19 Ekim 2014
Taraftar Olmanın Bedeli
Bir futbol maçını izlemenin bedelini 'harçlığımdan arttırdığımla' diye tarif ettiğimiz yıllar çok geride kaldı. Nereden baksanız 15 yıl işte. Sevmek basit olandı, sevdiğin iki renkle 90 dakika beraber olmak da... Baba, ağabey, amcanın elinden tutar ilk maçına gider sonra kendi başına gidecek kadar büyüdüğünde mahalle ya da okul arkadaşlarınla kale arkasının yolunu tutardın. Bilet gişeden alınır, derbilerde sabahlanır, kapılar açılıp kendini içeriye attığında yedi-sekiz saat beklemeyi göze alır, elinde seni oyalayacak akıllı telefonlar da olmadığından çekirdek çitler, jiletle kesilmiş ekmek arası kaşar peynirle ya da beş saat kaynamaktan kendinden geçmiş sosisliyle karnını doyururdun.
Derbilerde yarı yarıya tribünler, kombinelerle tarihe gömüldü. Artık herkesin bir koltuğu vardı, ister git ister gitme, koca bir sezon boyunca o koltuk senindi. Bir zaman sonra deplasman yasağıyla sevgilinin peşinden gitmek de hayal oldu. Gittiği maçın biletini yıllarca saklayanlar da koleksiyonlarının son nefesini e-biletle birlikte verdiler. Futbolu sevmenin, bir takımın peşinden koşmanın bedeli artık harçlıktan biriktirilen değil, bütün hafta harçlığa dokunmamaktan geçiyor, çalışanlar ise neredeyse iki aylık maaşlarını sezonluk kombineye yatırıyor.
Bizde böyle. Peki Avrupa'da da böyle mi, takdir sizin. Gelin Türkiye'den başlayan bir Avrupa turuna çıkalım. Fenerbahçe'de kale arkası tribünlerde kombine fiyatı 850 TL. En pahalı koltuk ise 8 bin 200 TL'den satıldı. Forma almak istiyorsanız ödemeniz gereken rakam 130 TL. Karnınız acıktı, bir sosisli 16 TL, kahve ise 5 TL. Galatasaray, TT Arena'da en ucuz kombineyi bu sezon 915 TL'den sattı. En pahalı koltuk ise Doğu tribününde 5 bin 500 TL. Kale arkası tribünde köfte-ekmek için 10 TL ödüyorsunuz ve bir soğuk içecek 5 TL. Forma fiyatları da ezeli rakibi Fenerbahçe ile aynı düzeyde. Yeni stadının bitmesini dört gözle bekleyen Beşiktaş taraftarı, Atatürk Olimpiyat Stadı çilesinden şimdilik kurtuldu. Kombine fiyatları bakalım, kale arkası 800 TL, en pahalı koltuk 4 bin TL. Trabzonspor'un vedaya hazırlanan stadı Hüseyin Avni Aker'de en düşük kombine fiyatı 600 TL, loca olmadığından numaralı tribündeki özel koltukların fiyatı ise 50 bin TL. Forma fiyatlarının tüm kulüpler için 100-130 TL arasında değiştiğini ve maç günü stadyum içinde 15 TL'den aşağıya karın doyuramayacağınızı ekleyeyim ve Kapıkule'den dışarıya çıkalım. İngiltere Premier Lig, dünyanın en popüler ligi, evet; Londra hiçbir zaman ucuz bir şehir olmadı ama bilet fiyatlarının son 10 yılda neredeyse 10 kat arttığı Ada'da artık taraftar da 'yeter' diyor. Arsenal, en ucuzu 3 bin 500 TL, en pahalısı 7 bin TL'lik kombinelerle taraftarının cebini en çok delen kulüp ama bu rakamlar bile İstanbul'un üç büyükleri ile aynı seviyede.
Emirates Stadı'na girerken maç günü dergisine 12 TL ödüyorsunuz, 10 TL'ye sandviç alıyor, 6 TL'ye çay içiyorsunuz. Forma fiyatları ise İngiltere'de Türkiye'den yüksek ancak Avrupa'nın diğer ülkelerinin altında. 20 kulüp de 150-180 TL arasında değişen rakamlara forma satıyorlar. Bu formaların sahadaki futbolcuların giydiği orijinal formalar olmadığını da unutmayalım elbette. Londra'da Chelsea ve Tottenham'ın en ucuz kombinesi 2 bin 400 TL. Manchester şehrinde ise Kırmızılar, Mavilerden daha fazla ödemek zorunda. Manchester United, en düşük kombineyi 1 bin 750 TL'ye satarken, en pahalı koltuk 3 bin 600 TL'yi geçmiyor. Yıldızlara milyar avro yatıran Manchester City ise ligde taraftarını en çok seven yönetime sahip bir kulüp. Bin TL'ye sattıkları kombine, ligin en ucuz kombinesi, üstelik en ucuz çay da onların stadında.
İspanya'da Barcelona her sezon 70 binin üzerinde kombine satıyor çünkü rakamlar şaka gibi... Camp Nou'da Messi-Neymar-Suarez üçlüsünü izlemek isteyenler bu sezon kale arkası kombinesine sadece 350 TL ödediler. El Clasico vakti turistlere bir maçlığına kombinelerini 500 TL'ya kiralayan üyelerin kombineyi bedavaya getirip üstüne kâr etmesi de bir İspanya gerçeği. İngiltere'deki maç günü dergisi geleneği Avrupa'nın diğer ülkelerinde yok ve büfe fiyatları da Türkiye ile aynı düzeyde. Forma fiyatları ise İspanya, İtalya ve Fransa'da 200 TL'den başlıyor. Real Madrid, Santiago Bernabeu'da kale arkası tribünde üçüncü katın kombinelerini 550 TL'den satarken, en pahalı koltuk 5 bin TL'den fazla değil.
Milano'da 80 bin kapasiteli San Siro'yu ortak kullanan Inter ve Milan'ın kale arkası tribünlerinde bir sezon boyunca maç izlemenin faturası yine bizim rakamların altında. İki kulüp de 600 TL'nin altında kombine satıyor, Berlusconi'ye yakın oturmak isteyen Milanlı iş adamları ise Avrupa'nın en pahalı koltuklar için 13 bin TL ödüyorlar. Fransa'da İbrahimoviç'i bir sezon boyunca seyretmenin bedeli bin 300 TL'den başlıyor. Paris Saint Germain'in en pahalı kombinesi ise 7 bin 500 TL. Almanya ise taraftarlar için bir cennet. Bayern Münih, kale arkası için kombineleri 380 TL'den satarken, Allianz Arena'da en pahalı koltuk iki bin TL'den fazla değil. Borussia Dortmund'un artık kült olan 'sarı duvar' lakaplı 25 bin kapasiteli ayakta maç seyredilen kale arkası tribününde maç izlemek isteyenler bir bilete 40 TL ödüyorlar ki; işte o da Alman gençlerin harçlığından arttırdığı paraya tekabül ediyor! Maça gittiğinde kuyruğa kaynak yapmayı hatırlayanlara selam olsun...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
türkiyede taraftar profili değiştirilmek isteniyor.niçin?daha fazla gelir elde etmek için.stadlar yenileniyor.niçin?yeni taraftar profili daha konforlu izlesin diye.
hedef yüzde 10 olan kaymak tabakayı stadlara çekmek.ve gelirleri artırmak.
burjuva diye tanımladığımız bu kesim nicelik olarak stadları dolduramıyor genelde.
geçen sene beşiktaş olimpiyat gibi kötü bir stadı doldururken bilet fiyatlarını düşürmüştü.
durum o hale geldiki önce halkı kale arkalarına yolladılar.maratondan alıp.şimdi ise kale arkaları bile dolmuyor.çünkü orta kesim yok.üst kesim maratonu tercih ediyor.
milli maçtan bile kar etme düşüncesi ile hareket edildi.kale arkaları 50 lira olur mu hocam.
vahşi kapitalizm.
%10 kaymak tabak denen kesimden insanlar daha önce de maçlara geliyordu. Boşuna bu kesim çekilmeye çalışılıyor diye dramatize etmeyelim. Gelen geliyor.
Başımıza gelmeyen kalmıyor ama yine ölümüne taraftarız.. iyi çalışmalar..
yazının başında geçen "beş saat kaynamaktan kendinden geçmiş sosisliyle" ifadesiyle kendime geldim. Ne güzel olurdu o sosilinin tadı...
Yorum Gönder