Formasını
bir daha giymemek üzere çıkardığı günden üç yıl sonraydı. Teknik
direktörlüğünün ilk zamanlarıydı ve hazırlık kampında çift kale maçlarda
oynamaya bayılıyordu. Futbolculuğu kafada bitirmemişti sanki o yüzden sormuştum
kendisine: “Hagi, 2-3 sezon daha oynamaz mıydın?” Nefis bir cevap vermişti:
“Hafta sonlarında maçları oynardım ama beş gün idman yapacak ne kafa ne de
gücüm kalmıştı. O beş gün idmanı yapamayan da oynamayı hak etmez, o yüzden
bıraktım.” Zinedine Zidane, 2006’da finalde Materazzi’ye kafayı atıp
kramponlarını çıkardığında 34 yaşındaydı. Lig, kupa, Şampiyonlar Ligi ve Fransa
Milli Takımı… Bir yılda 60’ın üzerinde maça çıkan Zidane “Artık bu tempoyu
vücudum kaldırmıyor” demişti. Uzun yıllar “Ya başarısız olursam” diyerek
ertelediği teknik adamlığında ise iki Şampiyonlar Ligi Kupası’nı arka arkaya
kazandı, geride kalan haftada da eski takımı Juventus’u sürklase edip bir
üçüncü kupanın yolunda yarı final biletini cebine koydu…
Oyunun
hızlandığı, güçlü fizikleriyle rakibe acı çektiren defans oyuncularının olduğu,
yetenek bir yere kadar önce profesyonel olmalısın günlerinde en tepede olmak
isteyenlerin hayatlarından feda ettikleri şeyler var. Messi artık sabaha kadar
pizza yemiyor, Güney Amerikalı futbolculara mangal partilerinde uzak durmaları
öneriliyor. Her takımda yeni gelen teknik adamın basit kuralıdır.
Özgürlüklerden yanayım diye dolananlar, “Vücut sizin, en iyi de siz bakarsınız,
ne yerseniz yiyin” ile tesislerin restoranındaki mayonez, ketçap ve gazlı
içeceklere yan basmazken, bazıları beslenme uzmanlarıyla çalışıyor. Yılların ezberidir,
maçtan bir gün önce kırmızı et ve sebze yenir, maç günü öğle yemeğinde ise
tavuk ve makarna… 90 dakikalık efor için protein de karbonhidrat da mühimdir de
25 futbolcunun 25’inin de bedeni, alerjileri, yiyeceklere toleransları bir
midir, işte uzmanların devreye girdiği an budur…
Finalde
kaybettiği 2014 Dünya Kupası’nın ardından İtalya’nın ufak bir kasabasında
yaşayan Doktor Guiliano Poser ile çalışan ve onun öğütlerini telefon ya da
e-posta ile almak yerine düzenli olarak ziyaret etmeyi tercih eden Messi’nin
sizce o turnuvada 4 kilo fazlası var mıydı? Bence yoktu ama doktor Poser,
Arjantinli 10 numaraya yazdığı yemek listesiyle onun bütün yaşam biçimini
değiştirdi. Messi, kaslarına zararlı olan şekerden uzak duracak, enerji
içeceklerinden içmeyecek, tuz miktarı ne az ne çok olacak ve en önemlisi uyku
dışında hareket etmediği zamanın süresi yarım saati geçmeyecekti. Bir
futbolcuyu sadece yetenekleriyle değerlendireceksek parmağımızla Messi’yi
işaret ederiz ama günlük içeceği su miktarı bile belli olan bu yıldızın uyuduğu
uykunun süresinin kontrol altında olduğunu bilmeyebiliriz.
Fransız
doktor Patrick Lemoine’e göre birinci şart uyku. Birçok futbolcuya danışmanlık
veren Lemoine, futbolcuların her gün aynı saatte uyanması gerektiğini ve uykusu
geldiği anda da yastığa kafasını koyması gerektiğini söylüyor. Doğru idman,
fitness çalışması, özenli beslenme… Her şey bununla bitmiyor elbette bugünün
futbolunda. Adale ağrıları çeken futbolcunun sorunu bacaklarında değil çürük
dişinde olabiliyor mesela. Osteopati uzmanları devreye giriyor ve sakatlığı ya
da hastalığı bir sonuç olarak alıp hikayeyi başa sarıp koruyucu hekimlik
yapıyorlar. Kinesioloji uzmanları hareket eden kaslarındaki enerji akışını
kontrol altında tutup, zayıf bölgelere işaret ediyorlar. Fransa’da son yıllarda
luminoterapiyle uyku problemi çeken futbolcular için özel ışıklar ve duvar
rengi seçimleriyle, sahada ayaklarıyla koşan beyinleriyle iş bitirenlerin
mental olarak da sağlıklı olmalarını sağlıyorlar.
Bir eski
zaman hikayesidir. Beşiktaş’ın menajerliğini yaptığı dönemde Sinan Engin
trafikte takımın yıldız adaylarından Okan Koç’a rastlar ve hemen cep telefonunu
çaldırır: “- Okancım neredesin? Evdeyim abi.” Sinan Engin, gereğini yapmıştır
elbette.. . 6 yıl önce 30 yaşında futbolu bırakan Okan Koç’a bir soru daha
sormaya gerek yok : “Okan kardeşim neredesin demiyorum, biliyorum ki evdesin.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder