8 Nisan 2018

Okan Kardeşim Neredesin?



Formasını bir daha giymemek üzere çıkardığı günden üç yıl sonraydı. Teknik direktörlüğünün ilk zamanlarıydı ve hazırlık kampında çift kale maçlarda oynamaya bayılıyordu. Futbolculuğu kafada bitirmemişti sanki o yüzden sormuştum kendisine: “Hagi, 2-3 sezon daha oynamaz mıydın?” Nefis bir cevap vermişti: “Hafta sonlarında maçları oynardım ama beş gün idman yapacak ne kafa ne de gücüm kalmıştı. O beş gün idmanı yapamayan da oynamayı hak etmez, o yüzden bıraktım.” Zinedine Zidane, 2006’da finalde Materazzi’ye kafayı atıp kramponlarını çıkardığında 34 yaşındaydı. Lig, kupa, Şampiyonlar Ligi ve Fransa Milli Takımı… Bir yılda 60’ın üzerinde maça çıkan Zidane “Artık bu tempoyu vücudum kaldırmıyor” demişti. Uzun yıllar “Ya başarısız olursam” diyerek ertelediği teknik adamlığında ise iki Şampiyonlar Ligi Kupası’nı arka arkaya kazandı, geride kalan haftada da eski takımı Juventus’u sürklase edip bir üçüncü kupanın yolunda yarı final biletini cebine koydu…

Oyunun hızlandığı, güçlü fizikleriyle rakibe acı çektiren defans oyuncularının olduğu, yetenek bir yere kadar önce profesyonel olmalısın günlerinde en tepede olmak isteyenlerin hayatlarından feda ettikleri şeyler var. Messi artık sabaha kadar pizza yemiyor, Güney Amerikalı futbolculara mangal partilerinde uzak durmaları öneriliyor. Her takımda yeni gelen teknik adamın basit kuralıdır. Özgürlüklerden yanayım diye dolananlar, “Vücut sizin, en iyi de siz bakarsınız, ne yerseniz yiyin” ile tesislerin restoranındaki mayonez, ketçap ve gazlı içeceklere yan basmazken, bazıları beslenme uzmanlarıyla çalışıyor. Yılların ezberidir, maçtan bir gün önce kırmızı et ve sebze yenir, maç günü öğle yemeğinde ise tavuk ve makarna… 90 dakikalık efor için protein de karbonhidrat da mühimdir de 25 futbolcunun 25’inin de bedeni, alerjileri, yiyeceklere toleransları bir midir, işte uzmanların devreye girdiği an budur…
Finalde kaybettiği 2014 Dünya Kupası’nın ardından İtalya’nın ufak bir kasabasında yaşayan Doktor Guiliano Poser ile çalışan ve onun öğütlerini telefon ya da e-posta ile almak yerine düzenli olarak ziyaret etmeyi tercih eden Messi’nin sizce o turnuvada 4 kilo fazlası var mıydı? Bence yoktu ama doktor Poser, Arjantinli 10 numaraya yazdığı yemek listesiyle onun bütün yaşam biçimini değiştirdi. Messi, kaslarına zararlı olan şekerden uzak duracak, enerji içeceklerinden içmeyecek, tuz miktarı ne az ne çok olacak ve en önemlisi uyku dışında hareket etmediği zamanın süresi yarım saati geçmeyecekti. Bir futbolcuyu sadece yetenekleriyle değerlendireceksek parmağımızla Messi’yi işaret ederiz ama günlük içeceği su miktarı bile belli olan bu yıldızın uyuduğu uykunun süresinin kontrol altında olduğunu bilmeyebiliriz.


Fransız doktor Patrick Lemoine’e göre birinci şart uyku. Birçok futbolcuya danışmanlık veren Lemoine, futbolcuların her gün aynı saatte uyanması gerektiğini ve uykusu geldiği anda da yastığa kafasını koyması gerektiğini söylüyor. Doğru idman, fitness çalışması, özenli beslenme… Her şey bununla bitmiyor elbette bugünün futbolunda. Adale ağrıları çeken futbolcunun sorunu bacaklarında değil çürük dişinde olabiliyor mesela. Osteopati uzmanları devreye giriyor ve sakatlığı ya da hastalığı bir sonuç olarak alıp hikayeyi başa sarıp koruyucu hekimlik yapıyorlar. Kinesioloji uzmanları hareket eden kaslarındaki enerji akışını kontrol altında tutup, zayıf bölgelere işaret ediyorlar. Fransa’da son yıllarda luminoterapiyle uyku problemi çeken futbolcular için özel ışıklar ve duvar rengi seçimleriyle, sahada ayaklarıyla koşan beyinleriyle iş bitirenlerin mental olarak da sağlıklı olmalarını sağlıyorlar.
Bir eski zaman hikayesidir. Beşiktaş’ın menajerliğini yaptığı dönemde Sinan Engin trafikte takımın yıldız adaylarından Okan Koç’a rastlar ve hemen cep telefonunu çaldırır: “- Okancım neredesin? Evdeyim abi.” Sinan Engin, gereğini yapmıştır elbette.. . 6 yıl önce 30 yaşında futbolu bırakan Okan Koç’a bir soru daha sormaya gerek yok : “Okan kardeşim neredesin demiyorum, biliyorum ki evdesin.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder