Evlatlık verdiğin bir çocuğun onca yıl sonra sana baba demesini bekler misin? Söylemezse, sarılmazsa bir itirazın olur mu? Sen ülke olarak Mesut'u değil, Özil ailesini evlatlık verdin Almanya'ya. O çoğalan ailenin bir bireyi, orayı yuva belledi, hayırlı evlat oldu. Dahası ne!
Dünya Kupası'nda Şili, şampiyon İspanya ve Almanya. 24.8 ile 25.5 yaş ortalamalarıyla gençlik ateşini yakan takımlardı. Dinamizmlerinin kaynağı buydu. Avustralya ile 4 yaş farkını tabelaya da yazdırmışlardı Almanlar. Onlarda motor her zaman iyi, her zaman hacimli. Görmeyen kalma dı ki artık? Onların direksiyonu da iyi, göçmenlerle tekniğini yükselten gerektiğinde seni sollamasını da bilen bir takım. Onlarla nasıl başedersin? Aracı devrini iyi ayarlayacaksın -ki hiç anlamam bu otomobil işinden- adamlarla hız yarışına girmeyeceksin. Biz gittik, sol şeritte hızı kesip arkadan sinyal yakmalarını bekledik. Kornaya asıldılar ve uzayıp gittiler...Almanya kadrosu bir klasik, Güney Afrika'dan herkes aşina. Evet o finalleri yemiş her takım gibi onlar da hasarlı, yorgun ama işte yaş ortalamaları da ortada! Kariyerine sağ açık olarak başlamış bir oyuncuyu milli takımda sol bek olarak sahaya sürüyorsak bunun adı fantezidir. Gökhan ve Sabri arasında biri sol bek oynayacaksa bunu kıvırabilecek olan da Gökhan Gönül'dür zaten. Mesut kafası karışık başladı maça. Biraz da bundan kuramadılar oyunu. Arda'sız, yaratıcılığı yitirmiş takımda bu role soyunan Hamit'in ziyadesiyle fazla top kayıplarıyla pek de olacak gibi durmuyorduk. Aurelio sakatlanınca Selçuk İnan'ı beklemek hakkımız. Hiddink büyük hoca, biz de oyunu izlerken onu anlamaya çalışıyoruz. Tuncay değişikliği, solda Sabri tercihi, böyle bir takım karşısında hazır olmayan -olmuş haline de inancım yok- Özer hamlesi, forvette Halil ve sakatlık sonrası geriye çekilen ve sıradanlaştırılan Nuri. "Buyrun gelin" demekti. Geldiler de. Hiç acımazlar...Hiddink, total futbol dediğinde sinirlenen adamdır. Lakin göze hoş gelen, kafası daha fazla hücuma basan bir takım beklentisiyle getirilen Hollandalı teknik adamların içine de Lucescu kaçıyor bu topraklarda. Total da benzinci adı kalıyor tabelalarda. İkinci yarı Mesut'un o basit oyunu devreye girince, kopuk devreleri de bağladılar ve ışıl ışıl parladılar. Gurbetçiler stadı terkederken Almanların "Auf wiedersehen" (Güle Güle) tezahüratı yumruk gibi oturmadı değil mideme. Mesut adabıyla sevindi gole, 3. gol takım iflasının Volkan'da hayat bulmasıdır...Almanya'da Almanya'ya mağlup olmak dert edilecek mesele değil. Meselemiz, Arda ya da bir başkası... Birden fazlası... Bu takımın sağlam, sağlıklı, kendi takımında takır takır oynayan isimlerden kurulu olması gerektiğidir. Televizyon karşısında bıraktığımız Volkan Şen'i anlayabilmektir. Milli takım, maç eksiğini ayyıldızlı forma altında kapatıp kulübüne dönme fırsatını sunmamalı kimseye! Tuncay Şanlı, Mesut'un kariyerindeki tercihlerini eleştiriyordu iki gün önce. Ümit ediyorum, bu gece soyunma odasında dönüp bir aynaya bakar...
Dünya Kupası'nda Şili, şampiyon İspanya ve Almanya. 24.8 ile 25.5 yaş ortalamalarıyla gençlik ateşini yakan takımlardı. Dinamizmlerinin kaynağı buydu. Avustralya ile 4 yaş farkını tabelaya da yazdırmışlardı Almanlar. Onlarda motor her zaman iyi, her zaman hacimli. Görmeyen kalma dı ki artık? Onların direksiyonu da iyi, göçmenlerle tekniğini yükselten gerektiğinde seni sollamasını da bilen bir takım. Onlarla nasıl başedersin? Aracı devrini iyi ayarlayacaksın -ki hiç anlamam bu otomobil işinden- adamlarla hız yarışına girmeyeceksin. Biz gittik, sol şeritte hızı kesip arkadan sinyal yakmalarını bekledik. Kornaya asıldılar ve uzayıp gittiler...Almanya kadrosu bir klasik, Güney Afrika'dan herkes aşina. Evet o finalleri yemiş her takım gibi onlar da hasarlı, yorgun ama işte yaş ortalamaları da ortada! Kariyerine sağ açık olarak başlamış bir oyuncuyu milli takımda sol bek olarak sahaya sürüyorsak bunun adı fantezidir. Gökhan ve Sabri arasında biri sol bek oynayacaksa bunu kıvırabilecek olan da Gökhan Gönül'dür zaten. Mesut kafası karışık başladı maça. Biraz da bundan kuramadılar oyunu. Arda'sız, yaratıcılığı yitirmiş takımda bu role soyunan Hamit'in ziyadesiyle fazla top kayıplarıyla pek de olacak gibi durmuyorduk. Aurelio sakatlanınca Selçuk İnan'ı beklemek hakkımız. Hiddink büyük hoca, biz de oyunu izlerken onu anlamaya çalışıyoruz. Tuncay değişikliği, solda Sabri tercihi, böyle bir takım karşısında hazır olmayan -olmuş haline de inancım yok- Özer hamlesi, forvette Halil ve sakatlık sonrası geriye çekilen ve sıradanlaştırılan Nuri. "Buyrun gelin" demekti. Geldiler de. Hiç acımazlar...Hiddink, total futbol dediğinde sinirlenen adamdır. Lakin göze hoş gelen, kafası daha fazla hücuma basan bir takım beklentisiyle getirilen Hollandalı teknik adamların içine de Lucescu kaçıyor bu topraklarda. Total da benzinci adı kalıyor tabelalarda. İkinci yarı Mesut'un o basit oyunu devreye girince, kopuk devreleri de bağladılar ve ışıl ışıl parladılar. Gurbetçiler stadı terkederken Almanların "Auf wiedersehen" (Güle Güle) tezahüratı yumruk gibi oturmadı değil mideme. Mesut adabıyla sevindi gole, 3. gol takım iflasının Volkan'da hayat bulmasıdır...Almanya'da Almanya'ya mağlup olmak dert edilecek mesele değil. Meselemiz, Arda ya da bir başkası... Birden fazlası... Bu takımın sağlam, sağlıklı, kendi takımında takır takır oynayan isimlerden kurulu olması gerektiğidir. Televizyon karşısında bıraktığımız Volkan Şen'i anlayabilmektir. Milli takım, maç eksiğini ayyıldızlı forma altında kapatıp kulübüne dönme fırsatını sunmamalı kimseye! Tuncay Şanlı, Mesut'un kariyerindeki tercihlerini eleştiriyordu iki gün önce. Ümit ediyorum, bu gece soyunma odasında dönüp bir aynaya bakar...