28 Aralık 2014

2014'ün Z Raporu


Şampiyonlar Ligi finalini Madrid derbisine çeviren İspanyolların, Dünya Kupası'nda gruptan bile çıkamadığı bir yılı geride bıraktık. Almanların, Brezilya'ya yedi gol attığı maçı izlerken rüyamızda görsek inanmayız dedik. James Rodriguez'i Hames diye aklımıza kazıdık. Almanya'da Bayern Münih, Türkiye'de Fenerbahçe şampiyonluğun ilanı için mayıs ayını beklemezken, İspanya'da Atletico Madrid, 18 yıl sonra lig maratonunu final gibi son haftada Barcelona deplasmanında önde göğüsledi. Ligimiz Demba Ba gibi harika bir golcüyle tanıştı, İtalyan teknik adamların Türkiye'de iş yapmadığını Galatasaray iki tercihiyle bize öğretti. Mesut Özil sahneden düşerken Hakan Çalhanoğlu'nun frikiklerini sever olduk, Ozan Tufan gibi genç bir oyuncunun basamakları birer birer çıkışına şahitlik ettik. Dünya sahnesinin assolistleri yine Messi ile Ronaldo idi ama Aguero ve Diego Costa'nın üvertürden solistliğe yükselişine şahit olduk.
Bir de sahneyi bırakıp gidenler oldu her yıl olduğu gibi. 2014, muhteşem kariyerlerine ekranlardan şahit olduğumuz birçok yıldızı aldı götürdü bizden. 2015'in getirdiği genç yıldızları yılın ilk haftasına bırakalım ve gidenlere bir el sallayalım müsadenizle. 

Juan Sebastian Veron: 

Arjantin futbol tarihinin en iyi maestrolarından biriydi Veron. Sampdoria, Parma ve Lazio formalarıyla İtalya'yı fethettikten sonra gittiği Manchester United'da kulüp tarihinin en kötü transferleri listesine yazdırdı adını. Olmadı mı olmuyor, Chelsea'de de denedi ve en iyi bildiği lige, Serie A'ya döndü, Inter'de iki sezonun ardından bu kez kürkçü dükkanına, yetiştiği Estudiantes'e döndü. Babası Juan Ramon Veron, Copa Libertadores'i 68-69 ve 70 yıllarında kazanmıştı. Oğlu da 39 yıl sonra aynı kupayı kaldırdı. 39 yaşında sahneden inen Veron, toplamda bonservisine en çok para ödenen beş yıldızdan biri olmayı başardı. 

Carles Puyol: 

Barcelona'da ilk maçında sahaya adım attığında oyundan çıkan isim, yıllar sonra Beşiktaş forması giyecek olan Simao idi. Kariyerinin ilk günlerini de sonunu da hep sakatlıklar belirledi bu aslan yürekli adamın. Futbola kaleci olarak başlamıştı, sakatlanınca forvet oldu ve Barcelona altyapısı La Masia'da onu bek ve stoper olarak yetiştirdiler. Barcelona için geç bir yaşta, 21 yaşında ilk maçına çıktı ve bir daha formayı bırakmadı. Tekmeye kafa uzatan adam arıyorsanuz o Puyol'du. 2006'da takımla birlikte La Coruna deplasmanına gittiği uçaktan indiğinde "Baban öldü" dediler. Barselona'nın 200 km uzağında doğduğu kasabada bir iş makinesinde hayatını kazanırken kaza geçiren baba, oğlunun kazandığı milyon euro'lara rağmen kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu. Roma'da imparator kabul edilen Francesco Totti'nin eşinin annesinin Roma'da bir trafik polisi olarak hayatını sürdürdüğü gibi! Barcelona, yaşadığı tüm sakatlıklara rağmen ondan vazgeçmedi, yeri geldi stoper transferi yapmayıp zora düştü ama bir kaptandan fazlası olan Puyol, artık takıma zarar verdiğini düşünüp geçen sezonun sonunda kramponlarını astı. Sabah kazandıklarını saymaya başlasa akşam olmadan bitiremeyeceği yılları geride bırakarak. 

Eric Abidal: 

2000'lerin ortasında yakışıklı Lyon kadrosunun sivrilen isimlerindedi. Barcelona'nın sol bekini teslim aldı ama 2009'da Guardiola ile tüm kupaları kazanan kadroda kart cezaları yüzünden ne Şampiyonlar Ligi finaline ne de Kral Kupası finaline çıkabildi. Takıma geldikten sonra dört yıl sonra ilk golünü attığında, her yıl 50 gol atan Messi, en çok o gole sevindi. Karaciğerindeki tümör onun için tecrübesiz bir sağ açığı durdurmak kadar kolaydı. Büyük bir savaş verdi ve futbola geri döndü. Monaco'da bir sezonun ardından futbolu bırakan Abidal artık Barcelona altyapısında çalışacak. 

Ryan Giggs : 

Babası Danny Wilson annesini ve onu terk etmese belki de futbolcu olamayacaktı. Rugby oyuncusu babasının soyadından vazgeçip annesinin soyadını aldı. Alex Ferguson kendisine rapor edilen bu genç yeteneği kız istemeye gider gibi evine kadar gidip annesinden transfer için imza aldı ve futbol dünyası tarihin en iyi sol ayaklarından biriyle tanıştı. Premier Lig'in kuruluşundan itibaren her sezonda forma giydi, her sezon gol attı, kulüpte dört farklı jenerasyonla sahaya çıktı ve en sonunda futbolcu-menajer olup kendi kendini oyuna soktu. O şimdi 41 yaşında ve Louis Van Gaal'ın Manhester United'da sağ kolu. 

Faryd Mondragon: 

Galatasaray, 2001 yılında onu transfer ettiğinde Fransa'da sezonun en iyi kalecisiydi. Metz forması giyerken yaşadığı pasaport problemi yüzünden Türkiye'nin yolunu tuttu. Taffarel'den sonra Mondragon, yerli kaleci yetiştiremeyen Galatasaray'a ilaç oldu. Anfield Road'da Liverpool karşısında performansı unutulmazdır. Fenerbahçe derbilerinde hep çaresiz kaldı ama altı yıl kaldığı Galatasaray'dan gittiğinde akıllara Brad Friedel (Galatasaray'da bir sezon kalan ve sıradan kaleci diye yollanan, İngiltere Ligi'nde 18 yıl aralıksız oynayan ABD'li file bekçisi) geldi. 36 yaşındaki Mondragon yaşlı diye gözden çıkarılmıştı ama 43 yaşına kadar forma giydi ve haziran ayında Dünya Kupası'nda Kolombiya kadrosundaydı.
22 yıllık kariyerinin 20 yılını Inter'de geçiren Javier Zanetti'nin vedasını Mayıs ayında bu sayfalarda okumuştunuz (http://tinyurl.com/py4h4or).Geçen hafta da Thierry Henry'nin ardından el sallamıştık. (http://tinyurl.com/k6t66md) Son selamı kariyerine son noktayı koyan Alex de Souza'ya ve onun vatandaşı bir futbolcuya vereyim. Şampiyonlar Ligi'ne gidebilmek için mutlak kazanmaları gereken maçta Valencia'ya iki golü ceza sahası dışından atıp, galibiyeti getiren üçüncü golü röveşata ile yine ceza sahası dışından atan Barcelona'nın bir ayağı aksak, bugün 42 yaşında olan Brezilyalı yıldızını hatırlıyor musunuz? Yıllar çabuk geçiyor. Rivaldo'ya ve sizlere mutlu yıllar...  (SABAH Pazar)

2 yorum:

  1. Çok alakasız request ama, http://4.bp.blogspot.com/_hkn39mPjCrI/TT7f-Pw7yeI/AAAAAAAAGV4/9WHa13fTS-U/s1600/lazio%2B1990%2B2000%2Bedit70.JPG şu kadro hakkında bir konuşsan keşke abi :)

    YanıtlaSil
  2. o değilde türkiyede değişen bişey yok.onu birkez daha farkettim.erkan zengin transferi konuşmalarında.

    es es başkanı diyorki erkan ın ödenmeyen paralarını son anda ödedik.erkan serbest değil.

    daha öncede yazdım.türkiyede sistem şöyle futbolda.oyuncu alacakları(giderler) için bankadan kredi çekiyor kulüpler.kulübün gelirlerinin ise nereye gittiği muamma.
    es es son yıllarda oyuncu satıyor.kulüplerin gelirleride oldukça iyi.ama bütün kulüpler borçlanıyor.enteresan olan bu.erkanın parasını bile serbest kalmasın diye ödüyorlar.

    bide şöyle yapıyorlar.oyuncuyu zaten bonservissiz alıyorlar.sezon sonu geliyor.oyuncuya diyorlarki.alacağına karşılık eline bonservisini verelim.oyuncuya doğru dürüst para vermiyorlar bonservise para vermiyorlar.bu gelirler nereye gidiyor aga?üzerine bide kredi çekiyorlar.

    YanıtlaSil