23 Şubat 2014

Şehre Yeni Katil Gelmiş


Saha kenarında kendisini bekleyen gazetecilerin yanına giderken iki genç futbolcuya "Benimle gelin" dedi. Bir elinde meşhur not defteri vardı, kır saçlarını düzeltmesine gerek olmayacak kadar kısa kestirmişti. Madrid'in -ona göre- insan yiyen spor medyasının karşısındaydı artık. İki genç oyuncuyu yanına aldı. "Beyler günaydın, bugün A takımla çalışmaya başlayan iki genç oyuncuyu sizlerle tanıştırmak istiyorum. Aslında tanıyorsunuz onları." Sağına döndü. "Enzo ya da kısaca Bay Zidane'ın oğlu." Soluna döndü. "Bu da Bay Rodriguez'in oğlu ya da kısaca Jese. Bay Rodriguez'i tanımıyor olabilirsiniz ama Jese'yi hiç unutmayacaksınız." 

Basın toplantılarında medya ile kavga etmek istediğinde süreyi uzun tutardı ama bu kez kısa kesti. Buraya onu Barcelona'yı durdurması için çağırmışlardı ama sevilmediğini biliyordu. Sahaya dönerken o gün geldi aklına. Rijkaard, Barcelona'dan ayrılmış, yönetim teknik direktör arıyordu. Kulübü başkan yardımcısı Marc Ingla, Lizbon'a ayağına kadar gelmişti. Bilmediği yer değildi Barcelona, bir zamanlar tercümanıydı o kulübün. Yıllık ücret, transfer politikası değil bir sözde tıkanmışlardı. Ingla ona "Bizim seninle ilgili tek sıkıntımız senin medyaya çok yüklenmen. Çok agresifsin. Teknik direktör, kulübün yüzüdür. Sen haftada üç kez medyanın karşısına çıkıp bir saat konuşuyor, herkese her yere ateş ediyorsun. Bu bizim stilimiz değil." Katalan yöneticiye verdiği cevabı hatırladı: "Biliyorum, bu benim stilim ve ben değişemem." Uzak kalede Cristiano Ronaldo tek başına frikik çalışıyordu, Xabi Alonso ve Sergio Ramos'a ters ters baktı ve not defterini açıp "Jese, bu hafta 11'de" yazdı. 

Arka bahçesinde domates, biber yetiştirmek için daha çok gençti. Teknik adamlığında da farklı değildi. Alışverişini 'Yıldızlar Market'ten yapardı. Real Madrid, raftakini alırken etiketine bakacak kulüp değildi. Yeter ki ambalajı güzel ve birinci kalite olsun. Jese öyle değildi. Kanarya Adaları'ndan 14 yaşında Madrid alt yapısına gelen çocuk, arka bahçeye dikilmiş bir tohumdu. Acı biber, en acısından, ağız yakan, kalecilerin gözlerini yaşartan türden. Jose Mourinho haklıydı. Bay Rodriguez'i kimse tanımazdı. Ya da herkesin tanıdığı onlarca Bay Rodriguez vardı Madrid'de. Las Palmaslı eczacı Bay Rodriguez'in oğlu, Real Madrid'liler için mutluluğun dört harfli tarifi denildiğinde söylenen "Raul"dan sonra gelen dört harfli bir umuttu. Son birkaç yıldır Madrid sokaklarında bir şehir efsanesi gibi konuşulup duruyordu zaten. "Şehre yeni katil gelmiş" diyorlardı. Topa hangi ayağıyla vurduğunu bir türlü çözememişti Real Madrid'in alt yapı kulübü Castilla'nın maçlarını izleyenler, sağsa sağ, solsa sol. Raul'dan sadece iki santim kısaydı ama çok daha çevikti. 

Mahallenin çocuğu Raul'u geldiğinde takımdan gönderen Jose Mourinho, giderken Jese'yi hatıra niyetine bıraktı Real Madridliler'e. Ona zaten "Jesinho" diyorlardı, Mourinho'nun manevi oğlu Jese... Geçen yaz yolu bizim memlekete de düştü. U-20 Dünya Şampiyonası'nda beş gol atıp gol krallığında ikinci sırada kalan iki isim vardı. Bruma ve Jese. Bruma, Galatasaray'a imza atarken, Zinedine Zidane, Chelsea'ye giden Mourinho'nun notunu unutmadı: "Jese'yi satmayın, kiralamayın." Jese Rodriguez Ruiz. 1993 doğumlu. Üç gün sonra doğum günü. Real Madrid alt yapısında bir sezonda 22 gol atıp efsane Butragueno'nun rekorunu toprağa gömdü. İlk sezonunda 10 gol atan Raul'u yakalaması için ise iki gole ihtiyacı var. 20 yaşında Barcelona, Valencia, A.Bilbao filelerini havalandırdı. Ama en önemlisi şehrin öte yakasındaki Atletico Madrid'e sıktığı kurşundu. "Şehre yeni katil geldi" diyenler haklıydı. "Raul 2.0" diyenler de... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder