30 Nisan 2018

Iniesta Giderken



Spor gazeteciliği tarihinin en unutulmaz birinci sayfalarından biriydi. Üç büyük turnuvayı arka arkaya kazanan İspanya, 2014 Dünya Kupası’na erken veda edince Marca Gazetesi, 2010’da en büyük kupayı getiren golü atan Iniesta’nın tek başına olduğu ve sırtını dönüp gittiği bir fotoğraf karesinin üstüne “Son” yazmıştı. 44 yıl bir şey kazanamamış bir ülkeye 4 yılda çok şey kazandıran bir kuşağın sonu. 

O fotoğraf karesindeki adam o günleri şöyle anlattı bir zaman sonra: “Dünya Kupası’ndan döndük, kendimi kötü hissediyordum ve neyim olduğunu bilmiyordum. Bana sayısız test yaptılar, sorun yok dediler ama beynim ve vücudum birlikte hareket etmiyordu. Hayatta kötü hissettiğinde neyin olduğunu bilmemek kadar fena bir şey yok. Top her zamandan daha ağır geliyordu bana, kötüydü ve çevrem beni anlamıyordu. Zordu, çok zordu.”
Cervantes’in Don Kişot’unun topraklarında, La Mancha’da ufak bir kasabada doğmuş Iniesta’nın hayatında daha zor günleri olmuştu. İki bin nüfuslu Fuentealbilla kasabasından çıkıp minikler turnuvasında kendisini keşfeden Barcelona alt yapısının teklifini kabul ettiğinde 12 yaşındaydı. Ailesinden ayrılmak istemeyen ve babasına “Ben aslında gitmek istemiyorum ama bu senin hayalin baba, benim futbolcu olmamı istiyor ve bana inanıyorsun” diyen çocuk evine 500 km uzakta yeni bir hayata başladı. Ailesi onu her ziyarete geldiğinde deli gibi sevinen ama uğurlarken de gözyaşlarına boğulan Andre Iniesta, Barça alt yapısı La Masia’da başka bir şehirden gelmiş en ufak yaştaki çocuktu. Camp Nou Stadı manzaralı odasından bir gün o tribünlerin karşısına çıkacağı hayalini kurarken, alt yapıda kendisinden büyük olan Puyol, kaleci Valdes ve Gabri’nin ona ağabeylik yaptığı günleri hiç unutmadı…


Kardeşinin “Alt yapıda bir çocuk var. Mutlaka izle” sözüyle soluğu tesislerde alan Pep Guardiola’nın maçın ardından Xavi’ye söylediği “Bu çocuk hepimizi emekli eder, böylesini görmediğim” dediği Iniesta, gün gelecek Guardiola teknik adam olduğunda “Tiki”Xavi’nin Taka “Iniesta”sı olacaktı.
Zinedine Zidane, bileklerindeki zerafetle futbolun Bolşoy Balesi’ne cevabıysa, Andre Iniesta da, tüm geometri problemlerine sanat katan iki kramponun sahibiydi. Sırtında “8” yazan adamın hangi pozisyonda oynadığını anlatmak yerine ne yapmaya çalıştığının altını çizmek lazım geride kalan 10 yıl içinde. Iniesta, dar ve geniş açılı hayali üçgenlerin bazen uzun bazen kısa kenarını tutan adamdı sahada. Al-ver, basit oyna, önce düşün, topa sahip ol, kaptırdığında vazgeçme geri al… Kariyeri boyunca tek bir kırmızı kart görmeyen ve İspanya’da hangi stadyumda sahaya çıksa alkışlanan, bir gün olsun bir ıslıkla karşılaşmayan Iniesta herkesin kardeşi be bileyim yeğeni ya da komşunun oğlu gibiydi…
“Ben kahraman değilim, bana kahraman diyenleri de anlamıyorum. Kahraman dediği çocuklarını büyütebilmek için doğduğu topraklardan göç eden babalardır. İnsanların hayatını kurtaran doktorlardır. Ben sadece bir futbolcuyum” diyen Iniesta, aralarında 4 Şampiyonlar Ligi ve 8 İspanya Ligi şampiyonluğunun bulunduğu 31 kupalı Barcelona kariyerine gelecek ay son noktayı koyacak. Çin’e gidecek, şu kadar para kazanacak bir gelecek zaman öyküsü. Minik takımında oynadığı Albacete’nin kasasında para kalmayınca 400 bin Euro’yu gözünü kırpmadan gönderen, bütün ticari yatırımlarını doğduğu Fuentealbilla’ya yapıp, kasabayı yeniden ayağa kaldıran bir adam Iniesta…

1 yorum: