İtalyan
futbolunun bir geleneğidir. Ülke dışından teklif alan futbolcular, milli takıma
tekrar seçilememe korkusuyla “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” der ve
Çizme’nin sınırları dışına çıkmazlar. Elbette bu da teknolojiye yenik düşmüş
bir gelenektir ama Totti’nin, Del Piero’nun kariyerilerinde bir köşede hep
hatırlanır. Teknik adamlık denildiğinde parmakla gösterilen, yüksek taktik
bilgileriyle rakiplerini mat eden İtalyanların zirveyi gören ilk ismi değil o ama
gidişata bakılırsa en iyisi ve durmaya da niyeti yok. Carlo Ancelotti’den
bahsediyorum. Ülkesi İtalya’dan sonra İngiltere ardından Fransa’da şampiyon
olan Ancelotti, geçen hafta Bayern Münih’i de şampiyon yapıp Avrupa’nın dört
büyük liginde şampiyon olan teknik adamlar listesine adını yazdırdı. Oyunun
tarihinde garip tesadüfler vardır. Juventus, Barcelona’yı 3-0 devirdikten sonra
hatırlatılan bir Avrupa Kupası maçı gibi. 1980’da Roma, Carls Zeiss Jena’yı 3-0
devirir ilk maçta, kadroda takıma bir yıl önce gelen Ancelotti de vardır.
Rövanşı Roma 4-0 kaybeder ve futbol tarihinde 3-0’dan turu veren tek İtalyan
takımı olma ünvanını sürdürür. Kaderin böylesi, 12 yıl önce yine bir Mayıs
akşamında İstanbul’da 3-0 öne geçtiği Şampiyonlar Ligi finalini Liverpool’a penaltılarla
kaptıran Ancelotti, yıllar sonra bir gazetecinin benzer skor sonrası ne
hissettiği sorusuna “Bir maçta 3-0 öne geçtiğimizde kazanmış olmadığımı ben
İstanbul’da öğrendim” der. Öğretenler mühim elbette hayatta. O zaman filmi geri
saralım.
Ufak kasabaların
toprak sahalarında topun peşinden koşan çocuklardan 1959 yılında İtalya’da
Reggiolo’dan doğanlardan Carlo Ancelotti. 16 yaşında Parma formasını giydiği
Parma o günlerde bir üçüncü lig takımıydı, gün gelecek bu genç o Parma’ya
tarihinin en büyük başarısını yaşatacaktı. Çalıştığı teknik direktör de
kariyerini yönetti Ancelotti’nin. Milan’ın efsane kaptanı Paolo Maldini’nin
babası Cesare Maldini, onu forvet arkası oynatıyordu, beraber bir üst lige
çıktıklarında Inter ve Roma çaldı kapıyı. 1979’da kazanan taraf Roma oldu ve
Ancelotti, bir başka futbol dehası Liedholm ile birlikte orta sahanın merkezine
yerleşti. Gün gelecek bir 10 numara olan Pirlo’yu defansın önüne çekip Milan’da
hocalarından öğrendiklerini tekrar edecek ve zaferler kazanacaktı. Roma ile
şampiyonluk kazandı, sakatlık yüzünden gidemediği Şampiyon Kulüpler Kupası
finalinde gülen taraf penaltılarla Liverpool’du. 24 yıl sonra bu kez kulübede
İstanbul’da yine Liverpool’a kaybedecek, hesabı iki yıl sonra Atina’daki
finalde kapatacaktı. Elbette ki haberi yoktu ilk maçından sonra utangaç
tavrıyla RAI muhabirine “Ben Ancelotti, çift değil tek ‘L’ ile yazılıyor” diyen
genç adamın. Roma formasıyla geçen 8 yılın ardından, geldiği rakamın sekiz
katına Milan’a gitti. Milan ile iki şampiyonluk, iki Şampiyon Kulüpler Kupası…
Teknik
direktör olmak isteyen futbolcular için doğru adamın yanında yetişmek mühimdir.
Ancelotti, 1992-1995 yılları arasında bir futbol profesörünün yanında
asistandı. Arrigo Sacchi’nin İtalyan Milli Takımı’nda yardımcı hoca olmak
hocalık kartvizitini bastırdı ama Seria A için bu yetmezdi. Reggina’yı bu lige
çıkarması rüştünü ispat etmesi demekti. Kürkçü dükkanı erken döndü, yetiştiği
Parma’ya kazandırdığı ikincilik kulüp tarihinin en büyük başarısıydı. Lippi’den
teslim aldığı Juventus’taki koltuk, Roma ve Milan geçmişi yüzünden taraftar
desteği bulmadı. Torino şehrinde sevilmedi Ancelotti… 16 yaşında Parma’da
kendisine forma veren Cesare Maldini onun Fatih Terim’in yerine Milan’a hoca
olması için kulis yaptı ve başarılı oldu. Old Trafford’da eski takımı
Juventus’u Şampiyonlar Ligi finalinde devirdiğinde iki kere Milanlı olmuştu
artık. İstanbul’da hüzün, Atina’da bayram derken yurt dışına ilk adımını
Chelsea için attı. Londra kulübünde kazanılan şampiyonluk ardından televizyonda
futbol yorumculuğu derken 2013’da Paris Saint Germain ile Fransa şampiyonluğu. Yedi
yıl önce teklifini geri çevirdiği Real Madrid’e bu kez “Hayır” diyemeyen ve
dördüncü büyük ligde şampiyonluk yaşamak için İspanya’ya koşan ama kaderin
cilvesi Liznon’da Şampiyonlar Ligi
Kupası kazanıp, Real Madrid ile şampiyonluğu kariyerine yazdıramayan Ancelotti.
Bir üst kuşaktan ustaların ustası Trapattoni’nin, İtalya, Almanya, Portekiz ve
Avusturya’da şampiyonluğu vardı. Jose Mourinho, Portekiz, İngiltere, İtalya,
İspanya şampiyonluklarıyla çıtayı yükseltti. Zorluk derecesine bakarsak,
Ancelotti, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya dörtlemesiyle (Yugoslavya,
Hollanda, Belçika, Yunanistan, Fransa ve Portekiz’de, 5 farklı ülkede şampiyon
olan Tomislav İvic’i unutmadan) zirveye
bayrağını dikti.
İtalya,
İspanya ve Güney Amerika’da “Don” ünvanı, İngilizler’in Sir ünvanı gibi
verilmez. Toplumun içinde sivrilen başarılı ve saygınlık kazanmış kişiler için
halk “Don” ünvanını soyadı değil; ismin önünde kullanır. Ancelotti’lerin Carlo’su
da işte tam bu yüzden: “Don Carlo”
Elini diline sağlık usta.. Seni okudukça, dinledikçe, televizyonlarda 17 kelimelik haznesiyle ahkam kesenlerden bir kere daha tiksiniyorum.
YanıtlaSil