Bu kazan geçen sene de kaynıyordu. Sergio Ramos, Casillas ve
Mourinho arasında yaşananlar ve Portekizli teknik adamı bombaladıkları satırlar
burada. O kazandan bir şampiyonluk çıktı, üstelik 9 puan farkla… Rijkaard’ı
tatile yollayan Schuster’den sonra Jose Mourinho da Pep Guardiola’ya “Bir ara”
dedirtti. Guardiola kalsa, rövanşı alırdı da yerine gelen Tito çok da üzerine
bir şey koymadan en iyi başlangıça imza attı. Real Madrid bugün itibariyle 16
puan geride. Geçen hafta Barça, Atletico Madrid’i devirip, Real Madrid,
Espanyol ile sahasında 2-2 berabere kalınca sezon finali erken gösterime girmişti.
“Pes diyor musun, bak bırakıyorum” derdik ya çocukluğumuzda. Döversin, pes
derse bırakırsın. Bir de pes dedikten sonra gelip sırtına yumruğu vuranlar
vardır. Onlar büyüyünce ne olur bilirsiniz…
Puan farkı 13 olduğunda Mourinho “Şampiyonluk imkansıza
yakın. Lig bitti” ile “pes” dedi. Casillas da “Şampiyonlar Ligi Kupası’nı
alacaksak, Barça’dan 25 puan fark yemeye razıyım” ile hedefi ortaya koydu. Bu
farkın Real Madrid, tüm maçlarını kazansa bile kapanmayacağını biliyorlar. İki
kulvarda idare edecekler ama orası Real Madrid. Hikayesi bol kulüp…
Mourinho’nun “Orada çalışmam” diye küçümsediği Malaga
deplasmanına gittiler. İşleri zordu, maçtan önce bomba haber patladı. Casillas
maça yedek başlıyordu. Geçem hafta Mourinho'ya "Ben Real Madrid'in iyiliği için medya karşısında dilimi ısırıyorum. Sen aynısını yapıyor musun? Bizi eleştireceksen medya karşısında yapma, gel yüzümüze konuş" diyen Casillas.
Real Madrid’in kaptanı, 2002 yılından beri 9 maçta forma
giymemiş ligde. 6 maç, sezon sonunda şampiyonluk hesabının olmadığı gazoz
maçlar, 2 maçta cezalı, bir maçta da sakat. Mourinho döneminde de ilk kez ligde
yedek kaldı Malaga deplasmanında. Kazansalar ne ala. İki attığın deplasmanda 3
yiyip Madrid’e dönüyorsun ve Casillas kulübede oturuyorsa, sona doğru bir adım
daha atmışsındır. Mourinho, basın toplantısında “Çocuk değilim, futbolun
hafızası yoktur. Yaptıklarınız çabuk unutulur. İstifa etmiyorum. Koltuğum için
de endişem yok” deyip kestirip atmış. Şimdi sırada Florentino Perez’in takım
kaptanlarıyla yapacağı “Beyler ne oluyor?” toplantısı var…
7 yorum:
the end Morinho...
Mourinho'yu severim ama Casillas sözkonusu olunca tabiki Casillas.
Casillas Real Madrid demektir; Roma için Totti ne demek ise Casillas'ta Madrid'teki karşılığı...
Mou ve Casillas arasindaki fark cok net ve basit. Mou Madrid'i sirf bir arac olarak görüyor, Casillas ise Madrid'i icten seviyor.
O siritan kim?
Maçların hepsini 90 dakika izlemiyoruz elbette ama görünen Casillas'ın bu seneki performansının pek kendisi gibi olmadığıydı. Geçmişte çıkardığını gördüklerimize benzer toplarda aynı performansı verememesi -en azından benim için- göze batıyordu açıkçası.
Mourinho arkadaki kalecinin daha iyi bir dönemde olduğunu düşünmüş olabilir, garipsemem. Casillas'ı oynatmamanın -hele bir de yerine oynayan kalecinin abuk sabuk bir gol yemesi durumunda- başına neler açabileceğini elbette biliyordur. Performansa dayalı bir karar olduğunu düşünmek gerek.
Sebep başka ise tek açıklaması var: Gemileri bir an önce yakmak istiyor.
Öte yandan Real, geçmişte Bayern'in şimdiki hocası "Osram"ı 30 küsür yıl aradan sonra Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasına karşın ligi kazanamadığı için göndermiş takımdır zaten. ŞL kazanılsa bile -ki zor- yetmeyebilir. Casillas'ı elleriyle beslese bile kalamayabilir Mourinho.
Herkes yada herşeyden vazgeçilir ama Real Madrid Casillas'tan vazgeçmez.Mourinho'nun bile gücü yetmez.
Tito’nun Guardiola’nın Barca’sı üzerine çok da bir şey katmadığı konusuna katılmıyorum. Tito’nun Barca’sı top ayağında değilken Guardiola’nın Barca’sıyla benzer bir düzende alan daraltıp topu geri kazanmak için rakibini boğuyor. Bana göre fark hücum düzeninde; Pep genelde oyun içerisinde kendisi direktif vermeden oyuncularının pozisyon değiştirmelerine izin vermiyordu. Kısa paslarla rakip alanda dolaşan top ani bir şekilde ters kanada döndüğünde rakip defans dengesiz yakalanıyor ya da ceza sahası üzerinde yapılan kısa ikili paslaşmalar ile defans bloğu yıpratılıyordu. Bu düzene karşı Mou gibi taktisyenler disiplinli alan savunmasıyla direnip geçen sezon Barca’nın gol yollarında ritmini bozmayı başardı.
Buna karşın Tito, oyuncularına oyun içerisinde diziliş anlamında daha özgür bir ortam sağlıyor. Kısa paslara ek olarak zaman zaman orta sahanın gerisinden uzun toplarla rakip savunmanın alan düzenine karşın hücumcularını arkaya sarkıtma yoluna gidiyor. Belki de en önemli fark Barca’nın artık ceza sahası dışından da şutu düşünmeye başlaması. Hal böyle olunca Barca’nın defansı geçmişe göre daha çok zorlanıyor; çünkü söz konusu uzun toplar ve şutlar topun rakibe daha kolay geçmesini sağlıyor. Ancak, bu tarih itibariyle atılan gol sayısına bakılınca sanki Barca geçen seneki sıkıntısını bu yeni düzen ile biraz daha aşmış gibi duruyor.
Mou’nun Real Madrid’i bu sene hayal kırıklığı. Mou’nın basın üzerinden yarattığı gerginlikler zaman zaman kendisini ve takımını ciddi zarara uğratıyor. Zaten bu huyu Schuster’in tatile yolladığı Rijkaard sonrasında kendisinin Barca’nın başına geçirilmeyişinin en önemli nedenlerinden biri. Kazanırken işler her zaman daha kolaydır; ama asıl olan kaybederken de adam olabilmektir. Bakınız geçen sezon Pep Guardiola…
Yorum Gönder