- Geçen sefer kaç tane yemiştik babacığım?
+ Geçen sefer 6-2 bitmişti oğlum
- hmm ama bu sefer bir takım olarak oynayabilmeyi daha iyi öğrendik.
- Evet, bu sefer 1 gol daha fark attık
+ Her gün senden yeni bir şey öğreniyorum babacığım.
"her zaman benim oğlum olduğunu hatırla"
Barcelona taraftar grubu Boixos Nois, Madrid'de duvarları bu afişlerle süslüyormuş. Madrid'den Kerem yolladı ve çevirdi. Sağolsun...
Takmayın Kafaya
Luis Enrique
El Clasico'nun iki yakasında her dönemde tribünlerin nefret ettiği adam eksik olmaz ama onlar başkaydı. Luis Enrique ve Figo. Biri haindi, para kazandırdı ama sattı, gitti. Luis Enrique ise Real Madrid kariyerine travmalarla dolu sezonlarla başlamıştı. İki Tenerife kazası, Cruyff'un Dream Team yılları ardından Valdano ile çıkış, sağ kanatta parladığı zamanlar sonra yine dip ve Atletico Madrid'in iki kupayla kapadığı sezon dökülüp karışan Real Madrid'den firar.Katalan diyen de duydum. Doğru Katalan'dan ötedir ama Katalan değildir. David Villa'nın memleketlisidir, Gijon'dan çıkmadır. Barcelona ile son 15 yılda özdeşleşmiş 3 has adam say deseler, yazarım aralarına. Yetenekli, lider, kaptan, kanat oyuncusu, santrfor, forvet arkası. Barça'nın 2000'lerin ilk yarısında Rijkaard'ın ilk senesi de dahil can çekişip ayağa kalkmaya çalışırken de çileyi çeken adamdı. Figo öteki yakaya gitmişti o da her el clasico'da yakasına yapışan adamdı. 2004'de kramponları astığından 2008 yılına kadar futbol dünyasından uzak durduğu kesin, bu döneme ait bilgim yok. Rijkaard'ın gidip, Guardiola'nın geldiği sezonda da gelenek işledi ve onu göreve çağırdılar, Barcelona B takımına.. Bir parantez açalım, Barcelona alt yapısının Xavi, İniesta, Messi, Puyol kalibresinde yeni yetenekler çıkarmadığını iddia edenler de var, bu mükemmel kadro yüzünden gençlerin kendilerini kanıtlama fırsatı bulamadıklarını söyleyenler de. Herkes haklı! Barça B takımının bu sezon ligi yıkan santrforu Soriano'nun 25 yaşında olduğunun altını çizmek lazım. Barcelona B'de Luis Enrique kimi yetiştirmiştirden daha çok konuşulması gereken, Guardiola'nın hayat bilgisi derslerini devam ettirmisidir. Bu midesine düşkün, keyif adamının bütün o gençleri toplayıp restoran restoran dolandığı bilinir.
Mourinho ile başlayan Guardiola ile tavan yapan, Villa Boas ile kreması konulan bir genç teknik adam modası var hızla yayılan. Luis Enrique de artık otobana çıkmaya karar verdiğinde kendisine ilk talip olan Atletico Madrid'di. Teklifi kabul etmedi. Etseydi önümüzdeki sezon Madrid derbilerinde kan gövdeyi götürürdü kuvvetle muhtemel. Tecrübesi kıt hatta A takım görmemiş adamların şampiyonluk yarışı veren kulüplerin başına geçmesi her seferinde güzel sonla bitmiyor elbette. Kurtlar, kuzuları yiyor da. Milan'da yapamayan Leonardo gibi.. Ya da emanetçi olarak getirilen Montella'nın Roma'da koltuğu Luis Enrique'ye bırakmış olması gibi...
Başarılı olan genç teknik adamların ortak noktası denize kendi memlekette atlamış olmaları. Takım iletişiminden daha önemli olan medya savaşlarında kendi dilinle savunma önemlidir. Leonardo için bu sözkonusu değildi ama Luis Enrique, İspanyol aşısının pek de tutmadığı, açık rekabetin olduğu bir ülkeye, İtalya'ya gidiyor. Yardımcıları İspanya'dan getirecek. Barcelona B'den de adam alacağı söyleniyor. Roma yeni patronajıyla, Ancelotti gibi eski bir Romalı boşa çıkmışken, zor bir tercih yaptı. Totti ağanın olduğu Roma'da bıçkın Luis Enrique nasıl başlayacak, sonunu nasıl getirecek, bekleyeceğiz ve göreceğiz...
Mourinho ile başlayan Guardiola ile tavan yapan, Villa Boas ile kreması konulan bir genç teknik adam modası var hızla yayılan. Luis Enrique de artık otobana çıkmaya karar verdiğinde kendisine ilk talip olan Atletico Madrid'di. Teklifi kabul etmedi. Etseydi önümüzdeki sezon Madrid derbilerinde kan gövdeyi götürürdü kuvvetle muhtemel. Tecrübesi kıt hatta A takım görmemiş adamların şampiyonluk yarışı veren kulüplerin başına geçmesi her seferinde güzel sonla bitmiyor elbette. Kurtlar, kuzuları yiyor da. Milan'da yapamayan Leonardo gibi.. Ya da emanetçi olarak getirilen Montella'nın Roma'da koltuğu Luis Enrique'ye bırakmış olması gibi...
Başarılı olan genç teknik adamların ortak noktası denize kendi memlekette atlamış olmaları. Takım iletişiminden daha önemli olan medya savaşlarında kendi dilinle savunma önemlidir. Leonardo için bu sözkonusu değildi ama Luis Enrique, İspanyol aşısının pek de tutmadığı, açık rekabetin olduğu bir ülkeye, İtalya'ya gidiyor. Yardımcıları İspanya'dan getirecek. Barcelona B'den de adam alacağı söyleniyor. Roma yeni patronajıyla, Ancelotti gibi eski bir Romalı boşa çıkmışken, zor bir tercih yaptı. Totti ağanın olduğu Roma'da bıçkın Luis Enrique nasıl başlayacak, sonunu nasıl getirecek, bekleyeceğiz ve göreceğiz...
B8
Eli Photoshop tutan taraftarların bitmemiş transferin fotoğrafını Galatasaray resmi sitesinin ana sayfa şablonuna yerleştirdiği çok gördüm ama gidenin arkasından yapılanını ilk kez... Galatasaray orta sahasında neden Ayhan'ın da katıldığını anlamadığım ömür törpüsü üçlünün Mustafa Sarp ile birlikte üyesiydi Barış Özbek. Florya'daki alt yapıdan yetişmiş olsa mevcut yetenekleriyle A Takım'a yükselmesi mümkün olmayan Barış'ı, Almanya'daki mahallesinden getirmişti Feldkamp Serkan Çalık'la birlikte. Geçmişte birçok gurbetçi oyuncudan yüksek verim almış Galatasaray için kağıt üzerinde genç yaşlarıyla isabetli transfer gibi göründüler. Feldkamp, takımını yarı yolda bırakıp giderken, bu iki genci de tapuladı Galatasaray'a.
Serkan Çalık, sonraları sağlık ekibini suçlasa da tam olarak iyileşmeden kendini riske edip, takımda kalmak için dizini zorlayınca tekrar revire döndü ve büyük takım seviyesinde olmadığından Florya'ya veda etti. Barış Özbek'in kariyeri ise daha uzun ömürlü oldu. Fizik kapasitesi ve kontrol altında tuttuğu sürece hırsı pozitifti ama Gattuso yaratmak istiyorsanız yanlış isimdi. Ayağına top yakışan vardır, no look da atar, Lincoln'e yakışırdı. Haddini bilmeyen "B8" Barış Özbek ayağındaki topu kaval kemiğiyle kontrol ederken no look pas atma çabası içine girdi. Komikti. Hani komik olana güler geçersin de, geçen sezon rakibine attığı o hain tekme! Galatasaray o bütün sezon kendisini yiyip bitirdiği kangrene işte bu gibi adamlar yüzünden yakalandı. O gün biletini keseceklerdi, yapmadılar. Biten sözleşmesini yenilememekle yetindiler.
"Beni Fenerbahçe istiyor" haberleri de Florya'da itibar görmedi ki; Barış sezon sonu geldiğinde boşa çıktı. Mustafa Sarp, Galatasaray'ın kapısından girdiyse bu biraz Barış Özbek sayesindedir. Elindeki futbolcu kalitesinde tabanı, o bölgede 10 üzerinden 6'da tutmayı başarırken, Barış ile 3-4 çizgisine çekersen; kariyeri boyunca en fazla 6'lık olan Mustafa Sarp da gün gelir sana imza atar. Futbolda da böyledir, iş hayatında... Bu oyun, ne rakibe tekme atarak ne de çok hırslıyım hesabı forma yırtmakla oynanmaz. Barış Özbek, Kalli kontenjanından Galatasaray'a atılmış bir kazıktı. Selçuk İnan'ı kaybetmiş, Zokora'ya 5 milyon Euro ödemiş Trabzonspor, Barış'a imza attırdı. Şenol Güneş acaba bu Galatasaray kariyerini bir Anadolu takımında sergilemiş olsaydı, Barış Özbek'i Trabzon'dan içeriye sokar mıydı?
Serkan Çalık, sonraları sağlık ekibini suçlasa da tam olarak iyileşmeden kendini riske edip, takımda kalmak için dizini zorlayınca tekrar revire döndü ve büyük takım seviyesinde olmadığından Florya'ya veda etti. Barış Özbek'in kariyeri ise daha uzun ömürlü oldu. Fizik kapasitesi ve kontrol altında tuttuğu sürece hırsı pozitifti ama Gattuso yaratmak istiyorsanız yanlış isimdi. Ayağına top yakışan vardır, no look da atar, Lincoln'e yakışırdı. Haddini bilmeyen "B8" Barış Özbek ayağındaki topu kaval kemiğiyle kontrol ederken no look pas atma çabası içine girdi. Komikti. Hani komik olana güler geçersin de, geçen sezon rakibine attığı o hain tekme! Galatasaray o bütün sezon kendisini yiyip bitirdiği kangrene işte bu gibi adamlar yüzünden yakalandı. O gün biletini keseceklerdi, yapmadılar. Biten sözleşmesini yenilememekle yetindiler.
"Beni Fenerbahçe istiyor" haberleri de Florya'da itibar görmedi ki; Barış sezon sonu geldiğinde boşa çıktı. Mustafa Sarp, Galatasaray'ın kapısından girdiyse bu biraz Barış Özbek sayesindedir. Elindeki futbolcu kalitesinde tabanı, o bölgede 10 üzerinden 6'da tutmayı başarırken, Barış ile 3-4 çizgisine çekersen; kariyeri boyunca en fazla 6'lık olan Mustafa Sarp da gün gelir sana imza atar. Futbolda da böyledir, iş hayatında... Bu oyun, ne rakibe tekme atarak ne de çok hırslıyım hesabı forma yırtmakla oynanmaz. Barış Özbek, Kalli kontenjanından Galatasaray'a atılmış bir kazıktı. Selçuk İnan'ı kaybetmiş, Zokora'ya 5 milyon Euro ödemiş Trabzonspor, Barış'a imza attırdı. Şenol Güneş acaba bu Galatasaray kariyerini bir Anadolu takımında sergilemiş olsaydı, Barış Özbek'i Trabzon'dan içeriye sokar mıydı?
9 Haziran 2011
Miroslav Klose
Bu sayfa dünkü La Gazzetta dello Sport'tan. Bugünkünde de resmi imzanın geldiği haberi vardır. Klose Lazio'da. Bu transferin hikayesi Lazio tarafında 10 günlük değil. Aynı Deportivo La Coruna'nın Semih Şentürk'e talip olması gibi Lazio da Klose'ye talip olmuştu devre arasında. İspanyollar, Semih için 500 bin Euro vermişlerdi. Bayern Münih para bile konuşmamış. Kadroda tutacaklarına inanmışlar. Sonuçta sezon sonunda sözleşmesi biten iki oyuncu. Bayern Münih kadroda yaş ortalamasını düşürüyor, Klose'ye de bir yıl önerdiler ki onun yaşındaki bir oyuncu için bu kibarca git demek. Öyle de oldu. İgli Tare de devre arasında alamadığı Klose için hemen devreye girdi.
İtalyan medyasında 10 gündür çıkan haberleri Galatasaray yönetimi okudu mu bilmiyorum ama bu transfer bağıra bağıra geldi. Adamın gelecek planı, Roma şehri hakkında söyledikleri, büyük ligi işaret etmesi vs... Galatasaray, elinde Baros varken, Elmander'i almışken kadrosunda sadece 1 stoper -yazı ile bir- varken, Klose'nin neden peşine düştü bilmiyorum? Habercilik duyumculuk falan değildir. Yabancı güvenilir kaynakları takip etmek yeterli. "Klose, Galatasaray'da" ile "Galatasaray, Klose'nin peşinde" arasında habercilik açısından büyük fark var. Bu tercih kimi zaman can sıkıcı olabilir ama bu kimseyi ne kötü gazeteci yapar ne de çok iyi. Klose yıllık 2 milyon Euro artı bonus alacak Lazio'dan. Sözleşme iki yıllık. Son iki sezonda 45 maçta 4 gol atmış Klose'nin Lazio'da ilk sezonunda bu rakamın üstüne çıkacağı kesin. Lazio için doğru transfer. Yüksek ihtimalle Floccari'den vazgeçecekler.
Bu futbol dünyasında transferde itibar işi bitirebilmek kadar; gereksiz yere red cevabı almamaktır da... Bir baloda bütün kızlarla dansedemezsin...
İtalyan medyasında 10 gündür çıkan haberleri Galatasaray yönetimi okudu mu bilmiyorum ama bu transfer bağıra bağıra geldi. Adamın gelecek planı, Roma şehri hakkında söyledikleri, büyük ligi işaret etmesi vs... Galatasaray, elinde Baros varken, Elmander'i almışken kadrosunda sadece 1 stoper -yazı ile bir- varken, Klose'nin neden peşine düştü bilmiyorum? Habercilik duyumculuk falan değildir. Yabancı güvenilir kaynakları takip etmek yeterli. "Klose, Galatasaray'da" ile "Galatasaray, Klose'nin peşinde" arasında habercilik açısından büyük fark var. Bu tercih kimi zaman can sıkıcı olabilir ama bu kimseyi ne kötü gazeteci yapar ne de çok iyi. Klose yıllık 2 milyon Euro artı bonus alacak Lazio'dan. Sözleşme iki yıllık. Son iki sezonda 45 maçta 4 gol atmış Klose'nin Lazio'da ilk sezonunda bu rakamın üstüne çıkacağı kesin. Lazio için doğru transfer. Yüksek ihtimalle Floccari'den vazgeçecekler.
Bu futbol dünyasında transferde itibar işi bitirebilmek kadar; gereksiz yere red cevabı almamaktır da... Bir baloda bütün kızlarla dansedemezsin...
Terim ve Mutu
Firenze Viola: Mutu'ya teklif yaptınız mı?
Lo stesso Fatih Terim ha poi spiegato perché non ci può essere stata alcuna offerta ufficiale. Perchè, essendo il Galatasaray una società per azioni, ogni eventuale trattativa per un giocatore deve essere previamente comunicata alla Borsa turca, pena il reato di speculazione su titoli azionari.
Fatih Terim: “Mutu büyük bir yıldız. Bu tartışılmaz. Ancak biz ne kendisine ne de Fiorentina’ya resmi bir teklif yapmadık.Yapmayacağız diyemem ama yapacağız diyebilmem için de önce bunu Türkiye’de borsaya bildirmemiz gerekli çünkü Galatasaray borsaya kota bir şirket.Fiorentina taraftarına sevgilerimi yolluyorum."
***
Terim: "Senza togliere una virgola al valore del giocatore - Mutu è un grande e su questo non si può discutere - ancora non c'è stata nessuna proposta ufficiale nè alla Fiorentina né al calciatore. Un'eventuale offerta verrà fatta? Questo non posso nè escluderlo né confermarlo. Posso confermare che, ancora, non c'è stata nessuna offerta ufficiale, e ripeto: né al club né al giocatore. Ciao a tutti i tifosi, un bacio grande".
***
Terim: "Senza togliere una virgola al valore del giocatore - Mutu è un grande e su questo non si può discutere - ancora non c'è stata nessuna proposta ufficiale nè alla Fiorentina né al calciatore. Un'eventuale offerta verrà fatta? Questo non posso nè escluderlo né confermarlo. Posso confermare che, ancora, non c'è stata nessuna offerta ufficiale, e ripeto: né al club né al giocatore. Ciao a tutti i tifosi, un bacio grande".
Lo stesso Fatih Terim ha poi spiegato perché non ci può essere stata alcuna offerta ufficiale. Perchè, essendo il Galatasaray una società per azioni, ogni eventuale trattativa per un giocatore deve essere previamente comunicata alla Borsa turca, pena il reato di speculazione su titoli azionari.
6 Haziran 2011
Alo Leo Ben Jose!
İtiraf ediyorum, Alo X ben Y manşetlerinin başlangıcında payım var ama amaç farklıydı. İki kişinin telefon görüşmesinin dökümü gibi haberlerden bahsetmiyorum. Rijkaard, gerçekten de aramıştı mesela Nistelrooy'u (!) Sonra cılkını çıkardılar... Neyse aktüel olana gelelim. La Gazzetta bugün güzel çalışmış. Jose Mourinho, Leonardo'yu arıyor. Geçen sezon "satılamazlar" listesinde olan Maicon bu sezon gözden çıkartılanlar arasında Inter'de. İki Brezilyalının arası iyi değil diye yazılıyordu zaten. Real Madrid de geçen sezon istemişti Maicon'u. 30 milyon Euro civarında bir fiyatı vardı. Jose'nin teklifi iddiaya göre Kaka-Maicon takası.. Kaka'nın da Mesut ve Nuri transferi sonrasında yüksek yıllık ücreti nedeniyle Real Madrid tarafında "satılabilirler" listesinde olduğu kesin. Tabii Kaka, Milano'nun öteki yakasına dönerse, ne olur göreceğiz? Bu Ronaldo transferine benzemez. Maicon'un Real Madrid'e gelmesini bekliyorum. Fabio Coentrao da Benfica'dan geliyor. Sergio Ramos'un göbeğe çekildiği bir savunma göreceğiz galiba, Carvalho ya da Pepe'li... Neydi? Alo Leo, Ben Jose...
Guardiola'nın Takımı
Çevresindekileri tek tek tanıtmak değil amacım ama bu foto ekip oyununun belgesi olduğu için burada. Naklen yayınlarda karşımıza çıkan tanıdık surat Pep Guardiola ama arkasında böyle bir ekip var. "Başka bir kulüpte başarılı olur mu?" sorusu sorulurken bu kare de dikkate alınmalı. Doktorlardan, fizyoterapistlere, video analistlerden antrenörlere... Adam güzel adam. Bu fotoğrafı çektirmek de geliyor aklına...
Gelmediniz, ben hep sizi bekledim
Lig dediğin bizde 34 hafta. Şampiyonluğu kutlamak ise en fazla 34 saat. Sonra sevinen de üzülen de beyaz bir sayfa açar, yeni sezon, yeni umutlar. İki pası yapamayan adamları taraftar gönlünden siler, o gönül yeni isimlere kucak açar. Doğrusu son yıllarda futbolun kendisinden çok, transfer döneminde geleceği muamma olan yıldızlar için atılan manşetlerden keyif alıyoruz galiba... Yönetimler transferi imzaya kadar gizlemeye çalışır, medya işini yapıp o gizem perdesini aralamak ister, bir de duyumcular vardır. Mayıs ayında yeşerir bunlar toprakta. Yöneticinin akrabası, komşusu, tesisin çaycısının yeğeni. Gece transfer nöbetleri tutulur internet forumlarında. "Uçağa bindi, geliyor," denilen yıldız için havayollarının tarifeleri didik didik edilir. Sonunda mutlu son varsa, havaalanında cam çerçeve iner, arabaların tavanları çöker. Yıldız yabancı 1000 taraftarın arasında ilk Türkiye deneyimini yaşar ve ne kadar sevildiğini anlarken ilk sakatlığını da geçirir.
Ya peki gelmeyenler? Kara sevdadır onlar. "Bu haziran olmadıysa bir sonraki haziran," diye diye ömür geçer, aslan gibi topçu kariyerinin sonuna gelir, kırık bir aşk hikayesi olarak yazılır taraftarın gönül defterine. Üç Büyükler'in taraftarlarının yıllarca bekleyip kavuşamadığı üç kült isimle başlayalım. Galatasaraylılar yıllarca Belodedici'yi bekledi. Rumen futbolunu kimse izleme şansını sahip değildi ama adı sihirli liberoya çıkmıştı Belodedici'nin. Dönemin başkanı Alp Yalman, onca yıldız transfer etti ama bir tek Belodedici'yi getiremedi. Bir zaman sonra o bölgenin asıl adamı Popescu, Galatasaray forması giydi ama bugün 'Belodedici' deyin 30 yaş üstündeki Galatasaraylıların yüreği sızlar.
Fenerbahçe de bir başka Rumen yıldızın peşinden koştu. Bugün forma giyen Gökhan Gönül'den iyi değildi ama Dan Petrescu döneminin en iyi sağ beklerindendi. Olmadı, kavuşamadılar. Rivayet odur ki Kluivert "Doğuştan Kartal'ım," demişti (!). Hollandalı kıvırcık santrfor yıllarca İnönü'ye beklendi.
Biraz eskilere gidelim. Almanların az sayıdaki teknik oyuncularından Thomas Hassler yıllarca Galatasaray ve Fenerbahçe ile anıldı. Gelecek ve asist kralı olacaktı, olmadı. Brezilyalı Aldair demek, savunmanın sigortası demekti. Defansı dökülürken Galatasaray peşine düştü. Aldair, Roma havasını sevdi, terk etmedi. Mehmet Scholl ve Yıldıray Baştürk, iki gurbetçi yıldız. Eninde sonunda bir gün vatan hasreti çekeceklerdi, öyle değil mi? Önce Mehmet, geçenlerde de Yıldıray futbolu bıraktı.Galatasaray, Hakan Şükür ile gol sorunu yaşamazken, 'Hakan Şükür tipi'nde santrfor arayan Fenerbahçe az mı Tore Andre Flo'nun peşinden koştu? Biscan, orta sahada her teknik adamın isteyeceği türden bir yetenekti. "Biscan geliyor, Biscan gelecek," derken, Biscan bu sezon sakatlık yüzünden 33 yaşında kariyerine son noktayı koydu.
Orta sahaya lider mi arıyorsunuz? Effenberg, hem Galatasaray'ın hem Fenerbahçe'nin rüyasıydı. Zola, 90'ların sonunda Chelsea'yi sırtlarken, Fenerbahçe düştü peşine. Emin olun gelse bugünün Alex'i olurdu. Galatasaray bugünlerde yine iyi bir kaleci arıyor ama Hırvat Pletikosa, gittiği her kulüpte yedek kulübesinin müdavimi oldu. Danimarkalı Gravesen orta sahanın fedaisiydi. Fenerbahçe ve Galatasaray "Kavga çıkarsa lazım olur," dediler, peşinden koştular. Fatih Terim, usta golcü Chiesa'yı istedi, gelmedi. Arjantinli golcü Crespo gelecek, Fenerbahçe ve Galatasaray'da gol kralı olacaktı.
Bir yıl olmasa bir sonrakinde.. Ivan Helguera joker adamdı. Hem orta saha hem stoper oynardı. Beşiktaş ve Galatasaray ile anıldı yıllarca, gün geldi futbolu bıraktı. Yayın ihalesi, milyon avrolar derken hayaller de büyüdü son 10 yılda. Starlar kesmedi, süperstarlar manşetleri süsledi. Hagi'nin veliahtı Juninho idi, Shevchenko gelecek, Servet'in ligde de kabusu olacak, hocası "Döndürme Servet," diye bağıracaktı.
Fenerbahçe de bir başka Rumen yıldızın peşinden koştu. Bugün forma giyen Gökhan Gönül'den iyi değildi ama Dan Petrescu döneminin en iyi sağ beklerindendi. Olmadı, kavuşamadılar. Rivayet odur ki Kluivert "Doğuştan Kartal'ım," demişti (!). Hollandalı kıvırcık santrfor yıllarca İnönü'ye beklendi.
Biraz eskilere gidelim. Almanların az sayıdaki teknik oyuncularından Thomas Hassler yıllarca Galatasaray ve Fenerbahçe ile anıldı. Gelecek ve asist kralı olacaktı, olmadı. Brezilyalı Aldair demek, savunmanın sigortası demekti. Defansı dökülürken Galatasaray peşine düştü. Aldair, Roma havasını sevdi, terk etmedi. Mehmet Scholl ve Yıldıray Baştürk, iki gurbetçi yıldız. Eninde sonunda bir gün vatan hasreti çekeceklerdi, öyle değil mi? Önce Mehmet, geçenlerde de Yıldıray futbolu bıraktı.Galatasaray, Hakan Şükür ile gol sorunu yaşamazken, 'Hakan Şükür tipi'nde santrfor arayan Fenerbahçe az mı Tore Andre Flo'nun peşinden koştu? Biscan, orta sahada her teknik adamın isteyeceği türden bir yetenekti. "Biscan geliyor, Biscan gelecek," derken, Biscan bu sezon sakatlık yüzünden 33 yaşında kariyerine son noktayı koydu.
Orta sahaya lider mi arıyorsunuz? Effenberg, hem Galatasaray'ın hem Fenerbahçe'nin rüyasıydı. Zola, 90'ların sonunda Chelsea'yi sırtlarken, Fenerbahçe düştü peşine. Emin olun gelse bugünün Alex'i olurdu. Galatasaray bugünlerde yine iyi bir kaleci arıyor ama Hırvat Pletikosa, gittiği her kulüpte yedek kulübesinin müdavimi oldu. Danimarkalı Gravesen orta sahanın fedaisiydi. Fenerbahçe ve Galatasaray "Kavga çıkarsa lazım olur," dediler, peşinden koştular. Fatih Terim, usta golcü Chiesa'yı istedi, gelmedi. Arjantinli golcü Crespo gelecek, Fenerbahçe ve Galatasaray'da gol kralı olacaktı.
Bir yıl olmasa bir sonrakinde.. Ivan Helguera joker adamdı. Hem orta saha hem stoper oynardı. Beşiktaş ve Galatasaray ile anıldı yıllarca, gün geldi futbolu bıraktı. Yayın ihalesi, milyon avrolar derken hayaller de büyüdü son 10 yılda. Starlar kesmedi, süperstarlar manşetleri süsledi. Hagi'nin veliahtı Juninho idi, Shevchenko gelecek, Servet'in ligde de kabusu olacak, hocası "Döndürme Servet," diye bağıracaktı.
Insua, üç yıl Galatasaray ile anıldı sonra bir gün Bursa'ya imza attı. Ronaldinho gelse bir milyon forma sattırırdı. Formaların basıldığı bile yazıldı ama Brezilyalı memleketine döndü. Adriano, bira şişeleri arasında kendini kaybetmese Fenerbahçe forması giyerdi. Vatandaşı Djalminha arıza adamdı, iyi ki gelmedi! Robert Pires uçağa binmişti, uçak uzayın derinliklerinde kayboldu! Pires gelse; Galatasaray'da Arda Turan forma yüzü görmezdi. Hepsini uzaktan sevdi taraftar, Murathan Mungan'ın dizelerindeki gibi: "Gelmediniz, ben hep sizi bekledim/ Eksilen yanlarımla/ Sizden saklı eskidim." (5/6/2011-SABAH PAZAR)