11 Ekim 2020
Yedi Kız Kardeşler
İspanya’da
Franco rejimi yıllarında ülke ekonomisini büyük katkısına rağmen Katalanaların
başkenti olarak bilindiğinden başta alt yapı ve ulaşım olmak üzere eksik kalan
Barselona şehrinin kaderini değiştiren 1992 Olimpiyatları olmuştu. Gaudi’nin
eserleriyle süslenmiş güzel şehrin modern şehre geçişinde etkili olan isim ise
uzun yıllar Franco’nun yanında politika yapan ve Uluslararası Olimpiyat
Komitesi Başkanlığına yükselen Jose Antonio Samaranch’tı. Katalan başkan,
Barselona’nın Olimpiyatlar’a ev sahibi olması için ağırlığı koymuş ve şehir
kısa sürede eksiklerini tamamlamış ve İspanya’da spor kültüründe bir devrim
olmuştu. Dönemin gençleri ve bugün onları çocukları başta olmak üzere tüm
İspanya spor yapmaya başladı, futboldan basketbol, teniste yetişen şampiyonlar,
kazanılan kupalarda 92 Olimpiyatları’nın mayası büyüktür..Biraz öteye
uzanalım ve iki yıl öncesine dönelim. İtalya’nın ev sahipliğini yaptığı 1990
Dünya Kupası’na. İtalyanlar, İngilizler ve Yunanistan’ın son turda çekildiği ev
sahipliği oylamasında Sovyet Rusya ile baş başa kalmıştı. Sovyetlerin 1984
Olimpiyatları’nı boykot etmiş olmasının oylamayı etkilediği ve İtalya’nın
1934’ten sonra ikinci kez ev sahipliğini bu sayede kazandığı söylenir. 1984’de
çıkan bu kararın ardından İtalyanlar eldeki bütün stadyumlarını yenileme işine
giriştiler. Ülkede 80’lerin ortasından sonra Napoli ve Maradona fırtınası
esiyordu ve karşılarında o dönemin en büyük yeteneklerinden Michel Platini,
Juventus forması giyiyordu. Dünya Kupası yaklaşırken, üç kıtada “Made in Italy”
gerçeği vardı, tasarımcılar otomotiv ve tekstil sektörüne yön veriyor, lüks ve
pahalı markalar Çizme ekonomisini uçuruyordu. İtalyan patronların futbola olan
tutkularının tezahürü ise kulüp satın almaktı. Büyük bir yarışa girdiler. Agnelli Ailesi Juventus’u 70 yıldır kontrol altında tutuyordu ama dönem Silvio
Berlusconi ve Milan’lı yılları çağırıyordu. 90 Dünya Kupası sonrasında yıldız
futbolcular İtalya biletlerini birer birer almaya başladılar. Dünyanın en
popüler ligi İtalya idi ve büyük futbolcular bu büyük rekabetin bir parçası
olmak için bol sıfırlı kontratlara imza attılar. 1983-2003 arasında İtalyanlar,
Avrupa kupalarında 13 finalin bir tarafı oldular. 1989-1999 yılları arasında
UEFA Kupası finali İtalyanların ambargosundaydı, dördünde zaten finalistler
İtalyandı ve 8 kez kazandılar. 1999’da Parma’nın kazandığı son kupadan sonra bir
kez olsun bile kazanamazken arada 2006 Dünya Kupası’nı kaldırmayı da ihmal
etmediler.1995-2005
yılları arası İtalya’da sahnede 7 Kız kardeşler olarak kulüpler vardı.
Şampiyonluk yarışı onlar arasında dönüyor, bugün olduğu gibi Napoli ya da
Atalanta gibi kulüplerin esamesi okunmuyordu. Juventus, Milan, Inter, Roma,
Lazio, Parma ve Fiorentina. Az ya da çok hepsi bu dönemde kupalar kazandılar.
Inter’in şampiyonluk hasreti bu dönemde de sürerken, iki Roma şehri takımı AS
Roma ve Lazio uzun yıllar sonra şehirde bayram havası estirdiler. Parma,
Avrupa’da kupa kazanırken, Fiorentina iki İtalya Kupası ve Süper Kupa ile
kardeş olmanın hakkını verdi. Ne İngiltere ne de İspanya’nın İtalya’ya kafa
tutacak hali yoktu. Serie A dünyanın en büyük ve en görkemli ligiydi. 7
Kızkardeşler’in büyük rekabetini uçuran ülkedeki yeni yayın ihalesi oldu. İki
dijital platformun akıl almaz rekabetinden kulüplere akan para o dönem için
çılgınca ve ödenemeyecek bir tutardı. Evet, Çizme’de hayat o gün güzeldi ama
yarını düşünmediler. 1998-2002 yılları arasında 7 Kızkardeşler hiç korkmadan
kasalarını büyük yıldızlar için sonuna kadar zorladılar, uçurum yakındı ve önce
kim düşecekti? Angelli Ailesi ile Juventus’un bir korkusu yoktu, Milan da
Berlusconi’nin servetiyle ayaktaydı, Moratti’nin ise Inter’e daha harcayacak
bir milyar Euro’su vardı. İlk “Batıyoruz” çığlığı Fiorentina’dan geldi. Cecchi
Gori iflasın eşindeydi ve Fiorentina ne var ne yoksa sattı. Lazio Başkanı
Cragnotti’nin borsa yolsuzluğu ortaya çıkınca gözler Roma şehrinin öteki takımına
çevrildi. Sensi Ailesi’nin serveti eriyor ve baba Sensi hastaydı. Parma’nın
patronu ise Parmalat skandalı olarak bilinen soruşturma sonrasında 8 milyar
Euro vergi kaçırdığı ortaya çıkınca Parma da kabuslar evinin kiracısı oldu.7
Kızkardeşler ayrı düşmüş, Juventus en büyükleri olarak kıs kıs gülüyordu.
Roma’yı rakip görmüyorlar, Inter’in basiretsiz transfer politikası devam
ettiğinde rekabet Agnell vs. Berlusconi’ye doğru kayıyordu. Öyle de oldular,
2003’te Şampiyonlar Ligi finaline Manchester’da çıktılar ve penaltılarla gülen
Silvio Berlusconi ve Milan oldu. Fiorentina ve Parma alt liglerde geri
döneceklerin günlerini hayallerini kurarken, Milan İstanbul’da iki yıl sonra
Şampiyonlar Ligi finalini kaybetti. Juventus arka arkaya iki yıl şampiyon olmuş,
İtalyan Milli Takımı görkemli kadrosuyla Almanya’ya 2006 Dünya Kupası’na
gidiyordu. “Calciopoli” olarak bilinen şike skandalı milli takım kamptayken
patladı. Bir zamanlar Maradona’lı Napoli’nin futbol aklı olan Luciano Moggi’ye
kulübü emanet eden Agnelli Ailesi, Juventus’un bir alt lige düşürülmesini kabul
etti. Dönemin karlı takımı İnter oldu, Roma hep kovalayan ama Inter’i geçemeyen
takımdı. 7 Kız kardeş iki yıl önce tekrar Serie A’da buluştu ama artık sahnede
Napoli ve Atalanta da vardı.. Milan, Inter, Parma, Roma, Fiorentina yabancı
sermayeye satılmış, sadece Lazio (Lotito) ve Juventus (Agnelli), İtalyan
patronların kontrolünde kalmıştı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder