15’, Ibrahimovic (I) al 17’ s.t.
INTER (4-3-1-2): Toldo; Maicon, Burdisso, Samuel, Santon; Zanetti, Cambiasso, Muntari (dal 41’ s.t. Mancini); Stankovic; Adriano (dal 32’ s.t. Chivu), Ibrahimovic. (Julio Cesar, Rivas, Figo, Quaresma, Balotelli). All. Mourinho.
ROMA (4-3-2-1): Artur; Cicinho, Mexes, Juan, Riise (dal 25’ s.t. Menez); Taddei (dal 34’ s.t. Aquilani), De Rossi, Brighi; Perrotta, Baptista; Vucinic (dal 14’ s.t. Pizarro). (Bertagnoli, Cassetti, Loria, Greco). All. Spalletti.
INTER-ROMA 2-1 (primo tempo 1-0)
MARCATORE: Adriano (I) al 10’ p.t., Taddei (R) al 15’, Ibrahimovic (I) al 17’ s.t.
INTER (4-3-1-2): Toldo; Maicon, Burdisso, Samuel, Santon; Zanetti, Cambiasso, Muntari (dal 41’ s.t. Mancini); Stankovic; Adriano (dal 32’ s.t. Chivu), Ibrahimovic. (Julio Cesar, Rivas, Figo, Quaresma, Balotelli). All. Mourinho.
ROMA (4-3-2-1): Artur; Cicinho, Mexes, Juan, Riise (dal 25’ s.t. Menez); Taddei (dal 34’ s.t. Aquilani), De Rossi, Brighi; Perrotta, Baptista; Vucinic (dal 14’ s.t. Pizarro). (Bertagnoli, Cassetti, Loria, Greco). All. Spalletti.
21 Ocak 2009
Yok Artık Robinho
Ben bu haberi İspanyollardan okudum, İngiliz kaynağı nedir bilmiyorum. Chelsea sezon başında Robinho'yu istemiş, alamamıştı. Manchester City'e Robinho imza atarken; Chelsea'nın sitesinde Robinho forması satışa çıkması gibi ufak çaplı da bir skandal yaşanmıştı. Bugüne dönelim. Bu gördüğüm en bomba transfer haberi. Chelsea, Manchester City'e Robinho için ne teklif etti: 17 milyon euro ve Anelka. Yetmedi üstüne bir de Malouda. Bitti mi hayır. Kalou da var paketin içinde. Bu kadar mı? Değil. Bir de defans oyuncusu. Seç beğen al. Alex ya da Ivanovic. Haberi yazan İngiliz klavye başına oturmadan ne yemiş, içmiş merak ediyorum
Inter vs. Roma
İtalya Kupası'nın fiks menüsü oldu artık Inter-Roma. Bu kez finalde karşılaşmıyorlar. Çarşamba akşamı futbol arayanlar için iyi bir seçim. 22:00'de. Ntv Spor naklen yayınlıyor. Mourinho, Atalanta maçının faturasını Maxwell ve Cordoba'ya kesmiş. Roma'da Totti, hafta sonunda Napoli maçına yetişiyor. İtalya'da verilen muhtemel onbirler:
Inter(4-3-3): Toldo; Maicon, Samuel, Chivu, Zanetti; Stankovic, Cambiasso, Muntari; Quaresma, Ibrahimovic, Mancini
Roma (4-3-1-2): Artur; Cicinho, Mexes, Juan, Riise; Perrotta, De Rossi, Brighi; Pizarro; Baptista, Vucinic
Inter(4-3-3): Toldo; Maicon, Samuel, Chivu, Zanetti; Stankovic, Cambiasso, Muntari; Quaresma, Ibrahimovic, Mancini
Roma (4-3-1-2): Artur; Cicinho, Mexes, Juan, Riise; Perrotta, De Rossi, Brighi; Pizarro; Baptista, Vucinic
20 Ocak 2009
Taraftar Sosyal Anketi
Blogu takip edenlerden ve futbol blogu sahibi arkadaşlardan-kendi bloglarında duyurmalarını- ricamdır. Akademik bir araştırma için cevaplanması gereken ve mümkün olduğunca fazla deneğin katılması gereken bir anket var. Sonuçları "Medya ve Devletin, Sporda Şiddet Üzerine Ters Etkileri" başlıklı akademik çalışmaya referans olacak. Ayrıntılı bilgi Taraftar Sosyal Anketi Blog 'da. Herkese teşekkürler.
FIFA 2008'in En İyi 11'i
FIFA'nın internet oylaması sonuçlarına göre 2008'in en iyi onbiri. Yine aynı soruyu sormayacağım. Futbol bu dünyada sadece Avrupa'da mı oynanıyor? Puyol ve Lahm dışındaki 9 oyuncuya ben itiraz etmem... Yerlerine Ferdinand ve Zhirkov derim... Hatta şu dizilişte Cristiano Ronaldo 15'de kenara gelir David Villa girer...
120 Milyon Modası
Manchester City'nin Kaka'ya teklifi sonrasında İtalya'da bir 120 milyon modası başladı. Kendi oyuncularına herhangi bir teklif olmayan başkanlar futbolcularını onore etmek için aynı cümleyi kurar oldular. Önce Juventus'tan geldi açıklama. "Del Piero'yu 120 milyona satmayız" dediler. Bugün de Napoli'nin İngilizleri kızdıran başkanı De Laurentiis, "Lavezzi için 120 milyon verseler satmam" dedi. Kimse sormuyor tabii, veren kim diye. Kaka için son bir not. Ronaldinho'nun 4, Pato'nun 2 milyona oynadığı Milan da 9 milyon+1 milyon da kardeşi için 10 milyon euro kazanıyor. Bu akşam Güntekin Onay harika özetledi. Herşeyi satın alabilecek adam 5 milyon euro fark için neden huzurunu bozsun ki....
Vedad Ibisevic
Oynadığı takım Avrupa'da Eto'o-Messi-Henry üçlüsünün attığı 41 golü geçen ender takımlardan. Atletico Madrid-Ajax-Chelsea ve Hoffenheim. Onun da 18 golü var Bundesliga'da. En yakın takipçisi Leverkusen'li Helmes'in ise 12. Takımı şampiyon olabilir mi? Bu ihtimal, onun gol kralı olma ihtimali kadar yüksek olmazdı. Eğer oynayabilseydi. Vedad Ibisevic'in sezonu kapatması bir futbol dramı. Gelecek sezonun başına hazır olur mu o bile belli değil. Dizi ona ihanet etmesiydi muhtemelen sezon sonunda Avrupa'nin devleri Hoffenheim'in kapısında birikecekti. Olmadı. Takımı bakalım onsuz ne kadar zirvede tutunabilecek?
Meli Malı
Geçen hafta Antalya'da bol bol seminer, toplantı, panel vs. vardı Türk futbolu başlığı altında. Meli, malı'sı bol konuşmalar. Neyi kurtardılar, bilmiyorum, aklımda bir şey kalmadı. Aragones 7 dakika konuştu, Capello biraz dah fazla. Hakemleri karşılarına alıp sorguladılar, hakemler biz maç satmayız dedi, bla bla. Federasyon başkanı kanal kanal turladı. Ligin ilk yarısının son haftalarında kaybettikleri karizmayı canlı yayınlarda bulmaya çalıştılar. "Biz şöyle güveniliriz, böyle güveniliriz." Ortada icraat yok, 2016 için açıklanan proje yok, sorsan adayız diyorlar ama. Her canlı yanında "Sayın başkanım öyle değil mi?" bla bla... Antalya'nın özetini Candan Erçetin ezgisi eşliğinde okumalı: "Yalan başkası yalan, kapalı havuz, saunadan başkası yalan; yalannn, kış güneşi, açık büfeden başkası yalan" Türk futbolunda neyin değiştiğini haftasonunda başlayacak lig yarışıyla birlikte göreceğiz. Değişmeyen komedi ise Fortis Türkiye Kupası. Dün kura çekimini seyrederken düşündük durduk. Bu kurada kullanılan topları kim yapar, kaç tane yapar, yurtdışından ithal midir, bu işte para var mıdır, girsek bu işe kime satarız ki o topları? Neyse federasyonun elinde dün 16 top vardı. 8 takımlı çeyrek finalde grup birincisi ikincisi gözetmeden kura çektiler. Önce 8 adamı çağırıp sırayı dizdirdiler ilk çekimde, ardından 8 topun olduğu yeni bir kova getirdiler. Anlamıyorum bu kura çekimini, eşi benzeri yok. 3 büyüklerin çeyrek finalde eşleşmesin diye federasyon adamları getirip, götürdü kürsüye. Geçen sezonlardaki komedi devam etti. Aynı gruptan çıkanlar yine birbirleriyle eşleşti. Fenerbahçe vs Bursa ve Beşiktaş vs Antalya. Meli, malı günler dilerim...
Real Madrid
El Mundo Deportivo yine şık görmüş: Teknik direktör değişti, Başkan değişti fakar hala değişmeyen şeyler var.
Kral Burger
Bazı lezzetler vardır ya müptelası olursun ya da ağzına koymazsın. Ortası yoktur. Olsa da olur diyemezsin. Kral Burger de benim için öyle bir mekan öyle bir lezzet. Ben kendimi bildim bileli aynı yerde ve başka yerde şubesi yok. Maslak-Etiler yol ayrımında Etiler'i seçtiğinde solda sinema girişinde. Oralarda doğup büyüyenler için orası hala Melodi Sineması. Bedii amca yok artık, Kral Burger'i yaratan, yıllarca tezgahta duran Bedii amca. Sarı-kırmızı bir mekandır Kral Burger. Köftesini tarif edemem, benzeri yoktur, iyi pişmiş hali bile pembe renginden dolayı pişmemiş görüntüsü verir. İki çeşit vardır mekanda. 30 yıldır da aynı menüyle yola devam ederler. Kral Burger iki köfteli, cheeseburger ise ince bayanlara(!) İşin sırrı ise soslarda. 3 farklı sos vardır. Gri renkteki zeytin sos favorimdir. Sosun içinde ne var diye sorduğunda susar çalışanlar. Benim için İstanbul'da rakipsizdir Kral Burger. Yıllar önce yine Levent'te Ece'nin sırasında ABD'dan gelen bir amca rakip bir hamburgerci açmış, soğan ızgaralı (İzmir Topçu'nun o korkunç soğanları gibi değil) hamburgerler satmıştı. Çok lezzetliydi ama dayanamayıp gitti. Kral Burger hala orada. Önünden her geçişimde uğramasam da, tabelayı görmem, dükkanın açık olması ruhumu ferahlatıyor. Şimdi gidip hasret gidereyim.
Mane
Haberi gördüğümde Mehmet Özkan'ın kulaklarını çınlattım. Espanyol bir hocayı daha yolladı. Kulüpte başarılar kazanmış bir hoca o takıma bir daha gelirse sonu hüsran olur bir kez daha doğrulandı. 6 maçta 3 puan alabilen Mane'yi de kapının önüne koydular. Derbinin öte tarafında Barcelona uçarken oluyor tabii bunlar o güzelim şehirde... Yarın da Kral Kupası'nda Barselona derbisi var...
Kaka Milan Taraftarının
19 Ocak 2009
3 As
Tablo herşeyi anlatıyor aslında. Barça'nın bu sezon ligde oynadığı 19 maçta attığı 59 golün %70'i bu üçlüden geldi. Attıkları 41 golü Avrupa'da büyük liglerde geçen 42 golle Chelsea var ama o da 22 maçta. (Ajax'ın 18 maçta 45 golü var) La Liga'da ise Atletico Madrid'in 42 golü var. Bizde, Galatasaray'ın 38, Fenerbahçe'nin 31, Beşiktaş'ın 27, Sivasspor'un 28, Trabzonspor'un 24 golü var.
R.Madrid-Lazio-Juventus
İlk yarım saati büyük bir dikkatle, kalanını gazetelerin pazar eklerini okuyarak seyrettim. Sağolsun Ercan Taner'in tonlamasında insan yarım sayfa röportaj okuyamıyor. Mücadele iyi de kötü maçtı Lazio-Juventus. Inter iki haftadır puanları saçarken, Juventus bu kez fırsatı iyi değerlendiremedi. Kazansalar puan farkı bire inecekti. Kötüydüler, başta Del Piero olmak üzere. Manninger, Buffon yokken iyi idare etmişti ama bu gece takımı yaktı. Yapma Volkan tadında bir gol yedi. Real Madrid-Osasuna maçını iş yüzünden kaçırdım ama Marca açık açık hakemle kazandılar demiş. Juan Fran'ın atıldığı pozisyon dahil verilmeyen iki penaltı, 1-0 öne geçen Osasuna, 2-1'de 2-2 yapacakken son dakikada Robben. Puan farkı 12 olunca bu hafta Real Madrid'i Perez Burrull uçurdu. 3-1'lik mağlubiyet sonrası Mourinho yine bütün sorumluluğu aldı, suçladığı oyuncu yok. Gazetecilere dediği: "İlk 40 dakika öyle bir oyun oynadık ki bunu tarif etmek için istediğiniz sıfatı kullanabilirsiniz, haklısınız." Amerika'nın yeni başkanının sünnet düğünü tadındaki kutlama töreni neden Türkiye'de naklen yayınlanır, nedir bu Obama sevgisi, anlamış değilim. Gariplik bende demek ki...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)