10 yıl önce
Avrupa’nın en iyi yönetilen kulüpleri arasında adı geçmezdi. Kimse de geçmesini
beklemezdi. AS Monaco kulübü sonuçta bir aristokrat ailenin arka bahçesindeki
oyuncağıydı. Zengin prensliğin güzel atmosferinde yıllar boyunca şöhretli
futbolcular forma giymiş ama arkasında büyük taraftar desteği ya da o parayla
alınamayacak tutkuyu bulamayan kulüp Fransa futbolunun daimi misafiri olarak
kalmıştı. Bunu geçmişte kırdıkları yıl 2004 idi. Porto’ya karşı oynadığı
Şampiyonlar Ligi finalini kaybeden Monaco, bir kupa kazanabilmek için 13 yıl
bekledi.
7 yıl önce
bir Rus iş insanı gelip Monaco kulübünün çoğunluk hisselerini Prens Albert’ten
satın aldı dediklerinde de farklı düşünmedik. Futbola yatırım yapan ilk oligark
sonuçta Dmitry Ryboloblev değildi. Furya Chelsea ve Roman Abramovich ile
başlamıştı ama Nasser Al-Khelaifi’nin kulübün patronu olduğu günden itibaren
yüksekten uçan Paris Saint Germain’e kafa tutacak bir kadro kurmak her baba
yiğidin harcı değildi. Uzakdoğulu, Amerikalı ya da Rus, futbola merhaba diyen
her patron şampiyonluk sevinci yaşamıyordu sonuçta. Dmitry Ryboloblev de
şampiyonluk kupası için 6 yıl bekledi ama futbol dünyasını şaşırtan milyar Euro
harcayıp, yıldızlar topluluğu yapması beklenen takım bir zaman sonra bir
futbolcu fabrikasına döndü ve Ryboloblev, Monaco’dan kar etmeye başladı.
2017’de
Monaco şampiyon olurken, 18 yaşındaki "Yeni
Pele" denilen Kylian Mbappe, Caen'den sadece 4 milyon Euro'ya alınan, orta
sahanın canavarı 21 yaşındaki Thomas Lemar'a menajer Jorge Mendes'in Benfica'dan
16 milyon euro'ya getirdiği 22 yaşındaki Bernard Silva takımın pırlanta
isimleriydi. Sağ bekten ortaya saha devşirme 23 yaşındaki Brezilyalı
Fabinho, solda harikalar yaratan 22 yaşındaki Benjamin Mendy ve yine 22
yaşındaki Timoue Bakayoko'yu aynı kadroda buluşturan futbol aklı “Kral
Fabrikası”nı kurdu…
Bu yaz transfer döneminde Monaco’nun
futbolcu satışından kasasına koyduğu para 391 milyon Euro. Yakın geçmişi
hatırlayalım, Mbappe’yi 180, Lemar’ı 70, Bakayoko’yu 40, Martial’ı 60,
Fabinho’yu 45 milyon Euro’ya sattılar. James Rodrigues’i de parlatıp iki katına
80 milyona Real Madrid’e satmışlardı. 57 milyonluk Mendy’nin yanında 22
milyonluk Abdennour ya da 22 milyonluk Kongolo “ucuz” kalabilir elbette (!)
500 milyon Euro’nun üzerinde borcu olan
Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin her yıl 25 milyon Euro’dan fazla finans
giderinin olduğu futbol iklimimizde 20 yıldır borcun, yayın gelirleri, kombine,
loca satışları, sponsorluklarla azalacağına inanan ve taraftara anlatan
yönetimlerle bugüne geldik. Bir transfer döneminde 391 milyon Euro parayı
kasasına koyan Monaco’nun kaç kombine sattığı, forma sponsorunun kaç milyon
verdiği ve Fransa Ligi ve Şampiyonlar Ligi yayın haklarından ne kadar kazandığı
bu transfer operasyonlarının yanında belki de sadece bir detay.
Barcelona’nın
930 milyon Euro gelir elde edip sadece 15 milyon Euro kar edebildiği futbol
endüstrisinde gerçekten borç ödemek istiyorsanız Monaco’nun, Sevilla’nın,
Valencia’nın ve Portekiz’in 3 büyük kulübünün yolunda gitmelisiniz. Yeni sezon
için 85 bin kombine satan Barcelona’nın kasasına koyduğu rakam 51 milyon Euro.
Bütün sezon Camp Nou’da kapalı gişe oynayacaksınız ve stadyumdan gelen bütün
para Messi’nin yıllık ücret ve bonuslarına bile yetmeyecek.
“Kral Fabrikası”nın
sahibi Dmitry Ryboloblev
elbette ki Monaco kadrosunu tek başına kurmadı. Önce İspanyol sportif direktör
Antonio Cardon sonra da koltuğu ondan alan Chelsea projesinin de mimarlarından
olan Michael Emenalo, Rus patrona para
kazandıran bir takım kurdular. Teknik direktör Leonardo Jardim’e de genç
yıldızları parlatıp vitrine çıkartmak kaldı.