2 Ağustos 2017

Kimi Aşk Kısadır Kimi Uzundur

Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!

Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür; 
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür; 
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır; 
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; 
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.

31 Temmuz 2017

Olmasaydı Sonumuz Böyle


Futbolda sezonun startına iki hafta kala taraftarların gözü yeni transferlerde.  Yıldız alacak mıyız? 30 gol atar mı? Uyum sağlar mı? Gelin biraz baltaya taşa vuranların hikayelerine bakalım ve Fransa’ya uzanalım. Bu sezon Türkiye’de çok sayıda futbolcu ihraç eden, Paris Saint Germain’in güçlü ekonomisi, Monaco’nun ise parlayan genç yıldızlarıyla damga vurduğu ligin geçmişinde France Football dergisinin hatırlattığı çok sayıda “Olmasaydı sonumuz böyle” hikayesi var. Cristiano Ronaldo, Sporting Lizbon’dan Manchester United’a gitmek yerine O.Lyon forması giyebilir miydi? Bugün 44 yaşında olan Tony Vairelles’in futbolculuğu az insan hatırlar ama Fransız golcü, Ronaldo’nun kariyerinde önemli öznelerden biri. Bastia’da iyi bir sezon geçirdikten sonra Sporting Lizbon’un teknik direktörü Lasszlo Boloni, Vairelles’i ister ama Portekiz kulübünün kasasında nakit olmadığından O.Lyon’a takasta iki futbolcu teklif ederler. Biri Cristiano Ronaldo’dur. Fransız kulübü bu teklifi “cazip” bulmaz, sonrasını biliyorsunuz!.. Aynı sezon O.Lyon transferde yine baltayı taşa vurur. Takımın usta golcüsü Sonny Anderson, İspanyol takımı Villarreal’in yolunu tutarken, yöneticiler Brezilyalı forvetin yerine santrfor bakarlar. Ajax forması giyen 21 yaşındaki genç yeteneklidir ama tecrübesizliği yüzünden Fransız ekibi, Bayern Münih’ten Giovanni Elber’i kadrosuna katar. 21 yaşındaki o genç Zlatan İbrahimoviç’tir ve Fransa’ futbol oynamak için (PSG) önünde daha 9 yıl vardır. 

Samuel Eto’o 14 yaşında Fransa sınırlarından içeriye girdiğinde bir kaçaktır. İki kardeşiyle kendilerinden daha önce Paris’e gelen ablalarının evinde saklanarak yaşarlar. Samuel Eto’o bir gün Paris Saint Germain tesislerine gider, Kamerunlu genç yeteneği çok beğenirler ama iş alt yapıya kayıt olmaya gelip de “Evrakların” dendiğinde Eto’o susar kalır. Yıllar sonra o günü “Şansımı denedim ama kimliğim olmadığından bu işin olmayacağını da biliyordum”der ve gün gelir Fransa’yı terk eder ve yıllar sonra Real Madrid ona kucak açar. Fransız kulübü Nancy’nin 1995 yılında denediği 16 yaşındaki Uruguaylı çocuk 5 ay boyunca tesislerde kalır. Teknik kadro beğenir ama yönetim bir türlü imzayı attırmaz bu gence. Sonraları “Kaçtı gitti” deseler de Diego Forlan genç yaşında “Olmaz” denilip ülkesine yollanan forvettir. Dünya Kupası tarihinin en çok gol santrforu Miroslav Klose’nin babası Joseph Close, 70’lerin sonunda Fransa’da Auxerre’de forma giydiği dönemde oğlunu takımın seçmelerine sokar. 15 yaşındaki Miroslav Klose 2-3 idmana çıkar, bir hazırlık maçında forma giyer, takımın efsane teknik direktörü Guy Roux, Alman genci yeterli bulmaz, Miroslav da memleketine döner. İsviçre’de Basel’de yıldızı parlayan Hakan Yakın, 2003 yılında transfer olduğu Paris Saint Germain’de sakatlık talihsizliği yaşar ve tedavisini İsviçre’de yaptırmak isteyince Fransız kulübünün yönetimini kızdırır. Hakan Yakın’ın yerine adam bakan Paris Saint Germain’e Brezilya kulübü Sao Paulo’da forma giyen bir genci önerirler. Fransız kulübü o genç yerine Sırp Branko Boskovic’i kadrosuna katar. O genç de “Kaka, Milan’da” manşetleriyle Milano’daki yeni hayatına başlar. Fransız teknik adam Luis Fernandez, yeni yetenekler keşfetmek için gittiği Brezilya’da genç bir sol beki gözüne kestirir ve dönemin Paris Saint Germain Sportif Direktörü Jean Michel Moutier’i arar ve “Burada bir sol bek buldum, sağ ayağı da iyi. Defansı iyi ama hücumda çok çok iyi, sahada nerede durması gerektiğini biliyor ve 30 metreden nefis şutları var” der. Sportif direktörün cevabı kısadır “Boşver Jean, bizim elimizde Patrick Colleter var” der. Colleter’i kim hatırlar bilmem de futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi sol beki Roberto Carlos’u kim unutabilir ki…