Yeni bir
semte taşındığınızda başınıza gelmiştir, esnafı tanımazsınız, komşularınızı
tanımazsınız, manav, kasap ve bakkalın size malın iyisini vermesi için bir
zaman geçmesi bir sohbet geliştirmeniz, müdavim olmanız gerekir. Bunu bir de
başka bir ülkede yaptığınızı ve o topraklarda konuşulan dili bilmediğinizi
düşünsenize…
Bir yerde
yarım yaşanmaz. Bir Hollandalı futbol ustası Hiddink, milli takımımızın
başındayken arada bir gelir, sürekli futbolumuza dair teşhis koyar biz de ilacı
yazıp tedavi etmesini beklerdik. Olmadı, söylenen Hiddink söyledikleriyle kaldı
gitti. “Bizim futbolumuza Hollandalı teknik adam uymaz” klişesinin de maalesef
baş aktörüdür kendisi. Fenerbahçe’nin yeni yönetimiyle açtığı beyaz sayfaya bir
başarı öyküsü yapmak için eline kalemi tutuşturduğu Phillip Cocu’nun kim
olduğunu bilmeden ya da pardon hatırlamadan adamın derdini anlayamayız…
Karşımızdaki
insan, Popescu, Galatasaray’a gelirken, Barcelona’nın yolunu tutmuş, altı
Hollandalı futbolcunun forma giydiği Katalan kulübünde vatandaşı olan çok
muteber bir teknik adam Louis Van Gaal ile yola çıkmış, sonunda o güne kadar
Barça’da en çok forma giyen yabancı futbolcu ünvanıyla İspanya’dan ayrılmış son
20 yılın muteber futbolcularından biri. Takım arkadaşı Pep Guardiola, Barça’da
son çalıştığı hoca 2004’de kulübü ayağa kaldıran vatandaşı Rijkaard.. (bakın o
da Galatasaray’da başarısız oldu) Hollanda milli takımında yardımcı hocalık,
2010 Dünya Kupası finali derken PSV yılları. Cocu merdivenleri ağır ağır
çıkanlardan. 48 yaşına kadar ülkesi dışında çalışmamış bir teknik adam. İşte
yeni evi Fenerbahçe’de yaşadığı sıkıntı benim sizin esnafı tanımaması, esnafın
da onu. Cocu, her maç James Bond gibi bir adam ama sanki Fenerbahçe’nin maçları
için Cuma gelip Pazartesi Amsterdam’a dönen bir futbol aklı. Kulübün içine
girmeyi, aidiyet hissetmeyi başaramadı ya da vücut dili ve karakteri buna
müsait değil. Çok diplomatik Cocu… Basın toplantılarındaki tavırlar,ı seçtiği
cümleler hep “Burada ne oluyor?” gibi…
Ülkesinde
marka olan bir teknik adamın Fenerbahçe’de yaşadığı kimlik bunalımı, yeni
kurulmuş bir kadroyu soyunma odasında avucunun içinde tutamama, gençlerle
başladığı sezona taraftarın gözünde ıskarta olan isimlerle devam etme. İşte
bunlar hep yeni mahallesinde yaşadığı yabancılık hisse. Mahallenin kasabı,
manavı olan malın en güzelini ayıracak kadar zamanı var mı bilmiyorum, bildiğim
bazı çiçekler bazı pencerelerde açmaz, bu da çiçeği kötü yapmaz…
Meseleye çiçeğin açıp açmaması üstünden bakmak, yine bizi "başardı-başaramadı" ikileminde bırakıyor. Halbuki Cocu'yu "Cuma'dan Pazartesi'ye burada kalıyormuş gibi düşündürten duygu, bu bakış açısının sonucu. Cocu şu an Fenerbahçe'nşn hocası ancak başta medya, sonra da taraftar onu "her an gidecek" biri gibi görüyor. Cofu sıcakkanlı ya da mahallede uzun zamandır oturan biri gibi davranmak zorunda değil, burada ondan istifade etmesi gereken biziz. Ama istifade etmek için de, ona mahalle halkı olarak sıcak davranmalı, yanlışı hatası olduğunu düşünsek bile güvenmeye, destek olmaya devam etmeliyiz. Biz hep birileri bizi değiştirain diye bekliyoruz. O birileri(Ali Koç, Cocu) değişim için uğraşırken de yardımcı olmak yerine, oturduğumuz yerden bizi mutlu etmesini bekliyoruz. Umarım Ali Koç ortaya koyduğu vizyondan vazgeçmez ve önyargılarımızdan sıyrılıp, hayata daha geniş bakabiliriz. Elinize sağlık, sevgiler:)
YanıtlaSil