Tek kelime İngilizce bilmiyorsunuz, Arjantinlisiniz, kıtanın en güzel şehirlerinden birinde, Barselona'da çalışıyorsunuz ve Falkland'la, "Maradona'nın eli" ile büyüyen kuşakların sizi değil pasaportunuzu sevmeyen İngilizlerden bir teklif alıyorsunuz... Bunun için galiba biraz deli olmak lazım ya da sizi bu hayata iten deliyi bulmak lazım hayatınızda... Arjantin'de Santa Feyakınlarında 3 bin nüfuslu Murphy kasabasında yaşayan Amelia-Hector çiftinin evinin kapısı 1985 yılının bir yaz gecesi çalındı. Saat 2'ydi ve kasabadan tanıdıkları Jorge Griffa'nın yanında bir 'deli' vardı: Arjantin'de 'El Loco' lakabıyla tanınan teknik direktör Marcelo Bielsa. Arkadaşı Griffa'dan "Yetenekli bir çocuk var" mesajını alan Bielsa, arabasına atlayıp hemen kasabaya gelmişti. O gece yatağında uyuyan 13 yaşındaki çocuğun ayaklarına bakıp "Bu çocuktan futbolcu olur" diyen Bielsa, çiftçi ailesinin yanında çalışan Mauricio'nun hayatını değiştirdi. Çocuk yaştan itibaren tarlalarda zor şartlarda çalışan Mauricio'nun futbol karakterini belirleyen de o kasaba günleri oldu. Önce Newell's Old Boys ardından dil problemi yaşamayacağı İspanya'da Espanyol... İki yıl Paris, bir yıl Bordeaux havası ve ardından da kürkçü dükkanı Espanyol'da kramponlarını astı Mauricio. Çok büyük yetenek değildi, çok hızlı değildi ama iyi futbolcuydu, tipik Arjantinli defans oyuncusuydu. 2002 Dünya Kupası'ndan Arjantin büyük hayal kırıklığıyla dönerken Mauricio, İngiliz Owen'ı düşürüp penaltıya sebep olan adam olarak kaldı ülkesi Arjantin'de...
Futbolu bıraktıktan sonra Barselona'da üniversitede okumaya karar verdi ve işletme diploması aldı, kadın futbol takımı çalıştırdı ve bir gün Espanyol ona "Sana ihtiyacımız var" dedi. 2009 yılında küme düşme hattında gezinen Espanyol'un başına geçtiğinde işi zordu ama imkansızı başardı. İlk galibiyetini derbide üstelik de Camp Nou'da Barcelona'yı devirerek aldı. O sezonun Şampiyonlar Ligi şampiyonu, tarihin en iyi kadrolarından birine sahip Barcelona'nın başındaki Pep Guardiola'ya 10 yıl sonra bir ağır darbe daha vuracağından haberi yoktu elbette. Espanyol o sezon ligde kaldı, ertesi sezon çıkışa geçti. 2013'te işte o teklif geldi. İngiltere'den Southampton, Arjantinli hocaya "Gel" dedi. Eşi ve çocukları basit İngilizce kelimeleri bir kağıda yazıp uğurladılar onu. M. City, Liverpool, Chelsea, herkesi devirdi o sezon, Britanya basını ayağa kalktı. Ertesi sezon Tottenham projesi onu bekliyordu. Spurs onunla çıkışa geçti, önce beşincilik, ardından üçüncülük yetmezdi. Bir ikinciliğin ardından Spurs, geçen sezonu da üçüncü sırada bitirdi. Bu sezonun ligde en 'anlamlı' maçı ise Everton deplasmanıydı. Eşi Karina'ya 26. evlilik yıldönümünde çok özel bir hediye verdi. O gün Tottenham, Everton'ı deplasmanda 2-6 mağlup etti. Günde iki idman yaptıran, oyuncularından futbol endüstrisinde birer beyaz yakalı olmak yerine çocukluk günlerinin tutkusu olan topun peşinden koşmalarını isteyen, oyuncularının her antrenmandan sonra nefret ettiği, çalıştırdığı iki İngiliz takımından İngiliz Milli Takımı'na 14 futbolcu gönderen çiftçinin oğlu Mauricio, 10 yıl önce mat ettiği Guardiola'yı bir kez daha üzdü. M. City'yi eleyen Tottenham, gençlik fırtınası Ajax karşısında bir futbol mucizesine imza attı ve Şampiyonlar Ligi finaline yükseldi.
"İki yaşında ayağımın altında poz verdiğim top benim en büyük hazinemdi. Her şeyi onun sayesinde kazandım" diyen Maurico Pochettino 47 yaşında. Southampton'da spor bilimi mezunu olan oğlu Sebastiano 23 yaşında ve babasının yanında çalışıyor. Ufak oğlu Maurizio 18 yaşında ve Tottenham altyapısında. Eşi Karina ona hâlâ çok sevdiği tatlı olan Dulche de Leche (süt tatlısı) yapmaya devam ediyor. Şampiyonlar Ligi finalinde iki Arjantinli, Hector Cuper ve Diego Simeone ikişer kez kaybettiler. Bakalım bir delinin keşfi, çiftçinin oğlu Mauricio ne yapacak?
14 Mayıs 2019
Kralı Gelse Dediniz Geldik
En büyük yayın geliri onlarda ama en tutkulu taraftar da onlarda. En yağmurlu ve puslu havalar onlarda ama en iyi zeminler de onlarda. Avrupa'nın iki kupasında final oynamak için iyi kadrolar yetmiyor. Çok iyi teknik direktörleriniz ve rekabetin yüksek olduğu 'futbol' oynanan bir liginiz de olmalı. Coğrafi olarak ayrı olduğu Avrupa kıtasından siyasi ve ekonomikolarak da ayrılık kararı alan İngilizler, Bakü (29 Mayıs) ve Madrid'deki (1 Haziran)finallerde 4 takımıyla 38 haftalık Premier Lig'in 39. haftasını (!) oynayacaklar. Peki ama nasıl?
KENDİLERİNİ BİTİRENLER...
Futbol 90 dakika ama tarihi 1-2 saniyelik sekanslarla yazılıyor. Gruplarından zor çıkan Liverpoolve Tottenham finalde, Şampiyonlar Ligi'nin gediklisi Arsenal ve Chelsea kalite olarak fazla oldukları Avrupa Ligi finalinde ve elbette topun yuvarlaklığı. Evinde son dakikada 4-0 fırsatını kaçıran Barcelona ve Tottenham deplasmanında 1-0'dan daha fazlasını hak eden ve tek yenilgiyle evine dönen Ajax.. Zidane sonrası krize giren Real Madrid, Neymar ve Cavanisiz elenen PSG, Ribery ve Robben'e vefanın dozunu kaçıran Bayern Münih. Sizin ne kadar iyi olduğunuzu futbolda bazen rakiplerin kendi kendilerine attıkları çelmeler belirliyor.
LİVERPOOL
Premier Lig'de 30 yıldır şampiyonluğu yok, bu sezon 90+ puana çıkmasına rağmen yarışı büyük ihtimalle Manchester City'nin gerisinde bitirecek ama Liverpool, Avrupa'nın 1 numaralı kupasına aşık bir takım. Çok eskilere gitmeden, 2005'te İstanbul'da kazandıkları unutulmaz final, iki yıl sonra Atina'da Milan'a verdikleri rövanş ve geçen sezon Karius faciasıyla Real Madrid'e kaybettikleri final. Roma'da dünyaları kaçıran Salah'tan bir dünya yıldızı yaratan, Virgil Van Dijk'ın ligin en iyi oyuncusu olmasını sağlayan, 20 yaşındaki Alexander-Arnold'u sağ bekte uçuran elbette ki Alman teknik adam Kloop. Liverpool'a 4 sezonda iki Şampiyonlar Ligi finali oynatan Kloop için Guardiola'nın bir cümlesi yeterli: "Bu sezon Liverpool'dan daha iyi futbol oynayan takım yok."
TOTTENHAM
Yabancı sermayeye kapalı, yeni stadyumunun inşaat giderleri yüzünden transfer tahtası boş ama Londra'da her zaman Arsenal ve Chelsea'nin gölgesinde kalan Tottenham, tarihinin ilk Şampiyonlar Ligi Kupası için Madrid'e gidiyor. Tottenham kadrosuyla da 4 finalist arasında en İngiliz olanı. Harry Kane, Trippier, Dele Alli, Eric Dier, Danny Rose gibi yerlilerin yanında finali 3 golle getiren Brezilyal ı Maura ve Güney Kore'nin bir numarası Heung-Min Son. Uzun yıllar ideal hocasını bulamayan Londra ekibi, 5 yıldır görevde olan Arjantinli Pochettino'nun fark yaratan futbol aklıyla, Madrid'de bugüne kadar 8 final oynayıp 5'ini kazanan Liverpool karşısına tar-i hinin en büyük başarısı için çıkacak...
ARSENAL
1996'dan bu yana takımı çalıştıran Wenger ile Şampiyonlar Ligi takımı olan Arsenal, geçen sezon Fransız hoca ayrıldığında ligi şampiyon M. City'nin 37 puan gerisinde bitirip Avrupa Ligi biletini aldığında Kupa 2'nin doğal favorilerinden biri olmuştu. Takımın baş-ı na Sevilla ile bu kupayı 3 kez arka arkaya kazanan İspanyol Emery geldiğinde Londra kulübünün hayalleri elbette Avrupa Ligi'nden daha fazlasıydı. Son 16'da Rennes'e ilk maçta 3-1 kaybedip rövanşı 3-0 alan, ardından Napoli'yi eleyen Arsenal, yarı finalde Valencia'ya Aubameyang ve Lacazette ikilisiyle 'fazla' geldi. 2000'de bu kupayı G.Saray'a kaptıran, 2006'da Barça'ya Devler Ligi'ni kaybeden 'Topçular' Bakü'de kupayı kazanıp ligde alamadıkları Şampiyonlar Ligi biletini ceplerine koymayı istiyor
CHELSEA
Rus patronu Abramovic, transferlerden sorumlu demir leydisi Marina Granovskaia, kariyerinde kupası olmayan eski bir bankacı olan İtalyan teknik direktörü Sarri, bir yıldır her gün Real Madrid'e transfer olan süperstarı Hazard ve teknik direktör değirmeni olan soyunma odasıyla Chelsea, Avrupa'nın şüphesiz en renkli kulüplerinden biri. 2012'de geçici teknik adam İtalyan Di Matteo ile Bayern Münih'i penal - tılarla devirip Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Londra kulübü, kendisine şampiyonluğu getiren bir başka İtalyan Conte ile yollarını ayırdıktan sonra Çizme sevdasından vazgeçmedi. Napoli'ye oynattığı futbolla 1. sınıf teknik adamlığa yükselen Sarri, çalkantılı geçen ve 'kovulacak' denildiği sezonda Chelsea'yi Bakü'ye finale götürüyor
PREMİER LİG GERÇEĞİ
Premier Lig'in yayın ihalesinden 20 kulübün aldığı toplam 5 milyar 960 milyon Euro, en iy i isimleri almak kadar elde tutma imkanı da sağlıyor. Real, Barça, PSG ve Juventus dışında Avrupa'da iyi teklife yıldızını satmayacak kulüp yokken İngilizler, kaleci ve stoper transferinde rakamı 70+ milyona taşıdılar. Ligin ilk 6 sırasındaki takımlar, Avrupa'nın en çok gelir elde eden ilk 14 kulübü arasında. İngiliz patronu olan Tottenham haricinde finallere gelen 3 İngiliz Liverpool, Arsenal ve Chelsea ise yabancı sermaye ortaklığıyla büyüdüler. Ada futbolunu ayağa kaldıran elbette ki birinci sınıf teknik adamlar. Kloop, Pochettino, Sarri, Emery, Tottenham'a elenen Guardiola ve Man. United'da hayal kırıklığı yaratsa da Ada'da son 15 yıla damga vuran Mourinho ve yakın geçmişte Conte ile Ancelotti. Bugünün futbolu eğer elinizde Messi yoksa teknik adam futbolu ve Premier Lig en iyilerin artık pasaportuna bakmıyor.
KENDİLERİNİ BİTİRENLER...
Futbol 90 dakika ama tarihi 1-2 saniyelik sekanslarla yazılıyor. Gruplarından zor çıkan Liverpoolve Tottenham finalde, Şampiyonlar Ligi'nin gediklisi Arsenal ve Chelsea kalite olarak fazla oldukları Avrupa Ligi finalinde ve elbette topun yuvarlaklığı. Evinde son dakikada 4-0 fırsatını kaçıran Barcelona ve Tottenham deplasmanında 1-0'dan daha fazlasını hak eden ve tek yenilgiyle evine dönen Ajax.. Zidane sonrası krize giren Real Madrid, Neymar ve Cavanisiz elenen PSG, Ribery ve Robben'e vefanın dozunu kaçıran Bayern Münih. Sizin ne kadar iyi olduğunuzu futbolda bazen rakiplerin kendi kendilerine attıkları çelmeler belirliyor.
LİVERPOOL
Premier Lig'de 30 yıldır şampiyonluğu yok, bu sezon 90+ puana çıkmasına rağmen yarışı büyük ihtimalle Manchester City'nin gerisinde bitirecek ama Liverpool, Avrupa'nın 1 numaralı kupasına aşık bir takım. Çok eskilere gitmeden, 2005'te İstanbul'da kazandıkları unutulmaz final, iki yıl sonra Atina'da Milan'a verdikleri rövanş ve geçen sezon Karius faciasıyla Real Madrid'e kaybettikleri final. Roma'da dünyaları kaçıran Salah'tan bir dünya yıldızı yaratan, Virgil Van Dijk'ın ligin en iyi oyuncusu olmasını sağlayan, 20 yaşındaki Alexander-Arnold'u sağ bekte uçuran elbette ki Alman teknik adam Kloop. Liverpool'a 4 sezonda iki Şampiyonlar Ligi finali oynatan Kloop için Guardiola'nın bir cümlesi yeterli: "Bu sezon Liverpool'dan daha iyi futbol oynayan takım yok."
TOTTENHAM
Yabancı sermayeye kapalı, yeni stadyumunun inşaat giderleri yüzünden transfer tahtası boş ama Londra'da her zaman Arsenal ve Chelsea'nin gölgesinde kalan Tottenham, tarihinin ilk Şampiyonlar Ligi Kupası için Madrid'e gidiyor. Tottenham kadrosuyla da 4 finalist arasında en İngiliz olanı. Harry Kane, Trippier, Dele Alli, Eric Dier, Danny Rose gibi yerlilerin yanında finali 3 golle getiren Brezilyal ı Maura ve Güney Kore'nin bir numarası Heung-Min Son. Uzun yıllar ideal hocasını bulamayan Londra ekibi, 5 yıldır görevde olan Arjantinli Pochettino'nun fark yaratan futbol aklıyla, Madrid'de bugüne kadar 8 final oynayıp 5'ini kazanan Liverpool karşısına tar-i hinin en büyük başarısı için çıkacak...
ARSENAL
1996'dan bu yana takımı çalıştıran Wenger ile Şampiyonlar Ligi takımı olan Arsenal, geçen sezon Fransız hoca ayrıldığında ligi şampiyon M. City'nin 37 puan gerisinde bitirip Avrupa Ligi biletini aldığında Kupa 2'nin doğal favorilerinden biri olmuştu. Takımın baş-ı na Sevilla ile bu kupayı 3 kez arka arkaya kazanan İspanyol Emery geldiğinde Londra kulübünün hayalleri elbette Avrupa Ligi'nden daha fazlasıydı. Son 16'da Rennes'e ilk maçta 3-1 kaybedip rövanşı 3-0 alan, ardından Napoli'yi eleyen Arsenal, yarı finalde Valencia'ya Aubameyang ve Lacazette ikilisiyle 'fazla' geldi. 2000'de bu kupayı G.Saray'a kaptıran, 2006'da Barça'ya Devler Ligi'ni kaybeden 'Topçular' Bakü'de kupayı kazanıp ligde alamadıkları Şampiyonlar Ligi biletini ceplerine koymayı istiyor
CHELSEA
Rus patronu Abramovic, transferlerden sorumlu demir leydisi Marina Granovskaia, kariyerinde kupası olmayan eski bir bankacı olan İtalyan teknik direktörü Sarri, bir yıldır her gün Real Madrid'e transfer olan süperstarı Hazard ve teknik direktör değirmeni olan soyunma odasıyla Chelsea, Avrupa'nın şüphesiz en renkli kulüplerinden biri. 2012'de geçici teknik adam İtalyan Di Matteo ile Bayern Münih'i penal - tılarla devirip Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Londra kulübü, kendisine şampiyonluğu getiren bir başka İtalyan Conte ile yollarını ayırdıktan sonra Çizme sevdasından vazgeçmedi. Napoli'ye oynattığı futbolla 1. sınıf teknik adamlığa yükselen Sarri, çalkantılı geçen ve 'kovulacak' denildiği sezonda Chelsea'yi Bakü'ye finale götürüyor
PREMİER LİG GERÇEĞİ
Premier Lig'in yayın ihalesinden 20 kulübün aldığı toplam 5 milyar 960 milyon Euro, en iy i isimleri almak kadar elde tutma imkanı da sağlıyor. Real, Barça, PSG ve Juventus dışında Avrupa'da iyi teklife yıldızını satmayacak kulüp yokken İngilizler, kaleci ve stoper transferinde rakamı 70+ milyona taşıdılar. Ligin ilk 6 sırasındaki takımlar, Avrupa'nın en çok gelir elde eden ilk 14 kulübü arasında. İngiliz patronu olan Tottenham haricinde finallere gelen 3 İngiliz Liverpool, Arsenal ve Chelsea ise yabancı sermaye ortaklığıyla büyüdüler. Ada futbolunu ayağa kaldıran elbette ki birinci sınıf teknik adamlar. Kloop, Pochettino, Sarri, Emery, Tottenham'a elenen Guardiola ve Man. United'da hayal kırıklığı yaratsa da Ada'da son 15 yıla damga vuran Mourinho ve yakın geçmişte Conte ile Ancelotti. Bugünün futbolu eğer elinizde Messi yoksa teknik adam futbolu ve Premier Lig en iyilerin artık pasaportuna bakmıyor.
Xavi Satılırsa Seni Boşarım
Futbolda mevkilerin referans oyuncuları vardır, çok geçmişe gitmeyeceğim; tek başına maç alan kaleci Buffon, bir sol bekten fazlası Roberto Carlos, ön liberoların atası Guardiola, rakibi yiyip bitiren Makelele, al da at ortaların ustaları Beckham- Figo, üç direğin arasına 600'er gol atan Messi ve Ronaldo gibi.. Bir de oyunun taktiksel gelişimini anlatan kitaplarda fotoğrafı tam sayfa açılanlar.. "Oyunun iki tarafını oynamak" dendiğinde onlar gelir akla: Xavi ve Iniesta...
İkisi de Barcelona'daki muhteşem kariyerlerinin ardından ilerleyen yaşlarında kulübede oturmak yerine uzak bir coğrafyada futbol oynamayı tercih ettiler. Önce Xavi, Katar'ın yolunu tuttu ardından Iniesta.. Ve Xavi üç maç daha forma giydikten sonra bu ay sonunda kramponlarını asacağını açıkladı.. Onu Barcelona efsanesi yapan elbette ki yeteneği ve döktüğü ter ama o kariyerini annesine borçlu!
BU ÇOCUK HEPİMİZİ EMEKLİ EDECEK
Futbolcu bir baba, oyundan koptuktan sonra ufak bir kulübün altyapısında çalışıyorsa, oğlu da genlerinden nasibini almışsa Xavi Hernandez gibi futbolcu olur. Büyük futbolcu olmak ise zaman, emek ve sabır ister. Dört yaşında Barselona yakınlarındaki Tarrasa'da topla buluşan Xavi, Barça'nın meşhur altyapısı La Masia'nın kapısından içeriye girdiğinde 11 yaşındaydı. Yıllar içinde fiziksel gelişimi ve 1.70'de kalan boyu onu bir orta saha oyuncusu yaptı. Altyapı maçlarını izleyen Guardiola'nın "Bu çocuk hepimizi emekli edecek" dediği Xavi, Barça'nın kaptanını haklı çıkardı.
1998'de Louis Van Gaal'ın ilk kez forma verdiği Xavi'nin çocukluk kahramanı, Guardiola'nın da idolü olan Bernd Schuster'di. Alman efsanenin Barça'da oynadığı yıllarda ilk kez tribünde onu izlerken, 50-60 metrelik uzun paslarına hayran kalan Xavi'nin, yıllar sonra kısa paslarla futbolda devrim yapacak ve tiki-taka'yı futbolun taktik tarihine yazacak olan Guardiola'nın en has adamı olacağından haberi yoktu elbette. Babasının emeği elbette büyük ama Xavi'nin kariyerinde annesinin bir cümlesi Katalanlara efsane bir yıldız kazandırdı. 1999'da Milan onu transfer etmek istediğinde babası kulübe "Satın" derken, annesi Maria Merce Creus, "Xavi satılırsa seni boşarım" dedi eşine ve Xavi Barcelona'da kaldı...
MÜLTECİLER İÇİN YATINI BAĞIŞLADI
Guardiola'nın sakatlığı ve ardından İtalya'ya transferi Xavi'nin Barça orta sahasındaki yerini 20'li yaşlarının başında garantilerken, kulüp ucunda ışığı göremediği bir tünelden geçiyordu. Figo'nun Real Madrid'e transferi, Barça'da 19 yıllık Nunez döneminin ardından yaşanan kaos, finansal problemler derken takvimler 2004 yılını gösterdi. Önce Ronaldinho ardından Eto'o'yu transfer eden bir yıl sonra da altyapısından Messi'yi çıkartan Rijkaard yönetimindeki Barça, 2006'da Şampiyonlar Ligi finaline koşuyordu. Koşunun baş aktörlerinden Xavi 2006 başında dizinden sakatlanınca Arsenal'i Paris'te devirdikleri oyunu yedek kulübesinden seyretmek zorunda kaldı..
Ne çok hızlıydı ne de çok güçlü ama ensesinde iki gözü daha olanlardandı Xavi. Ondan topu kapmak zordu, futbol tarihine "La Pelopina" deyimini armağan etti. La Pelopina, topla 360 derece dribling yapıp, rakibi peşine takarken takım arkadaşlarının pozisyon almasını sağlamaktı. Yıllar sonra aldığı mütevazı yata La Pelopina adını veren Xavi, Akdeniz'de mültecileri kurtarmak için çalışan bir sivil toplum kuruluşuna açık arttırma yapması için La Pelopina'yı bağışladı.
İspanya, 44 yıl sonra Avrupa Şampiyonu olurken turnuvanın en iyi futbolcusu oydu. 4 Şampiyonlar Ligi, 8 Lig şampiyonluğu kazandı. Barça'dan ayrıldığında 25 kupada imzası vardı. 767 maçta forma giymiş ve kariyerinde 40 maçın altına düşmemişti. 767 maçta 85 gol ve 185 asist. İspanyol Milli Takımı ile Euro 2008 ve Euro 2012 ve 2010 Dünya Kupası... Şimdi hedefi teknik adam olmak. Oyunu rakibin yarım sahasında oynayan, topa sahip olan ve güzel futbolun peşinde koşan bir takımın hocası olacağı kesin... Bir de önerisi var: "Güzel futbol için oyun 11'e 11 değil, 10'a 10 oynanmalı..."
İkisi de Barcelona'daki muhteşem kariyerlerinin ardından ilerleyen yaşlarında kulübede oturmak yerine uzak bir coğrafyada futbol oynamayı tercih ettiler. Önce Xavi, Katar'ın yolunu tuttu ardından Iniesta.. Ve Xavi üç maç daha forma giydikten sonra bu ay sonunda kramponlarını asacağını açıkladı.. Onu Barcelona efsanesi yapan elbette ki yeteneği ve döktüğü ter ama o kariyerini annesine borçlu!
BU ÇOCUK HEPİMİZİ EMEKLİ EDECEK
Futbolcu bir baba, oyundan koptuktan sonra ufak bir kulübün altyapısında çalışıyorsa, oğlu da genlerinden nasibini almışsa Xavi Hernandez gibi futbolcu olur. Büyük futbolcu olmak ise zaman, emek ve sabır ister. Dört yaşında Barselona yakınlarındaki Tarrasa'da topla buluşan Xavi, Barça'nın meşhur altyapısı La Masia'nın kapısından içeriye girdiğinde 11 yaşındaydı. Yıllar içinde fiziksel gelişimi ve 1.70'de kalan boyu onu bir orta saha oyuncusu yaptı. Altyapı maçlarını izleyen Guardiola'nın "Bu çocuk hepimizi emekli edecek" dediği Xavi, Barça'nın kaptanını haklı çıkardı.
1998'de Louis Van Gaal'ın ilk kez forma verdiği Xavi'nin çocukluk kahramanı, Guardiola'nın da idolü olan Bernd Schuster'di. Alman efsanenin Barça'da oynadığı yıllarda ilk kez tribünde onu izlerken, 50-60 metrelik uzun paslarına hayran kalan Xavi'nin, yıllar sonra kısa paslarla futbolda devrim yapacak ve tiki-taka'yı futbolun taktik tarihine yazacak olan Guardiola'nın en has adamı olacağından haberi yoktu elbette. Babasının emeği elbette büyük ama Xavi'nin kariyerinde annesinin bir cümlesi Katalanlara efsane bir yıldız kazandırdı. 1999'da Milan onu transfer etmek istediğinde babası kulübe "Satın" derken, annesi Maria Merce Creus, "Xavi satılırsa seni boşarım" dedi eşine ve Xavi Barcelona'da kaldı...
MÜLTECİLER İÇİN YATINI BAĞIŞLADI
Guardiola'nın sakatlığı ve ardından İtalya'ya transferi Xavi'nin Barça orta sahasındaki yerini 20'li yaşlarının başında garantilerken, kulüp ucunda ışığı göremediği bir tünelden geçiyordu. Figo'nun Real Madrid'e transferi, Barça'da 19 yıllık Nunez döneminin ardından yaşanan kaos, finansal problemler derken takvimler 2004 yılını gösterdi. Önce Ronaldinho ardından Eto'o'yu transfer eden bir yıl sonra da altyapısından Messi'yi çıkartan Rijkaard yönetimindeki Barça, 2006'da Şampiyonlar Ligi finaline koşuyordu. Koşunun baş aktörlerinden Xavi 2006 başında dizinden sakatlanınca Arsenal'i Paris'te devirdikleri oyunu yedek kulübesinden seyretmek zorunda kaldı..
Ne çok hızlıydı ne de çok güçlü ama ensesinde iki gözü daha olanlardandı Xavi. Ondan topu kapmak zordu, futbol tarihine "La Pelopina" deyimini armağan etti. La Pelopina, topla 360 derece dribling yapıp, rakibi peşine takarken takım arkadaşlarının pozisyon almasını sağlamaktı. Yıllar sonra aldığı mütevazı yata La Pelopina adını veren Xavi, Akdeniz'de mültecileri kurtarmak için çalışan bir sivil toplum kuruluşuna açık arttırma yapması için La Pelopina'yı bağışladı.
İspanya, 44 yıl sonra Avrupa Şampiyonu olurken turnuvanın en iyi futbolcusu oydu. 4 Şampiyonlar Ligi, 8 Lig şampiyonluğu kazandı. Barça'dan ayrıldığında 25 kupada imzası vardı. 767 maçta forma giymiş ve kariyerinde 40 maçın altına düşmemişti. 767 maçta 85 gol ve 185 asist. İspanyol Milli Takımı ile Euro 2008 ve Euro 2012 ve 2010 Dünya Kupası... Şimdi hedefi teknik adam olmak. Oyunu rakibin yarım sahasında oynayan, topa sahip olan ve güzel futbolun peşinde koşan bir takımın hocası olacağı kesin... Bir de önerisi var: "Güzel futbol için oyun 11'e 11 değil, 10'a 10 oynanmalı..."