Yıllar önce
futbolcularla yaptığım röportajlarda çocukluk günlerinden çıkıp formayı
giydikleri son maça kadar bir dizi sorar hepsi birbirinden farklı hayat
hikayelerini aktarırken sayfanın bir köşesini kısa sorulara ayırırdım. Bu
insanların posterlerini duvara asan gençler onların okuduğu son kitabı, en
sevdiği şarkıyı, annesinin elinden çıkma en favori yemeği, hayranı oldukları
aktör-aktristleri unutamadıkları filmleri merak ediyorlardı. Bütün
futbolcuların cüzdanlarının ve otomobillerinin torpido gözlerini boşaltmalarını
istiyor bir masaya yayılmış kartlar, fotolardan, müzik albümlerinden bir başka
hikaye çıkıyordu.
Dünyanın en
yerinde böyledir. Sevdiğiniz futbolcunun favori 10 şarkısının listesini merak
edersiniz, uğurlu rakamını, ağzına sürmediği yemeği, fobilerini, hobilerini… Bu
güzel oyunun aktörleri sadece krampon giydikleri 90 dakikalarda birer
gladyatördür. Hayatın geri kalanında ise gelecek kaygısı olan bir genç bir
zaman sonra da çocuğu ateşlendiği için aklı onda idmana çıkan bir babadırlar.
Bu duyguları bize hiçbir maç vermez, veremez. Sahnenin arkasında kostümsüz
hayatta neler olduğunu çoğu zaman röportajlar ve belgeseller ışık tutar…
Lafı
bugünlerde tüm dünyada yankı yaratan üç projeye getireceğim. Taze fırından
çıkanı, Netflix tarafından 190 ülkede aynı anda yayınlanmaya başlayan Juventus
belgeseli. İtalya’nın en başarılı kulübü olabilirsiniz belki de dünyada yüz milyonlarca
genç 11’inizi ezbere sayabilir ama tarihinizi anlatan bir belgeseli yeryüzünün
her köşesine nasıl taşıyabilirsiniz ki! Spor yayıncılığında, dijital
platformların üstlendiği yeni misyon budur. ESPN’in o çok meşhur “30 for 30”
spor belgesellerini duymamış olabilir misiniz?
İkinci proje
Barcelona’ya ait. Gerçekten de Barça’nın artık kendini tanıtmaya ve anlatmaya
ihtiyacı var mı diyebilirsiniz ama Katalan kulübünün yönetimi öyle düşünmüyor.
Konunun bir numarası Pixar ile Barcelona’yı anlatan bir animasyonun son
görüşmelerini yapıyorlar. Japonların sadece kendi çocuklarına değil bir zaman
sonra tüm dünyaya futbolu sevdiren Kaptan Tsubasa çizgi filmini izlememiş olan
var mı peki? Basketbolu, Beyaz Gölge dizisiyle daha çok seven kaç jenerasyon
var sizce bizde?
Üçüncü
proje, son yılların flaş ekiplerinden Manchester City’e ait. Bu sezonun
hikayesi ilk haftadan beri kayıt altına alınıyor. İngiliz kulübünün soyunma
odası Amazon Prime ekibine kapılarını sonuna kadar açtı. Manchester City’i bu
belgesel projesine sokan son ise son çeyrek aşırın en büyük futbol endüstrisi
gurularından eski Barcelona profesyoneli Ferran Soriano. Pep Guardiola ve takımının bir yıllık
serüveni önümüzdeki yıl Amazon Prime aracılığıyla 200 ülkeye ulaşacak…
40’a yakın kamerayla çekilen maçlar, 360
derece teknolojisiyle kocaman bir dünya olan o goller, sadece bir teknik adamı
ya da futbolcuyu çeken kameralar, ultra ultra yüksek çözünürlüklü yayınlar ve
onları izlediğimiz dev ekranlar, pas sayıları, koşu mesafeleri, koca bir tarihi
bir anda önünüze getiren istatistikler… Bunların hepsi güzel ama oyunu sevenler
insan hikayesi de izlemek istiyor. O teknik adam ve futbolcuların da kendileri
gibi olduğunu görmek huzur veriyor insanlara… Sadece güldüklerini değil
ağladıklarını, acı çektiklerini, korkuları olduğunu görüyorsun o belgesellerde…
İşte o zaman onlar kadar bir futbol sahasında koşamazsan da daha fazla sevmeyi
ve en önemlisi saygı duymayı öğreniyorsun… Daha çok futbol belgeselinin
çekildiği ve tüm dünyada yayınlandığı bir Türkiye’ye itirazı olan?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder