Spora ‘entellektüel’ pencereden bakanlar ise oyundan çok alıntı peşinde koşuyor. Efendim Bill Shankly “Futbol bir ölüm kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir” demiş. Vay vay vay! Efendim Simon Kuper: “Futbol asla sadece futbol değildir” buyurmuş. Sanki hepimiz Liverpool devriminin vazgeçilmez parçalarıyız ya da hepimizin çocukluğu Yugoslavya’da geçti. Herkes St. Pauli taraftarı, ama arkadaşa ‘gay’ misin diye sorsan dayak yersin! Yahu bu futbol... Ve bu ülkede futbol sadece futboldur. Trabzon’da yaşıyorsan senin için biraz daha farklıdır, Eskişehirde yaşıyorsan biraz başkadır. Ama bu ülkenin her yerinde futbol sadece futboldur. Ve hiç bir yerinde ölüm kalım meselesi kıvamında değildir." Mehmet Demirkol
Asıl siz maça gelmeyin/ 10 Mayıs 2011 /Milliyet
22 yorum:
Oyun.Heryerde güzel oyun...
Orhan
Gelir yorumunu yapar gidersin olmadı blogunda yazarsın. Bu "saçma" alıntı fikri nedir? Ne zamandan beri yaptığımız alıntının hesabını veriyoruz? Kısaca ülkeye sahte futbol kültürü enjekte eden papağanlara verilmiş bir cevap bu. Geçmişte bu blogda da buna benzer satırlar yer aldı. Yazının tamamını oku. St.Pauli ile burada çıkan olayın direkt bir bağlantısı yok. Pek düz bakmışsın.
bir de bunların 3 büyük kulüp taraftarının sosyolojik açıdan ayrı sınıflardan geldiğini kanıtlamaya çalışan versiyonları var, vay ki vay.
(örnek: fenerbahçe burjuva, galatasaray aristokrat, beşiktaş halk)
Vali konusunda yazdıkların kesinlikle katılmıyorum. Evet Vali iyi bir şey yapmış, Beşiktaş taraftarı gelsin demiş. Peki gerilim artacağını bildiği halde neden bu kadar zayıf bıraktı güvenlik önlemlerini. Olaylar saatlerce devam etti. Taraftarlar çekilmese güvenlik güçlerinin yapacağı hiçbir şey yoktu resmen.
Vali iyi niyetli olabilir ama bazen iyi niyet işe yaramıyor. Böyle bir sorumluluk alıyorsan gereğini de yerine getireceksin.
Abi ben alıntıya yorum yaptım. Saçma ilişiği yazının geneline ilişkindir. İçerideki fikir doğru olur yanlış olur.
Tek başına bu yazı olsa eyw ama buradan o noktaya nasıl gelinmiş inan anlayamadım.Blogumda da yazdım.
Bir daha belirteyim: Yorumum yazıya ilişkindir sana hesap sormak değil.(ne haddimize yahu) blogda da yazdım.
Yeni Yorum: Bursaspor Beşiktaş maçlarından çıkıp St.Pauli'ye gelen bir yazı. İçeriğin birbirleri ile olan bağıntısını ben algılayamadım. tek başına bu alıntı bir düşüncenin dışavurumu iken yazının genelinden bu sonuç nasıl çıkmıştır bilemedim.
(bu olmuştur umarım)
Bir maçı iki tarafın taraftarları da seyredemiyorsa... Bu 1 sefer değil, 10 kez, 20 kez, yıllarca tekrarlanıyorsa...
Söylesenize o maçı oynamanın manası ne?
mehmet demirkol'un bu ülkede futbolun algılanma biçimi konusunda yanıldığını düşünüyorum.
futbola biraz da "entelektüel" pencereden bakılması ise futbol adına bir artı değer olsa gerek.
futbol elbette sadece bir oyun değil. özellikle türkiye gibi insanlarının büyük çoğunluğunun bilinç/farkındalık düzeyi bakımından azgelişmiş olduğu ülkelerde futbolun iktidar mekanizmalarının kitle yönetiminde dengeleyici, yönlendirici ve dikkat dağıtıcı bir unsur olarak yoğun bir biçimde kullanıldığı biliniyor.
almanya dışındaki st.pauli hayranlığı da kapitalist tüketim sisteminin aykırı görüneni sahiplenerek evcilleştirme yoluyla popüler bir meta haline getirip pazar dolaşımına sunma işlevinden kaynaklanıyor olabilir. bir de insanların "farklı olanı sahiplenme yoluyla" kişiliklerini cazip bir tarzda sunma arzusuna yönelik narsist nesne ilişkilerinin bir yansıması belki.
entelektüel yaklaşımlara duyulan bu yaygın düşmanlığa sadece futbol alanında değil, yaşamın her alanında rastlamak mümkün. özellikle 90'lı yıllardan itibaren "çok yönlü düşünen, sorgulayan ve farklı yaşayan" kişiler için kullanılagelen "entel-dantel" gibi aşağılayıcı/küçültücü yakıştırmalarda ve bilginin sistemli bir tarzda giderek gündelik yaşamdan sürgün edilmesinde; basit ve tekdüze yaşayan, tek yönlü düşünen ve ilkel gösteri biçimlerine hayranlık duyan bir kitle algısının ortaya çıkmış olmasında bu düşmanlığın izleri okunabilir. cehalet suç değil tabi; insanın cehaletiyle övünmesi ise en hafif tabirle bir hastalık olabilir.
alıntı ya da değil ben görmek istediğimi görüyorum, yazar da öyle yapmış,
"futbol'a sadece bir çerçeveden bakmak yanlış bu nedenle çeşitli yorumlar mevcut, entel olur, etik olur, taraftar olur, futbolcu, yorumcu olur, ben de kendi penceremden bakıyorum helal olsun gökhan bozkaya o golü bu klübün makus talihine hemde doksandan attığın için bu taraftar seninle gurur duyuyor."
Şu papağanlık meselesini biraz açmak için bir örnek verelim:
Arsenal: Mühimmat fabrikası işçileri kurdu(mühendisler de var).
Manchester United: Demiryolu işçileri kurdu(Lancashire-Yorkshire hattı işçileri).
Liverpool: Bira üreticisi ve bar sahibi olan Houlding kurdu. Elinde yalnızca 3 oyuncu vardı. Parayı bastırıp İskoçya ve İrlanda'dan 13 oyuncu getirdi(Gidip oyuncuları bulup gelen de McKenna, kulübü kuran Houlding belediye başkanlığına geçince kulüp başkanı olan, 25 Ağustos 1928 günü ülkenin en büyük üstü kapalı tribünü olan Kop'un resmi açılışını yapan adam).
Türkiye'de işçilerle özdeşleşmiş olan takım: Liverpool. Liverpool'u liman işçileriyle özdeşleştirenlerden kaçı bu hikâyeyi bilir ki? Bir de överek anlatanları bile gördük "Biliyor musunuz Liverpool ilk maçında 11 İskoç futbolcu ile sahaya çıkmış" diye(ki bu bilgi de bildiğim kadarı ile yanlış, muhtemelen oyuncuların adlarına bakıp aldanılmış, kaleci Bill Mcowen İngilizdir diye biliyorum ben,ayrıca neyi övüyorlarsa, adam parayı basmış takımı kurmuş, sonra sen gel Abramovic'e Şeyhe laf et).
Zaten bu takımların bugününe, bütçelerine, yapılarına bakınca "ne diyorsun kardeşim"e gelir ya iş, o da ayrı hikâye.
yıllarca "Fado, Fiesta, Futbol, 3F, he he he" diye şişirdiler kafamızı, şimdi de "futbol asla sadece futbol değildir" diye şişiriyorlar. Bırakın oynayalım, bırakın oynasınlar seyredelim.
Rakı ne zaman sadece rakı oldu ki? Pamuk sadece pamuk olsaydı Orhan Kemal'i kaçımız bilirdi?
hebenneka: Papağanlık demiş iken..
Bırakın abi artık futbol sadece futboldur geyiklerini. kendi ülkenizde gündeminizde futbolu ne zaman sadece futboldan ibaret kıldınız ki ülkenin yüzde birine bile ait olmayan kesiminin kendi çapında futbolu hikayeleştirme karşısında öcü gibi duruyorsunuz..
Milyar insan bir maçı izliyor ve herkesin kendi hikayesi kendi masalı kendi anlamı var içeride size mi kaldı futbolu sadece belirli bir doğrudan ibaret kılmak?
Sıkılmadınız mı abi Barca'nın da parası var demekten..
Belli ki bu insanlar sahanın içerisine bu hikayeleri de katmaktan keyif alıyor nedir bu doğrucu davutçuluğunuz.
Ben takip etmiyorum Liverpool'u da Livorno'yu da ama takip edenden bana ne ?
Gel anlatayım St.Pauli'yi.. Orada futbol sadece futbol değil ama buraya kıyasla 'Saf futbol' çok daha fazla var. Şehir Dortmund gibi futbolu yaşıyor içeride. Her maç senin 30 milyonluk takımından daha fazla insanın önünde oynanıyor.. Gelmiş oradan buralara..
Her Real Barça maçında 'FRanco' diyen ne kadar sıkıcıysa siz de o kadar sıkıcısınız..
hebenneka kişisel değil usta genel anlamda sıkıcı bir tartışma bu. Sen beni çıkar her iki taraf da sıkıcı oldu bile çoktan, ben dahil..Bu4rsa maçına bu sonuçla bitirmek bana göre 'Saçma' . Anlamı orada bulana ne güzel hayat
bu tezi öne sürmeden önce, nasıl oluyor da altında sosyal, politik, ekonomik, ırksal, tarihsel bir altyapısı bulunmayan derbilerimizin bu denli büyük olduğunu, bu denli önemli olduğunu açıklayabilmek gerekiyor. derbileri geçtim, erzurum'daki adamın nasıl koyu galatasaray'lı olabileceğini de önce bir açıklayabilmeniz gerekiyor.
zira bu ülkede insanların sosyalleşme araçlarının önemli bir kısmı futbol ise, kahvelerde, okullarda, forumlarda en çok konuşulan konu futbol ise, insanların hayatlarını, morallerini, işlerini güçlerini, hatta dostluklarını etkileyecek kadar önemli ise bu meret, buna sadece "bir spor işte" bakış açısıyla bakamazsınız.
sadece taşlarla, sopalarla, döner bıçaklarıyla terör estiren tribün psikopatları değil, okullarında, evlerinde, ofislerinde takımının mağlübiyetiyle pazartesi-çarşamba arasını mutsuz geçiren insanları da "futbol işte" diye açıklayamazsınız.
bu yüzden dolayı, asıl bu ülkede futbol sadece futbol değildir.
türk futbolu iktidarın itelemesiyle, kravat takan bazı adamların itelemesiyle ivmelenen bir yapı, bu yönüyle evet, bizim futbolumuz asla ve sadece futbol olamadı,
@ mcan
Tezi doğru anladık mı? Biz hangi tezden bahsediyoruz?
Futbol dediğin oyunu toplumdan soyutlanmış, kendi kamplarında beslenip yetiştirilen gladyatörlerin oynadığını zannettiğim mi düşünülüyor? Ya da bu oyunun taraftar ve hakem gibi yan unsurlarının da steril bir bölgede pamuklar içinde özenle saklanıp maç günleri ortaya salındığını düşündüğüm mü zannediliyor?
Futbola dair ne varsa insana da dairdir. Bu oyun insan içindir, insan oynar insan seyreder, iki kere iki dört. “İnsan sosyal bir hayvandır”dan yola çıkarsak da insanın bunu sosyal yaşamının her sürecine entegre etme çabasından daha doğal bir şey yoktur, iki iki daha da dört.
“Pamuk sadece pamuk olsaydı Orhan Kemal’i bilir miydin” demişiz daha ne diyelim? Mesele farklı. Benim açımdan meselenin birkaç yönü var: Futbol kültürü oluşturmak adına sahte bir futbolun kültürünün oluşturulması bunlardan biri. Yukarıdaki Liverpool örneğiyse binlercesinden biri… Benim derdim Liverpool’la değil, tersine severim. Derdim Liverpool’u ya da bu oyuna dair başka bir unsuru abuk sabuk kullanarak onların üzerinden sahte bir kültürün yaratılmaya çalışılmasıyla.
Ya da şöyle diyelim: Hepimiz bu oyunun bir köşesinden içindeyiz. Birileri de bu oyunu pazarlamaya, daha geniş kitlelere yaymaya çalışıyor(hatta ben de kendimce, kendi adıma bunun içindeyim diyebilirim). Bunu yaparken doğru olmayan bilgilerle gelip dayanan bir sürü adam var kapımıza… Yani bizi dolandırıyorlar. Biz de dolandırılmışlar olarak insanlara bu okuduklarımızı doğru zannedip anlatıyor, dolandırma eyleminin bir parçası haline dönüşüyoruz, yani dolandırıcı oluyoruz. Şimdi oldu mu?
Futbol asla sadece futbol değildir lafının da bu noktada sembolik bir önemi oldu ister istemez… Geçmişte “enteljansiya” için futbol avamın oyunuydu. “Futbol toplumun afyonudur” denip geçilir, “fado fiesta futbol” geyiği dilden düşmezdi. Futbol asla sadece futbol değildir bu noktada çok güzel oturdu. Gediğine konan taştı resmen. Hikâyenin sonrası ise kötü... Futbolun da toplumun bir parçası olduğunun nihayet anlaşılmaya başlaması, enteljansiyanın da bu “avam oyunu”na ilgi göstermesi sürecinin başlaması ile laf herkesin ağzına sakız oldu. Bin ayıp örten bir dirhem et oldu. 15 yıl önce “maç seyredeceğim” dediğinde “fado fiesta futbol” diye aklınca dalga geçen dümbükler rüzgâr tersten esmeye başlayınca şimdi karşına “futbol asla sadece futbol değildir” ezbercileri olarak çıkıyorlar. Bu mesele çok derin ve uzun ama kısaca şunu söyleyeyim: Benim onlara o zaman da ihtiyacım yoktu şimdi de yok. Bildiğim yolda yürüdüm, şimdi de buradayım. Ha; zamanla bu oyuna ısınıp gerçekten gönül verenlere amenna, hoş gelmişler, buyursunlar… Fakat altı bomboş, muhabbetin dibine inmeyi denediğimde boyaları dökülen bilgiciklerini bana kakalamaya çalışıyorlarsa uzak dursunlar. Gitsinler başkasıyla sosyalleşsinler.
Arjantinli’nin “sadece futboldan anlayan adam hiçbir şeyden anlamıyordur” lafı doğrudur, “futbol sadece futboldur” demek de yanlıştır. Sadece bir spor diye bakan yok yani, yeterince açık mı?
Merhaba Borges,
Kişisel değil demişsin de ne öcülüğümüz kalmış ne sıkıcılığımız :) Neyse, konuya giriyorum:
Bence BT "ülkeye sahte futbol kültürü enjekte eden papağanlara verilmiş bir cevap" diyerek meseleyi gayet güzel özetlemiş. Benim duruşum da benzer şekilde. Liverpool, Livorno, St Pauli ya da "peki sen kimsin" de anılan ve anılmayan diğerleri ile de derdim yok. Bunları anlatanlarla da derdim yok ki iyi bilirsin, bu tür hikâyelerin peşine düşmeye ve ortaya çıkarmaya bayılırım ve bunları zevkle yazarım(tabii uzun zamandır birşey yazmıyoruz, o ayrı). Zaten kimsenin zevkine de karışacak halimiz yok. Kimi Rangers-Celtic rekabetini anlatacak, ben de bir boş zaman yakalasam da bu ikisinin arasında kalmış bir başka Glasgow takımını, bildiğim kadarı ile dünyada profesyonel liglerde mücadele etmesine izin verilen tek amatör takım olan Queens Park'ı yazabilsem diye avunacağım. Ya da kop hikayesini yazdım geçende, yirminci yüzyılın ilk toplama kamplarında 27000 çocuğun öldüğünün de anlattım tuz yürüyüşünü de... Bu oyun ne tarihten ne toplumdan soyutlanmış değil ki. Aktörü insan. Tütün kimi için kanser sebebi, kimi kız saçı demiş, kimi içinse ailenin geçim kaynağı, burada da durum çok farklı değil.
Problem, belki de futbolu birilerinin gözünde daha albenili kılmak adına, başlangıç noktasındaki iyi niyetle efsaneleştirilenlerden çıkıyor. Yeni yeni "Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık" vakaları yaratılıyor. Olmayan bir ürün pazarlanıyor. Yanlış doğruya, doğru yanlışa dönüşüyor. Bir sahtelik yaratılıyor ve bizden de buna ayak uydurmamız bekleniyor. Ben almayayım, alana da mani olmayayım. Derdim ağırlıklı olarak bununladır.
Yoksa kim ne isterse yazsın, kim bu insana dair olduğundan hayata dair her şeyle ilintili olan oyunu neresinden isterse orasından alıp anlatsın, hiç itirazım yok. Yeter ki doğru anlatsın. Forman'ın; Salieri gibi çağının en önemli müzisyenlerinden biri olan, Mozart'ın eğitimi için emanet ettiği adamı Amadeus'ta kitlelerin gözünde düşürdüğü "kifayetsiz muhteris" haline düşürmesin,ya da bizde daha sıklıkla olduğu gibi bu çarkı tersine işletmesin, hiçbir şeyi olmadığı ve asla olamayacağı birşeymiş zannetmemize neden olmasın.
Bir adım ötesinde de şu var: Bu oyunu sahada senin benim gibi insanlar oynuyor. Çıkıp, işlerini(evet bu onlar için hayatlarını kazanma yolu) ellerinden geldiğince yapmaya çalışıyorlar. Onların da taşıyabileceği yükün bir sınırı var. Ama oyunun özü neredeyse tümüyle kenara atılıp etrafında yaratılmış efsaneler üzerinden başka bir dünya yaratılmaya çalışılırsa bu çok tehlikeli olur, olacaktır ve oluyor da zaten.
Not: Senin konu hakkında blogunda yazdıklarını henüz okumadım. Eğer bir çakışma varsa dahi, buradan orada yazılmış herhangi bir şeye gönderme yaptığım sonucu çıkarılmasın .
sanırım yorumlar polemiklere açık ama benim yorumuma açık değil, üzüldüm abi, filtrenden geçemedik sanırım.
@Necdet
Sevgili kardeşim nedenini bilmediğim şekilde senden gelen yorumlar bu sonuncusu da dahil olmak üzere spam bölümünde toplanıyor, bundan önceki iki mesajını yanlışlıkla not spam yerine delete tuşuna basmışım. Yaz, yayınlayayım.
St.Pauli ismini duyunca aklıma Hans Albers geliyor "Grosse Freheit Nr.7". 30€ blasen 50 ohne gummi geliyor...dur bakıyım...he 2002 yılına kadar USP kurulup kuru kafa markalaştıktan sonra kimsenin...kafasına takmadığı ama endüstriyel futbolun tüm imkanlarını köküne kadar kullanarak şahane bir merchandising stratejisiyle tüm dünyaya kendilerini tanıttılar.
St.Pauli war schon immer ein zuhaelter verein..nie mehr 1.Bundesliga HOFFENTLICH! :p
‚Kısaca ülkeye sahte futbol kültürü enjekte eden papağanlara verilmiş bir cevap bu’
Nedir bu sahte kültür?
Ben enjekte ediyorum onlarca postumla. Nedir sahte olan ? St.Pauli’nin seksizme karşı duruşu mu yoksa ‚St.Pauli Geydir’ pankartı mı sahtedir ? Dhaa da kötüsü orada olmasam dahi bu tavrı benimsemem mi ? Burada sahte olan nedir ?
Siz kendi kafanıza göre bir çerçeve çiziyorsunuz. Hebenneka’ya göre bugün ‚Futbol asla sadece futbol değildir’ diyen öncesinde futbolu avama iliştirip tu kaka edendir ama ben etmedim etmiyorum o etmiyor bu habenneka’nın dünyası. Bülent Timurlenk’e göre Aykut Kocaman’ı severler Hakan’ı Fatih Terim’i sevmezler ama ben veya diğeri değil böyle. Açın sözlüğe bakın neler yazılmış altlarına. Çiziyorsunuz bir bütün ona göre asıp kesip..
Franco geyiği mi sahte ?
Ronaldo’ya ‚modern köle’ muamelesi dediğinde Ferguson şak diye Franco’yu ortaya atarsa gerçek oluyor.. burada gayet de tarihinde olanı bir türk çocuğu çıkarır da Franco derse sahte mi oluyor?
Tüm bunların ülkeye yansıması nedir ki ?
Ben üretiyorum sahtesini okuyanlar bilir de. Sahte diyen gelsin altına doğrusunu çizsin.
Demirkol’a gelirsek:
Birisi bana ‚İbne misin’ derse girişirim ve fakat gey misiniz diyene de hayır der çeker giderim dövmem. Orada bulunmam gerekmiyor tavırdan etkilenip hayran kalmak için.. Bu sakat mantığı da yazısına iliştiyor ya diyecek bir şeyim kalmıyor. Çok basit ve çok net: Adamlar(barça) düne kadar senelik 20 milyon avro kazancı almayı reddedip UNİCEF’e para verdiler. Sadece bu dahi farklı görmek için yeter de artar.. Kime ne ? Yahu Bursa maçıyla bunların ilişiği ne düz değil de derinlikli bakan anlatsın.
Sahtesini doğrusunu geçin. Siz de dayatıyorsunuz kendi doğrunuzu. Habennaka’nın yorumunun onda dokuzuna katılırım. Robot değil insan olduğu için insana dair ne varsa futbolun içerisinde vardır başka türlü mümkün değil. Sadece futbol olması için çıkıp robotların oynaması gerekir ve biz de sabaha kadar taktikler üzerine kafa yorarız o zaman 2060’da.. O dahi bir tarafı kazandırdığı ölçüde yine futbol olmaz ya neyse.
Demirkol başka bir şey anlatmak istiyor ama sen St. Pauli takıntın yüzünden takılmışsın tabi senin görüşün ona saygılıyım. Demirkolun anlatmak istediğini Andy Lyons geçtiğimiz ay ballesterer dergisinden benzerini dile getirdi al buyur >>> http://www.ballesterer.at/index.php?art_id=1618
Uzun lafın kısası son 10 yıldır ne hikmetse futbol en vogue herkesin dilinde. Hiç futbolla alakası olmayan kişiler futbol üzerinden pirim yapıyorlar. Anladığım kadarıyla Demirkol birazda kendi camiasına yönelik öz eleştiri yapmış. Türk spor medyası içinde öyle lüzumsuz insanlar varki. Örneğin ercan saatçi, e-donkey çıktı aç kaldı şimdi futbolla ilgileniyor. Yahu, Julio İglesias Real Madrid de top koşturmuş yedek kaleciymiş yani bu işin uzmanı vasıflı kişi hiç futbol yorumu yaptığını duymadım. İstese bülbül gibi öter. O ama iki türkü patlatıyor pompaya devam,umurunda değil..
konuyla ilgili değil ama..mehmet demirkol yazarken olması gerektiği gibi yazıyor laf yok.ama geçenlerde spor servisinde son iki haftada fenerbahçeyi konuşurve savunurken bakışları,tavırları bile değişikti.uzun zamandır seyrediyorum hiç böyle görmemeiştim onu.gökhan gönül yanlış yapamaz ona göre zaten.kendi dediği gibi bu yılki şampiyonluk sadece 1 şampiyonluk değil belki de ondandır.tarafsızlık değil sezon boyu samimi olması dileğiyle...
Yorum Gönder