13 Şubat 2012

Figo'dan Arda'ya


Dünya üzerinde en çok izleyici çeken lig maçından önce kendisine yöneltilen basit bir soruya; “Kazanır mısınız?”a Barcelona teknik direktörü Guardiola “zor” bir cevap verdi geride kalan ayda. Barcelona, altı puan gerisinde kaldığı Real Madrid deplasmanına gidiyordu ve “El Clasico?” sorusuna Katalan teknik adam doğrusu pek de klasik yaklaşmadı: “Maçtan bir gün önce Avrupa Birliği’nin zirvesi çok daha önemli. İspanya’da işsizlik korkunç boyutlarda. Merkel ve Sarkozy, Euro’yu kurtarsınlar.” Guardiola’nın sabahları sadece Marca, Sport, El Mundo Deportivo gibi ülkenin önde gelen spor gazetelerini okumadığı ortada... Son 10 yılda belki de İspanya’da en fazla iz bırakan yönetmenliğini Fernando Leron de Aranoa’nın yaptığı Los Lunes Al Sol’u (Güneşli Pazartesiler) da izlemiştir mutlaka... Los Lunes Al Sol, globalizm rüzgarlarını taşlarken, belki de OECD’nin 10 yıl sonra açıklayacağı raporu da bize o günlerde müjdeliyordu!.. İspanya, yedi gecelemeli turlarda gördüğümüz Dali, tapas, flamenko ülkesi değildi sadece...


2007 yılından bu yana işsizliğin 7.9 arttığı İspanya’da OECD’nin son raporuna göre 2011 sonbaharında bu rakam yüzde 22.8 yükseldi (AB ortalaması 10.8, ABD’de 8.6) ve İspanyol halkının yüzde 54’ü Aralık ayında işsizlik konulu bir sohbete mutlaka katıldığını açıkladı anketlerde. Euro bölgesinde Yunanistan’dan sonra en fazla S.O.S veren ülke olan İspanya’da artık tüm büyük kitapçılarda”Krizle nasıl başedebilirsiniz? temalı kitaplara ayrılmış bir köşe var. Ülke, sporun her dalında şampiyonlar çıkartırken, 2010 Dünya Kupası’nda final oynadıkları Hollanda, Avrupa’da en az işsizlik oranına sahip ülkelerden biriyken, İspanya nasıl olur da bu ekonomik batağın içinden sportif zaferlerle çıkar. “Alt yapı ve Barcelona” cevabı, elbette ki ilk akla gelen ama ya rakamlar bize farklı şeyler anlatıyorsa... Gelin İspanyol futbolunda 11 yıl öncesine saralım filmi ve 2000-2001 sezonundan bu yana ülkenin şampiyonluk yarışı veren takımlarının yaptıkları transferlere, harcadıkları milyon Euro’lara bir göz atalım.
Yeni binyılın ilk sezonunda “Los Galacticos” projesinin startını veren Real Madrid, Figo ve Makalele başta olmak üzere yedi futbolcuya 127 milyon Euro ödedi. Barcelona için zor yıllardı. Figo’yu ezeli rakibine kaptıran Barça, Arsenal’i zengin etti ve Petit-Overmars ikilisi için Ada’ya 52.8 milyon yolladı. Toplam harcamaası 93.2 milyon Euro idi. Valencia yıllar sonra 400 milyon borcun altında ezilecekti ama o sezon Aimar, Baraja, Carew gibi isimlere 70 milyon Euro akıttı. Sonraları da çok göreceğiz ki transferin hovardası rakam olmasa da aldığı futbolcu sayısı ile Atletico Madrid’miş. 24.5 milyona 11 futbolcu aldılar. Sevilla’nın kasasından tek kuruş çıkmazken, Villarrreal ilk adımlarını attı ve 23.3 milyon harcadı. Sonuç, Real Madrid şampiyon olurken, aynı puanda ligi bitiren Barcelona ve Valencia’ya 17 puan attı. Ertesi sezon Real tek kurşunu Zidane için attı ve Juventus’a 75 milyon Euro ödedi. Barça, Güney Amerika’yı zengin etti ve Saviola başta olmak üzere yedi futbolcu için 92.3 milyon Euro harcadı. Valencia’nın 38 milyon, Villarreal’in 10 milyon harcadığı sezon Sevilla bu kez kasayı araladı ve sadece 400 bin Euro harcadı. Atletico Madrid ise bir alt ligden geri dönebilmek için boğuşuyordu ve buna rağmen 32.8 milyonu transfere akıttılar. Sonuç, ligin iki devi şampiyonluğa uzaktan baktı. Valencia zirvede bitirdi, onu Deportivo La Coruna kovaladı. 2002-2003 sezonunda Real Madrid’in tek transferi Ronaldo oldu. Brezilyalı golcü için Inter’e 45 milyon Euro ödediler. O günlerde de alt yapısı La Masia vardı ama Barcelona, üçüncü sezon arka arkaya 90 milyonun üzerine çıktı ve Riquelme başta olmak üzere transferde 92.3 milyon harcadılar. Lige en sonunda geri dönen Atletico Madrid, 11 futbolcuya 35 milyon harcadı. Fatih Terim’in Milan’a getirdiği Contra, 9 milyonla İspanya’nın yolunu tuttu. Valencia o sezon hız kesti, sadece 1.2 milyon çıkardı kasasından. Sevilla ise artık daha bonkördü. Sadece 1.1 milyon harcası. Villarreal büyüyordu ve 12 milyonla kapadıkları transfer döneminde Barcelona’dan kaleci Pepe Reina’yı sadece 3 milyona aldılar. Sonuç, Nihat’lı Real Sociedad, Real Madrid’in peşini bırakmadı ama Zidane-Figo-Ronaldo’lu Madrid, iki puan farkla şampiyon oldu. 3 sezonda büyük paraları sokağa atan Barcelona ise şampiyondan 22 puan fark yedi. 2003-2004 sezonunda Barcelona, Rijkaard ile beyaz sayfa açtı. Hollandalı teknik adamın ilk sezonunda Ronaldinho ve Quaresma’nın başını çektiği yıldızlara 47 milyon Euro harcandı. Real yine tek kurşunla idare etti ve Beckham’a 25 milyon ödedi. Lige gerdi döndüğü sezonda ancak 11. Olan Atletico Madrid yine kadroyu dağıttı ve 11 yeni futbolcu aldı. Fatura 18.2 milyon dolardı. O isimlerden biri Musampa’nın yolu bir zaman sonra Trabzon’a düşecekti. Sonuç, Valencia bir yıl aradan sonra yeniden zirveye çıktı. Barcelona bu kez ikinci sırada bitirdi ve 6-7 sezon sonra zirvede iki takımın kaldığı La Liga’da şampiyon ve dördüncü sıradaki Real Madrid arasındakin puan farkı sadece 7 idi. 2004-2005 sezonunda Rijkaard, Deco, Eto’o, Giuly’in liste başı olduğu transferlere 69 milyon yatırdı. Üç yılda 3 transfer yapan Real Madrid, o yaz 4 futbolcu için 62 milyon ödedi. Samuel, Woodgate, Owen ve Gravesen geldikleri Madrid’de yokuş aşağı koştular! Atletico Madrid’de sihirli rakam 11’di. Yine 11 futbolcu aldılar ve ortalama bir futbolcuya 2 milyon ödediler. Valencia, İtalya’ya gözünü dikti, Di Vaio, Fiore, Corradi üçlüsünü getirdi ve 32.5 milyon harcadı. Sevilla kendini aştı ve 15 milyon Euro harcadı! Villarreal ise bir efsane ismi Forlan’ı sadece 3 milyona kadrosuna kattı. Sonuç, Barça, Real’i zirvede 4 puan farkla sollarken, her sezon 11 futbolcu alan Atletico Madrid ligi yine 11. Sırada bitirdi! Valencia en fazla parayı harcadığı sezonda şampiyondan 26 puan fark yedi.
Barcelona’nın şampiyonluğu 2005-2006 sezonun girilirken Real Madrid’i çıldırttı! Sergio Ramos, Robinho, Cassano, Baptista gibi yıldızlar kapıdan girdi, kasadan 101 milyon Euro çıktı. Barça frene bastı ve transfer yapmadı. Atletico Madrid ise Kezman’ı aldığı sezonda bu kez 11’den vazgeçmişti, 5 transfere 27 miylyon ödediler. Valencia başarısız sezonun acısını 9 yeni isim ve 34. 8 milyonla çıkardı. Sevilla, Luis Fabiano ve Kanoute devrini o sezon başlatırken, 26 milyon, Riquelme’yi aldığına bin pişman olacak olan Villarreal ise 30 milyon Euro para harcadı. Kim ner harcarsa harcasın, Barcelona dışındaki takımlar için yanlış sezondu. Ligi ve Şampiyonlar Ligi kupasını kazandılar, çıldıran Real Madrid’e 12 puan fark attılar!2006 Dünya Kupası’nın ardından, İtalya’daki şike skandalından kaçan yıldızları paylaşan Real Madrid ve Barcelona yine transfer şampiyonuydu. Real Madrid, Cannavaro, Nistelrooy, Higuain, Gago,Marcelo, Diarra için 100 milyonu gözden çıkardı. Barça, 31. 7 milyonda kaldı. Bu kez çıldıran Atletico Madrid’di. Kendilerini aştılar ve Agüero, Maniche’lı listeye 46.2 milyon yatırdılar. Valencia sadece Joaquin için 25 milyon öderken, bataklığa doğru sürükleniyordu. 46.5 milyon harcadılar ve 36 milyon çıkış yapan Villarreal, 26 milyon eksi yazan Sevilla’yı solladılar. Sonuç, Real Madrid , Barça ile ligi zirvede aynı puanda bitirdi ama ikili averaj şampiyonluğu Madrid’e götürdü. Transferin büyük ağabeyleri Sevilla, Valencia ve Villareal de bu ikiliyi takip etti.2007-2008 sezonunda Hollandalı modası Barça’dan Real Madrid’e sıçradı. Robben, Sneijder, Drenthe’li transfer kampanyasında bugünün futbol kasabı Pepe için de 30 milyon verdiler ve bu kez 117 milyon Euro ile rekor kırdılar. Barcelona, alt yapısındaki yıldızları pişiriyordu ama yine de 65 milyon harcamadan duramadı. Atletico Madrid o sezon piyasayı dağıttı ve Forlan, Reyes, Simao’lu uçuk transfer paketine tam 78 milyon Euro harcadı. Valencia batıyordu, bugün Beşiktaş forması giyen Fernandes için 18 milyon ödedikleri sezonda toplam 70 milyon harcadılar. Sevilla ve Villarreal de sırasıyla 31.5 milyon ve 21.3 milyon harcamayla sezonu açtı. Schuster yönetimindeki Real Madrid, 8 puan farkla şampiyon olurken, Barça hız kesti ve zirveden 18 puan fark yedi. Transferin yükselen yıldızı Villarreal bu kez ikinciliği kaptı. Çılgın Atletico Madrid ise yıllar sonra ligi dördüncü sırada bitirdi..2008-2009 sezonuyla birlikte Rijkaard’dan bayrağı devralan Guardiola ile birlikte Barcelona, “ Ne harcarsanız harcayın şampiyonluk benim” devrini başlattı. Arka arkaya gelen 3 şampiyonlukta Messi, İniesta,Xavi’li kadro transferde yine hız kesmedi 105, 78 ve 83 milyon Euro harcadı son 3 sezonda. Real Madrid, Cristiano Ronaldo ve Kaka’yın aldığı 2009-2010 sezonunda “Yok artık” dedirtti ve tam 264 milyon Euro harcadı. Son iki yılda ise 73.5 ve 55 milyonla duruldu! Villarreal, Sevilla ve Valencia ise ekonomik krizle eş zamanlı olarak bir daha hiçbir sezon 35 milyon barajını geçemediler! Atletico Madrid ise bu sezon Arda ve Falcao’lu transfer harekatında 69, geride kalan iki sezonda ise sadece 50 milyon Euro harcadı!
Transferin beş büyüğünden Sevilla ve Villarreal filim sonuna geldiğimiz bu dönemde şampiyonluk sevinci yaşayamadılar. 11 yılda 108 futbolcuya imza attıran Atletico Madrid, dördüncülükten yukarıya çıkamadı. Toplamda bir milyar Euro barajını aşan Real Madrid ise Mourinho hamlesine rağmen, “Euro’yu kurtarın” diyen Guardiola’nın Barcelona’sına yine evinde boyun eğdi. Madrid, Barcelona, Valencia’da akşam 8’de boş olan, “22’den sonra dolar” denilen restoranlar da artık iki büyüğün stadları dışındakiler gibi dolmuyor. Marbella’da kahvenizi servis eden işini kaybetmiş Atina’lı bir bankacının hikayesini de dinleyebiliyorsunuz. Meşin yuvarlak da o kadar yuvarlak değik artık! İspanya Ligi’nin şampiyonluk için artık sadece iki adayı var. O zaman, Los Lunes Al Sol’da Javier Bardem’in (işini kaybetmiş Santa) o güzel sorusuyla bitirelim: “Bugün günlerden ne?” (CNBC-E Business Aralık 2011)


2000-2011 yılları arasında La Liga’da transferReal Madrid: 61 futbolcu, 1 milyar 69 milyon Euro
Barcelona: 59 futbolcu, 757.3 milyon Euro
Atletico Madrid: 108 futbolcu, 423 milyon Euro
Valencia: 75 futbolcu, 379.9 milyon Euro
Sevilla: 79 futbolcu, 202 milyon Euro
Villarreal: 73 futbolcu, 227. 2 milyon Euro

9 yorum:

nikolatesla dedi ki...

harcanan para ispanyayı krizden çıkarırmış. bu arada süper yazı abi ellerin dert görmesin.

Çağrı Erorhan dedi ki...

Benim görüşüme göre de önümüzdeki 10 yıllık süreçte Barcelona'nın transfere yüksek rakamlar vereceğini hiç sanmıyorum.Şu anda bile altyapısındaki oyuncularla işi götürebilirken yılda sadece tek bir transferle 10 yılı kapayabilecek güçteler. Madrid ise bir bu kadar daha harcayacak ve sonucunda 2 yada 3 şampiyonluktan öteye varamayacaktır.

M e l k i t s e d e k dedi ki...

Hocam, bir alttaki "Shaqiri Kaç Milyon Pesetas?" başlıklı post ile birlikte ele alındığında bu yazının etkisi okuyan üzerinde daha da artıyor, ellerine sağlık!

Stavro Stavro dedi ki...

Çok güzel bir yazı, eline sağlık Aceto..

nikolatesla dedi ki...

hayat porto taraftarına güzel şu dünyada anasını satayım :)

Arrow Cave dedi ki...

Barcelona'nın Fabregas ve Alexis'ten sonra durğan bir döneme geçebilir üstelik altyapıya önem veren bir Guaridola örneği var Thiago,Tello,Cuenca v.b. isimler geliyor yeni yeni..

Mehmet Sinan Güvenç dedi ki...

Los Lunes Al Sol filmi üzerinden okuduğum ikinci yazınız... müthiş film, güzel yazı...

ali'e dedi ki...

Bu yazı ve İngiltere'deki örneklere bakarsak temel soru şu bence : " Başarı sizce ne?"

Barça kesinlikle başarılı, çünkü yeterince yurt içi ve Avrupa başarısı var.Avrupa başarısı varsa, bu yıl olduğu gibi bazı sezonlar yurt içi başarısı gözardı edilebilir.

R.Madrid bu rakamlara göre başarısız, çünkü ne zamandır Avrupa'da bir şey yok.

Sevilla'nın 2, A.Madrid'in 1 UEFA kupası var. Lig şampiyonluğu olmasa da başarılı sayabilirler kendilerini. (Türkiye, Hollanda, hatta hatta Porto'yla CL kazanmış Portekiz gibi ülkelerde o kupa daha değerli tabi.)Ama bu kadar para harcamaları gerekmeyeblirdi.

Valencia 2 lig şampiyonluğu kazanmış, ama CL'de 90'ların sonundaki noktalara gelemedikleri için göçmüşler.

Ada'ya bakalım :

M.United Barça'ya benziyor. Bazen ligi gözardı ediyor. Avrupa'da istikrar var, ama yeterince kupa yok.

Chelsea ve M.City parayla yurt içinde saadet ort vadede gelir, ama Avrupa için garanti değil örnekleri.

Liverpool 2 CL finali oynadı bu dönemde, 1'ini kazandı. 1 de UEFA kupası var, ama ligde yoklar. Sevilla ve A.Madrid'e benziyorlar.

Ha, bir de Arsenal var tabii..En son 8 sene önce şampiyonluk, 1 de CL finali. 20 yılda 3 şampiyonluk, 2 kaybedilen Avrupa finali. Kimi mutlu eder?

Sözün özü : Paralı olmak güzel tabii.Şampiyonluk da güzel. Ama biri öbürünün istikrarını garantilemiyor. Velhasıl en önemlisi "iyi belirlenmiş hedefleri doğru yönetmek"...

kadir fidancı dedi ki...

Bülent abi kitap yaz kitap! Mükemmel.