20 Ağustos 2018

Kral Fabrikası



10 yıl önce Avrupa’nın en iyi yönetilen kulüpleri arasında adı geçmezdi. Kimse de geçmesini beklemezdi. AS Monaco kulübü sonuçta bir aristokrat ailenin arka bahçesindeki oyuncağıydı. Zengin prensliğin güzel atmosferinde yıllar boyunca şöhretli futbolcular forma giymiş ama arkasında büyük taraftar desteği ya da o parayla alınamayacak tutkuyu bulamayan kulüp Fransa futbolunun daimi misafiri olarak kalmıştı. Bunu geçmişte kırdıkları yıl 2004 idi. Porto’ya karşı oynadığı Şampiyonlar Ligi finalini kaybeden Monaco, bir kupa kazanabilmek için 13 yıl bekledi.

7 yıl önce bir Rus iş insanı gelip Monaco kulübünün çoğunluk hisselerini Prens Albert’ten satın aldı dediklerinde de farklı düşünmedik. Futbola yatırım yapan ilk oligark sonuçta Dmitry Ryboloblev değildi. Furya Chelsea ve Roman Abramovich ile başlamıştı ama Nasser Al-Khelaifi’nin kulübün patronu olduğu günden itibaren yüksekten uçan Paris Saint Germain’e kafa tutacak bir kadro kurmak her baba yiğidin harcı değildi. Uzakdoğulu, Amerikalı ya da Rus, futbola merhaba diyen her patron şampiyonluk sevinci yaşamıyordu sonuçta. Dmitry Ryboloblev de şampiyonluk kupası için 6 yıl bekledi ama futbol dünyasını şaşırtan milyar Euro harcayıp, yıldızlar topluluğu yapması beklenen takım bir zaman sonra bir futbolcu fabrikasına döndü ve Ryboloblev, Monaco’dan kar etmeye başladı.

2017’de Monaco şampiyon olurken, 18 yaşındaki "Yeni Pele" denilen Kylian Mbappe, Caen'den sadece 4 milyon Euro'ya alınan, orta sahanın canavarı 21 yaşındaki Thomas Lemar'a menajer Jorge Mendes'in Benfica'dan 16 milyon euro'ya getirdiği 22 yaşındaki Bernard Silva takımın pırlanta isimleriydi.  Sağ bekten ortaya saha devşirme 23 yaşındaki Brezilyalı Fabinho, solda harikalar yaratan 22 yaşındaki Benjamin Mendy ve yine 22 yaşındaki Timoue Bakayoko'yu aynı kadroda buluşturan futbol aklı “Kral Fabrikası”nı kurdu…

Bu yaz transfer döneminde Monaco’nun futbolcu satışından kasasına koyduğu para 391 milyon Euro. Yakın geçmişi hatırlayalım, Mbappe’yi 180, Lemar’ı 70, Bakayoko’yu 40, Martial’ı 60, Fabinho’yu 45 milyon Euro’ya sattılar. James Rodrigues’i de parlatıp iki katına 80 milyona Real Madrid’e satmışlardı. 57 milyonluk Mendy’nin yanında 22 milyonluk Abdennour ya da 22 milyonluk Kongolo “ucuz” kalabilir elbette (!)

500 milyon Euro’nun üzerinde borcu olan Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin her yıl 25 milyon Euro’dan fazla finans giderinin olduğu futbol iklimimizde 20 yıldır borcun, yayın gelirleri, kombine, loca satışları, sponsorluklarla azalacağına inanan ve taraftara anlatan yönetimlerle bugüne geldik. Bir transfer döneminde 391 milyon Euro parayı kasasına koyan Monaco’nun kaç kombine sattığı, forma sponsorunun kaç milyon verdiği ve Fransa Ligi ve Şampiyonlar Ligi yayın haklarından ne kadar kazandığı bu transfer operasyonlarının yanında belki de sadece bir detay. 

Barcelona’nın 930 milyon Euro gelir elde edip sadece 15 milyon Euro kar edebildiği futbol endüstrisinde gerçekten borç ödemek istiyorsanız Monaco’nun, Sevilla’nın, Valencia’nın ve Portekiz’in 3 büyük kulübünün yolunda gitmelisiniz. Yeni sezon için 85 bin kombine satan Barcelona’nın kasasına koyduğu rakam 51 milyon Euro. Bütün sezon Camp Nou’da kapalı gişe oynayacaksınız ve stadyumdan gelen bütün para Messi’nin yıllık ücret ve bonuslarına bile yetmeyecek. 

“Kral Fabrikası”nın sahibi Dmitry Ryboloblev elbette ki Monaco kadrosunu tek başına kurmadı. Önce İspanyol sportif direktör Antonio Cardon sonra da koltuğu ondan alan Chelsea projesinin de mimarlarından olan Michael Emenalo,  Rus patrona para kazandıran bir takım kurdular. Teknik direktör Leonardo Jardim’e de genç yıldızları parlatıp vitrine çıkartmak kaldı.