Adım Gerard
Pique Bernabeu, 2 Şubat 1987’de Barselona’da doğdum. Soyadım size Real Madrid’i
ve onun eski başkanının adının verildiği Santiago Bernabeu Stadı’nı
hatırlatabilir ama ben “Bernabeu” denildiğinde, Amador Bernabeu’yu bilirim.
Kendisi dedem olur. Barselona’nın eski direktörlerinden, onun sayesinde doğduğum
gün beni Barcelona kulübüne üye yapmışlar, oğlum Milan doğduğunda onu da kulübe
yapan dedemdir. Babam avukat, annem ise özel bir hastanede üst düzey yönetici.
Size yoksul mahallede yetişmiş bir futbolcu hikayesi anlatamayacağım, üzgünüm.
Futbola elbette ki Barcelona alt yapısında başladım, en iyilerin olduğu yerde.
Dedem bir gün teknik direktör Louis Van Gaal’ı evimize yemeğe çağırmıştı.
“Torunum Barça alt yapısında oynuyor” dediğinde onun bana “Barça’da oynamak
için çok zayıfsın” dediğini hiç unutmadım. Alt yapıda Fabregas ile birlikte
büyüdük, aynı yaştayız, ben de o zaman orta saha oynuyordum. Fabregas,
Arsenal’e gittiği için mi ben de Barcelona A takımında oynamadan Manchester
United’a gittim. Bence bu bir tesadüf.
Hayat hikayemi uzun uzun anlatma niyetinde değilim bugünlerde başım yine
tutamadığım dilim yüzünden belada. Kısaca özetleyeyim geride kalan 10 yılı
isterseniz… Man. United’da Cristiano Ronaldo takım arkadaşımdı ama şimdi en
büyük rakibim. Bir yıl Zaragoza’da kiralık oynamasam bence bugün Barcelona’da
olamazdım. Man. United’a bedava gittiğim için bana çok kızgın olan başkan
Laporta, 4 yıl sonra benim İngiltere’de mutsuz olduğumu annemden öğrenip
aradığında bunun bir şaka olduğunu sandım. Tabii ki kabul ettim ve yuvama
döndüm. Shakira’yı tanımayan var mı aranızda? Yoktur elbette, onunla 2010’da
tanıştık, aynı gün doğmuşuz, tamam yıllar farklı... İki çocuğumuz var Milan ve
Sasha. Gelin size içinde bol bol Real Madrid geçen vukuatlarımı anlatayım.
Sondan başlayalım isterseniz... Real Madridli Arbeloa da İspanya Milli
Takımı’nda. Onun arkadaşım olmadığını sadece tanış olduğumuzu söylediğimde
medya bana çok kızdı. Tamam “conecido” (tanış) derken, “cone” (bok) kısmını
vurgulamış olabilirim ama hakaret etmek gibi bir niyetim yoktu, sadece arkadaş
değiliz, anlayın işte. Sergio Ramos’un ne dediği çok umurumda değil, milli
takımda Barselonalı gazeteci sorusuna Katalanca cevap vermemi istediğinde araya
girip bana fırça attığını ve “İspanyolca konuş” dediğini hatırlarsınız, orada
ses çıkarmamıştım. Santiago Bernabeu’da bundan birkaç yıl önce El Clasico’nun
ardından Real’li oyunculara “Şimdi gidip kralınızın kupasını alacağız” demiş
olabilirim. Onları 5-0 yendiğimiz maçta beşinci golden beş parmağımı-ki bizim
memlekette “manita” derler- gösterdiğimde tribünlerin hoşuna gitmediğinin de
farkındaydım. Madrid’de bana çakmak attıklarında bunu hakeme göstermek
istediğimde kaptanım Puyol ortalığı germemek için çakmağı elimden alıp saha
dışına atmıştı. O artık futbolu bıraktı ama ben hala Barcelona’da kaptan
değilim, takım içi oylamada dört kaptan listesine adımı yazan çok az arkadaşım
var galiba. 2010 Dünya Kupası’nı aldığımızda Madrid’de otobüsle turlarken
yuhalandığım doğrudur, ne yapayım ben Katalanım. İbrahimovic, Barselona’da
oynarken otoparkta çekilmiş fotoğrafımı yıllardır konuşuyorsunuz ama hayır
orada öpüşmüyorduk. İyi poker oynarım, Manchester’da Pazartesi akşamları Rooney,
Vidic ve Ferdinand ile iyi bir karemiz vardı. Soyunma odasında her zaman
beklenmedik şakalar yaptığım doğrudur. İki yıl önce Helsinki’ye gittiğimiz
uçakta koku bombasını evet ben attım, pakette iki tane vardı, bir diğerini de
gazetecilerle röportaj yaptığımız yerde patlattım, evet herkes dağıldı. Real
Madrid, kupada cezalı oyuncu oynattığını öğrendiğimde Twitter’dan kahkaha atan
ve dalga geçen emojileri yazan da benim, size bilgisayarım açık kalmış, bunları
da kuzenim yazmış demeyeceğim. Ama ne yapayım çok komikti. Geçen yıl
Brezilya’da Dünya Kupası’nda boşboğazlık yapıp Fabregas’ın Chelsea’ye transfer
olduğunu söylemiş olmamla kupaya erken veda etmemiz arasında ne alaka var. Real
Madrid bizden 4 gol yedikten sonra Ronaldo doğum günü partisi verip o partide
Kevin Roldan şarkı söylerse ben de şampiyon olduğumuzda “Her şey seninle
başladı Roldan, teşekkür” derim, bunda ne var. Milli takımla İspanya’da bir çok
stadyumda yuhalanıyorum, Lion’da, Oviedo’da ıslıkladılar, çok fazla
takılmıyorum buna. Benim için atılan en güzel manşet “Piquenbauer” olabilir
çünkü dedem Beckenbauer büyük futbolcu diye anlatırdı bana. Aklıma gelenler bunlar, bende bu çene olduğu
sürece yeni hikayelerimi yakında spor sayfalarında okursunuz zaten…