7 Aralık 2014
Manzanares Nehri'ndeki Kan
Akşam yemeğini 22.00'den önce yemeyen bir ülkede futbol maçlarının da gece yarısına yakın başlamasına şaşırmamak lazım değil mi? İspanya böyle bir ülke, saat farkının değil hayat farkının saatlere yansıdığı, ne desen "Yarın yaparız" denilen, her şeyin ertelendiği bir ülke. Bu topraklarda elbette ki futbol maçları da gece yarısına yakın saatte başlar.
Haftanın en yüksek reyting getirecek maçı mutlaka cumartesi akşamları 22.00'de oynanır.
Peki ya dünyaya açılmaya karar verdiysen? Real Madrid-Barcelona rekabeti ile global pazarda kendine fazlasıyla yer bulan İspanya La Liga, Uzakdoğu'daki İspanyol futbolu fanatikleri için geçen sezondan beri haftada bir maçı yerel saatle pazar günleri 12.30'da oynatıyor. İspanyol taraftarların "Bu saatte maç mı olur, kahvaltı etmeden stada mı gideceğiz" dediği saatte başlayan maçlarda amaç hem Uzakdoğu'nun primetime'ını yakalamak hem de çocukları annebabalarıyla gündüz maçlarına çekebilmek...
Real Madrid ve Barcelona bu fikre sıcak bakmasa da İspanya, pazar sabahı maçlarına alıştı. İtalyanlar da pazar 15.00 maçları klasiğinden ödün verip bir maçı öğle saatlerine çektiler. Buraya kadar harika ama geçen pazar günü Madrid'de yaşananlar mutlu mesut tabloya kan sıçrayınca, İspanya acı gerçekle yüzleşti. Ülkede yüzde 25'i aşan işsizlikle paralel yükselişe geçen aşırı milliyetçilik, uyuduğu tribünlerde yeniden hortladı. İspanya herkesin birbirinden nefret ettiği ülke aslında. Katalanlar, Basklar, Endülüs bölgesinin insanları, Galiçyalılar ve merkezi Madrid olan İspanyol milliyetçileri. Otonom yapının getirdiği özerklik, bitmek bilmeyen bağımsızlık mücadeleleri ve hangi bölgenin İspanyol ekonomisini ayakta tuttuğu kavgalarının sokağa taşanı Madrid'den geçen Manzanares Nehri'nin kenarında yaşandı.
Galiçya bölgesinin takımı Deportivo La Coruna, Atletico Madrid deplasmanına gelirken, taraftarları da peşini bırakmadı. Otobüslerle sabah saatlerinde rakibin stadı Vicente Calderon yakınlarına geldiler. La Coruna taraftar grubu Riazor Blues, İspanya'nın sol eğilimli gruplarındandı ve Madrid'de pazar sabahından itibaren aşırı sağcılardan oluşan Atletico Madrid'in Frente Atletico grubu WhatsApp'tan adam topluyordu. WhatsApp mesaj gruplarında Riazor Blues grubunun Manzanares nehri kıyısında toplandığı bilgisini alan Frente Atletico üyeleri, 'evlerini' korumak için yataklarından fırladılar. 200 kişinin karıştığı, 11 kişinin yaralandığı kavgada, 30 kişi tutuklandı. Bu kadarla kalsa yine kulağının üstüne yatacaktı İspanya ama Manzanares Nehri'ne darp edildikten sonra atılan 43 yaşındaki Romero Taboada'nın donmak üzere olan bedeni üç saat sonra hastanede iflas edince ülke karıştı.
Atletico Madrid, Arda'nın da gol attığı maçı 2-0 kazandı ama skor kimin umurundaydı ki! Aynı akşam ilk misilleme ülkenin güneyinde Sevilla'da Madrid kökenlilerinin uğrak yeri olan bir kafenin basılmasıyla gerçekleşti. Ülkenin en tehlikeli taraftar grubu kabul edilen Sevilla'nın Biris Norte grubu, sol kardeşliği adına Riazor Bleus grubunun arkasında olduğunu açıkladı. Madrid'in Vallecas bölgesinde işçi sınıfının yaşadığı mahallelerin takımı Rayo Vallecano'nun anti-faşist grubu Bukaneros üyelerinin de La Coruna taraftarına destek vermek için o pazar Calderon yakınlarında olduğu ortaya çıkınca İspanya'da eski defterler yeniden açıldı.
Franco rejiminde 40 yıl kendini dünyaya kapatan İspanya'da tribünler, Ultras ve holiganlarla, ev sahipliğini yaptıkları 1982 Dünya Kupası'nda tanışmışlardı. Forma giymeden maça gelen, atkı takan, davul eşliğinde tezahürat yapan İtalyan 'tifosi'lerin (taraftar) Ultras gruplarından etkilenen İspanyol taraftar gruplarından Real Madrid'in Ultras Sur ve Atletico Madrid'in Frente Atletico'su en ses getirenler oldular. Barcelona cephesinde ise Katalan milliyetçiliğini Camp Nou'nun kale arkasına taşıyan Boixos Nois grubu sol görüşlü gençlerden oluşuyordu. Onlar karşılarında neo-nazilerden oluşan Espanyol taraftar grubu Brigadas Blanquiazules'i buldular. Kuzeyde Bask milliyetçiliğinin kalesi olan A. Bilbao tribünlerinde Herri Norte, Real Sociedad tribünlerinde ise Pena Mujika liderliği ele aldı.
90'larda yol ayrımına girildi. Ultras felsefesi Avrupa'da aşırı sağın kalesiydi ve sol tandaslı gruplar isimlerinden birer birer Ultras takısını atmaya başladılar. İspanyolca taraftar manasına gelen 'Hinchas' grupları kurulmaya başlandı. Onların tek amacı vardı, tribüne siyaseti sokmadan, takım sevgisini ön plana çıkartmak. Apolitik taraftar gruplarına tepki çok sert oldu. Tarafı belli olmayan bu taraftar derneklerinin üyeleri gittikleri her deplasmanda karşılarında sağı solu belli grupların hedefi oldular. Sol görüşlü İspanyol taraftar grupları, İngiliz tribün kültürüne yakınlaşırken, Ultras Sur gibi aşırı faşist gruplar, İtalya'da Lazio ile dostluk kurar oldular.
Bildik hikayedir, Ultras grupları kulüp yönetimlerinden, futbolculardan maddi destek alır, atkı mont satışından gelir elde eder, deplasmana otobüs kaldırırken de seyahat acentalığına soyunurlar. Bu düzene ilk baş kaldıran Barcelona'nın eski başkanı Laporta oldu. Evinin duvarlarına "Öleceksin" yazan Boixos Nois grubunu, Camp Nou Stadı'dan attı. Real Madrid de geçen yıl Ultras Sur grubunu 30 yıldır maçları izlediği Santiago Bernabeu'nun kale arkasından stadın üçücü katına sürdü. İki grubun başına gelenlerden sonra Atletico Madrid'in Frente Atletico grubu için son mohikan diyorlardı İspanya'da. Madrid kulübü, grubun artık Vicente Calderon Stadı'na alınmayacağını açıkladı.
Şimdi İspanya'da herkes aynı soruyu soruyor: Bittiler mi? 'Evet' diyen kimse yok oralarda...
Thanks, Good
YanıtlaSilTeşekkürler güzel paylaşım
YanıtlaSil